Rusya İran'a Neden Sırtını Döndü?
Analiz, 17 Haziran 2010 02:13Rusya'nın ABD'den aldığı 'hediye'ler karşılığı desteğini çekmesiyle, İran nükleer sorunda iyice zora girdi. Tahran Pekin'e de güvenemez.
İran’ın Vladimir Putin Rusya’sını kaybetmesi, Sovyet Rusya’sının 1970’lerde Çin’i kaybetmesine benziyor. Peki ‘Humeyni ülkesine yönelik sürpriz Rus ihaneti’nin’ sebepleri ne? Burada dikkate alınması gereken ilk nokta, Putin Rusya’sının maddi kâr ve çıkarlara inanan kapistalist bir devlet haline gelmiş olması. Oysa Sovyet Rusya’sında ideolojik ilkesel yaklaşımlar ekonomik çıkarlara çoğunlukla baskın gelirdi.
Kapitalist Rus devleti, gelişen ülkeleri kendisinin dünya ekonomik sistemindeki konumunu iyileştirmek için kullanacağı ‘kartlar’ olarak görüyor. Bu bakış açısı İran için de uygun. Zira Moskova, stratejik konumu sebebiyle İran’a yönelik Batı saplantısının boyutunu iyi biliyor. İşin aslı şu ki, Rusya geçtiğimiz yıl boyunca İran kartını sonuna kadar kullandı ve şimdi bu politikasının sonuçlarını topluyor. İran’a ne zaman yaptırım dayatılmaya çalışılsa, Rusya Batı’ya şantaj yaptı. Uzun bir süre boyunca Tahran’a gelişmiş silahlar satacağını ima etti, ancak her zaman da İran gemisini sert uluslararası dalgaların ortasında yalnız bırakarak son anda vazgeçti.
Rusların emellerine göz yumulacak
Moskova’nın bu tutumu sayesinde topladığı meyvelerden bazıları şunlar: Washington’ın, Rusya’nın eski Sovyetler Birliği coğrafyasındaki bazı emellerine göz yumması ve bu bölgede büyük bölgesel devlet vasfını tanıma vaadi; Moskova’nın küresel ekonomi kurumlarına entegre olmasına ve gelişmiş sivil teknoloji elde etmesine dair Amerikan kolaylıkları; ABD’nin nükleer görüşmelere yeniden başlayarak Rusya’ya büyük devlet gibi muamele etme vaadi.
Moskova da bu hediyelere en iyi şekilde karşılık vermeye başladı. İran’la yaptığı, bir Amerikan veya İsrail hava saldırısına karşı koymakta kullanılabilecek uçak savar füze satışı anlaşmasını durdurdu. Ardından İran’ın Buşehr nükleer tesisindeki geliştirme faaliyetlerine son verdi. Sonrasında İran’a yönelik döndüncü yaptırımlara ‘evet’ oyu verdi ve ilk kez Tahran’a karşı sert medya kampanyalarına dahil oldu.
Bu gelişmeler Tahran’da uyarı çanlarının çalınmasını gerektirir. Zira Tahran, petrole aç Amerikan kurduyla karnını öldürme dürtüsüyle doyuran vahşi İsrail kedisinin hâkimiyetindeki uluslararası ormanda tek başına kalma tehdidiyle karşı karşıya. İran’ın Çin’e bel bağlayabileceği doğru, ancak Rusya vakasında da görüldüğü gibi çok fazla şey beklemese iyi olur. Zira Çin sosyalist de olsa kapitalist Rusya’dan geride kalmaz. Çin bugünlerde bir soruna veya devlete yönelik tutumunu belirlerken öncelikle maddi çıkarlarını gözetiyor. Üst düzey Çinli bir yetkili, ülkesinin Filistin sorununun çözümünü kolaylaştırması için müdahalede bulunması istendiğinde ‘Bu müdahalenin hızlı bir ekonomik dönüşü olacak mı?” diye sormakta gecikmemişti.
Evet, Rusya’nın İran politikasındaki değişim, ABD’ye tarihi addedilebilecek kadar büyük bir zafer kazandırdı. Bu zafer, George H.W. Bush’un Kuveyt savaşının öncesinde yarım milyon Amerikan askerini savaş cephelerine sevk etmesinden önce bütün uluslararası toplumu arkasına alarak kazandığı zafere benziyor.
(Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Haliç, 15 Haziran 2010)
Analiz, 17 Haziran 2010 02:13
Yorumlar (0)