Talabani' ye Göre 'Bush Bir Kahraman'
Siyaset, 16 Mart 2009 04:55Irak Cumhurbaşkanı Talabani, "Büyük Kürdistan şiirlerdeki rüyadır, Türkiye'yi, İran'ı ve Irak'ı nasıl bölecekseniz" dedi.
Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Birleşik Kürdistan için şiirlerimiz olduğunu inkâr etmiyorum. Ama hayal etmeye devam edemeyiz. Türkiye'yi, İran'ı ve Irak'ı nasıl bölecekseniz..
Saddam Hüseyin trajik sonun başlangıcındaydı. Kuveyt'i işgal etmişti. ABD ise Kuveyt petrollerini kaptırmak niyetinde değildi. Saatlerin geriye saydığı 24 Aralık 1990 gecesi Erdal İnönü'yle küçük bir jetle Bağdat'a uçtuk. İnönü, "Belki savaşı durdurabiliriz" diyordu..
Karanlık bastıktan sonra indik ambargo altındaki Bağdat Havaalanı'na.. Ünlü El Reşit oteline gittik. Saddam, ABD ile alay edercesine otelin döşemesine Bush'un mozaikten portresini yaptırmıştı.. Basarak otele giriliyordu. Sabah kalktığımızda, İnönü Saddam'la görüşmeye gitmişti bile.
Sonunda bizi de almaya geldiler. Saddam öldürülmekten korktuğu için her gece ayrı bir yerde yatıyordu. Camları siyaha boyanmış minibüsün içinde nereye götürüldüğümüzü bilmeden uzun süre dolaştırıldıktan sonra bir yerde durduk. Kültür Sarayı'ymış. Saddam Hüseyin'le bir saatten fazla konuştuk. "Bush da kimmiş ki ? Bana bir şey yapamaz?" havasındaydı.
16 Ocak 1991 gecesi Kuveyt'e füze yağmuru başladığı zaman da Saddam, ABD'nin neler yapabileceğini hâlâ anlayamamıştı.. 1994'de Bağdat'a ikinci gidişim çok daha maceralı oldu... Bu kez Saddam'ın sağ kolu Tarık Aziz'le görüşmek için gittim. Ambargo altındaki Bağdat'a tek gidiş yolu Amman'dan bin kilometrelik otobandı. Kiraladığım ciple çölde ip gibi uzanan otobanı 12 saatte aştık ve yine Bush'un portresine basarak El Reşit Oteli'ne yerleştim. Tarık Aziz'le 1 saatlik bir görüşme yaptım. Sıkıntılıydı ama çaresiz meydan okuyordu.
O görüşmemin üzerinden 15 yıl geçti. Cumhurbaşkanı Gül'den önce Irak Devlet Celal Talabani'yle görüşmek için Bağdat'a gitmeye karar verdim. Kafamda yüzlerce soru vardı. Bağdat'ta uçmama birkaç saat kalmıştı ki ateş altındaki bölgede mucizeler yaratan Büyükelçimiz Derya Kanbay'la genç ve parlak diplomatımız Emre Uygun'dan telefon geldi: "Talabani sizi Süleymaniye'de bekliyor. Biletimi iptal edip Süleymaniye'ye uçtum. Talabani'yle, Saddam'ı, Irak'ın geleceğini ve herkesin büyük özlemi olan barışı konuştuk.
Celal Talabani'yle ilk tanışmamız 1990'ların başına rastlar. Saddam'ın Kuveyt'e saldırının ağır faturasını ödemeye başladığı günlerdi. Turgut Özal, Irak Kürtleri'ni güvenlik şemsiyesine almıştı. İncirlik'ten kalkan Amerikan savaş uçakları 35. paralelin kuzeyinde kuş bile uçurtmuyorlardı. Özal'ın talimatıyla, Talabani ve Barzani'ye TC kırmızı pasaportu bile verilmişti. "Bağımsız Kürdistan" için savaşan iki Kürt lider böylece dünyayı dolaşabiliyorlardı. Talabani'yle yıllar içinde birçok kez görüştük. Ama ilk kez Süleymaniye'ye tepeden bakan ve adeta kuş uçurtulmayan geniş arazi içindeki 3 katlı büyük villasında konuştuk. İran'dan gece geç saatte dönmüştü. Oldukça yorgundu. Diz kapaklarınki sorun yüzünden bastonla yürüyordu ama neşesinde ve enerjisinde hiçbir azalma yoktu.
IRAK PARÇALANMAZ
"Hoş geldiniz Nur Hatun" deyip ceviz kaplama masasında oturdu ve "Bana her şeyi sorun" diye söyleşiye girdi. Ben de 1.5 saat boyunca her şeyi sordum.
-Herkes Irak'ın gelecekte parçalanacağını düşünüyor. Amerika çekildikten sonra parçalanma nasıl önlenecek? -Bakın Irak parçalanamaz.
-Neden? Kürtler hep bağımsızlık istemediler mi ? - Gerçekçi olalım. Irak Kürdistan'ı Irak'ın bir parçasıdır. Kürtler referanduma sunulan yeni anayasanın ilk maddesinde "Irak Federatif demokratik bağımsız bir ülkedir" diyor. Iraklı Kürtler yüzde 95 oranında anayasaya evet dediler. Hepsi hür iradeleriyle Irak'ın birliği için oy verdiler.
KİMSE AYRILMAK İSTEMİYOR
- Ama zamanı geldiğini düşündüklerinde bağımsızlık ilan etmeye kalkamazlar mı? -Tamam, farz edelim bağımsızlık ilan ettiler. Ne olacak? Tükiye, İran, Irak ve Suriye, Kürtlere savaş açmayacaklar ama sınırları kapatacaklar. Nasıl yaşayacaklar? Nasıl işalat ve ihracat yapacaklar? Türk kardeşlerime söylüyorum. Kürdistan'ın bağımsızlık ilan etmesinden korkmayın diyorum. Ayrıca Irak'ın içinde kalmak, Kürt halkının ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi çıkarınadır. Federasyonda kendi kendimizi yönetiyoruz. Irak Cumhurbaşkanıyız. Genelkurmay Başkanıyız, Başbakanız. Birçok bakanımız var. Kendi çıkarlarımızı görüyoruz. Son olarak bu yüzyıl da halkların birleştiği bir yüzyıl. Avrupa'ya bakın.. Globalizasyon döneminde halkların çıkarı ayrılıkta değil birlikte yaşamaktan geçiyor. Birlikte yaşadıkları takdirde daha fazla siyasi, ekonomik ve sosyal çıkar sağlıyorlar. Bütün bu nedenlerle Kürdistan'ın ayrılığı başarısız olur. -Ya Sünniler? - Hayır bu ülkeyi uzun süre yönettiler, ayrılmak istemiyorlar.
- Basra bölgesindeki Şiiler kopmaz mı? - Hayır. İlk kez parlamentoda ve hükümette çoğunluğa sahipler. Onlar da ayrılmak istemiyor. Ayrıca unutmayın uluslararası toplum ve ABD, Irak'ın parçalanmasına karşı çıkıyor. Ortadoğu'da Avrupa'da Irak'ın parçalanmasını destekleyen tek bir ülke yok. Bu yüzden imkânsız.
- Barzani de sizle aynı görüşte mi? - Evet ! Evet ! Evet ! O da aynı görüşte.. Birçok kez bunu izah etti.
NASIL BÖLECEKSİNİZ
-Ya büyük Kürdistan hayali ne olacak? - O şiirlerdeki bir rüyadır. (gülerek )
- Gerçekten mi? (gülerek) - Gerçekten. Büyük Kürdistan? Nasıl Tükiye'yi İran'ı, Irak'ı böleceksiniz? Bunu düşünmek bile imkânsız. Böyle bir şey için dünya savaşı gerekir. (gülüyor) Bu imkânsız. Osmanlı döneminde Kürtler bölünmüş. Bazıları Tükiye'de bazıları İran'da kalmış. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra da bu bir gerçek haline dönüşmüş. Gerçeği kabul etmemiz lazım. Bütün her şeyi değiştirmeye kalkamayız. İkinci Dünya Savaşı yaşandı ama Ortadoğu değişmedi. Birleşik Kürdistan için şiirlerimiz olduğunu inkâr etmiyorum. Ama hayal etmeye devam edemeyiz.
IRAK TRÖRÜ YENMEYE BAŞLADI
Saddam hatasının faturasını hayatıyla ödedi.. Ama Irak da ödedi ve ödüyor.. Ülke kan gölüne döndü. Akan kanı nasıl durduracaksınız ?
- Size tam katılmıyorum. Irak çok şey kazandı. Binlerce masum toplu mezarlara gömüldü. Dünyanın en korkunç diktatöründen kurtulduk. Bunun bedelini ödedik. Dünyada her devrimin faturası olur. Irak tarihinde ilk kez hürriyetini kazandı. İlk kez bağımsız seçimler oldu. Irak halkı parlamentosunu ve hükümetini seçti. Büyük bir değişim ve başarıdır.
-Yine de çok insan ölmedi mi ? - Evet ama teröristler yaptı. Terör her yerde var. Pakistan'a Hindistan'a Mısır'a ve diğer ülkelere bakın. Terörizm insanlığa yönelik bir tehdit.. Irak dışarıdan gelen terörün saldırısına uğradı. Bu hürriyetin ve demokrasinin bedelidir.
-Her şey doğru yönde mi gidiyor? -Evet. İnsanlar terör korkusundan yavaş yavaş kurtuluyorlar. Birçok bölge daha güvenli bir hale geldi. El Ambar gibi birçok yerde halk güvenliği sağlamaya başladı. En önemlisi de bu. Terörizmi Irak halkı yenmeye başladı.
BAŞKAN BUSH KAHRAMANDIR
Herkes Bush'u Irak'ta büyük hatalar yapmakla suçluyor. -Hayır katılmıyorum. Bence Bush Irak'ı özgürleştiren bir kahramandır.Tabii ki Amerikalılar bilmedikleri bir ülkeye gelip birçok hatalar yaptı. Ama genellikle Bush'un politikası dostçaydı.
-Eğer Türkiye Irak'a müdahale için Türk topraklarının kullanılmasına izin verseydi daha az kan akardı diyenler var. -Türkiye 'nin iç meselesiyle ilgili yorum yapmak istemiyorum.
- Amerikalılar çekilmeye başlayınca Irak'da iç savaşın patlak vermesinden korkanlar var. Siz de korkuyor musunuz?
-Hayır kesinlikle iç savaş bitti. Teröristler sivil Şiiler'i öldürüp, bazı Şii gruplar da intikam almaya kalkıp masum Sünniler'i öldürmeye başladığı zaman böyle bir tehlike yaşandı. Şimdi iki toplum da birbiriyle işbirliği halindeler. Samara'da Sünni Araplar yaşıyor. İlk kez bu yıl Şiiler Samara'daki kutsal camilerine gittiler ve birlikte dua ettiler. Bu Sünniler ve Şiiler arasındaki dostluğun yeniden güçlenmeye başladığını gösteren bir işaret
ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKMUYORUM
Talabani'nin büyük çalışma odasının her köşesi hayatından çarpıcı kareleri yansıtıyordu. Duvardaki Büyük Ortadoğu haritasının altında duran Clark Gable'a benzeyen yakışıklı bir delikanlının fotoğrafı dikkatimi çekti.
Talabani "Bu benim" deyince şaşırdım ama hemen "Herhalde çok kızın kalbini yaktınız" diye takıldım. "Ehh yakışıklıydım" deyip kahkaha attı. Sonra da kütüphanenin üst rafındaki genç subayın renkli fotoğrafını gösterdi.. "Bu da benim" dedi. Fotoğraftaki yakışıklı subayla 76 yaşındaki Talabani sanki iki ayrı insan gibiydi. Bir süre de gençlik fotoğraflarının gölgesinde sohbet ettik. Talabani'nin iyice neşesi yerine geldi. Şakalar yapıp kahkahalar attı. Bir ara "Öldürülmekten korkmuyor musunuz" diye de sordum. Yüzünü hüzünlü bir gülümseme kapladı ve "Ben kadere inanırım. Zamanı gelince ölürüz" dedi. Talabani 60 yıl süren uzun mücadelesini ise tek bir cümleyle özetledi: "Ben hayata hep iyimser baktım.Yoksa teslim olursunuz."
Dünyabülteni
Siyaset, 16 Mart 2009 04:55
Yorumlar (0)