Katar'ın İhanetleri ve Suriye'ye Filistin'den Bakış
Analiz, 16 Aralık 2011 21:55Filistinli araştırmacı yazar Faris Abdullah, Katar'ın başkentindeki Arap Spor Olimyatları üzerine şu değerlendirmelerde bulunuyor:
Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen Arap Spor Oyunları Olimpiyatları’nın açılışında olanlar, Filistin halkı ve onun adil davasına yapılan büyük bir ihanettir. Zira tarihi Filistin haritasını ezip geçmek, Filistin’in kendini feda etmiş olan büyük şehidlerine, gazilerine ve esirlerine yapılan alçakça ve açıkça bir düşmanlıktır.
Filistin halkı 60 seneden daha fazla süredir, küresel müstekbirler tarafından her an desteklenen Siyonist işgal devleti ile mücadele etmektedir. Ve bizim kahraman halkımız, herhangi bir uluslar arası Arap örgütünden hakiki manada yardım ve destek görmeden, bütün ümmetin yerine tek başına savunma duvarı oluşturmuştur. Bilakis, Filistin’in resmi örgütlerden gördüğü destek Filistin meselesini sulandırmaktan ve kaybetmekten başka bir şeye katkı sağlamamıştır.
Allah Rasulü’nün miraca yükseldiği, ümmetin inancını temsil eden Filistin herkesin gözü önünde gasp edilirken; Filistin halkının Siyonistlere karşı gösterdiği onurlu direnişte kimse hakiki manada onlarla birlikte savunmaya ve harekete geçmemiştir.
Bizler Filistin Kurtuluş Örgütü’nün büyük baskılara maruz kaldığına şahit olduk. Körfez savaşından sonra, örgütün düşmanla müzakere masasına oturmaya ve düşmanı kabul etmeye zorlanması büyük baskıların neticesinde olmuştu. İşte bu adım örgütün, hükümetin sonra Arap ülkelerinin özellikle de Körfez ülkelerinin yöneticilerinin sınırı Amerikan vizesi ile geçmelerini andırıyordu.
Öyle bir düşmanlık düşünün ki; Filistin topraklarına ve halkına yapılan alçakça saldırganlık, Filistin’in haklarını savunduğuna dair naralar atan ve daha sonra foyası ortaya çıkan bir Arap devleti tarafından destekleniyor… Zira Katar kralı ve hükümetinin Filistin davasına sahtekârlığıyla destek olduğunu, Katar rejiminin bölgede -medyada hak ve özgürlüklerin koruyucusu olarak savunulan-Amerika’nın hain rolünü üstlenmesinden anlıyoruz. İşte bu Katar’ın Filistin’i kaybetmek için ve topraklarını çiğnemek için attığı ilk adım. Tamamen, Siyonist buldozerlerinin Filistin’e yaptığı gibi...
İşte tam bir Arap sporu!
Peki, bütün bu olanlar karşısında Arap Birliği nerede? Yoksa resmi Arap Birliği Teşkilatı Amerika’nın elinde olan bir araç mı?!!
Bu spor değil, olsa olsa hain planın bir parçasıdır. Doha olimpiyat kutlamalarının başında Siyonist İsrail’in varlığı tanıyor ve sıradaki spor oyunun katılımcıları arasında İsrail’de var. Görünen o ki İsrail’in Araplaşması yakındır!
Katar rejimini inceleyenler, oturanlarının sayısı Kahire’nin ya da Şam’ın bir bölgesinde yaşayanların sayısını geçmeyen bu küçük devletin; Arap Baharı yemini kullanarak kaos ortamı oluşturması karşısında hedefine ümmeti almış yabancıların ve Amerikan Dış İşleri Bakanlığının planları doğrultusunda adım adım ilerlediğini hayretle görecektir.
Arap ülkelerindeki esen devrim rüzgârı Arap gençlerine de hâkim olmuş durumda. Hatta gelişen olaylar Amerika’nın bölge için gördüğü rüyası ile paralel ilerlemektedir. Amerika ve elinde araç olanlar, Arap Baharı’nı Amerika ve Siyonist cehennemine çevirmeye çalıştılar.
Olaylar bölgede onların çıkarları ve lokmaları için açık bir tehlike oluşturunca, Amerika müttefikleri ile birlikte Arap Baharı pusulasını kendisine düşmanlık güden yönetimlere onları yok etmek için yöneltti. Tıpkı Suriye’de meydana gelen olayların perde arkasında olan hakikat gibi…
Suriye halkı içerisinde bulunan farklı gruplar tahrik edilerek bir iç savaşa sürüklenmiştir. Senelerdir sevgi, kardeşlik ve iyi komşuluk ilişkisi olan insanlar Suriye’de birbirine kırdırılmak istenmiştir. Bunun için medya kullanılmış, fitnenin kapıları uzaya kadar açılmıştır. Ta ki bölge iç savaşla patlama noktasına gelsin ve Siyo-Amerikanistler bölgeye ve servetine elini kolunu sallaya sallaya egemen olsun.
Öte yandan ABD’nin dostu olan ülkeler halk hareketleri karşısında Amerika’nın yanında yer alınca -özellikle de Mübarek rejiminin devrilmesi ve Siyonist İsrail’in de belirttiği gibi bölgede İslami uyanış hareketinin dalga dalga yayılması korkusu ile- bu ülkeler ABD’nin lehine tahkim edilmeye başlamıştır.
Bu önemli görevi bölgede üstlenme fırsatı Amerikan yönetimi tarafından Katar Krallığına verilmiştir. Bunun için Amerika ve İsrail’in kırmızı çizgileri konusunda bile özgürce hareket etmesi, yine efendisi tarafından hoş görülmüştür. Mesela Katar açıkça Hamas’ın liderleri ile görüşebilir; eğer bu işin sonucu Amerika’nın bölgede tasarladığı projesinin yararına ise Hamas’ı krallar gibi karşılar. Peki, Hamas örgütü Ürdün rejimi tarafından ne kadar kabul görmüştür? Zira Ürdün rejimi İslami Cihad Hareketlerini stratejik tehlike olarak görmektedir. Bu belki de Ürdün istihbaratının üstlendiği alçak rolden kaynaklanmaktadır.
Afganistan’da mücahidlerin savaşında bulunduğu malum katkıları ve Filistin Batı Şeria’da, direnişi muhasara altına almak için yaptığı silah kaçakçılığı örnek gösterilebilir. O halde sormak gerek, Ürdün’ün medya aracılığıyla yaptığı bu açılıma karşı Hamas’ın liderlerinden beklenen tavır nedir? Zira şimdiye kadar bu konuda pratik adımlar görmedik.
Biraz da Filistinli mültecilerden konuşacak olursak sayıları son günlerde artmaktadır. Mesela Suriye’de kamplarda yaşayan mülteciler Ürdün’e doğru göç etmeye başladı. Bir haber ajansının bildirdiğine göre geçtiğimiz kasım ayında bir araya gelen Kral Abdullah ile Mahmud Abbas’ın görüştüğü meselenin odak noktasını bu konu oluşturuyordu. Yani senaryonun bir parçası olarak... Bu senaryolar karşısında akıllara şu soru geliyor; Filistin yönetimi ve Hamas’ın bu krizi çözmek için üstlendikleri rol acaba nedir?
Geçtiğimiz günlerde iki tarafın Filistin’in direnen halkının seçimine dayanarak, silahlı direnişi durdurma -ki birçok gencin ölümüne neden oluyor- kararı almalarından sonra ellerine bir taş bile almadan Filistin’de yaşanan bu krizi nasıl durduracaklar? Buna Azzam Ahmed’in ortaya koyduğu görüşü de ilave etmek istiyorum. Bu, Gazze’de ve Batı Şeria’da uzun vadeli ateşkesin habercisidir.
Görünen o ki Arap Bölgesi, Siyo-Amerikanistlerin çıkarları doğrultusunda yeniden taksim ediliyor. Ki bunun ilk aşaması belki de Katar’ın çizdiği Filistin’in yeni haritası...
Bunu Arap Baharı örtüsünün altından çıkarılan Sykes Picot anlaşmasından anlıyoruz. Bütün bu yapılanlar, en büyük kaleleri olan Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesiyle yaşadığımız sevincin etkisi ile gaflet uykusundan uyanmayalım diye planlı yapılmaktadır. Mısır’da sahneye çıkarılan olayların gerçek yüzünden gafil olamayız. Zira hala Mübarek rejimini denetleyen unsurları görmekteyiz.
Mısır Mübarek’in devrilmesinin ardından devrim sonrası yönetimlerin tabiatı gereği Amerika’nın direktifleri ile hareket eden askeri cunta yüzünden hale günden güne krize batmaktadır. Barışçıl anayasanın ardından Tahrir meydanında olanlarda da Amerika’nın bir parmağı olduğu şüphesiz. Zira ABD Mısır’daki askeri cuntanın oluşum aşamalarında da etkili olmuştur ki tam manasıyla devrim Mısır’da gerçekleşmesin ve rejim Amerika’nın ekseni etrafında dönmeye devam etsin.
Peki, Gazze ve Batı Şeria’nın toprakları taksim edilerek Filistin’i bölmeyi planlayanlara ve bunu da olimpiyat oyunlarının açışlında arz edenlere karşı hangi çözüm işe yarayacak? Katar’daki kutlamalara Başbakanının katıldığı Filistin Yönetimi çözümde hangi rolü üstlenecek?
Bu suç karşısında Hamas nasıl bir duruş sergileyecek? Niçin Filistin Spor Heyeti Filistin’in ezilip geçilmesini protesto etmek ve başkaldırmak için orayı terk etmedi? Oysaki vatan tüm madalyalardan ve festivallerden daha büyük ve daha değerlidir.
Belki de Abbas İsrail’e muhalefet etmiyor. Aksine Oslo anlaşması imzalandıktan sonra her münasebette İsrail’in varlığını Siyonist devlet olarak tanıdığını dile getiriyor. O yüzden Abbas’tan resmi bir duruş sergilemesini beklemeyin. Peki, örgencilerimize okutulan kitaplarda Filistin sınırlarının Refah’tan Nakura’ya kadar gösterileceği yerde, Refah’tan Cenin’e kadar gösterilmesine göz mü yumalım?
O halde Hamas Hareketi’nin omuzlarına büyük yük düşüyor. Hamas, kuruluşunun 24. Yılı münasebetiyle büyük bir merasim düzenleyecek.
O halde toplanan kalabalıkların karşısında Hamas’ın duruşu nasıl olacak? Zira Hamas merasimin başında şu kıtaları tekrar edecek: “Şüphesiz Filistin, nehrinden denizine, bir karış toprağından zerresine kadar Müslüman Filistinlilerindir. Hiçbir koşul ve herhangi bir kişi ya da kuruluştan dolayı Filistin konusunda gevşek davranamayız”. Peki, Hamas’ı kaplayan bu sessizlik de neyin nesi? Niçin Gazze’yi kuşatan yürüyüşler, protesto gösterileri ve Batı Şeria’ya yönelik bu müdahaleye karşı ayaklanmış bir halk görmüyorum.
Filistin’i koruyan direniştir; Siyonistlerin her şekliyle Filistin’e yerleşmeleri karşısında söz ile, fiil ile ve hem halk hem de asker bazında savaşarak savunmaya geçmek gerekir. Yani Filistin’e kayıptan başka bir şey getirmeyen müzakere ve pazarlıkları bırakmaktır. Zira Filistin mevzileri sınırları korumak ve topraklarını geri almak için beklemektedir. Savaşçıların rüyası Allah’ın izni ile özgür Kudüs’ün dağlarında tekbir getirmektir.
Filistin’deki tüm direniş gruplarının görevi cihad ve direniş ruhu ile Filistin’in hakkını savunmak için dönüş yapmaktır. Ümmet, bekleyiş ne kadar uzun olsa da bir gün bir araya gelecektir. Ümmet haklı davasında direnmeye gebedir. Ve doğum sancıları başlamıştır. Bizim Allah Azze ve Celleden ve ondan sonra da ümmetin Cakarta’dan, Beyaz Saraya uzanan mücahid geçlerinden başka bir güvencemiz yoktur.
Filistin üzerinden planlanan bütün oyunlar boşa çıkacak ve zamanın derinliklerinde kaybolacaktır. Zira tüm aydınlığı ve parlaklığı ile sabah bizimdir ve bizi beklemektedir. Gelecek İslam’ın olacaktır. O halde düşmanlara meyletmeyin; yoksa size kalabalıkların ateşi dokunur. Onların dosyaları yanacak, evhamları yok olup gidecek. Filistin dosyasını azgınların, haddi aşanların ateşi yakamayacak. Filistin’in hakkını mümin gençler canlarıyla koruyacak. Filistin kaybetmeyecek. Ülkemde tekbir sesleri arşa yükselecek.
Analiz, 16 Aralık 2011 21:55
Yorumlar (0)