Boynu Bükük Baki Kabristanlığı...
Ehl-i Beyt, 06 Eylul 2011 10:141. Dünya Savaşı?nda İngilizlerle işbirliği yapan Suudiler, Osmanlılar Hicaz?dan çekilince Mekke, Medine ve Cidde?yi alarak 1923'te Necid-Hicaz krallığını kurdu. Vahabi anlayışın ürünü olarak da ilk icraatlarını gerçekleştirip İslami değerlere saldırıp kutsal türbeleri yerle bir ettiler. Bunların başında gelen mekanlardan biri de Baki Kabristanlığıydı..
Burası Medine'dir. Ümit renkli bir mehtapla ve samimiyetle dolu bir güneşle nurda yatan sırlarla dolu bir şehir. Burası Medine'dir; aşk ve sevgi şehri. Ehlibeytin yüce ve saygın kişilerinin şehri, ilahi renge bürünmüş kadınların ve cömert kişilerin şehri. Burası Medine'dir; rahmet peygamberinin şehri. Saygınlık anası Fatıma'nın şehri; bereket ve yiğitlik şehri. Burası Medine'dir; insanlık şehri. Ama hayırla şerrin kavgası arasında... Ebutalib'in yiğit oğullarının, direnç ve istikamet oğullarını şehri.
Burası Medine'dir; Mekke'den sonra ikinci cennet. Gül ve çiçek kokusu sokaklarında yankı yapmış, münadinin nağmesiyle ezan sesi minarelerinde çınlamıştır.
Burası Medine'dir; Mescid-i Nebi'den Cennetu'l-Bâki mezarlığına doğru hareket ediyoruz şimdi; yeryüzündeki en kutsal kubbelerden birine doğru...
Burası Bâki mezarlığıdır. Dört masum imamın bulunduğu mekan; Yüce Peygamberimizin eşlerinin, evlatlarının, akraba ve kavminin defnedildiği yer. Sahabe, Resul-i Kibriya'nın yarenlerinden, şehitler ve ulemadan bir çoklarının mezarlarının bulunduğu mekan...
Burası Bâki mezarlığıdır; bir zamanlar çok sayıda ağaçları ve kökleri bulunan bir yerdi... Bir zaman da türbe, kubbe bu tertemiz bedenlerin üzerine gölge etmişti. Fakat ya bugün?! Burası Bâki mezarlığıdır; Medine cennetinin kucağında parlak bir yüzük taşı. Arşa yükselen ve çok değerli bir makam ve mevki kazanan heybetiyle... Resulullah'ın hareminin ziyaretçileriyle birlikte Bâki mezarlığına giriyoruz. Şimdi ziyaretçilerin günde sadece iki defa Bâki mezarlığına girmelerine müsaade ediliyor. Bir defa şafak atmasıyla birlikte sabah namazından sonra ve bir defa da ikindi namazından sonra.
Bâki mezarlığına ilk olarak ensardan Esed b. Zirare ve muhacirlerden Osman b. Maz'un defnedilmiş, sonra Resulullah'ın oğlu İbrahim'in bedeni toprağa verilmiştir. Böylece Medine halkı akrabalarının bedenlerini oraya defnetmeye özen göstermiş, Medine kabilelerinden her biri Bâki'nin bir bölümünün ağaçları ve köklerinin kesip çıkararak Bâki topraklarını bu amaçla kullanılır hale getirmiştir. Böylece Medine'nin Benî Semle ve Benî Haram adındaki eski mezarlığı terk edilmiş ve Bâki mezarlığının fazileti hakkında Resulullah'tan (s.a.a) bir çok hadisler nakledilmiştir. Örneğin, "Bâki mezarlığından çehreleri dolunay gibi parlayan yetmiş bin kişi haşrolacaktır. " Veya, "Bâki mezarlığından çehreleri dolunay gibi parlayan bin kişi haşrolup hesaba çekilmeden cennete girecektir" buyurduğu kaydedilmiştir. Bâki mezarlığında yatan Ehlibeyt İmamları'nın (Allah' ın selamı onların üzerine olsun) mezarlarının tarihi hakkında da şöyle geçmiştir: Bu mezarların duvarı ve tavanı vardı. Kubbesi vardı ve mezarları üzerinde türbe bulunuyordu. Hatta hizmetçisi, kapıcısı, mezarların üzerinde demir parmaklı anıt ve paha biçilmez sandıkları vardı; fakat bütün bunlar hk. 1344 yılında Şevval ayının sekizinde tahrip edildi. On dört asır boyu zamanla Bâki mezarlığının durumu değişmesine rağmen elimizdeki belgelerle ve tarihçilerin dediğine göre orada bulunan o kadar mezarlar bu mezarlıktaki özel düzeni ortaya koymaktadır. Örneğin Resulullah'ın (s.a.a) bütün akrabalarının mezarları mezarlığın batı tarafında, dört Ehlibeyt imamının veya Resulullah'ın (s.a.a) amcası Abbas ve Fatıma bint Esed'in mezarları bir arada, peygamber efendimizin eşlerinden bir kısmı başka bir noktada ve kızları da belli bir yerde yer almıştır. Yine tarihçilerle araştırmacıların sözlerinden Bâki mezarlığının yanında çeşitli ev ve sokakların olduğu anlaşılmaktadır.
Bâki kapısı, Mescid-i Nebi tarafından Bâki'ye açılan bir kapıdır; şüphesiz Peygamber efendimiz Bâki mezarlığına bu kapıdan giriyordu.
Bâki mezarlığı yerden yüksek bir seviyede bulunuyordu; fakat zamanla yıpranıp çökmüştü. Bâki mezarlığı öteden beri bu diyar ve buradaki insanlarla Resulullah'ın (s.a.a) bağlantısının hatırasıydı.
Sevgili Peygamberimiz ashap ve yarenlerinin ıstırap ve direnişlerini gözünde canlandırıp onların ruhunu selamlıyordu. Burası Bâki mezarlığıdır; ayağımızı Peygamberimizin ayak izlerinin yerine bırakıyor ve bu manevî havada şehitlerini ve bağrında yatanları selamlıyor ve gözümüzde onları İslam tarihini canlı tutan yiğitlik ve kahramanlıklarını canlandırıyoruz.
Bâki mezarlığına girdiğimizde sağ tarafımıza baktığımız zaman sahiplerinden hiçbir belirti olmayan çok sayıda mezar görmekteyiz; fakat şüphesiz orada yatanlar ihtimalen İmam Cafer Sadık (a.s) dönemine kadar yaşayan ensar ve muhacirlerdir.
Bu mezarların üst kısmında, etrafı taşlarla çevrilmiş altı mezar şekli dikkat çekmektedir. Bunlardan yan yana bulunan dördü, peygamberimizin tertemiz soyundan gelen dört seçkin İmam'ın mutahhar bedenlerine aittir:
İkinci İmamımız Hz. Hasan'ül Mücteba (as), Dördüncü İmamımız Hz. Zeyn'el Abidin (as), Beşinci İmamımız Hz. Muhammed Bagir (as) ve Altıncı İmamımız Hz. Cafer-i Sadık (as)
Diğer iki mezardan biri peygamber efendimizin de annesi gibi olan Hz. Ali'nin (a.s) değerli annesi Fatıma bintü Esed'in ve diğeri Resulullah'ı (s.a.a) amcası Abbas'ın mezarıdır. Fatıma bint Esed, peygamber efendimizin 8 yaşından 25 yaşına kadar bakımını üstlenmiş, ona anne şefkatini tattırmıştır. Fatıma bintü Esed vefat ettiğinde Resulullah'ın (s.a.a) elbisesini ona kefen ettiği ve onu mübarek elleriyle toprağa verdiği söylenmektedir.
Peygamber efendimizin amcası Abbas da dört Ehlibeyt imamının (Allah' ın selamın onların üzerine olsun) mezarlarının ön tarafında yatmaktadır. Zengin bir kişi olan Abbas İslam dinini mal ve nüfuzuyla himaye etmiş, Üçüncü Akabe antlaşmasında peygamber efendimizin sözcülüğünü yapmıştı.
Ehl-i Beyt, 06 Eylul 2011 10:14
Yorumlar (0)