El Baradei ve Mısır Başkanlık Seçimi
Analiz, 04 Mart 2010 18:30Rannie Amiri Middle East Online için kaleme aldığı bu yazısında Mısır devlet başkanlığı seçimlerini ve Muhammed el-Baradei?nin oynayabileceği muhtemel rolü analiz ediyor.
Nobel ödülü sahibi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı eski Başkanı Muhammed el-Baradei, 18 Şubat 2010’da Mısır’da Dream TV ye verdiği röportajında: Benim gibi birinin devlet başkanlığına gelememesi bir felaket. Nasıl olur da bir anayasa halkın yüzde 99’un tercihini hiçe sayar?’ diyor.
Muhammed el-Baradei geçen hafta Mısır’a döndü ve Kahire Uluslararası Havaalanı’nda binlerce kişinin katıldığı bir şenlik eşliğinde, bir kahraman edasıyla karşılandı. Taşınan bazı pankartlarda ‘El-Baradei bütün ülkenin umudu’, ‘El-Baradei Mısır devlet başkanlığına’ gibi sözler okunurken, bazıları da ‘Tekrar gidemezsin, sana ihtiyacımız var’, ‘Değişim istiyoruz’ şeklinde sloganlar attılar.
Bu sahneyle, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in korktuğu başına gelmişe benziyor. Bu tarz gösteriler Mısır’da Olağanüstü Hal Kanunu’na göre yasaklanmış durumda ve güvenlik güçleri de, el-Baradei’yi karşılamayı planlayan gruplara karşı sert bir uyarıyı, izinsiz yapılan gösterilere asla müsamaha gösterilmeyeceğini dile getirerek önceden yapmıştı.
Buna rağmen, Mısır’da gencinden yaşlısına, liberalinden muhafazakârına, Hıristiyan’dan Müslüman’a, fakirinden zenginine kadar binlerce Mısırlı, bu karşılamada boy gösterdi.
El-Baradei’nin dönüşü Mısır’da devlet başkanlığı seçiminin adaylık müjdeleyicisi gibiydi; çünkü tam da bu sıralarda Mısır 2011 devlet başkanlığı dönemi için aday listesi oluşturmaya hazırlanıyor. Mübarek henüz yeni seçimler için adaylığını koyup koymayacağı hakkında bir açıklama yapmadı; ama yaygın olan görüş yerini oğlu Cemal’e devretmek istediği yönünde.
Bu beklentiyle, el-Baradei gibi birinin rekabetini engelleyecek birtakım anayasal engeller oluşturulmaya başlandı bile.
Mısır Anayasası 2007’de, devlet başkanlığı adaylarının en az beş yıllık resmi bir partinin, yine en az bir yıl boyunca üyesi olmalarını gerektirecek şekilde bir değişikliğe uğradı. Bağımsızlar da –burada el-Baradei gibiler akla gelecektir- adaylıklarını koymak için Halk Meclisi’nden (Meclis Alt Kurulu) 250 kişinin, Şura Konseyi’nin (Meclis Üst Kurulu) ve belediye meclislerinin onayına tabi tutuldular.
Tahmin edileceği üzere, tüm bu organlarda bağımsızların aday olmasına olanak vermeyecek şekilde, Mübarek’in iktidardaki partisi Ulusal Demokratik Parti üyelerinin ezici çoğunluğu var.
Yani el-Baradei, Mısır medyasının da tekrarladığı gibi, ‘sistemin dışından birinin reform çabalarına karşı son derece isteksiz duran’, devasa ve köklü bir siyaset ve güvenlik altyapısıyla karşı karşıya.
Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın 1981’de suikasta uğramasından sonra yürürlüğe konan bu yasalar, Mübarek rejimine suç unsuru bulunmadan gözaltına alma, yeterli kanıt olmadan tutuklama, medyaya sansür uygulama ve meclisin bağımsızlığına gölge düşürme gibi olanaklar verdi.
El-Baradei bu güçlüklerin tamamıyla farkında. Bunun bir sonucu olarak, devlet başkanlığı için yarışan birinden çok, değişim yolunda bir kolaylaştırıcı gibi demeçler veriyor:
‘Artık Mısır’da gerçek anlamda bir demokrasi için ciddi adımlar atılmasının zamanının geldiğine inanıyorum. Benim savunduğum ve sağlamaya çalıştığım birincil amaç, Mısırlıların kendi kaderlerinin belirleyebildiklerini hissedecekleri bir ortam yaratmaktır.’
Şu anda birçok insanın merak ettiği şey, el-Baradei’nin Cemal’i 2011 seçimlerinde geçip geçemeyeceği değil de, devlet başkanlığı yapmasına izin verilip verilmeyeceği.
El-Baradei bu konuyla alakalı olarak “Mısır’da siyaset yaşamına atılmaya kendimi hazır hissediyorum; ancak seçimler demokratik olduğu takdirde. Ve bunu sağlamak için de ilk olarak, ben ve benim gibilerin aday olmasına olanak verecek anayasal bir değişikliğe gitmek gerekiyor” diyor.
Yukarıda devlet başkanlığı adaylarına dayatılan koşullarla ilgili açıklananlara büyük bir tezat oluşturmasına karşın, el- Baradei tüm bu önerdiklerinin ancak BM’nin bağımsız hukuki denetimi ve uluslar arası gözetimi altında yapılacak olan bir seçimle mümkün olabileceğinde ısrarlı.
Birçok kişi ise bunun kesinlikle imkansız olduğunu düşünüyor.
Mübarek rejiminin stratejisi insanları yalnızca iki seçenekleri olduğuna inandırmak üzere kurulu: Ulusal Demokratik Parti yani Mübarek, ya da yasaklanan Müslüman Kardeşler.
Mübarek’in sonuncu bağımsız rakibi, Eymen Nur, 2005 seçimlerinde yüzde 7 oy aldıktan sonra, evrakta sahtecilik suçundan hapse atıldı. Kendilerini düzen ve istikrarın temsilcisi olarak tanımlayan Mübarek ve Ulusal Demokratik Parti, halkı aslında gerçek bir alternatiften oldukça başarılı bir şekilde yoksun bırakıyor.
Bunları düşünerek el-Baradei, kendisinin bir kurtarıcı gibi görülecek olması ihtimaline karşılık, bilgece bir tedbiri elden bırakmıyor:
“Korkarım ki halkın umutsuzluğu bir kahraman tarafından kurtarılmayı isteyecek kadar ileri boyutlara geldi; ama ben Mısır’ın kendi kendisinin kurtarıcısı olmasını tercih ederim” diyor.
Mısır halkının sorumlulukları ve büyük eksiklikleri (yoksulluk, sağlık hizmetlerinden ve eğitimden yararlanamayan kesimler, yolsuzluk) dikkate alındığı takdirde bu çağrı sempatik görülebilirdi; ama görünen o ki durum bunun tam tersi.
Çok okunan günlük bir gazete olan hükümete ait el-Ahram’ın editörü, el-Baradei’nin ‘yabancı, mevcut durumu bilmeyen’ ve (kendi devlet başkanının -Mübaek- tersine!!!) ‘Amerikan uşağı’ olduğunu iddia ediyor.
Bir bakanın iddiasına göre de, yurtdışında bu kadar çok vakit geçirdiği için, el-Baradei, Mısır’ın sorunları hakkında hiçbir şey bilmiyor. Muhalefetteki Müslüman Kardeşler bile, büyük ihtimalle Baradei’nin de onlara mesafeli olduğunu düşünerek, el-Baradei’ye sıcak bakmıyor.
El-Ahram’dan bir köşe yazarı geçenlerde ‘el-Baradei’nin tozpembe düşleri, bir lokma ekmeğe muhtaç olanların onun adını bile bilmediğini anladığında suya düşecek’ şeklinde yazmış.
El-Baradei, buna nasıl cevap verir bilemiyorum, ama yiyecek ekmek bulmalarını sağlamanın, bunu onlara kimin sağlayacağını düşünmekten daha önemli olduğunu söyleyeceğinden şüpheliyim.
Çeviren: Emrah Kekilli YDH
http://www.middle-east-online.com/ENGLISH/opinion/?id=37510
Muhammed el-Baradei geçen hafta Mısır’a döndü ve Kahire Uluslararası Havaalanı’nda binlerce kişinin katıldığı bir şenlik eşliğinde, bir kahraman edasıyla karşılandı. Taşınan bazı pankartlarda ‘El-Baradei bütün ülkenin umudu’, ‘El-Baradei Mısır devlet başkanlığına’ gibi sözler okunurken, bazıları da ‘Tekrar gidemezsin, sana ihtiyacımız var’, ‘Değişim istiyoruz’ şeklinde sloganlar attılar.
Bu sahneyle, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in korktuğu başına gelmişe benziyor. Bu tarz gösteriler Mısır’da Olağanüstü Hal Kanunu’na göre yasaklanmış durumda ve güvenlik güçleri de, el-Baradei’yi karşılamayı planlayan gruplara karşı sert bir uyarıyı, izinsiz yapılan gösterilere asla müsamaha gösterilmeyeceğini dile getirerek önceden yapmıştı.
Buna rağmen, Mısır’da gencinden yaşlısına, liberalinden muhafazakârına, Hıristiyan’dan Müslüman’a, fakirinden zenginine kadar binlerce Mısırlı, bu karşılamada boy gösterdi.
El-Baradei’nin dönüşü Mısır’da devlet başkanlığı seçiminin adaylık müjdeleyicisi gibiydi; çünkü tam da bu sıralarda Mısır 2011 devlet başkanlığı dönemi için aday listesi oluşturmaya hazırlanıyor. Mübarek henüz yeni seçimler için adaylığını koyup koymayacağı hakkında bir açıklama yapmadı; ama yaygın olan görüş yerini oğlu Cemal’e devretmek istediği yönünde.
Bu beklentiyle, el-Baradei gibi birinin rekabetini engelleyecek birtakım anayasal engeller oluşturulmaya başlandı bile.
Mısır Anayasası 2007’de, devlet başkanlığı adaylarının en az beş yıllık resmi bir partinin, yine en az bir yıl boyunca üyesi olmalarını gerektirecek şekilde bir değişikliğe uğradı. Bağımsızlar da –burada el-Baradei gibiler akla gelecektir- adaylıklarını koymak için Halk Meclisi’nden (Meclis Alt Kurulu) 250 kişinin, Şura Konseyi’nin (Meclis Üst Kurulu) ve belediye meclislerinin onayına tabi tutuldular.
Tahmin edileceği üzere, tüm bu organlarda bağımsızların aday olmasına olanak vermeyecek şekilde, Mübarek’in iktidardaki partisi Ulusal Demokratik Parti üyelerinin ezici çoğunluğu var.
Yani el-Baradei, Mısır medyasının da tekrarladığı gibi, ‘sistemin dışından birinin reform çabalarına karşı son derece isteksiz duran’, devasa ve köklü bir siyaset ve güvenlik altyapısıyla karşı karşıya.
Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın 1981’de suikasta uğramasından sonra yürürlüğe konan bu yasalar, Mübarek rejimine suç unsuru bulunmadan gözaltına alma, yeterli kanıt olmadan tutuklama, medyaya sansür uygulama ve meclisin bağımsızlığına gölge düşürme gibi olanaklar verdi.
El-Baradei bu güçlüklerin tamamıyla farkında. Bunun bir sonucu olarak, devlet başkanlığı için yarışan birinden çok, değişim yolunda bir kolaylaştırıcı gibi demeçler veriyor:
‘Artık Mısır’da gerçek anlamda bir demokrasi için ciddi adımlar atılmasının zamanının geldiğine inanıyorum. Benim savunduğum ve sağlamaya çalıştığım birincil amaç, Mısırlıların kendi kaderlerinin belirleyebildiklerini hissedecekleri bir ortam yaratmaktır.’
Şu anda birçok insanın merak ettiği şey, el-Baradei’nin Cemal’i 2011 seçimlerinde geçip geçemeyeceği değil de, devlet başkanlığı yapmasına izin verilip verilmeyeceği.
El-Baradei bu konuyla alakalı olarak “Mısır’da siyaset yaşamına atılmaya kendimi hazır hissediyorum; ancak seçimler demokratik olduğu takdirde. Ve bunu sağlamak için de ilk olarak, ben ve benim gibilerin aday olmasına olanak verecek anayasal bir değişikliğe gitmek gerekiyor” diyor.
Yukarıda devlet başkanlığı adaylarına dayatılan koşullarla ilgili açıklananlara büyük bir tezat oluşturmasına karşın, el- Baradei tüm bu önerdiklerinin ancak BM’nin bağımsız hukuki denetimi ve uluslar arası gözetimi altında yapılacak olan bir seçimle mümkün olabileceğinde ısrarlı.
Birçok kişi ise bunun kesinlikle imkansız olduğunu düşünüyor.
Mübarek rejiminin stratejisi insanları yalnızca iki seçenekleri olduğuna inandırmak üzere kurulu: Ulusal Demokratik Parti yani Mübarek, ya da yasaklanan Müslüman Kardeşler.
Mübarek’in sonuncu bağımsız rakibi, Eymen Nur, 2005 seçimlerinde yüzde 7 oy aldıktan sonra, evrakta sahtecilik suçundan hapse atıldı. Kendilerini düzen ve istikrarın temsilcisi olarak tanımlayan Mübarek ve Ulusal Demokratik Parti, halkı aslında gerçek bir alternatiften oldukça başarılı bir şekilde yoksun bırakıyor.
Bunları düşünerek el-Baradei, kendisinin bir kurtarıcı gibi görülecek olması ihtimaline karşılık, bilgece bir tedbiri elden bırakmıyor:
“Korkarım ki halkın umutsuzluğu bir kahraman tarafından kurtarılmayı isteyecek kadar ileri boyutlara geldi; ama ben Mısır’ın kendi kendisinin kurtarıcısı olmasını tercih ederim” diyor.
Mısır halkının sorumlulukları ve büyük eksiklikleri (yoksulluk, sağlık hizmetlerinden ve eğitimden yararlanamayan kesimler, yolsuzluk) dikkate alındığı takdirde bu çağrı sempatik görülebilirdi; ama görünen o ki durum bunun tam tersi.
Çok okunan günlük bir gazete olan hükümete ait el-Ahram’ın editörü, el-Baradei’nin ‘yabancı, mevcut durumu bilmeyen’ ve (kendi devlet başkanının -Mübaek- tersine!!!) ‘Amerikan uşağı’ olduğunu iddia ediyor.
Bir bakanın iddiasına göre de, yurtdışında bu kadar çok vakit geçirdiği için, el-Baradei, Mısır’ın sorunları hakkında hiçbir şey bilmiyor. Muhalefetteki Müslüman Kardeşler bile, büyük ihtimalle Baradei’nin de onlara mesafeli olduğunu düşünerek, el-Baradei’ye sıcak bakmıyor.
El-Ahram’dan bir köşe yazarı geçenlerde ‘el-Baradei’nin tozpembe düşleri, bir lokma ekmeğe muhtaç olanların onun adını bile bilmediğini anladığında suya düşecek’ şeklinde yazmış.
El-Baradei, buna nasıl cevap verir bilemiyorum, ama yiyecek ekmek bulmalarını sağlamanın, bunu onlara kimin sağlayacağını düşünmekten daha önemli olduğunu söyleyeceğinden şüpheliyim.
Çeviren: Emrah Kekilli YDH
http://www.middle-east-online.com/ENGLISH/opinion/?id=37510
Analiz, 04 Mart 2010 18:30
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!