Sinema Allah'a Hizmet Etmeli
İslam, 19 Ağustos 2010 13:56Hz. Meryem, Hz. Yusuf ve Ashab-ı Kehf filmlerinin Türk yönetmeni Faracullah Silahşor, Tahran'da Abdülhamit Gülen'in sorularını cevapladı.
Bir Batı icadı olarak bugün bütün dünya halklarının elinde müşiş bir araç halini alan sinema, belki de İslam coğrafyasında en parlak dönemlerini yaşıyor.
Bu parlaklığın önemli bir yıldızı olan İranlı Türk yönetmen Faracullah Silahşor, Hz Meryem, Hz. Yusuf ve Ashab-ı Kehf filmleri ile kitlelerde büyük etki bıraktı. Tahran'daki bürosunda görüştüğümüz Silahşor, sinemayı, topluma ve dolayısıyla Allah'a hizmet aracı olarak görüyor. Müslümanların sinema algılarına hitap edecek olan bir manifesto kaleme alan ve ilk ipuçlarını bize veren Silahşor, Türkiye'ye olan sevgisini dile getirmeden de edemiyor. Özellikle Mavi Marmara Katliamı'nı hatırlatan Silahşor, bunu bir kahramanlık örneği olarak gösteriyor ve yaşananların filminin çekilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bir Azeri olan Silahşor, Türkiye'ye gelmenin planlarını da yapıyor.
Faracullah Silahşor'ü kendi dilinden dinleyebilir miyiz?
58 yıl önce Gazvin'de dünyaya gelmişim. Sanat çalışmalarına mescitte başladım. Okulda, work-shop'ta ya da Amerika'da değil. Tiyatro yaptım. İnkılaptan sonra sinemaya girdim. Oyunculuk, yönetmenlik yaptım. Takriben 32 yıldır bu işin içindeyim.
Sinema ne ifade eder?
Faracullah Silahşör'ün sineması...
Yönetmen ve senarist insan eksenli bakmalı. Günümüz sinemacıları materyalist bakıyor. Benim bakış açım biraz daha farklı. Sanat ve hikâyeyi ortak görüyoruz. Fakat üçüncüsü gerçeklik ve belgeli, Allah eksenli olması gerekir. Maddeciliğin yerine mana ihtiva etmesi ve en önemlisi de ibret alınması gerekir. Benim sinemamın unsurları bunlardır.
Yani sinemacı toplumu yönlendirir mi?
Evet. Senaryo yazarı ve yönetmenin bakış açısına bağlı.
Sanat sineması kavramını kabul ediyor musunuz?
Sinema sanattır, evet. Ticari olarak bakmıyorum. Ama sanat sineması meselesi farklı. Sinemada genel olarak ya nefsi ya maddi bakarlar. Ya şöhret ya da ödül peşindedirler. Yahut da değerlerle mücadeleyi hedeflerler. Dini filmler yapıyorlar ki dinle mücadele ediyorlar aslında. Dinin gelişmesini değil, dinle mücadeleyi hedefliyorlar. Fakat bizim sanatımız öyle değil. Bizde Allah'a ve kullarına hizmet önemlidir. Sinema sanatı, toplumun eğitimini sağlar.
Filmlerinizde genellikle Kur'an kıssalarını konu ediyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Çünkü Kur'an'ın mesajı açık ve tamamlanmıştır. Kur'an kıssaları en güzel mesajdır. Ben toplumu hidayete erdirecek liyakata sahip değilim. Bundan dolayı Kur'an'dan yardım alıyorum. Kur'an yanlış yapmaz ama ben yanlış yapabilirim. Bundan dolayı Kur'an'a bağlandım.
Batı'nın kabul ettiği İran sineması İslami sinema yapmıyor mu?
İran'ın mevcut sineması İslami değildir. Dünya sinemasının bir parçasıdır. Ben bir damar gördüm Türkiye'de, dini sinema damarını gördüm; Sır Kapısı. Kalıbı doğru ama işleyişi ve yönetmenliği zayıftır.
İran'da sinemacı olmak, hükümetin imkanları ve sansür bağlamında film yapmak nasıl bir şey?
Benim nazarımda sinemacı insanlara, topluma hizmet etmelidir. Topluma, insanlara değerlere zarar veren sanatçıyı kabul etmiyorum ve onun da her istediğinin yapılmasına izin verilmemesi gerekir. Sanatçı halka hizmet etmeli, değerlerine ve inançlarına... Kendi gönlünden geçenleri yapmak isteyen insan, kendinin ön plana çıkarılmasını isteyenler gerçek sanatçı değildir. İslam Cumhuriyeti'nin bu tür şeylere izin vermemesi doğrudur.
Filmlerinizin etkisi ne boyutta, size ne gibi dönüşler geliyor?
Net bir istatistiki bilgim yok. Ama 54 ülkeden elektronik postalar geldi. Bunlardan yola çıkarak büyük bir etki olduğunu söyleyebilirim. Dışişleri bakanlığı ve kültür ateşeliğine sordum. Bazı ülkelerde birkaç kez izlendi. Mesela Tacikistan'daki yetkililerin söylediğine göre, Yusuf'tan sonra camilerdeki cemaat sayısında artış oldu. Kadınların örtü mağazalarındaki talepleri arttı. Hatta çok ilgi çekicidir, çanak anten tanzim eden birisine sormuştum. Yusuf'un yayınlandığı dönemde uyduların İran'a yöneltilmesini istemişler, daha önce Avrupa ve Amerikan kanallarını izleyenler... İran'ın Kürdistan eyaletindeki valinin açıklamasına göre, Yusuf'un yayınlandığı dönemde suç oranları yüzde 50 azaldı.
Şu anki projeleriniz nelerdir?
Sır kapısı tarzında, "Allah'ın Kıssaları" adıyla bir çalışmamız var. 40-50 bölümlük bir dizi şeklinde... Hz Musa'nın araştırması devam ediyor. Birkaç tane de belgesel nitelikli çalışmalarımız var elimizde.
Sinema politikadan çok uzak bir şey değil aslında. Son dönem Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?
Türkiye'ye ilgim daha da arttı. İsrail'e karşı aldığınız tavır benim için inanılmaz bir şey.
İran-Türkiye ilişkilerine nasıl bakıyorsunuz?
İlişkilerimiz çok iyi. Son dönemde daha da arttı. Çok samimi oldu. Bu ilişkiler sadece siyasi değil, ticari ve kültürel alanda da böyle. Ortak tavırlar arttı, yakın işbirlikleri var.
Manifesto hazırlıyorsunuz. Neler söyleyeceksiniz?
Bu büyük bir iş. Belirli bir aşamaya geldi ama aceleye getirmek istemiyoruz. Sinema batıda ortaya çıktı ve İslami bakış açısıyla çelişkisi vardır. İslami kaynaklarla birlikte bir sinemaya sahip olmamız gerekir. Tamamlandığında bir açılım sağlayacaktır, inşaallah. Manifestonun ana temasını senaryo ve hikaye yazarlığı oluşturuyor. Yazdığımız şeyleri bu müessesede uygulamaya çalışıyoruz.
Müslüman ülkelerin sinemalarını mukayese eder misiniz, dini sinema açısından?
Çok fazla tanımıyorum ama Hollywood'un tanımladığı sinema anlayışı ile eserler ortaya konuyor, aşağı yukarı. Futbol diliyle konuşacak olursak biz deplasmanda oynuyoruz. Onlar bize belirli bir alan verdi, biz onu uygulamaya çalışıyoruz. Bizdeki yönetmenler, Hollywood manifestosunu uygulayanların hepsi bu çizgiyi ortaya koyuyor ve dolayısıyla İsrail'in oyuncağıdır.
Manifesto, İslam ülkelerinin yönetmenlerini bir araya getirebilir mi?
Evet. Uygulamaya açık olmayan bir manifesto kabul edilemez. Dünyanın her tarafından uygulamaya açıktır, dolayısıyla kabul edilmemesi söz konusu değil.
Bu parlaklığın önemli bir yıldızı olan İranlı Türk yönetmen Faracullah Silahşor, Hz Meryem, Hz. Yusuf ve Ashab-ı Kehf filmleri ile kitlelerde büyük etki bıraktı. Tahran'daki bürosunda görüştüğümüz Silahşor, sinemayı, topluma ve dolayısıyla Allah'a hizmet aracı olarak görüyor. Müslümanların sinema algılarına hitap edecek olan bir manifesto kaleme alan ve ilk ipuçlarını bize veren Silahşor, Türkiye'ye olan sevgisini dile getirmeden de edemiyor. Özellikle Mavi Marmara Katliamı'nı hatırlatan Silahşor, bunu bir kahramanlık örneği olarak gösteriyor ve yaşananların filminin çekilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bir Azeri olan Silahşor, Türkiye'ye gelmenin planlarını da yapıyor.
Faracullah Silahşor'ü kendi dilinden dinleyebilir miyiz?
58 yıl önce Gazvin'de dünyaya gelmişim. Sanat çalışmalarına mescitte başladım. Okulda, work-shop'ta ya da Amerika'da değil. Tiyatro yaptım. İnkılaptan sonra sinemaya girdim. Oyunculuk, yönetmenlik yaptım. Takriben 32 yıldır bu işin içindeyim.
Sinema ne ifade eder?
Faracullah Silahşör'ün sineması...
Yönetmen ve senarist insan eksenli bakmalı. Günümüz sinemacıları materyalist bakıyor. Benim bakış açım biraz daha farklı. Sanat ve hikâyeyi ortak görüyoruz. Fakat üçüncüsü gerçeklik ve belgeli, Allah eksenli olması gerekir. Maddeciliğin yerine mana ihtiva etmesi ve en önemlisi de ibret alınması gerekir. Benim sinemamın unsurları bunlardır.
Yani sinemacı toplumu yönlendirir mi?
Evet. Senaryo yazarı ve yönetmenin bakış açısına bağlı.
Sanat sineması kavramını kabul ediyor musunuz?
Sinema sanattır, evet. Ticari olarak bakmıyorum. Ama sanat sineması meselesi farklı. Sinemada genel olarak ya nefsi ya maddi bakarlar. Ya şöhret ya da ödül peşindedirler. Yahut da değerlerle mücadeleyi hedeflerler. Dini filmler yapıyorlar ki dinle mücadele ediyorlar aslında. Dinin gelişmesini değil, dinle mücadeleyi hedefliyorlar. Fakat bizim sanatımız öyle değil. Bizde Allah'a ve kullarına hizmet önemlidir. Sinema sanatı, toplumun eğitimini sağlar.
Filmlerinizde genellikle Kur'an kıssalarını konu ediyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Çünkü Kur'an'ın mesajı açık ve tamamlanmıştır. Kur'an kıssaları en güzel mesajdır. Ben toplumu hidayete erdirecek liyakata sahip değilim. Bundan dolayı Kur'an'dan yardım alıyorum. Kur'an yanlış yapmaz ama ben yanlış yapabilirim. Bundan dolayı Kur'an'a bağlandım.
Batı'nın kabul ettiği İran sineması İslami sinema yapmıyor mu?
İran'ın mevcut sineması İslami değildir. Dünya sinemasının bir parçasıdır. Ben bir damar gördüm Türkiye'de, dini sinema damarını gördüm; Sır Kapısı. Kalıbı doğru ama işleyişi ve yönetmenliği zayıftır.
İran'da sinemacı olmak, hükümetin imkanları ve sansür bağlamında film yapmak nasıl bir şey?
Benim nazarımda sinemacı insanlara, topluma hizmet etmelidir. Topluma, insanlara değerlere zarar veren sanatçıyı kabul etmiyorum ve onun da her istediğinin yapılmasına izin verilmemesi gerekir. Sanatçı halka hizmet etmeli, değerlerine ve inançlarına... Kendi gönlünden geçenleri yapmak isteyen insan, kendinin ön plana çıkarılmasını isteyenler gerçek sanatçı değildir. İslam Cumhuriyeti'nin bu tür şeylere izin vermemesi doğrudur.
Filmlerinizin etkisi ne boyutta, size ne gibi dönüşler geliyor?
Net bir istatistiki bilgim yok. Ama 54 ülkeden elektronik postalar geldi. Bunlardan yola çıkarak büyük bir etki olduğunu söyleyebilirim. Dışişleri bakanlığı ve kültür ateşeliğine sordum. Bazı ülkelerde birkaç kez izlendi. Mesela Tacikistan'daki yetkililerin söylediğine göre, Yusuf'tan sonra camilerdeki cemaat sayısında artış oldu. Kadınların örtü mağazalarındaki talepleri arttı. Hatta çok ilgi çekicidir, çanak anten tanzim eden birisine sormuştum. Yusuf'un yayınlandığı dönemde uyduların İran'a yöneltilmesini istemişler, daha önce Avrupa ve Amerikan kanallarını izleyenler... İran'ın Kürdistan eyaletindeki valinin açıklamasına göre, Yusuf'un yayınlandığı dönemde suç oranları yüzde 50 azaldı.
Şu anki projeleriniz nelerdir?
Sır kapısı tarzında, "Allah'ın Kıssaları" adıyla bir çalışmamız var. 40-50 bölümlük bir dizi şeklinde... Hz Musa'nın araştırması devam ediyor. Birkaç tane de belgesel nitelikli çalışmalarımız var elimizde.
Sinema politikadan çok uzak bir şey değil aslında. Son dönem Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?
Türkiye'ye ilgim daha da arttı. İsrail'e karşı aldığınız tavır benim için inanılmaz bir şey.
İran-Türkiye ilişkilerine nasıl bakıyorsunuz?
İlişkilerimiz çok iyi. Son dönemde daha da arttı. Çok samimi oldu. Bu ilişkiler sadece siyasi değil, ticari ve kültürel alanda da böyle. Ortak tavırlar arttı, yakın işbirlikleri var.
Manifesto hazırlıyorsunuz. Neler söyleyeceksiniz?
Bu büyük bir iş. Belirli bir aşamaya geldi ama aceleye getirmek istemiyoruz. Sinema batıda ortaya çıktı ve İslami bakış açısıyla çelişkisi vardır. İslami kaynaklarla birlikte bir sinemaya sahip olmamız gerekir. Tamamlandığında bir açılım sağlayacaktır, inşaallah. Manifestonun ana temasını senaryo ve hikaye yazarlığı oluşturuyor. Yazdığımız şeyleri bu müessesede uygulamaya çalışıyoruz.
Müslüman ülkelerin sinemalarını mukayese eder misiniz, dini sinema açısından?
Çok fazla tanımıyorum ama Hollywood'un tanımladığı sinema anlayışı ile eserler ortaya konuyor, aşağı yukarı. Futbol diliyle konuşacak olursak biz deplasmanda oynuyoruz. Onlar bize belirli bir alan verdi, biz onu uygulamaya çalışıyoruz. Bizdeki yönetmenler, Hollywood manifestosunu uygulayanların hepsi bu çizgiyi ortaya koyuyor ve dolayısıyla İsrail'in oyuncağıdır.
Manifesto, İslam ülkelerinin yönetmenlerini bir araya getirebilir mi?
Evet. Uygulamaya açık olmayan bir manifesto kabul edilemez. Dünyanın her tarafından uygulamaya açıktır, dolayısıyla kabul edilmemesi söz konusu değil.
İslam, 19 Ağustos 2010 13:56
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!