AB'den Adalet Beklemek Safdilliktir
Analiz, 13 Ocak 2011 06:11Merkel?in Kıbrıs?daki sözleri Türkiye?ye yapılmış bir uyarıdır. AB muhafazakarlaştıkça Türkleri de sadece Müslüman olarak görüyor. Bu durumda AB?den adalet beklemek safdilliktir.
Aralık ayında Anadolu Ajansı Almanya Başbakanı Angela Merkel’ın Kıbrıs konusunda arabulucuk yapmaya hazır olduğunu yazdı. Açıkçası Almanya’nın tutumunu bidiğimden bu haber beni çok şaşırtmıştı. Zira arabuluculuk iki tarafa da eşit mesafede durmak demek. Merkel Güney Kıbrıs’da sarfettiği sözlerle beni haklı çıkardı. Zaten Kıbrıs ve Türkiye konusunda tutumunu değiştirmiş olsaydı, adanın kuzeyini de ziyaret ederdi.
Almanya’dan, hele böyle bir dönemde AB konusunda Türkiye’ye arka çıkmasını beklemek safdillik olur. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun kızgınlığını anlamakta ben şahsen güçlük çekiyorum. Şunu tekrar edelim, Hristiyan Demokrat Angela Merkel, Türkiye’nin AB üyeliğine parti lideri olarak tamamen reddediyor ama Başbakan olarak ahde vefa ilkeleri yüzünden müzakerelerin devam etmesine karşı çıkamıyor. Yani bu Almanya’nın yıllardır sürdürdüğü ve sürdüreceği devlet politikası.
HEP AYNI AÇIKLAMA
Almanya Başbakanı Merkel’in Kıbrıs’da Rum liderlere "Siz onurlu bir uzlaşmaya hazırken, Türk tarafının karşılık vermediğini tespit ettik" demesi Türkiye’ye yapılmış bir uyarı olarak da algılanabilir. Merkel, Kıbrıs sorunu bizim istediğimiz gibi çözülmezse Türkiye’nin AB yolu tıkanır demek istiyor. Zaten tıkalı değil mi?
35 müzakere fasılından 19’u bu yüzden AB tarafından boykot edilmiş durumda ve bu konuda bir arpa boyu yol katedilmedi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davudoğlu’nun Schröder hükümetine atıfta bulunarak Almanya’dan daha adil davranmasını beklemesi ve Merkel’e güvenmesi de garip. Çünkü bu fasılların açılması yanılmıyorsam Merkel’den önce engellenmişti.
Eski Başbakan Sosyal Demokrat Gerhard Schröder’in Türkiye politikasının Merkel’inkinden farkı Schröder’in duyduğu sempati ve Almanya’ya hükümet ederken AB’de hakim olan siyasi ve toplumsal dengelerden kaynaklanıyor. Merkel’in Kıbrıs’ta sarf ettiği, "Türkiye'nin AB'ye girmesini destekliyoruz ancak yükümlülüklerini yerine getirmeli" sözlerinin aynısını Schröder de defalarca tekrar etmişti.
TÜRKLER ARTIK SADECE MÜSLÜMAN
Kabul etmeliyiz ki, Schröder döneminin AB’si aynı AB değil. AB’de kitle partileri kan kaybederken, başta populist sağcılar olmak üzere marjinal partiler ağırlık kazanıyor.
AB’nin genişlemesi ve Euro krizi AB’yi sadece Doğu ve Batı değil, yoksul ve varlıklı Avrupa olarak da böldü. En önemlisi Avrupa halkının giderek muhafazakarlaşması. Merkez Bankası eski Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin’in Müslümanları aşağılayan kitabının Almanya’da 1945 yılından bu yana en çok satılan kitap olması buna en iyi örnek. Alman bilimadamları üşenmedi ve yeni bir araştırma yaparak Sarrazin’in kitaptaki tezlerinin çoğunun yanlış olduğunu rakamlarla ispat etti. Aynı araştırma, bu kitabı daha çok, başarıya ağırlık veren genç erkekler olduğunu ortaya çıkarıyor. Yani Sarrazin’in yalanlarına inananlar yakında Almanya’yı yönetecekler.
Ayrıca Avrupa kamuoyu Türkleri giderek Türk değil Müslüman olarak görmeye başladı. Açıkçası hem Türk hem de AB dış politikası da bunu destekliyor. İnsan Sudan’daki bölünmeyi içten destekleyen AB’nin Kıbrıs’ın birleşmesi için neden bu kadar can attığını kendine sormadan edemiyor. Sakın bunun ardında din yatıyor olmasın?
Fulya CANŞEN -ntvmsnbc
Analiz, 13 Ocak 2011 06:11
Yorumlar (0)