Ehlibeyt Sevgisinde Birleşmişiz (Foto)
Ehl-i Beyt, 22 Mayıs 2010 20:53Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin düzenlediği Uluslararası Kerbela Sempozyumu'na katılan değerli liderimiz sempozyumun açılışında bir konuşma yaptı.
20 Mayıs Perşembe günü başlayan sempozyuma katılmak üzere Sivas'a giden Türkiye Caferileri Lideri Özgündüz, burada çeşitli temaslarda bulundu. CEM Vakfı Sivas İl Başkanı Ali Rıza Kaçan ile görüşen Özgündüz, ardından Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ ve Nevşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç ile bir süre sohbet etti. Özgündüz, sohbet sırasında Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ'a, İmam Hasan ve Sulhu konulu bir sempozyum düzenlemelerini önerdi.
Çeşitli ülkelerden 72 bilimadamının katıldığı sempozyumun açılışında konuşan Özgündüz'ün konuşmasının tam metni:
"Bugün Sivas'ta hakikaten bir tarih yazılıyor. Sivas artık geçmişin yaralarını sarmaya, yaraları kaşımaya değil, merhem olmaya başlamıştır. Buna ilim yuvası olan üniversitemizin öncülük etmesi her türlü takdirin üzerindedir. İlim yuvalarına yakışan budur.
Selamlama konuşması için burdayım; fakat izninizle, yaklaşık çeyrek asırdır İmam Hüseyin (as)'ı doğru tanıtma gayreti içinde olan ve Aşura'yı Türkiye'nin gündemine oturtmakta çaba sarf eden bir kardeşiniz olarak birkaç meseleye dikkat çekmek istiyorum.
İmam Hüseyin (as) bir siyasi şahsiyet olmanın ötesindedir. Şii-Sünni tüm İslam kaynaklarında, bütün sahih İslam kaynaklarını gözden geçirirseniz Ehlibeyt kavramı içerisinde Kuran'ın kurumsallaştırdığı, Hemse-i Tayyibe dediğimiz, beş pak zat, Allah'ın tertemiz olduklarına; şikeden şaibeden uzak olduklarına referans olduğu ve Resul-i Ekrem'in isimleriyle hepsini sayarak bir abanın altında sınırlayıp o kurumu tescil etmesi, bize onların siyasi şahsiyet olmanın ötesinde bir şey olduklarını, Resullah'la beraber anmamız gereken insanlar olduğunu gösterir. Resulullah (sav)'in namazımızın içine dahi onları selamlamayı koyduğunu göz önünde bulundurmalı, birçok hadiste alemin bu beş zatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığını göz önünde tutmalıyız. İmam Şafii'nin dediği gibi "Ey Allah Resulü'nün Ehlibeyt'i! Sizi sevmek farzdır; çünkü Allah bunu Kuran'da bildirmiştir. Sizin kadrinizin yüceliğinden bu kadarı yeter ki, size salavat göndermeyenin namazı hiçtir." Peygamberimiz, "Bana ebter (kesik) salavat göndermeyin, Ehlibeyt'imi benden ayırmayın. Bana salavatı tam getirin" buyurmuştur. Bu Huseyn'den bahsediyoruz.
Beş temiz insanın beşincisi, incisi... Peygamberimizin kalbinin meyvesi, arşın küpesi, cennetin efendisi. Cennet gençlerinin efendisi denildiğinde, İmam Hüseyin'i hep Peygamber efendimiz dönemindeki, yedi yaşında çocuk olarak görürüz; Hüseyn 57 yaşında şehit olmuştu. Cennette ihtiyar yoktur, herkes gençtir; Hüseyn herkesin efendisidir, babası hariç, büyükleri hariç.
Karşısında ise Kuran'ın şecere-i mel'une diye nitelediği, Emevi zihniyeti vardır. Ben her zaman diyorum, Türk milleti Hayderi karakterdedir, Emevi karakteri benimsemez. Biz, bu anlamda millet olarak Ehlibeyt sevgisinde birleşmişiz.
İmam Hüseyin'i kimisi kıyam eden, kimisi isyan eden gibi gösteriyor. Ancak tarihi doğru incelediğinizde göreceksiniz. İmam Hüseyin, Medine'de evinde otururken Muaviye'nin ölümü halka resmen duyrulmadan, Medine Valisine -Muaviye'nin yeğeni olan Velid'e- mektup gönderiliyor. Mektupta İmam Hüseyin'den, Abdullah ibni Zübeyr'den, Abdullah ibni Ömer'den ve eğer hayatta idiyse -bu noktada tarihçilerin ihtilafı var- Abdurrahman bin Ebubekir'den biat alınması, biat etmeyenin kellesinin vurulması şeklinde bir emir yollanmıştır. İmam Hüseyin (as) Medine'de kan akmasın diye Mekke'ye gitmiş, Mekke'de yaklaşık dört ay kalmıştır. Orada da Yezit'in terör çetesi İmam Hüseyin'i rahat bırakmayınca, Zilhicce'nin sekizinde orayı da terk etmek zorunda kalmış ve ölüm için Kerbela'yı seçmiştir. Hüseyin'inki kıyam değil! Bunun aksini söyleyenle ben ölene kadar mücadele edeceğim. Hüseyin'inki, zulüm karşısında şahane, kusursuz ve ilkeli bir direniştir. Ona sunulan biatin İslam'ı yok etme anlamına geldiğini bildiği için, İslam öleceğine kendisi ölümü seçti. Fakat meşru bir hüküm olmadığı için de, uysal bir koyun gibi boynunu cellatın kılıcına uzatmak yerine mertçe çıktı meydana, yiğitçe savaştı ve şehitçe öldü.
Selam olsun Hüseyin'e ve onun şahsında tüm şehitlerimize. Bedir'den Kerbela'ya, Kerbela'dan Çanakkale'ye, Çanakkale'den günümüze kadar bütün şehitlerimize selam olsun."
Ehl-i Beyt, 22 Mayıs 2010 20:53
Yorumlar (0)