Özgündüz'ün Din Dersi Müfredatı Değerlendirmesi
Zeynebiye, 01 Ekim 2011 10:48Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Milli Eğitim Bakanlığı?nın 2011-2012 öğretim yılında okutulmak üzere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarına konan Şiilik, Caferilik, Alevilik, Nusayrilik inancına yönelik konuları değerlendirerek sonucun kendilerini tatmin edici seviyede olmadığını söyledi.
Halkalı Zeynebiye Camii’ndeki Cuma hutbesinde binlerce kişiye seslenen Türkiye Caferileri Lideri,
“Milli Eğitim Komisyonu’nun son toplantısında uzun ve yorucu bir komisyon çalışmasının ardından ders kitaplarına konulan bilgileri gözden geçirdik. Bütün gayretimizle ders kitaplarında Caferilik inancının dost doğru tanıtılması anlatılması ve Ehli Beyt’i doğru tanımlamaya yönelik bilgiler olsun diye çabaladık. Hiç olmamasındansa olabilecek kadarının bu kitaplara yansıtılmasına gayret ettik; ancak sonuçtan elbette tatmin olmadık.
Komisyondaki arkadaşlardan bazısı samimiyetle soruyor “Bu çalışmalar sizleri hiç mi mutlu etmedi? Şimdiye kadar ders kitaplarında olmayan şeyler artık kitaplarda görülüyor.”
Tabii ki samimiyetle çalışıp bir şeylerin doğru öğrenilmesine katkı yapan herkesten Allah razı olsun. Ama eğer siz kalkıp da biz egemen gücüz, biz ne dersek o olur; bu kadar lütufta bulunduk şeklinde düşünülürse o zaman tartışacak bir şey kalmaz.
Ama deseniz ki adaletin gereği herkes hak ettiğini aldı mı? Biz, genel anlamda Alevi’si, Nusayri’si, Bektaşi’si Caferi-Azerisi bu ülkenin yüzde otuzuna yakın bir nüfusu teşkil ediyorsak –vergimizle- kullandığınız binaların, okuttuğunuz kitapların yüzde otuzu bizimdir. Bu yazılan kitapların yüzde otuz masrafını biz karşılıyoruz, sizin maaşınızın yüzde otuzunu biz veriyoruz. Hal böyleyse -ki böyledir- o halde bu yayınlarda yüzde otuz da hakkımız olmalı. Madem bu gerçek ortadaysa ve adil davranılacaksa yani herkese hak ettiği verilecekse bu pencereden bakılmalı. Bakınca da değerlendirme bellidir.
4. sınıftan 12. sınıfa kadar her biri yüz, yüz elli sayfalık kitaplarda bizim payımıza düşen üç beş sayfa oldu. Oysa yüzde otuzluk potansiyele göre hakkımıza en az 300-400 sayfa bilgi sayfası düşüyor, ama verilmiyor. Hak ettiğimiz bu mudur? Elbette hayır!
Gerçekten büyük zahmetler çektik çalışıp çabaladık ortaya bir şeyler koyduk. Bardağın dolu tarafından bakınca evet bir şeyler konulmuş oldu ama boş tarafından bakınca da yeniliklerin, hak edilenin çok altında olduğu aşikardır.
1400 senedir egemen gücün yutturduğu, dayatarak yüklediği yanlış bilgiler, resmi ders olarak okutuluyor ve benim çocuğum da bu eğitimi alıyor. Bu yeni müfredatta ise örneğin İmam Caferi Sadık (as)’ı tanıtırken diyor ki, Caferi Sadık, Ebu Hanife de fikir alışverişinde bulunmuştur. Oysaki Ebu Hanife’nin İmam’dan ders aldığı iki sene için şu sözü meşhurdur: “O iki sene olmasaydı Numan (Ebu Hanife) cehaletinden helak olurdu.” Herkesçe bilinen bu gerçek ortadayken tüm bunlar niye?
Veya Hz. Ali’yi anlatırken Uhud’da, Bedir’de, Huneyn’de, Hendek’te yararlılıklar gösteren sahabelerden biriydi deniliyor! Bu insaflı bir söz müdür? Sahabe dedikleriniz savaş meydanından kaçarken o tarihin akışını değiştiren tek kahramandı. Sahabelerden biri değil sahabelerin başıydı!
Bu savaşların bir kısmında tekti. Uhud’da diğerleri kaçtı, Huneyn’de kaçtı, Hayber’de bayrağı atıp kaçtılar. Hendek’te düşman meydan okurken sanki başlarına kuş konmuş da uçmasın, diye korkusundan başını kaldırıp Peygamberin yüzüne bakamıyorlardı. Bazılarının korkusundan nefesi tutulmuş ağlıyordu. Beri tarafta şirki dize getiren kahraman Ali’ydi. Ali, Hayber’in kapısını kaç kişiyle kopardı ki? Ondan bahsederken Allah’tan korkun! Kazara Amr bin Abduvedd’i Ali’den başkası haklamış olsaydı, abarta kabarta anlatılırdı.
Nedense Âl-i Aba konusunda da sulandırma gayreti var. Peygamber Ehlibeyti abası altında topluyor. Medine sıcağında beş kişiyi abaya topluyor, eşlerini bu abaya almıyor. Kırk gün sabah namazına giderken Ehlibeyt ayetini İmam Ali’nin evine bakarak okuyor. Ehlibeyt’in kim olduğunu Peygamberimizin bu kadar açık anlatmasına rağmen eşlerini, sahabeleri hatta tüm ümmeti sokma gayreti niye?
Yirmiden fazla sahabe Peygamberimizden “Aranızda iki ağır emanet bırakıyorum, onlar Kur’an ve itretim” buyurduğunu naklederken sadece bir kişinin Kur’an ve sünnetimi bırakıyorum demiş. Yirmi sahabeye değil de bir kişinin rivayetine bakılıyor!
Asıl mesele şu; doğrular gizletiliyor, gizletilme gayreti var. Söz konusu arkadaşlarımın, gayret ve himmeti bu yönde değil. Tabiî ki onların her bireri -sağ olsunlar- kendi güçleri ölçüsünde katkı yapmaya gayret ettiler. Ancak mutabık olunan sonuç talim terbiye ve eğitim şurasından geçmek zorunda. Öyle olunca da bu denetimlerde birtakım ifadeler makaslanıyor. Sonuçta elde kalan maalesef bu.
Zeynebiye, 01 Ekim 2011 10:48
Yorumlar (0)