Özgündüz, Dünya ve Türkiye Gündemini MİHA?ya Değerlendirdi

Zeynebiye, 03 Nisan 2011 13:45

Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz Marmara Üniversitesi Haber Ajansı Muhabiri Necdet Burak Özyurt?a verdiği röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu.

Özgündüz, Dünya ve Türkiye Gündemini MİHA?ya Değerlendirdi

İşte o röportaj

Yüzü, statükodan devrimlerle değişime dönen Ortadoğu’da herkesin emin olduğu tek bir şey var: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Ortadoğu Halkları 21. yüzyılda tarih yazarlarken; bölgede nelerin olduğu, Suudi Arabistan’ın yüksek Şii nüfuslu Bahreyn’e müdahalesi, Suriye’de yaşanan karışıklıklar, İran’da süren muhalif hareketler konuşuluyor. Türkiye’de yaşayan Şiilerin kalbi olan İstanbul Halkalı’daki Zeynebiye Kültür Merkezi’nde Türkiye Caferîleri Lideri Selahattin Özgündüz ile konuştuk.

Ortadoğu’da yaşanan değişim hareketlerini ve yaşanan süreçleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdiye kadar Arap Coğrafyası’nda maalesef hep diktatörler hükmetti. Bölge, krallar ya da adı cumhurbaşkanı olan krallar tarafından yönetildi. Şimdi halk, kendi kendini yönetme arzusunda. Tunus ve Mısır’da değişim daha rahat oldu; keşke Kaddafi de Hüsnü Mübarek gibi çekilse de akan kan dursa. On yıllardır bu milleti sömürdünüz; çekin gidin artık! Niye ısrarla ülkeyi yaktırıp yıktırıyorsunuz. Kuran-ı Kerim, yönetim meselesi şûra ile olmalıdır, der; yani bugünkü haliyle parlamenter sistem.

Libya’da olanlar bizi üzüyor. Sonra gelenler daha iyi mi olacak, bilemiyorum. Batı’nın desteklediği, Sarkozy’nin desteklediği bir oluşumda çok fazla hayır mülâhaza edemiyorum. Enteresandır, Tunus’ta diktatörü destekleyen Sarkozy; burada Kaddafi’ye karşı. Bunun iç politikaya yönelik olduğu aşikâr. Umarız, Türkiye’nin de katkılarıyla daha fazla kan dökülmeden ve bir ülkenin sultasına girmeden, halk inisiyatifi ele alır.

Suriye konusunda çok endişeliyim. Türkiye burada hiçbir yerde almadığı kadar inisiyatif almalı ve Suriye Hukuku’na da riayet ederek, olaylara müdahil olmalıdır. Bizim bu konuda seyirci kalma gibi bir lüksümüz yok! İsrail meselesi ışığında Suriye Halkı, ordusunu dağıtırsa; İsrail karşısında direnen tek Arap devleti olan Suriye çok zayıf bir konuma düşer. Onun için Suriyeli kardeşlerimizin daha dikkatli hareket etmesi gerekir. İki taraf da sağduyulu davranmalı; yönetim halkın isteklerini dikkate almalı ve gerekli reformları hayata geçirmeli; muhalifler de tarihte yaşanan olaylardan dolayı kan gütmeden, Suriye’nin konumunu da göz önünde bulundurarak sorumlu davranmalıdır.

Suriye başka ülkelere benzemez

Beşar Esad’ın gitmesi de çözüm değil. Suriye başka ülkelere benzemez. Büyük Ortadoğu Projesi’nin en tehlikeli bölümü oradan başlayabilir. O yüzden tüm tarafların çok dikkatli davranması gerekir. Emperyalist ve Siyonist güçlerin bölgedeki etnik ve mezhep çatışmalarını körüklemeye yönelik planlarını boşa çıkarmak için iyi planlar hazırlamak lazımdır. Suriye’de olup bitenler Türkiye de olmak üzere bölgeyi çok fazla etkiler ve bu etki aleyhte olur, bütün bölgeyi altüst edebilir. Mısır’da Mübarek çekildi ama her şey yerli yerinde kaldı; bölgeye bir etnik veya mezhep savaşı sokmaya vesile olmadı. Ama Suriye’de olup bitecek şeyler, korkarım ki tam da birilerinin işine geldiği gibi bölgeyi kanlı bir iç savaşa, kardeş savaşına sürükleyebilir. Bunun içindir ki, herkes elinden geleni yapıp, sükûnet içerisinde dönüşüm sağlanmalıdır. Taraf olmadan ama iki tarafı da zorlayarak barışa zemin oluşturulmalı ve en önemlisi bu barış halkın haklı istekleri üzerine inşa edilmelidir.

Yemen çözüme doğru gidiyor. Ülkede genel halk talepleri; ordu, bürokratlar hatta diplomatlar tarafından bile destekleniyor ve önemli kesimler muhaliflerin tarafına geçtikçe cumhurbaşkanı yalnızlaşıyor. Bilindiği gibi Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, gelecek seçimlerde aday olmayacağını açıkladı.

Bu değişim süreçlerinin en kanlı olduğu ülkelerden biri de Bahreyn ve ülkede çoğunluğu oluşturan Şii nüfus değişim sürecinin öncüsü olduğu için iktidarın şiddetiyle de karşı karşıya kaldı. Bahreyn’deki değişim hareketleri ve oradaki Şii nüfusun yaşadıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Suriye kadar Bahreyn’den de çok endişeliyim. Bahreyn’deki insanlar da her halk gibi demokrasi istiyor, özgür seçim istiyor, kendi kendilerini yönetebilmek istiyor. Bundan daha haklı ve meşru ne olabilir. Mısırlının hakkı olduğu gibi Tunuslunun hakkı olduğu gibi Bahreynlinin de bu hakkı vardır.

Ama bir hükümet kendi halkını yabancı güçlere ezdirtiyorsa artık o hükümetin meşruiyeti kalmamıştır. Bahreyn’de de halkın isteklerine kulak verilmeli, demokrasi yerleştirilmeli; kral da çekip gitmelidir. Halk kendi kaderini tayin edebilme hakkına sahip olmalıdır. Bahreyn’e askeri müdahale de bulunan Suudi Arabistan Kralı bir kere zaten kendi ülkesinde meşru değil; kutsal emanetlerin üstünde emperyalist ve siyonistlerin kuklası olmuş, zavallı bir halde. Müşiş bir İslam servetine sahip olmasına rağmen; bakın günde 10 milyon varil petrol çıkartan bir ülkeden bahsediyoruz; bir varil petrol 100 doların üstünde. Yani sadece petrolden günde 1 milyar dolar kasana para giriyor. Artık nasıl sömürüyorsun ki; bu kazanca rağmen borsan tepetaklak, halkın haliyse ortada. Bu hesapta bir anormallik yok mu? Bu hesaptan sonra sen artık kendi ülkende meşru değilsin; bir de çıkıp Bahreyn’e müdahale ediyorsun. Fakat ben Suudi rejiminin endişesini anlıyorum, Kaddafi gibi kişisel bakıyor. Eğer Bahreyn Kralı giderse kendisi de sarsılacak.

Bu nasıl aydınlık?!

Benim asıl anlayamadığım, ülkemin aydın kesimi ve gazetecisi. Bahreyn’deki çoğunluk Şii olduğu için Tunus ve Mısır’da gösterdiği tavrın tersini sergiliyor. Ne olmuş Bahreyn halkı Şii ise! İnsanlar Şii olunca kendini yönetme hakkı olmuyor mu? Şii olunca öldürülmeyi mi hak ediyorsun! Şia’nın Türkiye’ye ne gibi zararı olmuştur! İran’da İslam Devrimi öncesi, Türkiye İran arasındaki ticaret hacmi 20 milyon dolardı; şimdi 20 milyar doları zorluyor, bunun neresi kötü! Ya da Saddam Sünniydi de ne oldu! Hüsnü Mübarek Sünniydi de ne oldu! Kaddafi Sünniydi de ne oldu!       

Şia duruşu antiemperyalist, anti siyonist bir duruş olduğu için batının tavrını anlayabiliyorum ama kendi ülkemde yapılan Şii ötekileştirmesini anlamlandıramıyorum. Bakın, Saddam yıllarca milyonlarca Şii gencini katletti, sanılıyordu ki ABD işgalinde işgalciler Şiiler tarafından çiçeklerce karşılanacak. Ama görüldü ki Şia, Necef’te Kerbela’da etten duvar oldu Amerikalıyı sokmadı. Fakat Sünni kardeşlerimiz işgalcileri çiçeklerle karşıladılar.

Türkiye’deki Şii nüfusu, yaşanan olay karşısında Türkiye’nin tutumunu nasıl değerlendiriyor?

Hükümet olmak başka bir şey; benim gibi konuşamazlar ki, o koltukta sorumlu davranmak zorundasın. Mesela Libya’da geç müdahale edildi diye eleştiriyorlar ama senin orada 25–30 milyar dolarlık yatırımın söz konusu. Mısır’da da önce Mübarek’e ABD çekil dedi, sonra biz dedik. Hükümet duygusallığa kapılıp içinden geldiği gibi davranamaz. Ama benim sözüm bu sancılı süreçte zulüm görenleri Sünni-Şii diye ayıran, çifte standart yapan yazarçizer kadrosuna. Bugün bir ülke başka bir ülkeye halkı ezmek için giriyorsa ve sen bunu lanetlemiyorsan, sen insan değilsin! Peki, yarın da başka bir ülke halkı korumak için müdahale ederse ne olacak!  İslam dünyası karışır, kardeş kavgası başlar.

Şüphesiz hariciyemizin kadroları ülkemizin yetiştirdiği en yetenekli, kifayetli insanlardan oluşuyor. Onların telkin ve uyarılarını hükümetimizin dikkate almak durumunda olduğunu düşünüyorum.

İran’da geçen seneden bu yana gerçekleşen muhalif gösteriler belli aralıklarla devam ediyor. Orada da muhaliflere çok sert karşılık verildi. İran’da yaşanan olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?

İran’da meydana gelen olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı muhalefete göre 25’i geçmiyor. Benim için bir kişinin bile ölmesi bütün insanlığın ölmesiyle eşdeğer. Ama Bahreyn’de her gün 40 kişi öldürülüyor. Peki, İran’da mercek bu kadar büyürken; niçin Bahreyn’e gelince olaylar bu kadar küçük gösteriliyor. Önce şunu kabul edelim ki, burada bir çifte standart var. Ancak bunun da sonu gelmez, kötüyü misal göstermek kötülükten daha kötüdür. İran’da her şeyin yolunda olduğunu söylemiyorum. Tabii ki birtakım yanlışlıklar yapıldı, muhaliflere sert müdahale edildi, gereksiz de olsa seçimlerde usulsüzlük yapıldı.

Savaş ve ambargolarla geçen 32 sene

İran 32 sene evvel bir devrim yaptı ve bu devrim askeri değil askere karşı yapılmış sivil, halkçı bir devrimdi ve halk kendi iktidarını oluşturdu. İran rejimini oluşturan anayasa yüzde 98 destekle kabul edildi. Kendi rejimini şekillendirmek, o halka ait en meşru haktır ancak batı hiçbir zaman bu devrime saygı göstermedi. Önce Saddam’ı saldırttı İran’ın üzerine; milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Ardında da ambargo üstüne ambargo uyguladı. Ortaya atılan projelerin, tehditlerin hedefinde hep İran yok mu günümüzde de. Bu tip planlar ve yaşanmışlıklar doğal olarak bir savunma refleksine yol açıyor. Batının İran’daki rejimi değimle çabaları düşünüldüğünde bu reflekse hak veriyorsunuz. Ancak yine de dış tehditlerin var olması kendi halkına haksızlık yapmana sebep olmamalı. Zulüm ile payidar olunmaz. Rejimin bir gün de yaşayacaksa adaletle yaşasın ve bitsin ama pençesinde kardeş kanı olmasın.

12 Haziran tarihinde gerçekleşecek genel seçimde Türkiye caferîlerinin tercihi ne yönde olacak, bu konuda sizin bir telkininiz var mı?

Siyasi bakış noktasında özgürlüğü temel alan birisi olduğum için bir yöne angaje etmeyi demokratik bulmuyorum. Toplumumuzun içinde AK Partili de vardır, MHP’li de vardır, CHP’li de vardır. Kişisel görüşleri ve hassasiyetleri hangi partinin görüş ve hassasiyetleriyle örtüşüyorsa o partiye oy verirler. Herkes özgürce dünyaya baksın ve tercihi öyle yapsın. Benim için önemli olan ortak reflekslerdir. Tüm arkadaşlarımız hangi partiye oy verirse versin; Ehlibeyt’e dil uzatıldığında, vatana millete ve bağımsızlığa dokunulduğunda aynı refleksi gösterecektir.

Yeni dönemde Caferî milletvekilleri

Bu seçim döneminde Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiyeli Caferiler meclise girip kendi toplumlarını temsil etmekten mahrum kaldı. Bu kez hangi parti Caferî adayları seçilebilir yerden aday gösterirse, partiden bağımsız bir şekilde kesimimizin tüm oyları oraya gidecek. Bu yönde bir uzlaşma sağlandı. Yani bu seçimde sandığa gidecek olan Caferîler, partilerine olan tüm sevgi ve sempatilerini bir yana bırakıp kendilerine seçilme hakkı tanıyan partiye oy verecek, temsilcilerini meclise gönderecektir.

16 Aralık’ta gerçekleşen Aşura Matem Günü’ne Sayın Başbakan’ın katılımını ve açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Sevgili Başbakan’ın bu merasime katılmaları başlı başına bir güzellikti, bir kucaklaşmaydı. Bir cemaatle sınırlı bir olaydan ziyade bütün dünyada etkisini gösteren bir davranış oldu. Tam da birilerinin Sünni-Şii çatışması varmış gibi göstermeye çalıştığı bir dönemde Sünni Dünya’nın en popüler en sevilen lideri Sayın Başbakan’ımızın Aşura merasimine katılması çok olumlu bir tavırdı.

Tüm siyasi partiler genel seçim sonrası yeni sivil bir Anayasa konusunda hemfikirler. Caferîlerin yeni oluşturulacak Anayasa’dan beklentileri nelerdir?

Herkes insanca yaşama hakkına sahiptir; şu açılıma bu açılıma hiç gerek yok. Adalet, özgürlük, eşitlik; bu hakları herkese tanıyacaksınız. Temsilde ve paylaşımda adalet, fırsatta ve hukuk karşısında eşitlik, fikir inanç ve bunların pratiğe yansımasında özgürlük. Türk, Kürt Şii, Sünni ayırmayacaksın. Bu devlet hepimizin. Böyle olduğunda hiç kimse beni devletime milletime karşı kışkırtamaz. Anayasa saydığım bu üç temel üstüne otursun yeter, bu üç temel hak hepimizi birleştirir. Yoksa ulufe dağıtır gibi hak verilmesin. Bu ülkede herkes birinci sınıf vatandaş.

Kime fırsat geçerse zalimleşiyor

Vesayet rejiminden de kurtulalım, tamam ama ordunun üstüne fazla gidilmedi mi! Elbette darbeleri savunmuyorum. Ben en büyük darbe mağdurlarından biriyim. Hz. Ali der ki: “ Ne ederseniz edin ama kolunuzu zayıf düşürmeyin.” Silahlı güç demoralize edilmemeli. Allah aşkınıza Türkiye’yi saygın kılan; güçlü ordusundan başka neyi var! Hukuk tabii ki işlesin fakat birdenbire bir furya başlatıp orduyu yıpratmak; kendi kolunu zayıflatmak değil de nedir! Özellikle bir cemaat bunun arkasında duruyor. Ordudan zarar görmüş olabilirsin, ben de zindanlarda yattım hatta o cemaatin liderleri rahatça dolaşırken; ben sürekli gözaltına alınıyordum. Ben demiyorum ki cezasız kalsın ama cezasını hukuka göre bulsun ve yapan bulsun; kurum değil. Basılmamış kitaplar toplatılıyor, insanlar sebebini bilmeden tutuklanıyor. Bu kadarı darbe dönemlerinde bile olmadı. Tablo gösteriyor ki; kime fırsat geçerse zalimleşiyor.

Türkiye’de yaşayan Şiiler,  Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din dersi konusunda ne düşünüyor?

Bana hizmet olarak dönmesi gereken vergim bana inkâr ve asimilasyon olarak dönüyorsa burada bir sorun var demektir.

‘Ya Ali’ diye dönmenin bu ülkeye zararı ne!

Aleviler bu ülkede yandan türedi bir toplum değil. Bu ülkeyi Türk yurdu yapan insanlardan bahsediyoruz. Bu insanlar diyor ki: “Benim ibadetim cem, cem yaptığım yer de benim ibadeşanem.” Siz bunu Diyanet’e soramazsınız! İnsan hakları ve demokrasi adına hakkını teslim edeceksiniz. Yani, yeni türemiş bir toplum; yeni bir hak istiyor diye bir şey yok. Yüzyıllardır böyle ibadet ediyorlar. Doğru mu yanlış mı; onu yargılamak sana bana kalmamış, o onun hakkıdır. 20 bin cemevi olmuş ülkede. 20 bin dede maaş alıyor olsa ne olur!  100 bin camimiz, 200 bin din görevlimiz var diye bir şey mi oluyor! “Ya Ali” deyip dönmek ne zarar verir bu ülkeye! Gayrimüslime hakkını teslim ediyoruz. Heybeliada’daki okul yakında açılacak. Alevi yurttaşların Rumlar, Ermeniler kadar hakkı yok mu bu ülkede! Ötesi berisi yok, hakkını teslim edeceksin. Hakkını istemek ayıp değil ama sen bir devlet olarak bu hakkı vermiyorsan ayıp ediyorsun, bu kadar basit.   

Diyanet’in çatısı altında çalışmayız

Diyanet’in çatısı altında çalışmayı kabul edemeyiz. Ancak eş başkanlar olarak bir arada ve eşit bir konumda çalışabileceğimiz zemin oluşursa olabilir, örneğin Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Din İşleri Başkanlığı gibi. Yani yeni oluşturulacak bir kurumda, kimsenin kimseye hükmetmemesi lazım; yoksa asimilasyon olur.

Zeynebiye, 03 Nisan 2011 13:45

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

CABİR'den Bayram Açıklaması

CABİR'den Bayram Açıklaması

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı