Siyonistten Alçak Oyun!
Gündem, 13 Ocak 2010 08:14Terörist İsrail'in Dışişleri Bakan Yardımcısı?nın "alçak koltuk"a oturttuğu Türk Büyükelçi Oğuz Çelikkol, kendisine bir oyun oynandığını söyleyerek "İbranice bilsem salonu terk ederdim" dedi.
"Kurtlar Vadisi Pusu" dizisindeki bazı sahneler tarafından İsrail Dışişleri Bakanlığı'na çağrılan Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol, hiç beklenmedik bir tavırla karşılanmıştı.
Kendisiyle tokalaşmayan İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon, Büyükelçi Çelikkol'u kendisinden daha küçük bir koltuğa oturtarak "kendince" aşağılamaya çalışmıştı.
Oğuz Çelikkol, İbranice konuşan Ayalon'un sözlerini anlamadığı için tebessüm etmek zorunda kalmıştı.
Büyükelçi Çelikkol, şunları söyledi:
"Dışişleri Bakan Yardımcısı dün beni makamına davet etti. Biz ‘Nedir?’ diye telefonla konuyu sorduk. Bize verilen intiba, Bakan Yardımcısı ile daha önce tespit edilen randevunun öne alındığıydı. Bu bir tanışma, bir nezaket randevusuydu. Biliyorsunuz, ben görevime 3.5 ay kadar önce başladım. Bu ziyaretim, bir nezaket ziyareti içinde yapılacaktı. Dün telefon edildiğinde bu nezaket ziyaretinin ele alındığı söylendi.
Sorulmasına rağmen toplantıda kesinlikle Kurtlar Vadisi veya başka bir konunun gündeme gelebileceği yönünde hiçbir bilgi verilmedi.
Toplantı, İsrail Parlamentosu’nda oldu. Parlamento’ya gittiğimizde gayet iyi karşılandık. Birisi bizi kapıda karşıladı, yukarı kadar götürdü.
Sayın Ayalon’un Meclis’teki odasına çıktık. Kapıda sadece 1 dakikalık bir aksama oldu. Ondan sonra kapı açıldı, içeri girdik. El sıkışıldı, gayet iyi bir şekilde karşılandık. Kendisi ‘Böyle acele çağrıldığım için özür dilerim' gibi ifadelerde bulundu, iltifat etti ve ‘hoş geldin’ dedi.
Ben hâlâ bir tanışma ziyareti için gitmiş olduğumu düşünüyordum. Küçücük bir odada üç kişilik bir koltuk vardı. Müsteşar arkadaşımla biz oraya oturduk, 4 tane de sandalye vardı. Zaten onlar 4 kişilerdi. Ya karışık oturacaktık ya da ben koltuğa oturacaktım. Koltuklar arasında 3-4 santim fark olduğunu ben fark etmedim.
Doğrusu böyle bir şeyin gündeme getirilebileceği aklıma bile gelmedi. Daha sonra görüşme bittikten sonra o sırada fark etmedim ama müsteşar arkadaşım fark etti; gazeteci İbranice Ayolan’a bir şey söylemiş, o da çok kısa bir şekilde İbranice bir şeyler söylemiş.
Toplantı bittikten sonra Kudüs’ten Tel Aviv’e gelmeden, bunlar herhalde internet sitelerine İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından verildi. ‘El sıkışırken fotoğraf çekemezsiniz’, ‘Büyükelçi daha alçak bir koltukta oturuyor’ gibi ifadelerde bulunduğu bugünkü gazetelerde yazıyor. İbranice olduğu için bizim bunu anlamamızın imkanı yok.
Eğer Bakan Yardımcısı bu ifadeleri İbranice değil İngilizce kullanmak cesaretini gösterebilseydi kendisine gerekli cevabı anında verirdik. Bakan Yardımcısı bunları İngilizce söylemek cesaretini gösteremediği gibi tercüme etmek nezaketini de gösteremedi.
Dizi hakkında üzüntülerini belirttiler, dizide bazı sahnelerin kendilerini rencide ettiğini söylediler. Ve dizi dışında başka hiçbir şey konuşulmadı.
Hatta Sayın Bakan Yardımcısı’na ‘İçeride çok basın var’ dedim. Kendisinin cevabı da ‘Türkiye gibi büyük bir ülkenin büyükelçisisiniz, basının ilgi göstermesi normaldir’ oldu. Tamamen bir oyun oynandığı kesin.
Bütün bu olayın patlamasına sebep olan İbranice ifadeleri, benim biraz daha alçak bir koltukta oturduğum filan gibi bunlar gerçek değil. Odaya giren herkes bunun gerçek olmadığını tespit edebilir. Dediğim gibi, ben kimse tarafından oturtulmadım, odaya girdiğim zaman üçlü koltuğa biz yöneldik.
Bir büyükelçinin, dışişleri bakanlığındaki bir toplantıya gittiği zaman Türk bayrağı konması gibi zaten bir adet yoktur. Bir İsraill Milletvekili ve Bakan Yardımcısı’nın odasında da İsrail bayrağı olması gayet normaldir.
İbranice bilseydim odayı terk ederdim. Hiçbir kimse Türk Büyükelçisi’ni daha aşağı bir yere oturmak gibi bir ifade kullanılamaz.
Zaten bu son derece saçma bir olay; bir koltuk ile öteki arasında 3-4 santim fark olması, Bakan Yardımcısı’nı daha üstün bir duruma mı sokuyor?
2000-2004 yılları arasında Şam’da görev yaptım. Abdullah Öcalan, Şam’dan atıldıktan sonra görevime gittim. Atina’da da görev yaptım. O dönemde Türk-Yunan ilişkilerinde çok zor dönemler yaşanmıştı. 35 senelik diplomatlık hayatımda böyle mizansen davranışı hiç yaşamadım.
O küçücük odada nereye oturulacağı, sandalyenin mi yüksek olduğu, koltuğun, sandalyenin markası filan ancak ilkel bir kafanın düşünebileceği hususlar olduğunu söylemek zorundayım. Bugün İsrail basının da bu olaya gösterilen tepkinin ve İsrailli dostlarımızdan Türkiye ile İsrail ilişkisi geliştirmek için çalışan birçok insandan özür için aldığımız faks, telefon ve mektuplar dün yapılan olayın çirkinliğini ortaya koyması bakımından bizim için de ilginç bir gelişme oldu.”
Ntv
Gündem, 13 Ocak 2010 08:14
Yorumlar (0)