Türkiye-Azerbaycan İlişkileri
Analiz, 09 Haziran 2010 06:14Asya İşbirliği ve Güvenlik zirvesi kapsamında görüşen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Azerbaycan lideri İlham Aliyev, iki ülke arasındaki doğalgaz anlaşmazlığına son veren anlaşmalara imza attı.
Azerbaycan ve Türkiye'nin doğalgaz fiyatı konusunda anlaşması ise, iki ülkenin Ermenistan ile imzalanan protokoller sonrasında oluşan gerilimi aştığına işaret ediyor.
Son olarak "Türkiye-Azerbaycan İlişkileri ve Ermenistan Faktörü" isimli bir kitap yazan Ortadoğu ve Kafkaslar uzmanı gazeteci Cem Oğuz ntvmsnbc'ye yaptığı açıklamada, Türkiye ve Azerbaycan arasındaki geriliminin artık aşıldığını söyledi.
Ermenistan ve Türkiye arasında protokollerin imzalanması ile Azerbaycan ve Türkiye arasında bir gerilim oldu. Bu Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin nasıl etkiledi? Bu gerginlik hala sürüyor mu?
Hayır, büyük ölçüde atlatıldı. Yani ilk başlarda ciddi bir tepki vardı Azerbaycan'da. Yalnız bırakıldıklarını düşünüyorlardı. Kendilerine bilgi verilmediğini iddia ediyorlardı. Fakat sonra hükümet çevrelerinden ardı ardına açıklamalar gelmeye başladı. Başbakan Karabağ meselesinde ilerleme elde edilmeden, sınırın açılmayacağına dair güvence verdi ve artık o süreç geride kaldı. Yani yeniden güven tesis edildi iki tarafta da.
Peki Azerbaycan doğalgaz kartını kullanacak mı?
Ben onun koz olduğuna inanmıyorum. Türkiye'nin Rusya'dan 300 dolarlar civarında doğalgaz aldığı bir ortamda, Azeri doğalgazı 120 dolar civarındaydı. Yani bu krizle bağlantılı olarak tartışmalar başladı, ama sonra bir koz olarak kullanılmadı bu. Ama krizle tartışmaların başladığı bir gerçek. Azeri tarafı haklı bu konuda. Diyorlar ki işte doğalgaz fiyatlarını en azından biraz daha artırın. Çünkü dışarıdan aldığınız doğalgaza bu kadar para verirken, bize 120 dolar veriyorsunuz. Enerji bakanının da bir açıklaması var. “Azeri tarafı bu konuda haklı. Biz de görüşüyoruz. Neticede ortak bir noktada buluşacağız.”
TÜRKMEN GAZINDA TREN ÇOKTAN KAÇTI
Bu işin bir de Türkmenistan tarafı var. Türkiye'ye daha ucuz gaz satmak konusunda. Ucuz gazı bizden niye almıyorsunuz dediler uzun süre...
Doğru, ama bunları söyledikten sonra Ruslarla anlaşma yaptı Türkmenler. Türkmen gazı artık neredeyse Rusya üzerinden aktarılıyor. O konuda tren çoktan kaçtı. O dönemde herhalde biraz da siyasi nedenlerle Rusya'ya bağlı kaldı Türkiye. Çünkü Türkiye'nin doğalgazda Rusya'ya bağımlılığı yüzde 60-65 arasında. Bu ciddi bir rakam.
RUSYA'YA BAĞIMLILIK BAŞTAN DÜŞÜNÜLMELİYDİ
Enerji üretiminin büyük bir miktarını doğalgazdan sağlıyor zaten Türkiye...
Evet, doğalgaz bizim açımızdan son derece önemli. Hem gündelik hayata girdi, ev ısıtmalarında kullanıyoruz. Hem de bizim bir çok fabrikamız doğalgaz enerjisiyle çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye için elzem olan bir şey. Tabii bunun başta düşünülmesi lazımdı. O esnada Rusya dışındaki alternatifler düşünülebilirdi. Ama o zamanki hükümet, bu işi yaparken işin içine bir sürü suçlamalar girdi. Bir de şunu da düşünmek lazım. Türkmenistan 'tamam' diyor da, o dönemlerde Batının gündeminde Türkmen gazı yoktu. Bu tür bir proje çok büyük maliyet gerektirir. Türkiye tek başına bunu karşılayabilicek bir durumda değildi.
PROTOKOLLER ARTIK ÖLÜ PROJE
Ermenistan tarafına dönecek olursak. Protokollerin imzalandığı dönemde bir heyecan vardı. Bugün heyecan yok. Sizce protokoller rafa mı kalktı?
Bana kalırsa artık ölü bir proje. Burda kırılma noktası Ermenistan anayasa mahkemesinden çıkan karardır. Türkiye protokolleri neden kabul etti? Birincisi, Batı ülkelerinin parlamentolarından geçen karar tasarılarının bekletileceğini umdu. İkincisi de Tarih Komisyonu'nun kurulmasını sağlama ihtimaliydi. Ülke olarak bizim tezimiz şu: Ermeni soykırımı tartışılsın, ama arşiv belgeleri üzerinden tartışılsın. Buna karşılık Ermeni tarafı da diyor ki, 'Ben bu olguyu zaten kabul ettirmişim. Niye tartışayım?' Fakat Ermeni tarafı da çok itibar etmez gibi bir havaya bürünüyor, hatta bazen panikliyor. Çünkü Ermeni soykırımı üzerine çalışmış bir insan olarak şunu diyebilirim ki, soykırım olarak adlandırılan şey yok. Arşiv belgeleri üzerinden giderseniz, buna benzer birşey yok.
OSMANLI YANLIŞIN HESABINI KENDİSİ SORUYOR
Türkiye bu yüzden tarihi belgeler konusunda ısrarlı...
Tabii ki, bizim kozumuz o. Çünkü tarih siyasallaşmış vaziyette. Ermenistan neye dayanıyor? O dönemin misyonerleri veya, Amerikan büyükelçisi'nin eserleri. Veya işte Andonyan telegrafları gibi sahte belgelerden müteşekkil kitapları gösteriyor ki artık zaten sahte oldukları herkes tarafından biliniyor. Eric Zürcher açık açık söylüyor, bunların sahte belgelerden müteşekkil bir eser olduğunu. Yani Ermenistan'ın verdiği belgeler son derece tartışmalı. Buna karşılık Türkiye, 'Benim elimdeki arşiv belgeleri ortada bir soykırım olmadığını net bir şekilde açıklıyor' diyor. Nedir bu arşiv belgeleri? Mesela sürülen insanlara para tahsis edilmiş olması, yaklaşık 1600 kişinin, daha 1915 senesinde, tehcirden hemen sonra, bizzat Osmanlı tarafından yargılanması, ki bunların arasında idam cezası alanlar, sürülenler oldu.
Yargılanan kişiler Osmanlı yetkilileri, değil mi?
Tabii... Talat Paşa’nın emriyle kuruluyor bu askeri mahkemeler. Osmanlı zaten tehcir esnanında yapılan bir çok yanlışın hesabını kendi soruyor. 1916'ya kadar yargılamalar devam ediyor ve peyderpey cezalandırılıyorlar. Bazıları memuriyetten atılıyor, bazıları asılıyor, bazıları hapse atılıyor, bazıları para cezası alıyor, bazıları kürek cezasına çarptırılıyor. Bu bile başlı başına prtada planlı bir soykırım olmadığını gösterir. O yüzden Türkiye her defasında 'arşiv belgeleri üzerinden gidelim' diyor. Siz bir Ermeni olsanız buna yanaşır mısınız? Ermenistan'ın soykırımı dayandırdığı belgeler hep ikincil kaynaktan. Tarihçi de, tarih metodolojisti de ikincil kaynakları mutlak doğru kabul etmez. Hatta tarih metodolojisti tek bir belgeyle de yola çıkmaz. O belgenin daha değişik belgeler tarafından desteklenmesi lazım. Ermenistan eline tek bir belge alıyor ve diyor ki mesela Osmanlıı bunu sistematik bir soykırım teşebbüsü olarak yaptı. Türkiye bu yüzden siyasi anlamda tecrit edilerek, kıstırılarak soykırımı kabule zorlanıyor. Türkiye için protokollerin en hayati konusu, Tarih Komisyonu'ydu. Bu konuda istediğini elde edebildi mi? Hayır! Çünkü sadece alt komisyon olarak kurulması öngörülüyordu. Ama buna rağmen Ermenistan’ın ilk defa tarihi tartışmaya yanaşması Türkiye için büyük önem taşıyordu. Sonra Ermenistan anayasa mahkemesi Tarih Komisyonu'nu kabul etmediğini açıkladı. Yani Ermenistan bu süreci öldürdü. Bundan sonra nasıl ilerleme sağlanacak?
ERMENİSTAN HİÇBİR UZLAŞMAYA YANAŞMIYOR
Ben Başbakan Erdoğan'a yabancı ülkelerden Karabağ meselesinin çözümü konusunda bir takım güvenceler verildiğini düşünüyorum. Demişler ki, 'Siz Ermenistan ile ilişkilerinizi normalleştirin, biz de baskı yapacağız Ermenistan'a. Karabağ ve işgal altındaki yerler meselesi çözülecek. Başbakan da iyi niyetli bir şekilde yola çıkmış. Ama Karabağ meselesinde en ufak bir gelişme olmuyor. Ermenistan açık açık diyor ki,'Karabağ Ermeni toprağıdır'. Fakat işgal altında 7 tane Azeri bölgesi var. Oradan da çekilmiyor. Ermenistan hiç bir uzlaşmaya yanaşmıyor. Buna karşılık Türkiye'den istediği her şeyi elde ediyor.
Gaz mevzusuna dönücek olursak, Mavi Akım projesinin bir ucu da İsrail'e dayanıyor. Orada bir sekme olur mu?
Bence olur. Çünkü öyle bir hale döndü ki iş, Türkiye ile İsrail'de halklar artık bir kere bilendi. Bugün laik insan, Müslüman tayfa, liberal, komünist her kesim İsrail’e veryansın ediyor. İsrail meselesi ülkeyi inanılmaz derecede birleştirdi. İsrail'in yaptığının da affedilir bir tarafı yok. Şimdi Türkiyede kim 'İsrail ile yeniden bu projeleri hayata geçirelim' diyecek? Hiç kimse diyemez bu olanlardan sonra.
Hükümette bu olaylar biraz yatıştıktan sonra devam etme eğilimi olabilir mi?
Yok ben ona inanmıyorum. Çünkü Başbakan söylemini devam ettiriyor. İsrail'den somut talepler var.
600 kişinin gözaltından çıkarılarak hemen geri gönderilmesini diplomasi başarısı olarak görüyor musunuz?
Tabii görüyorum, çünkü İsrail ilk aşamada tutuklayacağını söyledi. Ve emin olun İsrail'in niyeti buydu. Ne zaman ki Türkiye çok sert tepki verdi, ne zaman ki bu tepkisini müttefiklerine yaydı, o zaman İsrail geri adım atmak zorunda kaldı. Yoksa geri adım atmayacaklardı.
Analiz, 09 Haziran 2010 06:14
Yorumlar (0)