Esirlerin Şam'a Gönderilmesi
Ehl-i Beyt, 04 Ocak 2011 09:46Yezid, İbn-i Ziyad'ın mektubunu okuduktan sonra cevap olarak şunu yazdı: "Hüseyin'in ve öldürülen dostlarının başlarını ailesiyle birlikte Şam'a gönder."
İbn-i Ziyad, Mahfer b. Salebe-i Anidî'yi çağırarak şehitlerin kesilen başlarını ve Resulullah'ın (s.a.a) esir edilen ailesini ona teslim etti. Mahfer, kafirlerin esirlerine davranıldığı gibi Peygamber'in (s.a.a) esir ailesine davranarak onları yüzü açık olarak Şam'a hareket ettirdi.
İbn-i Lahia ve diğerlerinin nakletmiş olduğu rivayetin bir bölümünü buraya aktarıyoruz.
İbn-i Lahia şöyle diyor:
Allah'ın evini tavaf ediyordum. Birinin, "Allah'ım, beni bağışla! Gerçi bağışlayacağını sanmıyorum!" dediğini duyunca yaklaşıp, "Ey Allah'ın kulu, Allah'tan kork ve böyle konuşma! Yağmur taneleri ve ağaçların yaprakları kadar günah işlemiş olsan dahi, mağfiret dilediğinde Allah bağışlar! O bağışlayan ve şefkatlidir!" dedim.
Adam, "Gel de olayı sana anlatayım." dedi.
Yanına gidince adam söze başladı: "Biz elli kişiydik ve Hüseyin'in (a.s) başını Şam'a götürüyorduk. Akşam olduğunda Hüseyin'in (a.s) başını bir sandığa koyup, onun etrafında oturuyor ve içki içiyorduk. Bir akşam dostlarım sarhoş olana kadar içtiler, ama ben onlarla içmedim. Gecenin karanlığı her yere çökünce gök gürledi. Bir yıldırım çaktı ve gökyüzünün kapıları açıldı. Âdem, Nuh, İbrahim, İsmail, İshak ve Hz. Muhammed (Allah'ın selamı onlara olsun) gökyüzünden indiler. Cebrail ve bir grup melek de yanlarındaydı. Cebrail sandığın kapağını açıp Hüseyin'in (a.s) başını çıkardı. Sonra da bağrına basıp öptü durdu. Peygamberler de aynısını yaptılar. İslâm Peygamberi (s.a.a) Hüseyin'e (a.s) çok ağladı. Peygamberler onu teselli ettiler ve Cebrail şöyle dedi: "Ey Muhammed, ümmetin hakkında vereceğin her emre uymak ve uygulamakla görevlendirildim. İstersen, Lut kavmine yaptığım gibi yeri sarsıp altüst ederim." Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Hayır, kıyamet günü Allah'ın nezdinde onlarla bir hesabım var benim." Bir grup melek bizi öldürmek için yaklaştılar. Bunu görünce Allah Resulü'ne (s.a.a) sığınarak aman dilendim. Peygamber: "Git, Allah bağışlamasın seni!" buyurdu.
Şeyh'ul-Muhaddisin-i Bağdat Muhammed b. Neccar "Tezyil" kitabında ve Ali b. Nasr-i Şebuki'nin şerh-i hâlinde önceki rivayetin yanı sıra şunu da nakletmiştir:
Hüseyin b. Ali (a.s) öldürüldükten sonra kesilen başını Şam'a götürmekle görevli olanlar, yol arasındaki konakların birinde oturdu ve içki içmeye başladılar. Hüseyin'in (a.s) başını da elden ele dolaştırıyorlardı. Birden bir el çıkıp demir kalemle duvara şunları yazdı:
"Hüseyin'i (a.s) öldürenler kıyamet günü onun ceddinin şefaatine nâil olmayı nasıl umarlar?"
Oradakiler bu ilginç olayı görünce Hüseyin'in (a.s) başını bırakıp kaçtılar.
Ehlibeyt'in Şam'a Girişi
İmam Hüseyin'in (a.s) başı, esir ailesiyle birlikte Şam'a doğru götürülmekteydi.
Dimeşk şehrine yaklaşmışlardı ki Ümmü Külsüm, Şimr'in (Allah'ın laneti ona olsun) yanına gelip dedi: "Senden bir isteğim var."
Şimr, "İsteğin nedir?" dedi.
Ümm'ü Külsüm dedi: "Madem bizi bu şehre götüreceksin, en azından insanların daha az olduğu yerlerden götür. Bu kesik başları da bizim aramızdan uzaklaştırsınlar. Esir elbiseleri içinde insanlar bize o kadar baktı ki rüsva olduk!"
Şimr, kendine has habislik ve serkeşliğiyle Ümmü Külsüm'ün isteği karşısında adamlarına, başların mızraklara takılıp esirler arasında hareket ettirilmesini emretti ve esirleri, seyretmeye gelenlerin arasından götürerek Dımışk kapısından geçirdi. Sonra da esirlerin bekletildiği, şehrin merkez camiinin kapısı önünde bekletti.
Rivayete göre tâbiînden biri, Hüseyin'in (a.s) başını Şam'da görünce gidip saklandı. Bir ay dostlarına görünmedi. Bir ay sonra onu gördüklerinde saklanmasının nedenini sordular. "Ne büyük bir belaya duçar olduğumuzu görmüyor musunuz?" dedikten sonra şu beyitleri okudu:
Ey Muhammed (s.a.a) kızının oğlu! Senin kana belenmiş başını Şam'a getirdiler.
Seni öldürmekle açıkça ve bilerek Resulullah'ı (s.a.a) öldürdüler.
Ey Peygamber evladı! Seni susuz öldürdü ve Kur'an-ı göz önünde tutmadılar.
Seni öldürdükleri için tekbir getirirler. Oysa ki tekbiri katlettiler.
Hüseyin'in (a.s) ehlibeyti, merkez camisinin kapısı önünde bekletilmekteydi ki yaşlı biri onların yanına yaklaşarak dedi:
– Hamd olsun Allah'a ki sizleri helak etti; erkeklerinizi öldürerek şehirlere asayiş verdi ve müminlerin emiri Yezid'i size musallat kıldı!
Ali b. Hüseyin (a.s) Ey adam, Kur'ân okumuş musun? deyince yaşlı, evet, dedi.
Ali b. Hüseyin (a.s):
– "De ki; ben buna karşılık yakınlar(ım) hakkında sevgi dışında bir şey istemiyorum." ayetini okumuş musun?
Yaşlı:
– Evet, okumuşum.
Ali b. Hüseyin (a.s):
– Peygamber'in yakınları bizleriz.
"Yakınların hakkını ver!" ayetini okumuş musun?
Yaşlı:
– Evet, okumuşum.
Ali b. Hüseyin (a.s):
– Resulullah'ın (s.a.a) akraba ve yakınları bizleriz.
"Bilin ki bir şeyden kazancınızın şüphesiz Allah içindir beşte biri ve Resul içindir ve yakınlar için..." ayetini okumuş musun?
Yaşlı:
– Evet, bunu da okumuşum.
Ali b. Hüseyin (a.s):
– Peygamber'in yakınları da akrabaları da bizleriz.
"Şüphesiz Allah her türlü pisliği siz Ehlibeyt'ten gidermek ve sizi tertemiz kılmak istemektedir." ayetini okumuş musun?
Yaşlı:
– Evet, okumuşum.
Ali b. Hüseyin (a.s):
– Allah'ın Taşir ayetine mazhar kıldığı Ehlibeyt bizleriz.
Yaşlı adam bunları duyunca, yaptığından utanarak şöyle dedi:
– Seni Allah'a ant veriyorum, Kur'ân'ın bu ayetleri sizin hakkınızda mı?
Ali b. Hüseyin (a.s):
– Andolsun Allah'a ve ceddim Resulullah'a (s.a.a) ki bu ayetler bizim hakkımızdadır.
Yaşlı adam başındaki sarığı çıkarıp yere vurdu ve başını gökyüzüne kaldırarak dedi: Allah'ım, Âl-i Muhammed'in (s.a.a) cin ve ins düşmanlarından bizarım!
Sonra da Ali b. Hüseyin'e (a.s) dönerek dedi:
– Benim tövbem kabul olur mu?
Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (a.s) buyurdu:
– Allah tövbeni kabul buyurur ve seni de bizimle birlikte kılar.
Yaşlı adam dedi:
– Ben tövbe ediyorum.
Yezid b. Muaviye bu yaşlı adamın öyküsünü duyunca, onu öldürttü.
Ehl-i Beyt, 04 Ocak 2011 09:46
Yorumlar (0)