Allah?ın Ziyafet Ayı Ramazan
Eğitim, 20 Temmuz 2012 04:53Ramazan, ilahi rahmetin güzel esintisidir. Bir çok kimse açısından mübarek ramazan ayı olmadan hayat donuk ve ruhsuz olur. Eğer ramazan gibi manevi fırsatlar sağlanacak günler olmazsa, kalplerimiz işlenen günahların çirkinliğiyle kap karanlık olur. Fakat ramazan hayatımızın cadde ve sokaklarından gelip geçtiği vakit, güya kurak çöl misali kalbimize latif ve pâk yağmur yağmış olur.
Ramazan diyor ki; görünen herşeyin ötesinde, hayatımızı yakın takibe alan varlık sevgi dolu ve hikmet sahibi varlıktır. Gelin dostlar, bu ayın geri kalan kısmında, pencereleri yeniden semaya açalım, dua ve yakarışla atmosferi ıtırlandırıp, pak kılalım. Bir gün Hz. Davut Nebi (as) Allah katına arzetti:
Allah’ım senin için oruç tutan kimseye ne verirsin. Allah katından Nida geldi, bana oruç tutanın mükafatını da ben veririm. Oruç tutan kimse iki kere sevinir. Biri iftar yaptığı an, diğeri de mükafatlandırıldığı andır. Fakat ben oruçlu insana birkaç şey veririm: Oruç tutanların günahlarını bağışlarım, kendi rahmetine yaklaştırırım. Ona bir çok sevap yazarım. Kıyamet gününde onu susuz bırakmam. Onun adını Sadık kullar listesine yazarım. Dualarını müstecap edip, hikmetimi ona bağışlarım.
Herkes, sefa ve samimiyet dolu bir hayat sürdürmek ister. Edep ve adabı muaşereti riayet etme, başkalarına saygılı olma, ve sevgi besleme, toplumsal bağ ve dayanışmayı pekiştirmeye sebep olur. Adabı muaşeret ve edep ilkelerini riayet etmek sıradan bir mesele sayılabilir. Fakat bu ilişkiler biçimi ince ve önemli noktalara, duygusal ve toplumsal kalıcı bağlara sahiptir.
Bu konuda Kur’an-ı Kerim’in iyi huylu yolma ve edepli davranmaya ilişkin bir ayeti şöyle: Allah-u Teala Nisa suresinin 86. ayetinde şöyle buyuruyor: Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin, ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır. Nur suresinin 61. ayetinde de buyruluyor ki: Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır. Umulur ki aklınızı kullanırsınız.
Selam vermek ve hal hatır sormak insanların birbirine sevgi ve saygı gösterisinde bulunma anlamındadır. Bu sevgi ve saygı besleme bazen sözlü ve bazen fiili biçimde gerçekleşir. Müslümanların birbirine sevgi ve saygı göstermesinin en açık biçimi selam vermektir. Selamlaşmak, sevgi ve saygı atmosferini toplumda yaygınlaştırır. Selam verme, kibir ve bencillik duygularını etkisiz hale getirir. Selam verme edepli ve mütevazi olmanın göstergesi olup, dostluk ve dayanışma duygularını pekiştirir. Allah’ın bu güzel tavsiyesi üzerine selam verme geleneği, insanların birbirine sevgi ve saygı duygularını armağan etmelerine sebep olur. Resulullah hz. Muhammed (sav) karşılaştığı her kese selam verirdi.Peygamber efendimiz Çocuklara bile ilkin kendisi selam verirdi. Resulullah (sav) çocuklara selam vermede öncülük yapma konusunda şöyle buyuruyor: Ben yaşadığım müddetçe beş huy ve sıfatı bırakmayacağım. Onlardan biri çocuklara selam vermektir. Bu benim bir sünnetim sayılmalıdır.
Elbette edep gereği, ilkin küçükler büyüklere selam vermelidir. Birbiriyle karşılaşan ve görüşen kimseler sünnet gereği tebessümle selam vererek, aralarında hiçbir kin ve düşmanlık bulunmadığını ifade eder. İmam Sadık (as) şöyle buyuruyor: Her kim size selam verirse, selamının cevabını açıkça verin. Selam, başkalarına sevgi ve saygı hediye etmektir. İslam"ı kültüre göre, kadir şinaslık olarak bir hediyeye daha güzel bir hediyeyle karşılık verilmelidir. İmam Hasan (as)ın hayat özelliklerinden verilen bir örnek rivayete göre; Bir köle İmam Hasan’a (s) bir dal gül hediye etti. İmam Hasan da (s) bu hediyeye karşılık onu sahibinden satın alıp serbest bıraktı. Bunun nedenini kendisine sorduklarında İmam Hasan şöyle buyurdu: Allah Kur’an’da böyle bir edebi bize öğretti. Yüce Allah şöyle buyuruyor: Her kim size ikram ederse, daha güzel misliyle ona hediye verin.
Yoksul bir adamın küçük oğlu vardı. Bir gün ona şöyle dedi: Kalk oğlum gidip, yakındaki bağdan meyve çalalım. Çocuk bunun yanlış bir iş olduğunu bildiği halde, babasına itaat edip, çevredeki meyve bağına gittiler. Bağa ulaştıklarında aba ağaca tırmanıp, meyve toplamaya başladı ve oğlunun çevreyi gözetmesini, gelen kimseyi görünce kendisini haberdar etmesini istedi. Çocuk ağacın gövdesinin dibinde oturdu. Baba ise meyveleri toplamaya devam etti. Aniden çocuk haykırdı. Baba in aşağı. Birisi bizi görüyor. Baba korkarak ağaçtan indi ve sordu, bizi seyreden kimdir diye.
Çocuk gülümseyerek sakin bir şekilde o Allah’tır.dedi. Nitekim Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor. O, herkesi gören ve herşeyi bilendir Baba utanarak oğlunun bu zeki ve ince uyarısını dikkate alarak artık kötü işlerden sakındı.
Peygamber efendimizin bir tavsiyesi şöyle:
Hz. Muhammed –sav- Ebuzer Gaffari’ye hitaben şöyle diyor: Ey Ebuzer, eğer Allah-u Teala kulunun hayrını isterse, günahlarını gözlerinin önüne getirir, günahı bir yük olarak kendisine hissettirir. Ey Ebuzer, günahın küçüklüğüne bakma. Kendisine itaatsizlik yaptığın kimsenin büyüklüğüne bak. Ey Ebuzer, İmanlı bir insanın işlediği günahtan duyduğu ızdırap ve rahatsızlık, bir serçenin düştüğü ağda duyduğu korku ve dehşetten daha fazladır.
Eğitim, 20 Temmuz 2012 04:53
Yorumlar (0)