"Arap Zirvelerini Sona Erdirme Zamanı Geldi"
İslam, 01 Nisan 2009 20:23Arap Birliği zirvelerinden hiçbir sonuç çıkmaması gibi, bazılarının da krizle sona ermesi, Arap dünyasında büyük bir şok meydana getirdi.
Şarkul Avsat gazetesindeki köşesinde El Arabiye Televizyonu Genel Müdürü Abdurrahman el Reşid, "Arap zirvelerini sona erdirme zamanı geldi" ifadesini kullandı. Sadece son Doha Zirvesi değil tüm zirvelerin ittifak yerine ihtilaflarla sona erdiğinin altını çizen Reşid, şu ana kadar yapılan zirvelerden spesifik sonuçlardan çok açıklama ve sloganlar çıkmasına işaret ediyor.
Katar'ın başkenti Doha'daki son Arap Birliği zirvesinde, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Katar'ın Filistin sorununu çözümü konusundaki farklı tutumunu protesto etmek etmiş, zirve sırasında da Libya Lideri Muammer Kaddafi yeniden Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ı hedef alan bir konuşma yapmıştı.
1948 yılında kurulan İsrail devletini engellemek ve Arap ülkeleri arasında ortak bir politika oluşturmak amacıyla 1945 yılında kurulan Arap Birliği'nin izlediği politika konuşma ve vaatlerden öteye geçememişti. Aynı şekilde Lübnan, Sudan, Irak, Somali, Batı Sahra gibi pek çok konuda da Arap Birliği hiçbir sonuç alamadığı gibi, tam tersine üye ülkeler arasındaki gerilimlerin artmasına yol açan zirvelere ev sahipliği yapmıştı. Reşid'e göre başarısızlıkların en önemli sebepleri arasında, sorunların üye ülkelerin gücünü aşması, Arap liderlerin yetersizliği ve ülkelerinin güçsüzlüğü bulunuyor.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Tarık el Hamid ise 'Doha tövbe zirvesi' başlığıyla yayınladığı makalesinde, üye ülkeler arasındaki farklı tutumlara işaret ettikten sonra Sudan konusunda izlenen politikayı eleştirdi. El Hamid, "Zirve sonunda Sudan Devlet Başkanı Hasan el Beşir'in Uluslar arası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmasına karşı çıkılıyor. Peki İsrail'in yargılanması istenirken, Darfur'daki kurbanlar neden görünmezden geliniyor?" diye sordu.
Zirve sonucuyla ilgili olarak Amerikan New York Times gazetesi, her konuda fikir ayrılığına düşen Arap liderlerin, Sudan konusunda aynı görüşü paylaşmalarının ilginçliğine dikkat çekmişti.
Arap uzmanlar, Arap liderlerden bazılarının da Beşir'in durumunda bulunduğunu ve her an Mahkeme'nin tutuklanma talebiyle karşı karşıya kalabileceklerini, dolayısıyla tutuklanma kararına karşı çıktıklarını belirtiyor.
Hüsnü Mübarek'in protesto etmesinden dolayı zirveyi sert bir dille eleştiren Mısır'ın önde gelen gazetesi Ahram ise, başyazısında zirvelerden hiçbir sonuç çıkmadığını, alınan bazı kararların uygulanmadığını ve en önemlisi de zirvelerin formaliteden ileri gitmediğini öne sürdü.
Gazete, zirvenin tek akılda kalan yönünün ise Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin Suudi Kralı Abdullah'a yönelik çıkışı olduğunu vurguluyor. Kaddafi, zirvenin açılışı sırasında Abdullah'ın "İngiliz mahsulü" olduğunu öne sürmüştü.
Katar'ın başkenti Doha'daki son Arap Birliği zirvesinde, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Katar'ın Filistin sorununu çözümü konusundaki farklı tutumunu protesto etmek etmiş, zirve sırasında da Libya Lideri Muammer Kaddafi yeniden Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ı hedef alan bir konuşma yapmıştı.
1948 yılında kurulan İsrail devletini engellemek ve Arap ülkeleri arasında ortak bir politika oluşturmak amacıyla 1945 yılında kurulan Arap Birliği'nin izlediği politika konuşma ve vaatlerden öteye geçememişti. Aynı şekilde Lübnan, Sudan, Irak, Somali, Batı Sahra gibi pek çok konuda da Arap Birliği hiçbir sonuç alamadığı gibi, tam tersine üye ülkeler arasındaki gerilimlerin artmasına yol açan zirvelere ev sahipliği yapmıştı. Reşid'e göre başarısızlıkların en önemli sebepleri arasında, sorunların üye ülkelerin gücünü aşması, Arap liderlerin yetersizliği ve ülkelerinin güçsüzlüğü bulunuyor.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Tarık el Hamid ise 'Doha tövbe zirvesi' başlığıyla yayınladığı makalesinde, üye ülkeler arasındaki farklı tutumlara işaret ettikten sonra Sudan konusunda izlenen politikayı eleştirdi. El Hamid, "Zirve sonunda Sudan Devlet Başkanı Hasan el Beşir'in Uluslar arası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmasına karşı çıkılıyor. Peki İsrail'in yargılanması istenirken, Darfur'daki kurbanlar neden görünmezden geliniyor?" diye sordu.
Zirve sonucuyla ilgili olarak Amerikan New York Times gazetesi, her konuda fikir ayrılığına düşen Arap liderlerin, Sudan konusunda aynı görüşü paylaşmalarının ilginçliğine dikkat çekmişti.
Arap uzmanlar, Arap liderlerden bazılarının da Beşir'in durumunda bulunduğunu ve her an Mahkeme'nin tutuklanma talebiyle karşı karşıya kalabileceklerini, dolayısıyla tutuklanma kararına karşı çıktıklarını belirtiyor.
Hüsnü Mübarek'in protesto etmesinden dolayı zirveyi sert bir dille eleştiren Mısır'ın önde gelen gazetesi Ahram ise, başyazısında zirvelerden hiçbir sonuç çıkmadığını, alınan bazı kararların uygulanmadığını ve en önemlisi de zirvelerin formaliteden ileri gitmediğini öne sürdü.
Gazete, zirvenin tek akılda kalan yönünün ise Libya Lideri Muammer Kaddafi'nin Suudi Kralı Abdullah'a yönelik çıkışı olduğunu vurguluyor. Kaddafi, zirvenin açılışı sırasında Abdullah'ın "İngiliz mahsulü" olduğunu öne sürmüştü.
İslam, 01 Nisan 2009 20:23
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!