Gül: İran-ABD Diyaloğundan Memnunuz
Siyaset, 01 Kasım 2013 14:42?Diyalog, Silahsızlanma, Bölgesel ve Küresel Güvenlik? temasıyla Adile Sultan Sarayı?nda gerçekleştirilen Pugwash Konferansı?na katılan Cumhurbaşkanı Gül, kitle imha silahlarının özellikle Orta Doğu?da istikrarsızlığın temel sebeplerinden biri olduğunu belirterek, ?Bizden sonraki nesillere daha güvenli, huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir gelecek miras bırakmak için kitle imha silahlarından arındırılmış bir dünya perspektifine güçlü bir şekilde sahip çıkmalıyız? dedi.
İki kutuplu dünya düzeninin sona ermesiyle birlikte, kitle imha silahlarının yok edilmesine dair beklentiler ve umutların iyice arttığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, Nükleer silahlara ve diğer kitle imha silahlarına ihtiyaç kalmadığı düşüncesiyle bir dizi konferanslar yapıldığını ve çeşitli makaleler yayınlandığını da kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü: “START-I ve START-II ile balistik nükleer silahların imhası; NPT ile de yayılmanın önlenmesi alanında hayli iyimser bir ortam ortaya çıktı. Bununla birlikte, bu olumlu beklentiler maalesef gerçekleşmedi. Kitle imha silahlarından uzak yeni bir küresel güvenlik mimarisi oluşturmakta dünya başarılı olamadı. Soğuk Savaş’tan miras kalan birçok donmuş ihtilafla birlikte, kitle imha silahları da küreselleşen dünyamızın sorunlar listesinde yer almaya devam etti. Başta nükleer silahlar olmak üzere, kitle imha silahları güvenlik doktrinlerinde maalesef günümüzde de önemli yer tutmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Gül, bunun yanı sıra, kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili endişelerin giderek arttığını, güvenlik riski fazla ülkeler kadar, devlet dışı aktörlerin de bu silahlara erişmesinin ciddi bir tehlike olarak karşımızda olduğuna dikkat çekerek, artık kitle imha silahlarının yayılması ile iç çatışmaların iç içe geçmiş vaziyette olduğu, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehdidi oluşturduğunu belirtti.
“DEVLETLERİ KİTLE İMHA SİLAHLARINA SAHİP OLMAYA İTEN TEMEL FAKTÖR GÜVENSİZLİK HİSSİDİR”
Cumhurbaşkanı Gül, meseleye devletler açısından yaklaşıldığında, günümüzde kitle imha silahlarına sahip olmaya iten temel faktörün güvensizlik hissi olduğuna işaret ederek, “Öngörülebilirliğin giderek azaldığı yeni stratejik tehdit ortamında, bazı ülkeler nükleer silahlardan medet ummaktadır. Ülkelerin tek başlarına gelişmeleri yönlendirme kapasitelerinin önemli ölçüde sınırlandığı bir jeopolitik iklimde, bu tür silahların, uluslararası ve bölgesel dengelerde avantaj sağlayacağı hesaplanmaktadır. Kimyasal, biyolojik ve radyolojik silahlarda ise temel mesele, modern silah teknolojilerine erişimdeki eşitsizliği telafi etmektir. İleri teknoloji ürünü pahalı harp gereçleri bakımından rekabet edemeyeceğine kanaat getiren bazı ülkeler, daha ucuz ve teknolojiye erişim imkânı daha kolay olan silahlara yönelmektedir” dedi.
Bu noktada bir çelişkiye de dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül,” Bir yandan, başta nükleer silahlar olmak üzere, ölümcül kapasiteleri çok yüksek sofistike silahlara sahip olmak meşru görülürken; diğer yandan, bazı ülkelerin ucuz ve kolay olduğu için temin etmeye çalıştıkları kimyasal, biyolojik veya radyolojik silahların gayrı-meşru görülmesi özünde bir çelişki teşkil etmektedir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, mevcut çelişkiyi görmeden bu belalardan kurtulma gayretlerinin çok sonuç vermeyeceğine değinerek sözlerini, “ Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Çünkü herkes kendisine gerekçeler bulur. Bu nedenle, nükleer dâhil, kitle imha silahlarıyla ilgili meseleye ilkeli yaklaşmak ve bu beladan topyekûn kurtulmamız elzemdir. Kitle imha silahları meselesinden, güçlü ülkeler için fiiliyatta ayrı, zayıf ülkeler için ayrı kriterleri uygulayarak kurtulamayız. Şu hususun en baştan kabul edilmesi gerekir: Kitle imha silahlarını bir şekilde meşru gösteren tüm hesaplama ve değerlendirmeler eksik ve hatalıdır. Kitle imha silahlarına sahip olmanın güvenlik ve uluslararası hukuk bakımından herhangi bir temeli yoktur” şeklinde sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye olarak, parçası olduğumuz coğrafyada her türlü kitle imha silahının mevcudiyetine karşı olup, mevcutların imhasından yana olduğumuzu ifade ederek, “Bu tür silahlara sahip olunmasının ve yeni silah geliştirme çabalarının, bölgesel bir yarışa sebebiyet vereceğine, böylelikle uluslararası barış ve güvenliği tehdit edeceğine inanıyoruz. Zira, bölge ülkelerinden herhangi biri kitle imha silahlarına sahip olmayı başardığında, komşuları da yemezler, içmezler, refahlarından ayırırlar ve gelişmişlik seviyeleri ne olursa olsun bu silahı yapmak için uğraşırlar. Bunun aslında örnekleri de vardır. Dolayısıyla böyle bir yarış bölgede kesinlikle bir kısır döngüyü başlatır ve ülkelerin halklarının refahına ekonomik kalkınmalarına ayrılacakları kaynaklar bu silahlara ayrılmaya başlar ve bu kaçınılmaz bir yanlış olur. Kısacası, kitle imha silahlarının mevcudiyeti, bölgesel manada ‘güvenlik dilemması’nın en şiddetli haliyle yaşanmasına sebep olur. Ortaya çıkan güvensizlik girdabı da, en tehlikeli sonuçları yaratır” dedi.
“SURİYE’NİN KİMYASAL SİLAH STOKUNUN İMHASI SÜRECİNİ DESTEKLİYORUZ”
Türkiye olarak, Orta Doğu’da kitle imha silahlarından arındırılmış bölge tesisi konusunda 2012 yılında Helsinki’de düzenlenmesi mümkün olamayan konferansın, bir an önce tertiplenmesine yönelik teşvik ve telkinlerini sürdürdüklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, “Diğer yandan, Suriye’nin kimyasal silah stokunun imhası için Güvenlik Konseyi’nin 2118 sayılı kararı ile başlatılan süreci destekliyoruz. Bu noktada yine dikkat çekmek istediğin bir husus şu: Suriye’de başlayan sürecin, Orta Doğu’daki tüm kitle imha silahlarının tasfiyesini sağlayacak bölgesel güvenlik mimarisinin ilk adımı olmasını temenni ederim. Bu adım burada kalmamalı bu adım üzerine diğer adımlar da atılabilmeli ve çok da geniş bir vizyon içerisinde bölgenin tamamen temizlenmesine yönelik çalışmaların gayretlerin yavaş da olsa başlamasının şart olduğu kanaatindeyim ve bunun bir fırsat olduğunu görüyoruz” dedi.
“ORTA DOĞU’DAKİ GÜVENSİZLİK ORTAMININ EN ÖNEMLİ SEBEPLERİNDEN BİRİ KİTLE İMHA SİLAHLARIDIR”
Cumhurbaşkanı Gül, Ortadoğu’daki güvensizlik ortamının en önemli sebeplerinden olan kitle imha silahlarının, bölge ülkelerinin genel tehdit algılamalarından ve bölgenin temel meselesi olan Arap-İsrail ihtilafından bağımsız düşünülemeyeceğine işaret ederek, bu nedenle, bölgedeki tüm güvenlik meselelerine ve tehdit algılamalarına bütünlükçü bir anlayışla yaklaşılmasının zaruret olduğunu söyledi.
Her iki temel meselenin üzerine de cesaretle gidilmesi, Arap Barış Planı temelinde başlatılacak kapsamlı bir barış sürecinin, nükleer silahlarla bekasını güvence altına almak isteyen bazı ülkelerin güvenlik açmazlarını da büyük ölçüde gidereceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Bu anlayışla, bölgedeki tüm ülkelerin kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin tüm uluslararası düzenlemelere taraf olmasını temenni ediyoruz. Irak, Lübnan ve Suriye’nin, Kimyasal Silahlar Örgütü’ne üye olarak katılmaları, hiç şüphesiz doğru yolda atılmış adımlardır. Benzer şekilde İsrail ile Filistin arasında ABD’nin girişimiyle yürütülen görüşmelerin, en kısa sürede doğrudan müzakerelere başlanmasına vesile olmasını diliyoruz” dedi.
“ABD-İRAN ARASINDA BAŞLAYAN DİYALOG ORTAMI, UZUN SÜREDİR ARZULANAN BİR GELİŞMEDİR”
İran’ın nükleer programına diyalog yoluyla çözüm bulunmasına yönelik çalışmalar için de, şartların elverişli olduğunu değerlendirmesini yapan Cumhurbaşkanı Gül, bu bağlamda, son dönemde ABD Yönetimi ile İran arasında başlayan diyalog ortamının, uzun süredir arzulanan bir gelişme olduğunu aktararak şöyle söyledi, “Başkan Obama ile Cumhurbaşkanı Ruhani arasında geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleştirilen telefon görüşmesini memnuniyetle karşıladığımı daha o gün tüm dünyaya duyurdum. ABD-İran diyaloğunun, başta İran’ın nükleer programına barışçıl yöntemlerle çözüm bulunması olmak üzere, Orta Doğu’daki tüm diğer bölgesel sorunların çözümü bakımından da uygun bir iklim yaratmasını temenni ediyorum. Konferans vesilesiyle bugün aramızda bulunan İran Dışişleri Bakanı Sayın Zarif’in mevcudiyetini, esasen bu yeni diyalog ikliminin bir tezahürü olarak görüyorum.”
Siyaset, 01 Kasım 2013 14:42
Yorumlar (0)