Üçüncü Muhtemel Kadir Gecesi Ehlibeyt Mescitlerinde İhya Edildi (Foto)
Zeynebiye, 14 Eylul 2009 09:07Üçüncü İhya Gecesi'nde Tahtakale Zeyneb-i Kubra Camii'nde Caferilere seslenen Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz; Hz. Muhammed (s.a.a)'in vefatından sonra Hz. Fatıma'nın çilelerine değindi.
Rızası Allah'ın rızası, gazabı Allah'ın gazabı olan Hz. Fatıma'nın, halka kırgın olarak dünyadan göçtüğünü, kabilelerin büyüklerini çağırtarak: "Sizleri babama şikayet edeceğim" dediğinde, Ebubekir'in yüksek sesle, hıçkırarak ağlayıp başına vurarak evi terkettiğini, hilafeti bırakma kararı aldığını, bu nedenle Ömer ve Abdurrahman tarafından eve kapatılarak üç gün boyunca dışarı çıkarılmadan ikna edildiğini belirten ÖZGÜNDÜZ;
"Eğer Ebubekir o gün hilafeti bıraksaydı, herkes bir taraftan hilafet iddia edecekti. Emeviler bir yandan, Kureyş bir yandan, Ensar bir yandan, Muhacir bir yandan hilafet iddia edecek ve çok ciddi bir şekilde kan dökülecekti. Samimiydiler veya değildiler, bu ayrı bir meseledir, ancak sözler doğruydu ve Ebubekir ancak bu sözlerle ikna oldu. Eğer bu istifayla insanlar Ali'ye yönelecek olsaydılar, zaten baştan sadece O'na biat ederlerdi. Zira Hz. Fatıma hasta haliyle kapı kapı dolaşıp Ali için biat istediğinde, "önce Ali gelseydi O'na biat ederdik" demezlerdi. Fatıma ise "Ali kendisine yakışanı yapmıştır." demişti. Ne yapsaydı yani, Peygamber'in cenazesini yerde bırakp, hilafet için biat mi toplasaydı?
Bu olaydan sonra çok az bir gurup biat etmedi ve Hz. Ali'ye savaşıp hakkını alalım dedi. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s.) onlara saçlarını tıraş etmelerini ve sabah namazından sonra falan tepeye gelmelerini söyledi. Bir tek Ebuzer geldi, malesef o da geç geldi. Saçlarından vazgeçmeyen insanlar, başlarından nasıl vazgeçecekti?
İlk yanlışı o zaman yaptılar. Ali'nin hakkını vermeyerek yaptılar. İbni Abbas hatırladığında şiddetle ağlayarak anlatırdı: "Ah! o perşembe akşamı! " diyerek başlardı. Peygamber Efendimiz "Bana bir kalem ve bir kağıt getirin, size öyle bir vasiyet yazayım ki, kıyamet gününe kadar asla birbirinize muhalefet etmeyesiniz." dediğinde buna müsaade etmediler. Bölündüler...
Hangi millet bölünürse yok olur. Bölünmüşlük, güç ve kudretin yok olmasıdır, toplumun yok olmasıdır, dünyada yok olmakla beraber, ahirette de büyük azaba uğramaktır. Ne geçmiş milletler faydasını gördü, ne de gelecek milletler faydasını görecektir bölünmüşlüğün, tefrikanın.
Ashab yanlış yaptı ve ancak 25 yıl sonra akılları başlarına geldi, Osman'ı öldürmek üzere birleştiler.Kabilecilik yaptığı, akrabalarının yaptıkları zulümlere ve baskılara göz yumduğu ve halka bu zalimleri musallat ettiği gerekçesiyle ayaklandıysalar da, Hz. Ali (a.s.) buna müsade etmedi. Onları bu isteklerinden vazgeçirdi, hatta bir defasında kendisi bizzat kefil oldu. Ancak Muhammed bin Ebubekir'i vali olarak atarken, arkasından yakalanan bir kölenin elinde, diğer valiye yazılmış bir emirnamede Muhammed'in öldürülme emri ortaya çıkınca, bu defa halk kesin bir kararla Osman'ı öldürmek üzere evine doğru yürümeye başladı. Hz. Ali (a.s.) bu defa da müsade etmeyerek, Osman'a söz hakkı vermek gerektiğini belirtti ve kendisi Osman'ın yanına giderek, durumu açıklığa kavuşturdu. Muhammed'i atayan Osman'dı, ancak katlini emreden kişi Mervan'dı. Hz. Ali, Osman'dan Mervan'ı sahabeye bırakmasını ve yargılanmasını istedi, Osman kabul etmedi. Hz. Ali ısrarla Mervan'ı vermesini, aksi halde kan döküleceğini ve bu kanın kıyamete kadar müslümanların yüzünü güldürmeyeceğini söylediyse de, Osman kabul etmedi. Hz. Ali (a.s.) halkın kararlılığını görünce, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i Osman'ın evinin kapısına ve bacasına yerleştirerek, bu katle engel olunması kararlılığını gösterdi. Osman'ın evinin yanındaki bir ecden, duvarı yıkarak Osman'ın evine girdiler ve onu katlettiler. Hz. Ali'nin dediği gibi, o kan hala kurumuş değil maalesef.
Halk akın akın Hz. Ali'nin kapısına dayanınca, "Bırakın beni, benim vezir olmam, emir olmamdan daha hayırlıdır." dediyse de, halk bunu kabul etmedi ve bir yanlışı daha yaptı. Çünkü eğer Ali bir şey demişse, o kesinlikle doğruydu ve vezir kalmasının daha hayırlı olduğunu söylediğinde, halk bunu kabul etmeliydi. Ali'ye ilk biat edenler, O'nunla ilk savaşanlar oldu. Osman'ı katledenler, O'nun kanını Ali'den istediler.
Halk, hakkın ne taraf olduğunu düşünmeden, Ali'nin karşısında yer aldı, karşı tarafta Peygamberin halaoğlu Zübeyir vardı, ki bir kolu cihadda kesilmişti, mücahit bir insandı, Peygamber'in eşi Ayşe vardı. "Önce hakkı tanıyın, hakkı bilirseniz, ehlini de bilirsiniz." demişti ama halk bunu düşünmeyerek, bir yanlış daha yaptı. Mağlub olunca, Sıffin ortaya çıktı, Muaviye, Ali'nin komutanlarını gece yarısı yanına çağırarak onlara makam, mevkii, para, cariye ve zenginlikler teklif etti. Tabii ki onlar kabilelerine hadi Muaviye tarafına geçelim diyemezlerdi. Muaviye ise, onların kendi yanlarına geçmesini istemediğini, sadece Kuran'ı kaldırdıklarında, kendilerinden kılıçlarını bırakmalarının yeterli olacağını söyledi. Mızrak ucuna Kuran yaprakları takıldığında, "Ben Natig-i Kuran'ım" dediyse de, Hz. Ali onlara sözünü dinletemed. Hakemiyeti kabul etmezsen seni biz kılıçlarımızla Muaviye'ye teslim ederiz diyerek zorla hakemiyeti kabul ettirenler, hakemiyeti kabul ettiği için Hz. Ali'yi kafir ilan ettiler. Kabe'de biatleşerek Ali, Muaviye ve Amr bin As'ı öldürmek üzere and içtiler. İbni Mülcem dışındakiler muvaffak olamadılar, İbni Mülcem ise muvaffak oldu.
Adalet öldü...
Hidayet vesilesi öldü...
Mustafa'nın vasisi öldü...
ALİ KURTULDU BİZ ÖLDÜK..!
Tahtakale Zeyneb-i Kubra Camii'nde Kadir Gecesi
Zeynebiye Camii'nde üçüncü muhtemel Kadir Gecesi
Zeynebiye, 14 Eylul 2009 09:07
Yorumlar (0)