Filistin'in BM Süreci: Yolun Sonu mu, Başı mı?

Analiz, 21 Eylul 2011 17:55

Aylardır Ortadoğu gündeminin en önemli maddeleri bölgede yaşanan hızlı değişimin nedenleri, sonuçları ve geleceğine odaklanmaktadır.

Filistin'in BM Süreci: Yolun Sonu mu, Başı mı?

Bu çerçevede daha önce iç politik denklemleri neredeyse hiç dikkate alınmamış bir çok ülke üzerine yeni çalışmalar başlatılmış ya da değişimin başdöndürücü hızı karşısında eski raporlar ve çalışmalar tozlu raflardan indirilerek gözden geçirilmiştir. Bu çalışmalar doğrultusunda Mısır, Libya ve Tunus’ta yaşanan değişimlerin bu ülkeleri getirdiği noktalar kadar sıranın hangi ülkede olduğu tartışılmış ve değişimin geleceği pek çok açıdan ele alınmıştır. Ortadoğu’da değişimin doğası üzerine yapılan tartışmalarda mevcut rejimlerin baskıcı doğasından sosyoekonomik bozukluklara, Ortadoğu’daki devletler arasındaki güç mücadelesinden enerji kaynakları üzerindeki hakimiyet çabalarına kadar pek çok önemli faktörün yanı sıra ısrarla altı çizilen bir konu da Filistin Davası’nın Ortadoğu halkları üzerindeki etkisi ve mevcut rejimlerin İsrail’e yaklaşımlarının onların geleceğini belirleyeceği olmuştur. Ancak, Filistin Davası’nın Ortadoğu’daki sorunlar içindeki merkeziliği bugünlerde bir kez daha görülmektedir. Aslında, birkaç ay öncesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tanınması için Eylül ayında konuyu BM gündemine getireceklerinin işaretini vermişti. Başlangıçta, birçok devlet tarafından ciddiye alınmayan bu girişim İsrail tarafından ise uzun süredir engellenmeye çalışılmaktadır. Fakat gelinen noktada, süreç Filistin Meselesi’nde yeni bir kritik dönemece doğru yönelmiştir. Bu aşamadan sonra BM’de ister bir oylama yapılsın isterse de yapılması Filistin Yönetimi için yeni bir dönemin başladığı söylenebilir.

Filistin Sürecinde Mevcut Noktaya Nasıl Gelindi?

Filistin toprakları üzerindeki mücadelenin başlamasından bu yana konunun uluslar arası örgütlere getirilmesi ve bu platformlarda soruna bir çözüm aranması yeni bir olgu değildir. Gerek Milletler Cemiyeti döneminde gerekse BM döneminde Filistin Sorunu’nun çözümü için çeşitli planlar üretilmiş, görüşmeler yapılmış, konuyla ilgili çok sayıda BMGK kararı çıkartılmıştır. Ancak, İsrail ile Filistin arasındaki sorunun çözümünde 1991 yılından bu yana yaşanan gelişmeler BM’ye önemli görevler yüklese de görüşmelerin yürütüldüğü ana platform olmaktan çıkarmıştır. Madrid Görüşmelerin’den Oslo İlkeler Bildirgesi’ne varan süreçte sorun daha çok arabulucular aracılığıyla iki taraf arasında çözülmeye çalışılmıştır. Elbette, Oslo İlkeler Bildirgesi’nden sonra yapılan El Halil ve Gazze Eriha Anlaşmalarının uygulanmasında diğer birçok konuda olduğu gibi BM’ye ve organlarına önemli görevler düşmüştür. Ancak, sürecin tıkanmaya başladığı 1997 yılından itibaren görüşmelerin ABD’nin önderliğinde yürütüldüğü görülmektedir. Wye River ve II. Camp David görüşmelerinin başarısızlığa uğramasının ardından başlayan II. İntifada ile Filistinlilerin itildiği çözümsüzlük dönemi Ortadoğu Dörtlüsü’nün ön plana çıkmasıyla bir oyalama sürecine dönüşmüştür. Her ne kadar Ortadoğu Dörtlüsün’de ABD’nin yanı sıra AB, Rusya ve BM’nin de dahil olması geniş katılımlı ve daha adil bir barış sürecinin yaşanacağı izlenimini yaratsa da Dörtlü’nün hazırladığı Yol Haritası’nın başarısız olması bir kez daha ABD’nin ipleri eline almasını sağlamıştır. Hatırlanabileceği gibi, 2000-2008 yılları arasında Başkan George W. Bush döneminde ABD İsrail’in her halükarda arkasında durmuş en aşırı hareketlerini dahi eleştirmekten kaçınmıştır. Hatta, pek çok kez Filistin Sorunu’nu özellikle Ortadoğu gündeminin arka planına itmiştir. Bush Dönemi’nin sonunda gerçekleşen ve başlamadan hiçbir sonuç üretmeyeceği bilinen Annapolis Görüşmeleri ise Cumhuriyetçilerin giderayak Filistin Sorunu’nu ihmal ettiklerine yönelik eleştirilere yönelik kozmetik bir cevap olmuştur. İsrail Filistin Sorunu’nun çözümüne en çok yaklaşıldığı an olarak lanse edilen II. Camp David Görüşmeleri’nin çökmesinin ardından Filistin defalarca işgale uğramış, altyapısı İsrail tarafından harap edilmiş, siyasi olarak bölünmüş ve kurumlarında ciddi bir iki başlılık doğmuştur. Son 11 yıl içinde barış sürecinin en hassas ve stratejik açıdan önemli konuları olan Filistin’de yerlerinden edilmiş insanların geri dönüş hakkının sağlanması, Filistin devletinin sınırlarının belirlenmesi, Kudüs’ün statüsü ve geleceği, su kaynaklarının yönetimi ve bağımsız bir Filistin devleti ilanı konularında ilerleme olmamış, hatta pek çok alanda 1990’ların ortasına göre ciddi gerilemeler yaşanmıştır.

Pek çok kez yapay olarak başlatılan görüşmeler, herhangi bir takvime bağlanmadan ucu açık bazı taahhütlere dayandırılmıştır. Ayrıca, yıllardır süren işgal, Gazze’deki yaşam şartları, bazı bölge devletlerinin Filistinliler üzerindeki güç mücadelesi ve Filistinli örgütlerin yaşadığı yozlaşmalar Filistin tarafında ciddi bir siyasi iki başlılık ortaya çıkmasına neden olmuştur. Eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un Gazze’den Çekilme Süreci’ni tamamlamasından kısa bir süre sonra Gazze’de gerçekleşen çatışmalar ve Hamas darbesi iki başlılığı doruğa çıkarmıştır. Bu iki başlılık İsrail’e uluslar arası alanda güçlü bir dayanak sağlamıştır. İsrail, gücü elinde tutan ama “terörist” ilan edildiği için görüşmelere dahil edilmeyen Hamas ile verdiği sözleri tutamayacak kadar zayıf ama “barışçıl” El Fetih örgütünün her ikisinin de barış için doğru ortaklar olmadığı savını her fırsatta öne sürmüştür. Öte yandan geçen süreç içinde Filistin’de devlet kurumlarının yeniden inşası adı altında başlatılan programlar çerçevesinde aktarılan ABD yardımları Filistin’de hayatın güç bela sürdürülmesine yardımcı olsa da zaten zayıf olan Filistin ekonomisini geçmişte olduğundan çok daha fazla bağımlı hale getirmiştir. Bugün Filistin’de hala bir hükümet belirsizliği, siyasi uzlaşmazlık ve yönetim sorunu yaşanmaktadır. İsrail tarafı ise tüm uyarılara rağmen Filistin toprakları üzerinde illegal yerleşim yerleri inşa etmekte ve İsrail devletinin Yahudi kimliği adı altında Filistinlilerin zorla çıkarıldıkları ve bugün İsrail sınırları içinde kalan evlerine geri dönüşünü imkansız hale getirmektedir. İşte böyle bir denklem içerisinde Mahmut Abbas Yönetimi, konuyu BM’ye götürme hamlesiyle yeni bir dinamizm başlatmıştır.
 
Filistin’in Bağımsızlığı ve devletin ilanının BM’ye getirilmesi ne anlama gelmektedir?
 
Büyük bir olasılıkla Mahmut Abbas’ın bu hamlesi aslında son derece stratejik bir diplomatik harekettir. Yasal olarak Filistinlilerin BM’ye devlet ilanı ve üye olma başvurusunda bulunmasının önünde bir engel yoktur. Ancak, Abbas tarafından ilan edilen tam üyelik ve tanınmanın gerçekleşebilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvuru yapılması ve buradan çıkartılacak tavsiye kararının BM Genel Kurulu’nda 2/3 çoğunlukla kabul edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Abbas nihai hedeflerinin devlet ilanı ve BM üyesi olmak olduğunu söylese de Filistin Yönetimi’nin bu şekilde bir tanınma elde etmesi imkansıza yakın görünmektedir. Bunun en temel nedeni, başvurunun BM Güvenlik Konseyi’nden geçme olasılığının çok zayıf olmasıdır. Halihazırda BM Güvenli Konseyi’nin sürekli 5 üyesi dışındaki 10 üyesi Bosna Hersek, Brezilya, Kolombiya, Gabon, Almanya, Hindistan, Lübnan, Nijerya ve Portekiz’dir. ABD, konunun Filistin Yönetimi tarafından Güvenlik Konseyi’ne getirilmesi halinde veto hakkını kullanacağını açıkça ilan etmiştir. Bu ilan başvuruyu güçleştirmektedir. Yakın geçmişte benzer bir veto olayı karşısında diplomatik olarak yenilmiş olmamak için Kosova’da (Rusya’nın veto tehdidi nedeniyle) doğrudan BM Genel Kurulu’na yönelmiştir. Ancak ABD’nin tepki nedeniyle veto hakkını kullanmak istememesi halinde dahi Filistinlilerin BM Güvenlik Konseyi’nde 9 destek oyu bulabilmesi güçtür. Bilindiği kadarıyla Brezilya, Rusya, Çin, Güney Afrika ve Lübnan Filistinlilerin taleplerine destek verirken diğer ülkelerin aynı desteği göstermeme olasılığı yüksektir. Bu durumda muhtemelen Filistin Yönetimi, BM’ye bir tam üye olarak değil de üye olmayan gözlemci devlet olarak katılmaya gayret edecektir. 1988 yılında Filistinliler bir Filistin Devleti ilan etmiş ve bu devlet 126 ülke tarafından tanınmış olmasına rağmen BM’ye üye bir Filistin Devleti yoktur. Bununla birlikte, Filistin, BM’de Üye Olmayan Devlet ve Birimler kapsamında sürekli bir gözlemci sıfatına sahiptir. Ancak, bu sıfata sahip olan da Filistin Yönetimi değil 1974 yılında Genel Kurul’un davetiyle bu konumu elde eden Filistin Kurtuluş Örgütü’dür. Dolayısıyla, Mahmut Abbas’ın başlattığı bu girişim teknik olarak bir anlamda mevcut Filistin Yönetimi’nin uluslar arası alandaki tanınırlığını artırmak ve Filistin Yönetimi’nin BM’deki yerini iyileştirmek için girişim olarak kabul edilebilir.
Bununla birlikte, Filistin Yönetimi’nin bu diplomatik hamlesi sadece BM nezdinde bir tanınma olarak algılanmamalıdır. Eğer Mahmut Abbas’ın asıl hedef olarak koyduğu üyelik ve tam tanınma gerçekleşirse elbette bunun Filistin için büyük bir kazanım olabileceği söylenebilir. Ancak, büyük bir olasılıkla Filistin Yönetimi’nin bu hamlesi barış görüşmelerini yeniden, bir zamana bağlı olarak ve ciddiyetle başlatılması için bir diplomatik manevradır. Bu nedenle önümüzdeki Cuma gününe kadar Abbas’a tatminkar, gerçekçi ve garantilere dayalı bir plan sunulması halinde Filistin’in BM’ye başvuru yapmaması olasılığı bulunmaktadır. Ayrıca, mevcut Filistin Yönetimi’nin ekonomik kaynaklarının büyük bir kısmının ABD ve AB’den gelen yardımlar ve programlarla sürdüğü dikkate alındığında Abbas’ın ne kadar uzun süre kendisine yönelik baskılara karşı koyacağı da tartışmalıdır. Konuya bu perspektiften bakıldığında Filistin Yönetimi’nin her halde karlı olduğu söylenebilir. Çünkü, kısa bir süre öncesine kadar Filistin Meselesi bölge gündeminin bir kenarına itilmişken ve Filistin’de illegal Yahudi yerleşimlerine her geçen gün bir yenisi eklenirken ve Filistin Meselesi sadece teorik tartışmaların konusu olurken bugün bir kez daha bölge için ne kadar önemli ve acil olduğu ortaya çıkmıştır. Bugün gelinen noktada Filistin Yönetimi, BM’ye bir başvuru yapmasa bile çok daha net koşullarla barış sürecini başlatma iradesi göstermesi açısından olumlu bir adım atmıştır.
 
BM Süreci Yolun Sonu mu Başı mı?
 
İster Filistin Yönetimi için en mükemmel senaryo gerçekleşsin isterse de başvurusu geri çevrilsin gelinen aşama kesinlikle yolun sonu değildir. Filistin’in bir devlet olarak tanınıp tam üye olamaması halinde dahi İsrail ile Filistin arasındaki görüşmeler yeniden başlayacaktır. Ancak bu sefer görüşmenin her iki tarafı da birer devlet olacak ve 1967 savaşı öncesi sınırlar (bazı küçük toprak değişimleri ile birlikte) İsrail için daha kaçınılmaz olacaktır. Yani, devletin ilanı İsrail ile Filistin arasındaki sorunlardan hiçbirisini çözmeyecek sadece görüşmelerin seyrini ve biçimini değiştirecektir. Hatta bu durum mülteci sorunu başta olmak üzere Filistinliler için bazı acı sonuçlar bile doğurabilir. Filistin’in BM’ye başvuru yapmaması ise ancak güçlü bir pazarlığın sonucunda olabilir. Bu pazarlık ise ne zaman başlayacağı bilinmese de çok uzak olmayan bir tarihte sınırları belli bir görüşme sürecinin başlaması anlamına gelecektir. Elbette, bu görüşmelerin Filistin adına olumlu sonuç üreteceğinin bir garantisi yoktur. Ancak gelinen noktada her haliyle tıkanmış olan Filistin iç politikası ya da İsrail-Filistin Sorunu açısından yeni bir dinamizm getireceği açıktır.

Sürecin diğer bir etkisi ise İsrail ve Filistin’in iç politikalarına yönelik olacaktır. tartışmalardan görüldüğü kadarıyla Hamas ve Fetih arasındaki güç mücadelesi iyice kızışmıştır. Filistin’de bir türlü yapılamayan ve parlamento seçimleriyle birleştirilmek istenilen başkanlık seçimleri öncesinde gerçekleştirdiği bu hareket ile Fetih’in Hamas karşısında ciddi bir puan kazandığı söylenebilir. Hamas, bölgesel gelişmeler nedeniyle yaşadığı sıkıntıların dışında Fetih’in hamlesinin başarılı olması halinde daha ciddi bir destek kaybıyla karşı karşıya kalabilir. Ancak, eğer ABD, İsrail ve AB ülkeleri Fetih’i bu tavrından ve diplomatik hamlesinden ötürü cezalandırmaya kalkarlarsa o zaman bu süreçten galip çıkan Hamas olur. Öte yandan, İsrail açısından da kritik bir dönem başlamıştır. Sosyal ve siyasal gelişmeler nedeniyle köşeye sıkışan Netanyahu hükümeti, Filistinlilerin BM’de yakalayacağı bir zafer ya da ABD ve AB’nin İsrail hükümetine barış görüşmelerinin bir an önce ve gerçekçi olarak başlatılması yolunda ağır bir baskı uygulaması halinde yaşayamaz hale gelecektir. Bu durum İsrail’de yeni bir seçimin önünü bile açabilir.

Filistinlilerin Filistin Sorunu’nu bir kez daha BM gündemine taşımasının son bir boyutu da Ortadoğu’daki değişim süreciyle yakından ilgilidir. Yapılan açıklamalar ve devletlerin takındığı tavırlar birkez daha göstermiştir ki; ne ABD ne de AB ülkeleri Ortadoğu’daki değişim sürecini demokratikleşme perspektifinden algılamamaktadır. Filistinlilerin en meşru hakkı olan bağımsızlığı engellemek için ABD’nin veto tehdidini kullanması ve çok sayıda Avrupalı liderin de bağımsızlık konusunda çekinceli davranması ile Ortadoğu halklarının demokratik taleplerini desteklediklerine ilişkin söylemleri arasında bir bağ kurulamamaktadır. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun "Obama göreve geldiğinden beri ilişkilerdeki en iyi dönemimizi yaşıyoruz" şeklindeki sözleri bu bağlamda düşünüldüğünde son derece anlamlıdır.   

Yrd.Doç.Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı & Ahi Evran Üniv. Uluslararası İlişkiler Bölüm Bşk.

Analiz, 21 Eylul 2011 17:55

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

CABİR'den Bayram Açıklaması

CABİR'den Bayram Açıklaması

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı