'Seyrüsefer Serbestisi' Ne Anlam Taşıyor?
Analiz, 03 Eylul 2011 06:09Uzmanlar, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, "Doğu Akdeniz çanağında seyrüsefer serbestisinin sağlanması için gerekli her önlem alınacaktır." sözlerini, "Gazze'ye yönelik İsrail ablukasını tanımıyoruz." ifadeleriyle birlikte değerlendirmek gerektiğini vurguluyor.
Deniz hukuku uzmanlarına göre Türkiye, ambargoyu kırarak, Gazze'ye deniz yoluyla doğrudan yardım gönderebilecek. Böylece Gazze'ye yardımlar gerek İsrail kontrolündeki gerekse doğrudan Gazze içindeki limanlar aracılığı ile ulaştırılacak. Bunun yanında Gazze'ye gidecek uluslararası insani yardımlar da "emniyet altına" alınabilecek.
Türkiye, Doğu Akdeniz çanağında en geniş deniz sınırı olan ülke olduğu için "seyrüsefer serbestisi" açıklamasının ticari ve askerî gemilerin denetimine bakan yönü de bulunuyor. Buna göre halen uluslararası deniz hukukunun sağladığı haklar kapsamında her ülke gibi Türkiye de 12 millik karasularında, yabancı gemiler için liman ve yerli kendi gemileri için bayrak devleti denetim haklarını kullanıyor. Davutoğlu'nun sözleri, Türkiye'nin bu çerçevede her türlü denetim hakkının kullanılacağı anlamına geliyor. Bir diğer nokta ise İsrail'in Mavi Marmara'ya müdahale gerekçesi olarak ortaya koyduğu 12 mil sınırını aşan uluslararası sularda müdahalesiyle ilgili. Uluslararası sularda tehdit olarak gördüğü deniz araçlarına 100 mile kadar müdahale etme yöntemini seçen İsrail, bir nevi savaş hukuku uyguluyor. Komor Adaları bayraklı olarak İsrail açıklarında seyreden Mavi Marmara gemisine bu gerekçeyle müdahale ettiği gündeme gelmişti. Son açıklamayı bu yönden de değerlendiren uzmanlar, İsrail savaş hukukunu uygulamayı sürdürürse, Türkiye'nin de denizdeki vatandaşlarını ve taşıtlarını korumak için benzer bir yaklaşım sergileyebileceği anlamına da gelebileceğini kaydediyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı yaptırımları yorumlayan uzmanlar, iki ülkenin savaşın eşiğine gelebileceği uyarısında bulundu. Uzmanlar özellikle, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi almasına yönelik kararın çatışma yaratabileceğini söyledi
Emekli Koramiral Atilla Kıyat: "Gazze'ye açık bir abluka var. İsrail'in uyguladığı abluka uluslararası suları da içeriyor. Bu uluslararası sular serbest olması gerekmektedir. Ancak bu sularda da bir ambargo söz konusu. Tahmin ediyorum ki BM raporunun sızması nedeniyle hükümet bir adım attı. Sayın Ahmet Davutoğlu aslında alınan bu kararlarla şunu söylemek istiyor, Dışişleri Bakanı söylediği için de 'Türkiye bunu söylüyor' diyebiliriz. Türkiye, İsrail'e ve dünyaya 'Bu ablukayı tanımıyorum. Tanımadığıma göre uluslararası suları da kapsayan coğrafi bölgeyi de tanımıyorum' mesajı veriyor. Türkiye ayrıca, 'Doğu Akdeniz'de seyrüsefer serbestliği de sağlarım' diyor. Bu serbestliği nasıl sağlarım, donanmayla sağlarım diyoruz. Yani ticaret gemilerini korurum diyor. Uluslararası sularda ticaret gemilerine müdahale ettirmem, buna izin vermem deniliyor. Bakan Ahmet Davutoğlu'nun mesajlarının, söyleminin "ciddi" olduğunu düşünüyorum. Eğer alınan kararlar bu şekilde uygulamaya geçerse, yani Gazze'ye Türk bayraklı gemi giderse, yollanırsa o geminin emniyetini Türkiye donanması sağlar. Türkiye de 'Güvenliğini sağlarım güvenli de götürürüm' diyor. Güvenli götürülmesinde de tabii ki İsrail ve Türk deniz kuvvetleri karşı karşıya gelebilir. Deniz kuvvetlerini karşılıklı çatışmaya götürebilir."
İsrail'e karşı "seyrüsefer serbestliği" kararı alınmasının ardından gözler Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na çevrildi. Gazze'ye gitmesi muhtemel yardım gemilerinin güvenliği için bundan böyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın destek vermesi ayrıca Hava Kuvvetleri'nin de hava desteği sağlayacağı belirtiliyor. Deniz Kuvvetleri'nin envanterinde 4 değişik sınıfta 17 fırkateyn, 6 korvet, 3 değişik sınıfta 14 denizaltı, 27 hücumbot, 6 karakol gemisinin yanısıra lojistik destek için 6 akaryakıt ve 4 de su tankeri bulunuyor.
Analiz, 03 Eylul 2011 06:09
Yorumlar (0)