Eksen Kayması
Analiz, 19 Kasım 2011 00:14Akşam Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, Suriye olayları üzerine son gelişmeleri analiz etti:
ABD ve Avrupa'nın bildik basınında her gün mutlaka Türkiye ile ilgili bir haber-analiz ya da yorum okuyabilirsiniz. Hepsinin ortak mesajı: ''Türkiye; başta Suriye olmak üzere Arap coğrafyasındaki gelişmelere daha fazla müdahil olmalıdır...'' Kimler tarafından yazdırıldığı her zaman bilinen bu yorum ve analizlerin bazıları, Türkiye'yi Suriye'ye saldırtmak için psikolojik ortam yaratmaya çalışıyor. Türkiye'de ise Batı'nın çizgisinde olan bazı meslektaşlarımız bu ortama katkı sağlama konusunda kendi aralarında yarışıyor. Oysa bu meslektaşlarımızın bir kısmı daha geçen yıla kadar Türkiye-Suriye dostluğunun en ateşli savunucularıydı. Ama işin daha ilginç olan tarafı, bu meslektaşlarımız geçen yıla kadar Türkiye karşıtı söylemlerinden dolayı Batı ile kavga ediyordu. Peki Batı geçen yıl ne diyordu? Ya da Batı medyası 'Arap Baharı''nın henüz gündemde olmadığı ve Ankara'nın Şam ve Tahran ile dostluk ilişkilerini geliştirdiği dönemde Erdoğan ve AK Parti'yi neyle suçluyordu? 'Hafıza-i beşer nisyan ile malul' olduğu için ben söyleyeyim: Batı medyası geçen yıl yoğun olarak Davutoğlu'nu Yeni Osmanlı olmakla suçluyor ve Türkiye'de tehlikeli bir eksen kaymasının yaşandığını söylüyordu. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Bakan Davutoğlu tüm bu iddialarının doğru olmadığını savunurken Türkiye'de bazı meslektaşlarımız Batı basınının söylemlerine destek veriyor ve Ankara'nın Suriye ve İran dostluğunu kanıt göstererek bunun doğru olduğunu savunuyorlardı.
Peki bugün durum ne?
Geçen yıl eksen kayması ve neo-Osmanlılıktan söz eden Batı basını şimdi kendisi eksen kaymasını destekliyor ve neo-Osmanlılığın 'iyi ve gerekli' olduğunu savunuyor. Türkiye'nin gerekirse Suriye'yi işgal etmesini, Şii İran'a savaş açmasını, Hizbullah'ın ortadan kaldırılması sürecini desteklemesini savunuyor.
Yalnızca bu örnek 'Büyük Oyunu' yeterince açıklıyor ve kanıtlıyor. Bir düşünün Libya konusunda, AB politikasında, Ermeni soykırım iddialarında ve daha birçok konuda Türkiye'ye düşmanlık eden Sarkozy'nin Dışişleri Bakanı Juppe, Ankara'ya geliyor ve hükümete 'Hadi Suriye'ye girin'' diyor. Juppe buradan Kuveyt'e giderek Emir hazretlerine desteğini bildirecek. Çünkü aralarında milletvekillerinin de bulunduğu binlerce Kuveytli önceki gün parlamento binasını basmış ve demokrasi isteyerek Emir hazretlerini rahatsız etmişti. Oysa Bahreyn'de olduğu gibi Kuveyt'te de halkın demokrasi istemi 'AB ve ABD kriterlerine uymuyordu! Hadi Bahreyn'dekiler Şii ama Kuveyt'tekiler Sünni ve aynı zamanda Mısır, Tunus ve Libya'dakiler gibi Müslüman Kardeş kökenli. Baksanıza Yunanistan ve İtalya'ya. Demokrasilerin seçtiği iktidarlar indiriliyor yerlerine faşizim kokan globalleşme politikalarının ürünü anlayış ve mekanizmalar ikame ediliyor. Bu mekanizmalar geleceğin Ortadoğu'sunda daha rahat karar alabilir ve müdahil edilebilir. Yunanistan ve İtalya Kuzey Afrika'ya yakın iki AB ülkesidir. Bir de bunlara yakında İspanya'yı katarsak Batı'nın yeni planlarının tüm unsurları hazır duruma getirilmiş olacaktır. Çünkü İspanya Başbakanı Zapatero ki kendisi Başbakan Erdoğan ile birlikte Medeniyetler İttifakı'nın eşbaşkanıdır, seçim kaybedecek ve yerine eski başbakan Aznar gelecek. ABD müttefiki Aznar müşiş bir İsrail yanlısı, Türkiye'den hiç hoşlanmaz ve Medeniyetler İttifakı ile her zaman dalga geçmiştir.
Özetle Arap Baharı'nın kısa vadede sonuçları ne kadar olumlu olursa olsun Batılılar bu coğrafyayı asla rahat bırakmayacaktır. İspanya, İtalya, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Portekiz ve Kuzey Akdeniz'deki gelişmelere bu açıdan bakmakta yarar var. Anlamayanlar Ortadoğu'nun 'Süper Uzmanı', 'Büyük Üstat' Robert Fisk'e sorsun!
Analiz, 19 Kasım 2011 00:14
Yorumlar (0)