Farklılıklar Bizim İçin Fırsattır
Ehl-i Beyt, 02 Şubat 2010 16:37Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Türk Ocakları Pendik Şubesi'nin düzenlediği "Caferilik ve Muharrem" konulu konferansta yaptığı konuşmada inananların temel sorunlarına yönelik çözüm sundu.
Özgündüz'ün konferanstaki konuşmasının birinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz:
"Birbirimizden beklentimiz ne? Her kim, benim gibi düşünüyorsa dostumdur; benim gibi düşünmüyorsa düşmanımdır, gibi bir duruşu bağnazlık olarak niteliyorum. Peygamberimiz buyurmuştur: "Kim Lailahe illallah Muhammeden Resulullah" diyor ve sizin kıblenize yönelip namaz kılıyorsa o sizin dinde kardeşinizdir." Bu, dini anlamda kardeşimizdir. Bu anlamda bir buçuk milyar kardeşimiz var. Allah daha da artırsın.
Milli anlamda ise, Balkanlar'dan Çin Seddi'ne uzanan necip bir kavim, asırlarca İslam'a zarar veren akımlara karşı göğsünü siper etmiş bir millet, Türk milleti... Kim kendisini bu iki yüz milyonu aşkın dünyanın parçası olarak görüyorsa o Türk'tür, dinine bile bakmayız. Moldova'da bir Gagauz Türkü ile karşılaşmıştım, Romanya vatandaşıydı. Sohbetimizde sordum: "Türkiye ile Romanya futbol müsabakasında karşılaşsa hangisini desteklersin?" Hiç tereddüt etmeden tabi ki Türkiye'yi dedi. O duygu bana yetiyor. Din farkı uzak kaldığından kaynaklanıyor. O ki, dindaşı Romanya yerine beni tercih ediyorsa o duygu bana yeter onu kucaklamak için.
Ülke bazında arzumuz, bu coğrafyada birilerinin çizdiği çizgiler aramızda olmasın. Beni soydaşımdan, dindaşımdan kim ayırıyor? Bu çizgileri kim çizdi? Bu ülkenin farklı inançlarda insanları var. Boynunda hilal mi var, zülfikar mı var, haç mı var, beni ilgilendirmez. Başka ülkenin kartı değilse, onun malı, canı, ırzı bana emanettir. Vatandaşlık görevini yerine getirdikten sonra ne olduğu beni ilgilendirmez. Onun namusu, canı bana zimmetlidir. Bizim genel bakışımız, idealimiz bunun gerçekleşmesidir.
Avrupa'daki sağ-sol akımları bizim içimize sonradan girmiş. Bunlar bizim yabancı olduğumuz kavramlar. Bölmeye, ötekileştirmeye yönelik her faaliyeti reddediyoruz biz. Sizden farklı görüşlerimiz var; sizin de benden farklı görüşleriniz var. Siz, abdest alırken kolunuzu aşağıdan yukarıya yıkıyorsunuz, ayağınızı mesh etmiyor yıkıyorsunuz, namazda kolunuzu bağlıyorsunuz, teşehhüt yerine tahiyyatı okuyorsunuz; öyleyse namazınız boşunadır! Siz Müslüman olamazasınız, dediğimde nasıl bağnazlaşıyorsam; sen de abdestte böyle yapıyorsun, namazda şöyle yapıyorsun, dersen bağnazlaşırsın. Çünkü, ne sen bana kılıyorsun namazı, ne de ben sana. İkimiz de Allah'a kılıyoruz.
İslam'da içtihat ya vardır, ya da yoktur. Varsa, sen kendi müçtehidine göre amel edersin ben de kendi müçtehidime. Eğer yoksa dört içtihat nerden çıktı peki? Benim öteden beri, atalarımdan gördüğüm haktır, diğerleri batıldır, dediğin zaman Pergamberimize müşriklerin dediğinden farkı kalmaz. Doğruluğun ölçüsü atalar ise, müşrikler de Peygamber efendimize karşı bu mantıkla hareket ediyordu. Allah'ın dini mi, ataların dini mi? Allah'ın dini hangisi? İkisi de aynı kıbleye yönelmişse Allah'ın dinindedir. Öyleyse, atalarından gördüğün farklılıklar ne seni dinden çıkarır, ne beni.
İyi ki farklılıklar var. Farklılıklar zenginliğimizdir diyoruz, ama bir yandan da herkesin bizim gibi düşünmesini istiyerek fakirleşmeyi mi istiyoruz? Peygamberimiz bu noktada ümmmetin farklılığı rahmettir, diyor. Öyleyse tek tip isteyip rahmetin kesilmesini mi istiyoruz? Bu, diktatörün arzusudur, müminin arzusu İlayı Kelimetullah'ın yayılmasıdır. Farklılık olacak ki dersimize çalışalım, kendimizi test edelim. Yanlışlarımızı yüzümüze vuran biri yoksa yanlışlarımız kıyamete kadar yaşar demektir. Birbirimizle insan gibi konuşalım. Korkacak bir şey yok. Sen imanından eminsen herkesi dinle. Hristiyan'ı, Yahudi'yi, Budist'i, Ateist'i... Benden farklı düşündüğüne göre: "Doğru söyleyenler delillerini getirecektir." Neden ısrarcıyız? Çok mu merak ediyoruz? O halde araştırıp delillerimizi bulalım.
Kur'an-ı Kerim'de bir insan tipi müjdelenir: "Benim o kullarıma müjde ver ki, herkesi dinler, sözleri anlar da içinden en güzel olanı seçip ona uyarlar." En güzel olan söz Kur'an-ı Kerim'in sözüdür. Sana, sen başkasını dinleme, dinlersen dinden çıkarsın, diyen seni uyutuyor. Senin sırtında taht kuruyor! Dinlersen kafir olurmuşsun! Böyle bir şey olabilir mi? Farklılıkları dinlemezsen en güzel şeyi nerden bileceksin? Allah bize iki hüccet bildirmiştir. Birincisi, enbiya (as) ve onların vasileridir. İkincisi ise akıllarımızdır. Aklı tatile çıkarırsan vahyin muhatabı olmazsın. Vahyin muhatabı akıldır. Akıl ve vahiy senin önderlerindir. Bazı popüler dinadamları çıkar "vahyi her yerinden kalkan anlamaz." der. Peki sen niye anlıyorsun? Vahyin muhatabı sen misin? "O alim bilmeyecek de sen mi bileceksin?" derler. Her eski alimin din kitabında fitne yaratacak şeyleri bulabilirsin. Ben aklımı kimsenin ipoteğine vermem. Bin sene önceki insanın beyniyle İslam'ı tanımak istemiyorum. Ben, kendi beynimle tanımak istiyorum İslam'ı.
Bunu diyebildiğin zaman, artık senin gibi düşünmeyen insanların varlığı fırsattır. Böyle düşündüğünde dünya çok güzel olur. İyi ki de varsın, dediğinde kimse bizi birbirimize düşman edemez."
"Birbirimizden beklentimiz ne? Her kim, benim gibi düşünüyorsa dostumdur; benim gibi düşünmüyorsa düşmanımdır, gibi bir duruşu bağnazlık olarak niteliyorum. Peygamberimiz buyurmuştur: "Kim Lailahe illallah Muhammeden Resulullah" diyor ve sizin kıblenize yönelip namaz kılıyorsa o sizin dinde kardeşinizdir." Bu, dini anlamda kardeşimizdir. Bu anlamda bir buçuk milyar kardeşimiz var. Allah daha da artırsın.
Milli anlamda ise, Balkanlar'dan Çin Seddi'ne uzanan necip bir kavim, asırlarca İslam'a zarar veren akımlara karşı göğsünü siper etmiş bir millet, Türk milleti... Kim kendisini bu iki yüz milyonu aşkın dünyanın parçası olarak görüyorsa o Türk'tür, dinine bile bakmayız. Moldova'da bir Gagauz Türkü ile karşılaşmıştım, Romanya vatandaşıydı. Sohbetimizde sordum: "Türkiye ile Romanya futbol müsabakasında karşılaşsa hangisini desteklersin?" Hiç tereddüt etmeden tabi ki Türkiye'yi dedi. O duygu bana yetiyor. Din farkı uzak kaldığından kaynaklanıyor. O ki, dindaşı Romanya yerine beni tercih ediyorsa o duygu bana yeter onu kucaklamak için.
Ülke bazında arzumuz, bu coğrafyada birilerinin çizdiği çizgiler aramızda olmasın. Beni soydaşımdan, dindaşımdan kim ayırıyor? Bu çizgileri kim çizdi? Bu ülkenin farklı inançlarda insanları var. Boynunda hilal mi var, zülfikar mı var, haç mı var, beni ilgilendirmez. Başka ülkenin kartı değilse, onun malı, canı, ırzı bana emanettir. Vatandaşlık görevini yerine getirdikten sonra ne olduğu beni ilgilendirmez. Onun namusu, canı bana zimmetlidir. Bizim genel bakışımız, idealimiz bunun gerçekleşmesidir.
Avrupa'daki sağ-sol akımları bizim içimize sonradan girmiş. Bunlar bizim yabancı olduğumuz kavramlar. Bölmeye, ötekileştirmeye yönelik her faaliyeti reddediyoruz biz. Sizden farklı görüşlerimiz var; sizin de benden farklı görüşleriniz var. Siz, abdest alırken kolunuzu aşağıdan yukarıya yıkıyorsunuz, ayağınızı mesh etmiyor yıkıyorsunuz, namazda kolunuzu bağlıyorsunuz, teşehhüt yerine tahiyyatı okuyorsunuz; öyleyse namazınız boşunadır! Siz Müslüman olamazasınız, dediğimde nasıl bağnazlaşıyorsam; sen de abdestte böyle yapıyorsun, namazda şöyle yapıyorsun, dersen bağnazlaşırsın. Çünkü, ne sen bana kılıyorsun namazı, ne de ben sana. İkimiz de Allah'a kılıyoruz.
İslam'da içtihat ya vardır, ya da yoktur. Varsa, sen kendi müçtehidine göre amel edersin ben de kendi müçtehidime. Eğer yoksa dört içtihat nerden çıktı peki? Benim öteden beri, atalarımdan gördüğüm haktır, diğerleri batıldır, dediğin zaman Pergamberimize müşriklerin dediğinden farkı kalmaz. Doğruluğun ölçüsü atalar ise, müşrikler de Peygamber efendimize karşı bu mantıkla hareket ediyordu. Allah'ın dini mi, ataların dini mi? Allah'ın dini hangisi? İkisi de aynı kıbleye yönelmişse Allah'ın dinindedir. Öyleyse, atalarından gördüğün farklılıklar ne seni dinden çıkarır, ne beni.
İyi ki farklılıklar var. Farklılıklar zenginliğimizdir diyoruz, ama bir yandan da herkesin bizim gibi düşünmesini istiyerek fakirleşmeyi mi istiyoruz? Peygamberimiz bu noktada ümmmetin farklılığı rahmettir, diyor. Öyleyse tek tip isteyip rahmetin kesilmesini mi istiyoruz? Bu, diktatörün arzusudur, müminin arzusu İlayı Kelimetullah'ın yayılmasıdır. Farklılık olacak ki dersimize çalışalım, kendimizi test edelim. Yanlışlarımızı yüzümüze vuran biri yoksa yanlışlarımız kıyamete kadar yaşar demektir. Birbirimizle insan gibi konuşalım. Korkacak bir şey yok. Sen imanından eminsen herkesi dinle. Hristiyan'ı, Yahudi'yi, Budist'i, Ateist'i... Benden farklı düşündüğüne göre: "Doğru söyleyenler delillerini getirecektir." Neden ısrarcıyız? Çok mu merak ediyoruz? O halde araştırıp delillerimizi bulalım.
Kur'an-ı Kerim'de bir insan tipi müjdelenir: "Benim o kullarıma müjde ver ki, herkesi dinler, sözleri anlar da içinden en güzel olanı seçip ona uyarlar." En güzel olan söz Kur'an-ı Kerim'in sözüdür. Sana, sen başkasını dinleme, dinlersen dinden çıkarsın, diyen seni uyutuyor. Senin sırtında taht kuruyor! Dinlersen kafir olurmuşsun! Böyle bir şey olabilir mi? Farklılıkları dinlemezsen en güzel şeyi nerden bileceksin? Allah bize iki hüccet bildirmiştir. Birincisi, enbiya (as) ve onların vasileridir. İkincisi ise akıllarımızdır. Aklı tatile çıkarırsan vahyin muhatabı olmazsın. Vahyin muhatabı akıldır. Akıl ve vahiy senin önderlerindir. Bazı popüler dinadamları çıkar "vahyi her yerinden kalkan anlamaz." der. Peki sen niye anlıyorsun? Vahyin muhatabı sen misin? "O alim bilmeyecek de sen mi bileceksin?" derler. Her eski alimin din kitabında fitne yaratacak şeyleri bulabilirsin. Ben aklımı kimsenin ipoteğine vermem. Bin sene önceki insanın beyniyle İslam'ı tanımak istemiyorum. Ben, kendi beynimle tanımak istiyorum İslam'ı.
Bunu diyebildiğin zaman, artık senin gibi düşünmeyen insanların varlığı fırsattır. Böyle düşündüğünde dünya çok güzel olur. İyi ki de varsın, dediğinde kimse bizi birbirimize düşman edemez."
Ehl-i Beyt, 02 Şubat 2010 16:37
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!