Lübnan'da Rejim Bunalımı: 14 Mart İttifakı Neden Hükümet Kuramıyor?
Analiz, 13 Eylul 2009 06:33Lübnan?daki siyasi değişimleri takip edebileceğimiz barometre hiç kuşku yok Velid Cumbulat. İlerici Sosyalist Parti?nin ve Dürzi cemaatinin lideri yüzünü hangi kıbleye çevirdiyse Lübnan?da o kıblenin gücünde artış olduğunu anlayabiliriz.
2005’te eski başbakan Refik Hariri’nin bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından başlayan siyasi süreçte Cumbulat aniden Suriye müttefikliğini bıraktı ve 14 Mart adında yeni bir koalisyon oluşturdu. İçinde Batı (Amerika) yanlısı Sünni siyasetçi Saad Hariri, iç savaş zamanında Hıristiyan Falanjistlerin lideri olan savaş suçlusu Semir Cece’nin de bulunduğu bir koalisyondu bu. Amaç Suriye ordusunu Lübnan’dan çıkarmak ve iktidara konmaktı. Hariri suikastiyle bu plan başarıyla uygulandı. Planın adına da “Sedir devrimi” dendi.
14 Mart koalisyonu Batılı güçlerin ağır desteğiyle iktidar oldu ama asıl amaç bu değildi malum. Suriye’nin Lübnan’dan çıkarılmasıyla yetinilmedi. Asıl hedef, Hizbullah’ın Lübnan siyasetindeki ağırlığının yokedilmesiydi. Fakat daha da önemlisi silahsızlandırılması.
14 Mart koalisyonu Hizbullah’ı yoketme işini sadece kendi siyasi ve milis gücüyle yapamayacağından yine bir dış desteğe başvurmalıydı. Bu destek İsrail’in 2006 Temmuz’unda Lübnan’ın güneyini hava saldırılarıyla yerle bir etmesi sayesinde geldi. İsrail saldırısı iç siyasette iki açıdan kullanılacaktı: Birincisi, Hizbullah bu saldırılar sonucunda ağır darbe alacak ve askeri kapasitesi çökertilecekti. İkincisi, askeri olarak çökmüş olan Hizbullah’ın İsrail saldırılarının sebebi olduğu ve Lübnan’ın güvenliğini tehlikeye attığı propaganda edilerek iç desteğine darbe vurulacaktı.
İlk iş olarak Hizbullah’tan “Suriye’nin müttefiki” olarak sözedildi savaş boyunca. Dolayısıyla madem Suriye Lübnanlıların çoğunluğunu desteklediği bir operasyonla ülkeden çıkarılmıştı öyleyse onun müttefiklerinin de siyasetten sürülüp çıkarılması gerekiyordu.
14 Mart koalisyonunun hiç hesaba katmadığı şey, Temmuz savaşında İsrail ordusunun ağır bir yenilgi alması olacaktı. İşte bu planda yoktu. İsrail kuvvetlerinin 1982’de olduğu gibi engelle karşılaşmaksızın Beyrut’a kadar girecekleri düşünülmüştü. Olmadı. Hizbullah güçleri, İsrail ordusunun Lübnan sınırından içeri bile giremeyeceği bir direniş gerçekleştirdi. İsrail ordusu ağır kayıplar vermiş olarak geri çekildi.
Hizbullah’ın askeri zaferi doğrudan iç siyasete yansıdı. Hizbullah, eskisinden daha güçlü bir politik odak haline geldi.
Amerikalılar Lübnan’da 14 Mart hükümetiyle hiçbir hedeflerine ulaşamadılar. Aksine, 14 Mart koalisyonunun hızla güç kaybetmesine bile engel olamadılar. Her ne kadar Haziran 2009 seçimlerinde 14 Mart koalisyonu yine parlamentoda çoğunluğu elde ettiyse de koalisyonun kurucusu ve hükümetin perde gerisindeki asıl lideri Cumbulat, 14 Mart ittifakının dönemsel bir ihtiyaç olduğunu ama artık anlamını kaybettiğini söyledi. İttifakın içindeki bu kritik çatlak seçimlerden sonra Hariri’nin iki ayı aşan sürede hükümeti kuramaması ve görevi Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman’a iade etmesinin en önemli sebebidir.
Velid Cumbulat, 2009 başından bu yana yeni bir pozisyonun içeriğini doldurmaya çalışıyor. Dile getirdiği görüşler, 2005’teki tavrının tamamen zıt yönünde. 14 Mart koalisyonunun ortadan kaldırılması gerektiğini, İran’ın bölgesel ağırlığının çok önemli olduğunu, Hizbullahsız Lübnan siyasetinin düşünülemeyeceğini vs.
Sonuç itibariyle Saad Hariri’nin 75 gün süren çabası sonuçsuz kaldı ve parlamentoda çoğunluğa sahip olan 14 Mart ittifakı, taahhüt ettiği milli birlik hükümetini kuramayarak görevi cumhurbaşkanına iade etti. Böylece Lübnan yeniden siyasi krize dönmüş oldu.
Aslında Lübnan’daki durumu siyasi krizden ziyade rejim bunalımı olarak tarif etmek daha doğru. Çünkü siyasi kriz olarak tezahür eden rejim bunalımı, ülkede temsil krizinin vardığı boyutları gösteriyor.
Lübnan’da temsil sistemi, birinci dünya savaşı koşullarından kalma eski moda etnik ve mezhebi temsile dayanıyor. Ayrıca bu temsile esas oluşturan nüfus yapıları da yine olabildiğince eski varsayımları temel alıyor. Oysa artık Lübnan’da Müslümanlar çoğunlukta, buna karşılık Hıristiyanlar ve diğer dinî gruplar azınlıkta.
Lübnan siyaseti konu olduğunda Hıristiyan grupların Batı ile işbirliği içinde yol aldığı, buna karşılık Müslümanların iç siyasi dengelerle oynadığı bilinirdi. Fakat 14 Mart koalisyonunun doğrudan Amerikan büyükelçiliği ile istişareler yaparak hükümet etmesi bu klişeyi değiştirdi. O nedenle Hizbullah lideri Nasrallah, Lübnan’da sorunun mezhep veya din sorunu olmadığını, yabancı menfaatleri kollayan kesimler ile Lübnan’ı korumaya azmetmiş yerli güçlerin geriliminden bahsetmek gerektiğini tekrarlıyor.
Nitekim iki ayı aşkın bir süredir hükümet kurmaya çalışan Hariri, iç siyasi dengelerle yeni bir milli birlik hükümeti inşa etmeye çalışmak yerine Amerika başta olmak üzere dış bağlantıların yönlendirmesiyle Meclis aritmetiğini hükümete dönüştürmek istediği için başarısız oldu.
Şimdi Cumhurbaşkanı Süleyman, parlamento ile yapacağı istişarelerden sonra hükümeti kimin kurabileceğine karar verecek ve görevi ona tevdi edecek. Ama hükümet kurulsa bile Lübnan’daki rejim bunalımı son ermeyecek.
Muhalefet, Değişim ve Reform grubu olarak önümüzdeki günlerde biraraya gelip durum değerlendirmesi yapacak. Maruni lider Michel Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Hizbullah lideri Nasrallah bundan sonrası için karar almaya çalışacaklar. Maruni Süleyman Franciye’nin de bu gruba katılacağı belirtiliyor.
Bu arada Cumblat sadece milli birlik hükümetine katılacağını açıkladı. Yabancı güçlerin Lübnan’da siyasi krizin devamından yana olduklarını açıklayan Cumbulat el-Sefir gazetesine konuştu. Çoğunluğun başbakan adayı olarak Hariri’yi değiştirmesi gerektiğini de söyleyen Cumbulat, kabinede 15-10-5 formülünün hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Formül, 15 bakanlığın parlamento çoğunluğuna, 10 bakanlığın muhalefete, 5 bakanlığın da Cumhurbaşkanı Süleyman’a kontenjan olarak verilmesini öngörüyor.
Levent Arat / Fikritakip.com
Analiz, 13 Eylul 2009 06:33
Yorumlar (0)