Mevlud-u Kabe Şiir ve Kompozisyon Yarışması Sonuçları
Zeynebiye, 09 Temmuz 2010 20:44İmam Ali (as)'ın kutlu doğum günü münasebetiyle Zeynebiye Eğitim ve Kültür Derneği tarafından düzenlenen "Mevlud-u Kabe" adlı şiir ve kompozisyon yarışması sonuçları belli oldu.
Bu yıl ikincisini düzenlenen yarışmaya Ehlibeyt dostları büyük ilgi gösterdi. Yurt içi ve yurt dışından 75 eserin katıldığı yarışmada jüri heyeti, eserleri inceleyerek değerlendirdi.
Çiçek Turizm'in sponsorluğunda gerçekleşen yarışmada, şiir dalında birinci olan katılımcı Şam ziyareti kazanırken, kompozisyon dalında birinci olan katılımcı ise Meşhed ziyareti ile ödüllendirilecekti.
Değerlendirmeler sonunda şiir dalında birinci olan katılımcı Arzu Çetinkaya Şam ziyareti kazanırken, kompozisyan dalında birinci olan Fatma Kılıç ise Meşhed Ziyareti kazandı.
Kompozisyan dalında birinci olan eser:
TAKVA KALESİNİN KİLİDİ “ALİ”
Hicretten 23 yıl önceydi.Recep ayının 13.günüydü.Mekke’de ,Allah’ın kutsal mekanında,kıblegahımız Kabe’de,Ebu Talib ve Esat kızı Fatime’nin oğlu ve kainatın efendisi olan Muhammed Mustafa(s.a.a)’ya can yoldaşı,hanımların en üstünü olan Fatıma’tuz Zehra’ya en layık eş olarak insanı kamil,İslamın velayet güneşi dünyaya şeref vermişti.
O’nun doğumu ile peygamberin omuzlarındaki o ağır yük hiç olmazsa biraz daha hafifleyecekti.Altı yaşında iken peygamberin himayesine girerek onun o eşsiz terbiyesi ile terbiye oldu.Her zaman onun yanında ve ona kol kanat idi.Ve yine peygambere ilk iman getiren kimse olmuştu.O hep Nebi’nin yanında ,onun dini için canını feda etmeye hazır ve nazır durumdaydı.Öyle ki,Resulullah Medine’ye hicret ettiği gece kafirler peygamberin evine gelipte O’nu öldürmek üzere teşebbüste bulunduklarında peygamberin yatağında yatan Ali(a.s) idi.O peygambere kardeşti,candı,canandı.Yine peygamber ile birlikte müşriklere karşı verilen mücadelelerin hepsinde Hz.Ali(a.s) canla başla savaşıp,zülfikarını zalime Allah yolunda tüm gücüyle sallamış,savaş meydanlarının korkusuz yiğidi ünvanını hak etmişti.Zaten Cebrail değil miydi ki,Hendek savaşında “Ali gibi yiğit,Zülfikar gibi kılıç bulunmaz”diyen.Ve yine Hendek savaşında,İslam ordusunu korku ve dehşet sardığı anda müşriklerin sözde en büyük kahraman olarak nitelendirdiği Amr bin Abdeved’i yere seren Hz.Ali’nin kılıç vuruşu,bütün insan ve cinlerin ibadetlerinden daha faziletli bilinmiştir.
O islam yolundan ve islamın peygamberinin buyruklarından bir an bile dışarı çıkmamış, her defasında canını bu yola hiç tereddüt etmeden koymuştur.Bunca meşakkat içinde namazı en iyi şekilde ikame etmiş ve zekatın en üst noktası olarak bilinmiştir.Ona göre dünya insanın misafir olarak geldiği yer olduğu için ,dünyaya dair hiçbir şey onu Allah yolunda ibadetten ve iyilikten alıkoymamıştır.Rüku’da iken bile yüzüğünü dilenciye zekat olarak veren,her hareketinde bir hikmet saklı fesahat ve şecaat sahibi insanüstü bir varlıktı.
O bütün faziletleriyle Allah Resulü’nün kızına eş olmaya layıktı.Zaten peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:”Ali olmasaydı Fatıma’ya layık eş bulunmazdı.”Hz.Ali(a.s) Hz.Fatıma’yı bir an bile üzmemiş ,çocuklarını öyle bir şekilde yetiştirmişlerdir ki o çocuklar tarihe adlarını altın harflerle yazdırmışlardır.Onlar kıyam etmeleriyle islama yeniden can veren,dinin kurumaya yüz tuttuğu bir dönemde kanlarıyla dini yeşerten özel insanlardı.
Hz.Ali (a.s) ilimde en iyi dereceye sahipti. Hatta ondan önce hilafette olan şahıslar içinden çıkamadıkları her konuda onun ilmine başvurmuşlar, ondan yaralanmışlardır.Ve nihayet hicretin 35.yılında hakkı olan müslümanların halifesi görevine Gadir-i Hum’dan 25 yıl sonra gelebilmişti.O tam 25 yıl boyunca evinde sessiz bir şekilde beklemişti.İslam kurulalı az bir zaman olmuştu.Müslümanlar arası anlaşmazlık çıkması o yeni kurulan dini daha ilk baştan yıpratmak anlamına gelirdi.Sırf bunun için hilafet kavgasına girmedi O ilmi derya kadar olan mazlum padişah.
O mazlum imam bu suskunluğunu acı bir şekilde anlatmakta, kahredici ve üzücü bir dönem olduğunu söylemektedir:”Çerçöpe karşı gözümü yumdum; boğazıma oturan şerbeti yuttum ;öfkemi yandim ;zakkumdan da acı olan mihnete dayandım (Nehc’ül Belaga,hutbe:26).”
Hz.Ali (a.s)’nin bu suskunluğu tasarlanmış ve mantıklı bir suskunluktu. Zavallılık ve çaresizlikten kaynaklanan bir suskunluk değildi.Yoksa o savaş meydanlarının yiğidi,Allah’ın arslanı savaşıp hakkını almaya kalksaydı,şüphesiz alırdı.O bunun için çok kolaydı.Ama o zoru seçti.Bu noktada da bize düşen geçmişi sorgulamak değil,Hz.Ali’yi layıkla tanıyıp,anlamaktır.Zaten o bu olayı çok güzel özetlemiştir.
Edebiyatçıların en üstününden bile daha güzel hitap eden o şahıs şu sözleriyle yıpratıcı bekleyişi en iyi şekilde anlatmış ve halet-i ruhiyesini açıkça ifade etmiştir:”Düşündüm kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim?Hem de öylesine bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır ;çocuğu kocaltır;inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu zulmette zahmet çeker.Gördüm ki sabretmek daha doğru ;sabrettim;ettim ama gözümde diken vardı,boğazımda kemik vardı(Nehc’ül Belaga,hutbe:3).”
Hz.Ali(a.s)’nin ilmini peygamber efendimiz(s.a.a) şu sözlerle övmüştü:”Ben ilmin şehriyim,Ali’de onun kapısıdır.Kim ilim isterse o kapıya gelsin.”Bu sözler onun ashap arasında tek ve ayrıcalıklı bir yerinin olduğunun en açık göstergelerinden biridir.
İlimde, takvada, Hakka ibadette ve yiğitlikte onun bir eşi daha bulunmazdı.Hz.Ali(a.s) takvalı olmanın en güzel örneklerini sunuyordu sürekli etrafına.O takva konusunda çok güzel bir görüş beyan etmiştir.Bu beyanında insanın canına zarar veren günah ve sapmayı,yılan ve akrep gibi zehirli hayvanlara benzetmiş ve buyurmuştur ki:”Takva gücü,bu tehlikeli hayvanın dişlerini söker.”
Hz.Ali(a.s) esaret ve kölelikleri asla kabul etmedi .Hep takva kalesine sarıldı ve hep o kaleye dayanmayı insanlara önerdi.Takva ile manevi özgürlüğünü kazanmış ve para,makam ve rahatlığın kölesi olmayı reddetmiştir.Çünkü onun yetiştiği yer vahyin indiği mahal,meleklerin inip çıktıkları özel bir yerdi.O ilim madenlerinin,hikmetlerin kaynaklarının babası ,imametin ilk halkasıdır.
Hz.Ali(a.s) her konuda olduğu gibi ev işlerinde de Hz.Fatıma’nın yoldaşıydı. O dışarı işlerinin yanı sıra evde Hz.Fatıma’ya yardımda bulunarak “Erkek ev işi yapmaz” diyenlere karşı en güzel duruşu sergilemiştir.Bunu diyenler Ali kadar yiğit ,Ali kadar takvalı mıdır?Eğer Ali şiasıyım diyorsan ,Onun yolundayım diyorsan,Onun yaşantısına bir göz atman yeterlidir.O savaş meydanlarına çıktı mı ortalığın tozunu dumanına katardı.Bu yiğitlerin en yiğidi bile evde eline süpürge alıp,eşi Fatıma’ya yardım ederken;sen sıradan bir insanoğlu neden bu takvalı hareketten kendini mahrum bırakıyorsun.
Hz.Ali (a.s) hayatın bütün alanlarında kendini ispatlamış ve bütün işlerin üstesinden başarı ile gelmiştir.O hep kalplerimize ve zihinlerimize hep güzellikleriyle ,imanıyla,ilmiyle,hilmiyle,yiğitliğiyle,takvasıyla yerleşmiş;adeta taht kurmuştur.Peygamber efendimizden sonra gelmiş geçmiş insanlar arasında en çok saygı duyduğumuz,yolunu izlemeye en layık bulduğumuz insandır.Onun şiası olmak gururlandırmaktadır bizleri.Adı duyulduğu zaman yürekler daha bir hızlı çarpar.Gözler daha bir açılır ve daha bir parlar.O Haydar-ı Kerrar’ın yiğitlik hikayeleri gençleri coşturur.O’nun ilmi herkeste hayranlık uyandırır.O’nun Nehc’ül Belaga’sındaki o cümlelerin ustalığına bugün hiçbir şair,hiçbir edebiyatçı ulaşamamıştır.O bu özelliğini şöyle ifade etmiştir:”Biz söz ordusunun komutanlarıyız.Söz ağacı bizim aramızda kök salmış,yerleşmiş,dalları bizim başımız üzerinde sarkmıştır(Nehc’ül Belaga,Hutbe:231).”
Bu söz ordusunun komutanına yetişemeyiz ama ne mutlu ki onu en iyi anlatabilmek için yarışmalar düzenlenmektedir.O söz ağacının merkezi için çabalar sarfedilmektedir.En güzel meşiyeleri,şiirleri,makaleleri yazmak için ter dökülür.O’na en güzel övgüleri yapabilmek için kıyasıya yarışılır.Bu şirin yarışlar eminiz ki Hz.Ali(a.s)’yi de mutlu etmektedir.O zaman O’nu her zaman mutlu edelim.Yılda sadece bir kez değil.Onun şiasıyım diyenler yılın hergünü davranışlarıyla,güzel ahlaklarıyla da birbirleri ile yarışarak O’nu mutlu edebilirler.
Allah bütün müminleri,O’nu anlayabilen;O’nun yolundan yürüyebilen ve O’nun felsefesini kendine hayat tarzı edinebilenlerden karar kılsın. (Amin Ya Rabbel Alemin)
Fatma KILIÇ
Zeynebiye, 09 Temmuz 2010 20:44
Yorumlar (0)