Biz, Haklarımızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Aramayız!
Zeynebiye, 30 Kasım 2009 16:34Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, bayram namazı hutbesinde İslam dünyasının, ülkemizin ve toplumumuzun gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Değerli liderimiz Halkalı Zeynebiye Camii'nde bayram namazına katılan on bini aşkın kişiye seslendiği konuşmasında Allah'a kurban olma, Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi inşaatı ve ülkemizdeki açılımlar konularında önemli mesajlar verdi.
Allah'a Kurban Olmak
İslam Dünyasında Müslümanlar birbirine karşı intihar saldırısı yapıyor; onları öldürme uğruna kendi hayatını da feda edecek kadar davasına inanıyor ve bunu Allah indinde en büyük ibadet olarak değerlendiriyor. Müslümanların ibadetgahında, işçi kuyruğunda, insan topluluğunda bombasını patlatıp, bunu Allah yolunda İsmail olmak olarak değerlendiriyor. Bu hakikaten İsmail'in yanına mı gidecek, o derecede mi olacak? Bu katildir, teröristtir, cahildir! O anda oradan tesadüfen geçen herkes olabilir, kucağında bebek, karnında cenin taşıyan kadın olabilir. Buna icaze veren hiçbir inanç olamaz. Allah'ın azabına gidecek bu adam. İşgalcilerin askeri hedeflerine karşı yapılanları istisna ederek söylüyorum -ki bu bile tartışılabilir, yanlıştır demiyorum- Müslümanlara karşı yapılan saldırıyı kabul etmiyorum. Sivillere karşı yapılanı ise hiçbir inanç kabul etmiyor. Bunu Kur'an mektebinin evladı yapıyorsa, o Kuran ki, bir nefsi bile bir soykırım olarak değil tür kırım olarak değerlendiriyor. Bir mümini öldürmeyi de Allahın lanetine ve gazabına müstehak olarak değerlendiriyor. Bu müminlik kime aittir? Benim öldürdüğüm mümin değildir, diyemezsin. Ben Müslümanım diyene, sen Müslüman değilsin, diyemezsin. Bu hak sende değildir. Bu İbrahim-İsmail meselesinin, Allah uğruna can koyma meselesi, yobazların istismarına mahal verecek yorumda bulunmanın doğru olmadığını demek istiyorum. Orada direk vahiy var, Ululazm Peygamber'e, oğlunu keseceksin diye Allah uykuda öyle vahiy etti. Allah tarafından sana emredileni yap dedi; oğlu, ben sabreden olacağım; acıdır ama tahammül edeceğim, dedi. Hucr bin Adiy, bir beyzadedir, asil bir şahsiyettir. Muaviye, ona Ali'ye sebbetmesini (kötü söz söyleme) emrettiğinde, ölümü pahasına kabul etmedi. Ölümü pahasına Ali'den ayrılmadı. Cellat kılıcı kaldırdığında Hucr irkildi, cellat dedi ki, hani Ali uğruna ölmekten korkmazdın, dediğinde Hucr; ben korkmam demedim ki, korkum beni Ali'den vazgeçirmedi, dedi. Korku insanın doğasında var, Huseyni davet edip İbni Ziyad'ı gördüğünde Peygamber evladı Huseyni korkularından yalnız bıraktılar. Yani civciv bile üstünüze atıldığında bir refleks gösterirsiniz, ki kılıçtan bahsediyoruz. Hucr, irkildi ama bu baş Ali yoluna kurbandır, dedi. Ali yolu Allah'ın sıratıl mustakimidir. Bunu Ehli Sünnet kaynakları da söylüyor. Her gün namazda diyorsunuz ya sıratil mustakim diye, Fatiha suresinde. Yani "Allah'ım bizi Ali'nin yoluna hidayet et" O halde hangi kaynakla diyorsun arasında fark yoktur? Ali ile Muaviye arasında fark yoktur diyen dil lal olsun! Haşimi'yle Emevi farksız mı? Hepimiz Müslümanız, ne farkeder, diyen yalan diyor; her şeyi yalan dedikleri gibi. Madem fark etmiyor, o zaman sen gel Ali'nin yoluna! Dünya hevesi için Ali'den yüz çevirenlere yazıklar olsun. Sen o gün sattın, ondan sonra kazanacağın hiçbir şey para etmez. Muaviye ne kadar kazançlıysa, avanesi ne kadar kazançlıysa, sen de o kadar kazançlısın. Huseyin'i kesenler de Yezid'in gözüne girmek ve makam sahibi olmak için kestiler biliyor musun? Bu gün kurban, yani feda olmak, feda etmek; neyi, en değerlisini, ciğerparesini feda etmek, hem de kendi eliyle... Canını kurban vermek... İsmail kendi canını feda ediyor, ibrahim kendi oğlunu kurban ediyor.
Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi İnşaatı
Biz bir ağır yükün altına girdik. Toplumsal olarak ağırdır, ama etrafınıza dönün bir bakın, bunca yapılan inşaatlar bir kişi tarafından yapılıyor. Biz bu merkezi bir toplum olarak yapıyoruz, bir toplum için bu çok da büyük bir şey değildir. Yukarıda Allah, aşağıda size güvendik ve verilen sözlere. Ben kendime saray yapmıyorum, benim sarayım olmuyor. Sizin dünyanızın ve ahiretinizin zahiresi oluyor. Sizin şerefiniz oluyor!
Her ay yüz liramıza kıyarsak hiçbir sorunumuz yok, hızlı bir şekilde yapılıp bitirilecek; ama üç beş lirayla o insaat takdir edersiniz ki bitmez, yürümez. Büyük vaatlerin bir kısmı tabiri caizse kayış attı. Şu anda yük, tamamen toplumun kendi omuzundadır. Ya bırakacağız, ya da devam edeceğiz. Bırakalım derseniz bırakalım. Sen bırakacaksan, ben tek başıma yapacaksam da yapmam. Ben tek başıma neyleyim orayı? Benim neyime yarayacak? Bu büyüklükte başlamasaydın? Gizli mi başladım, size danıştım da başladım, yapacağız dediniz, ben de başladım. Biz bu yükü taşırız, bize bu yük ağır değildir. Nüfus başına iki metre geliyor, sadece Halkalı'dan hem de. Nesi ağırdır bunun? Ev başına yaklaşık on metre. On metrelik bir inşaat çok mu ağır yani? İbrahim'in kurbanını anıyoruz, yani o fedakarlığı. Malına kıymayıp canına kıymış değil İbrahim, malını da feda ettiğini gösterdi, o imtihanı da verdi. O halde gözünüzü başka yere dikmeyin, siz bitireceksiniz. Ordan burdan yardım alacağız diye düşünmeyin, bu yük sizin yükünüzdür. Alabiliyorsanız alın başka yerlerden, yükünüzü hafifletin.
Ülkemizdeki Açılımlar
Ülkenin gündeminde açılımlar var. Demek eline silah alsan, ödüllendirilirsin. Hukuk zemininde dursan cezalandırılırsın. Böyle bi imaj uyandırmaz mı bu? Önce savaşanları tatmin edeceğiz, onları razı edeceğiz. O zaman siz herkese, hakkını istiyorsan silahlan kardeşim, mi diyorsunuz? Hak istiyorsan Mehmetçik'e kurşun sıkacaksın, emniyet güçlerine kurşun sıkacaksın, pazarlara bomba atacaksın mı diyorsun? Demiyorsan bu ülkede üç milyon nüfus var, vatanı uğruna canını feda edecek. Bu halkın hakları ne zaman teslim edilecek? Bizim bu fedakarlığımız ödüllendirilmemizi mi, cezalandırılmamızı mı gerektiriyor?
Ama ben sözümün arkasındayım, biz bunları yapmayacağız. Bize dünyayı da verseler, biz bir Mehmetçik'in tırnağına değişmem. Onlar bizim yavrularımız, bu vatanın bekçileri. Kalan haklarımızı da elimizden alsanız, biz bunu yapmayacağız. Bu sizi rahatlatıyor, öyleyse bunlara hak vermek gerekmiyor diye düşündürüyorsa, o zaman şapkanızı bir daha önünüze koymanız lazım. Hukuk zemininde haklarını isteyen, devletine milletine bağlı olanların mı hakları verilmeli, yoksa devletin bekaasına, vatanının bekçisine, milletinin necip fertlerine, vatanın bütünlüğüne kasteden mi ödüllendirilmeli, hoşnut edilmeli? Bunu da hem yönetenlerin, hem de halkımızın takdirine bırakıyorum. Ben asla savaşmayacağım, kardeş kanı akıtmayacağım. Bütün dünyanın hepsi bir kardeşimin kanına, Mehmetçik'in kanına feda olsun!
Haklarımı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde aramam, milletimi, devletimi, elin Avrupası'na şikayet etmem. Edenleri ayıplamıyorum; ama ben etmem. Bu millet ödüllendirilmeyi hak ediyor. Bu millet vatanına milletine bağlı, bu vatanın bekçileri. Başkasına, korkarım elinizi verseniz kolunu kaptırırsınız; ama bu toplumun milletin başına bela olma gibi bir derdi yok. Bu ülkede laik var, antilaik var. Atatürkçü var, karşıtı var. Türk var, Kürt var, Alevi var. Siz hangi taraftasınız bu ihtilaflarda, kavgalarda? Alevi'nin mi, Sünni'nin mi? Yahu ikisi de benim kardeşim; iki kardeş kavga ederse hangi tarafı tutarsınız, dercesine abes bir sorudur bu. İkisi de bizim insanımızdır. Biz milli birliği tarafındayız; bölücülüğün yanında değiliz. Bölünmeyi kabul etmiyoruz.
Hepinize hayırlı bayramlar diliyorum. Allah bayramınızı mübarek etsin, bu yıl kurban kesemeyenlere de Allah kurban kesmeyi nasip etsin.
Zeynebiye, 30 Kasım 2009 16:34
Yorumlar (0)