Savaş Çıkarsa Arapların Konumu Ne Olacak?
Analiz, 27 Eylul 2010 17:57Filistinli yazar Yasir El Zeatire, bölgede çıkması muhtemel savaş durumlarında Arap milletinin tavrını analiz ediyor:
Bölgedeki savaş ihtimalleri hakkında haftalardır çok şey söylendi: İran’a, Hamas’a ve Hizbullah’a mı yoksa Suriye’ye karşı mı savaş açılacak? Gerçekte ise bunların hiç biri ne karar ne de zamanlama açısından kehanetten öteye geçmiyor.
Gazze, Lübnan ve sonrasında İran’daki durum (silah yığma ve geleneksel güç dengesinin bozulması) İsrail tarafından hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Bu durum her ne kadar İsrail’in endişelerinden yana olsa da Amerika için farklılık arzediyor. Amerika (özellikle askeri idareler) bölgedeki herhangi bir savaşın Irak, Afganistan ve bölgenin diğer ülkelerindeki Amerikan çıkarları için külfetli olacağını düşünüyor ve bu nedenle İsrail’in bahsettiğimiz bu cephelerin herhangi birinde gireceği bir maceranın sonuçlarını hesap ediyor.
Buna karşılık İsrail ordusu, Temmuz 2006’da ve bunun bir benzeri Gazze savaşında yaşadığı felaketin ardından, kara savaşına girecek bir ruh hali içinde görünmüyor. Ama veto edilmesi ya da en azından Amerika’nın özellikle de zamanlama açısından böyle bir adımın atılmasına itiraz etmesi durumunda, zaman tam olarak belirlenmese de İran’ın nükleer silahından kurtulmanın gerekliliği netlik kazanmış durumda. Bu durum bir dereceye kadar Gazze ve Lübnan’ın konumuyla örtüşmektedir.
Bütün bunlar, harekete ve uygulamaya geçme yönü kesin olmamakla birlikte, bölgede savaş atmosferinin hâkim olduğunu göstermektedir. Bu durum, farazi bakış açısıyla bile olsa bu makalede şu sorunun gündeme getirilmesini gerekli kılıyor. Sorduğumuz soru Arapların resmi ya da halk düzeyinde İran, Hamas, Hizbullah ya da Suriye’ye karşı açılacak savaşta nasıl bir tavır sergileyecekleriyle alakalıdır.
Büyük olasılıkla, geleneksel Arap parçalanmışlığı seyrine devam edecek ve İran, Gazze ya da Lübnan’a karşı savaş açılması halinde de durum bundan çok farklı olmayacak. Sonuç olarak, Arap ülkelerinin çoğu saldırıya sessiz kalacak, bazıları ise savaşın İran’a açılması durumunda pratik olarak bunu destekleyecek.
İran projesinin tehlikeli olduğu yönündeki kanaatin, resmi Arap çevrelerinin çoğunda hâkim olduğu net bir şekilde görünüyor. İran’ın bu değerlendirmenin hatalı oluşuna özellikle de arada sırada şu ya da bu ülke (örneğin Bahreyn) hakkında yapılan açıklamalar bir yana Irak dosyasında yeterli delil getirmeyişi bu kanaati güçlendiriyor.
Gazze’ye ve bir dereceye kadar Lübnan’a açılacak savaşa karşı takınılacak tavrın biraz farklı olacağı açıktır. Ama ılımlılar ekseninin bakış açısına göre -ister razı olarak olsun ister baskı sebebiyle- bu tavrın özü değişmeyecektir.
Halkın konumu farklı olacak. Halk Gazze’ye açılacak herhangi bir savaşa büyük ölçüde karşı çıkacak. Tanınmış İslami akımlar, mezhebi arka planından ötürü Hizbullah’a şüpheyle baktığı için halk Lübnan’a açılacak savaşa daha az karşı çıkacak. İran’a savaş açılması durumunda kendi içinde çok daha fazla parçalanacak. Allah’ın zalimleri zalimlerle def edeceği ve “Safevi” projesinin ümmet için en az Siyonist-Amerikan projesi kadar –bazılarınca daha tehlikeli olsa da- tehlikeli olduğu düşüncesiyle bu devletin savaşa girmesine gülüp geçecekler olacak.
Ama büyük olasılıkla ümmetin çoğunluğu (İslam ümmeti) İran’ın davranışlarından işkillense de savaşa karşı duracak. Hatta sıkı güvenlik uygulamaları nedeniyle istenen düzeyde öfkesini ifade edemese bile savaşın yapısından, süresinden ve barbarlık düzeyinden etkilenecek.
Bu açıdan bakıldığında; İran’ın, Batı tarafından onu vurmaya zemin hazırlamak için yürütülen şeytan operasyonuna Sünni İslam dünyasının güvenini yeniden kazanarak karşı koymasının yapacağı en iyi şey olacağı görünüyor. Üstelik İran bununyolunun, bölge ülkelerinin güvenliğini hiçe sayan çalışmaları desteklemenin yanısıra nerede olursa olsun mezhebi misyonerlik çalışmalarını durdurmaktan değil Irak’ın kartlarının başka bir şekilde karılmasından başlaması gerektiğini biliyor.
Çeviri: Gülşen Topçu - israhaber
Analiz, 27 Eylul 2010 17:57
Yorumlar (0)