Siyonistin Özür Stratejisi
Gündem, 22 Temmuz 2011 10:29Siyonist İsrail ordusu ve Savunma Bakanlığı'nın ardından İsrail Başsavcısı Yehuda Weinstein de Türkiye'den özür dilenmesi kanaatinde olduğunu açıkladı
Siyonist askerlerin geçen yıl 9 Türk vatandaşını öldürdüğü Mavi Marmara baskınını soruşturan BM komisyonunun, raporunu 27 Temmuz'da açıklaması bekleniyor.
İsrail'de ise rapor kamuoyuna duyurulmadan önce Türkiye'den özür dilenmesi görüşü ağırlık kazanıyor. İsrail ordusu ve Savunma Bakanlığı'nın ardından İsrail Başsavcısı Yehuda Weinstein de Başbakan Binyamin Netanyahu'ya, Türkiye'den özür dilenmesini tavsiye etti. Haaretz gazetesinin haberine göre Başsavcı, BM komisyonunun yayınlayacağı raporun ardından İsrail askerleri aleyhine dava açılabileceğini düşünüyor. Bu sebeple 'özür dilenmek zorunda kalınsa bile' rapor yayınlanmadan önce Türkiye ile anlaşmaya varılmasının uygun olacağını vurguluyor.
Gazetenin ulaştığı kaynaklara göre Weinstein, 9 Türk vatandaşının öldürülmesinde sorumluluğu olan askerler ve sivil yetkililer aleyhine dava açılmayacağına söz vermesi halinde, İsrail'in 'operasyonel hatalardan dolayı' özür dileme seçeneğini değerlendirmesi gerektiğini düşünüyor. Başsavcı, özür metninde genel ifadeler kullanılmasını, Gazze Şeridi'ne abluka ya da bölgeye gidecek gemilerin durdurulması konusuna değinilmemesini tavsiye etti. Gazete, henüz kamuoyuna açıklanmayan BM raporunda Gazze ablukasının yasal olduğu fakat İsrail askerlerinin gemideki aktivistlere karşı orantısız güç kullanıldığı sonucuna varıldığını aktardı. Habere göre, söz konusu BM belgesinde, hayatını kaybeden Türklerin otopsi raporlarında vücutlarına birden fazla kurşun isabet ettiğinin belirtildiğine dikkat çekiliyor. Raporun 27 Temmuz'da açıklanması bekleniyor. İsrail ordu radyosu da Başbakan Binyamin Netanyahu'nun da evvelce özür dilemeye karşı olan, ancak hukukçuların görüşleri doğrultusunda bu tutumunu değiştiren Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Yaacov Admiror'un tavrına katıldığını öne sürdü. Ordu radyosu, Başbakan'ın yakın çevresine atfen verdiği haberinde, "hafif bir özür" nitelemesini kullandı. İsrail'de özür konusunda en sert muhalefeti ise 'şahin' Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın gösterdiği belirtiliyor. Türkiye ve İsrail arasında daha önce şekillendirilen ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından da onaylanan uzlaşma anlaşması da Lieberman'a takılmıştı.
Siyonist İsrail Başbakan Yardımcısı Moşe Ya'alon ise Türkiye'den özür dilemeyeceklerini söyledi. Ya'alon dün gazetecilere yaptığı açıklamada, özür dilemenin sorumluluğu üstlenmek anlamına geleceğini, İsrail'in ise sorumluluk almak istemediğini vurguladı. Gazetecilerin, kararın değişmesi ihtimalini sorması üzerine Ya'alon, kişisel fikrini beyan ettiğini, bakanlar kurulunun bu konuyu yeniden tartışabileceğini kaydetti. Mavi Marmara'ya ilişkin BM raporunun 27 Temmuz'da yayınlanacağını ifade ederek, "Karar vermek için hâlâ 6 günümüz var." ifadelerini kullandıa.
İsrail Ordusu neden Özür’den yana?
Türkiye’nin deneyimleri göz önüne alarak İsrail içerisindeki çatlaklığı iyi değerlendirmesi ve Mavi Marmara için BM nezdindeki yol haritasına alternatif ‘Kamu Diplomasisi’ yapması gerekmektedir.
Geçtiğimiz yıl Akdeniz’de Uluslararası sularda düzenlenen gemi baskınıyla 9 kişinin hayatını kaybetiği saldırılarla ilgili olarak Türkiye’nin "Özür, Tazminat ve Gazze ablukasının kaldırılması" yoluyla ilişkilerin düzeltilmesi için ön şart koştuğu taleplerden İsrail’de farklı bir kesimden beklenmedik bir ses çıktı.
Haifa ile yaygın diplomasisi ardından Cenevre görüşmeleriyle sonuç alınamayan müzakereler sonucunda, New York’da diplomatların görüştüğü yolunda çıkan haberlerin yanı sıra İsrail hükümeti kendi içerisinde ve Uluslararası kamuoyunda zor durumda kaldı.
Buna geçtiğimiz günlerde Kanal 2 televizyon yorumcusu Amnon Abramovich Mavi Marmara operasyonu konusunda İsrail Silahlı Kuvvetleri ve İsrail Savunma Bakanlığı hukuk birimlerinin ve Adalet Bakanlığının hukuk birimlerinin birlikte yaptığı toplantıya itafen bu konuda bu kamu kurumlarının ‘özür’ istemiyle ortak bir görüş birliğine vardığını ve konu hakkında İsrail hükümetine bir rapor vereceği yönünde bir beyan da bulundu. Bu beyanlar İsrail basının da geniş yer tutsa da hükümet kanadından çok net bir sesin çıkmama kafalarda soru işaretleri uyandırdı.
Özellikle İsrail Dış İşleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Yigal Palmor’un bu konuda ‘Ordu ve Savunma Bakanlığı içerisinde bazı subaylar bu şekilde düşünebilir ama bu Ordu ve Savunma Bakanlığı’nın resmi görüşü değildir.’ yorumu İsrail’de Siyonist kesimin tutumunu bir nebze olsun yumuşattığı söylenebilir.
"Peki, ordu içerisinden neden bu yönde bir açıklama geldi?
Bilindiği üzere Mavi Marmara saldırısı Türkiye’nin girişimi ile BM Nezdinde bir sorun olarak ele alınıyor. Bu kapsam da iki ülke arasındaki ‘gayri resmi’ tabanda müzakere alış verişinin olması diplomasi açısında gayet doğal bir sonuçtur. Fakat bu sorun İsrail Ordusu içerisinde kendi haklarında dış ülkelerde açılmış davalar nedeniyle tam bir dert konusu olmaktan öteye geçmiyor. Çünkü subaylar ülke dışında yasal bir duruma maruz kaldıkları takdirde sorunun Uluslararası bir boyut kazanacağını bilmektedirler. Bu açıdan Netanyahu hükümeti ile İsrail Ordusu arasında bir takım sorunların çıktığı gibi şimdilik bu sorun rahatsızlık düzeyinde olduğu görülmektedir.
Askeri yetkililerin, Mavi Marmara olayını soruşturan ve bu ay sonunda açıklanması beklenen BM bünyesindeki Palmer raporunda, İsrail askerlerinin aşırı güç kullandığı hükmüne varıldığını hatırlatarak, İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ve Başbakan Yardımcılarından Moşe Ya'alon'un özür dilemesinin aleyhindeki tutumlarının yanlış olduğunu söylediklerinde bu sorun daha da belirgin olarak hissettirmektedir.
Türkiye’nin tavrının kararlı ve net olduğunu gören İsrail Ordusu ve Savunma Bakanlığı içerisindeki subayların bu yönde karar aldıkları görülüyor. Yıllarca Darbe vesayeti ile Sivil Siyaset arasında çalkalanan Türkiye’nin geçirdiği deneyimleri de göz önüne alaraktan İsrail içerisindeki bu çatlaklığı iyi değerlendirmesi ve Mavi Marmara için BM nezdindeki yol haritasına alternatif ‘Kamu Diplomasisi’ yapması gerekmektedir. Bu da bürokratik iradenin yanı sıra yetişen ve gelişen pro-aktif diplomatların saha içerisinde çalışmasıyla gerçekleşeceği unutulmamalıdır.
Gündem, 22 Temmuz 2011 10:29
Yorumlar (0)