Focus: Darwin Teorisi Artık Öldü!
Gündem, 15 Şubat 2009 09:44Ölüm yıldönümünde Darwin ve teorisi Batı'da hala tartışılıyor.
Üniversite College London'dan biyoloji profesörü Steve Jones, evrim teorisinin sona erdiğini söyleyen biyologlardan biri. BBC Focus dergisinde yazdığı makalesinde evrimin sona erişini anlatıyor:
"Doğal seçim eninde sonunda yeniden üretme gücünde kalıtımsal farklılıklarla sonuçlandı. Bu birçok ulusu kasıp kavurdu. Shakespeare zamanında 3 bebekten ikisi 21 yaşına gelmeden ölüyordu. Bu ölümlerin çoğunluğu hastalıklardan, açlıktan ve şiddetten kaynaklanıyordu. Bunların hepsinin dayanma gücünde kalıtımsal öğeler vardı.
İngiliz bebeklerinin yüzde 99'u eskiden doğdukları birkaç ay içinde güçlükle hayatta kalıyorlardı. Ancak şimdi bu tamamen değişti. Darwin'in mekanizmasını besleyen farklılıklar uzaklaştı. Hikâyenin daha net hale gelmesi için kaçının hangi hastalıktan öldüğü gibi detayları bilmemize gerek yok.
Eğer doğal seçim hayatta kalma gücündeki değişimleri hoş görürse, bu değişim gücünü kaybeder. Gelişen dünyada geçtiğimiz birkaç yüzyılda bu zaten azaldı. Sonuç olarak, Darwin'in modelinde doğal seçim ve evrimleşme yok, artık bu teori sona erdi. Diğer bir deyimle, eğer ütopyanın nasıl olacağı hakkında endişelerin varsa sakin ol, çünkü şu anda ütopyadasın. "
Yeni özellikler nereden geliyor?
Çeşitlilik sadece yaşamın tadı değil, doğal seçimin temel parçasıdır. Gen havuzundaki yeni özelliklerin görünümü olmadan, doğal seçim için hiçbir şey olmayacaktır. Ve evrim ağır ağır gelip duracaktır. Fakat bu herkesin yeni özelliklerin mutasyondan geldiğini fark ettiği 20. yüzyıla kadar böyle değildi.
Peki, mutasyona ne yol açıyor?
San Diego'da California Üniversitesi'nden biyoloji profesörü Christopher Wills, "İlki radyasyon ve kimyasalların mutasyona yol açan en önemli neden olduğu düşünülüyordu. Şimdi her şey açık ki birçok mutasyon DNA kopyalama sürecindeki hatalardan meydana geliyor " dedi.
Radyasyonun da mutasyonlara yol açacağını, fakat bunların kısa dönemli olacağını ve geri kalan mutasyonlar için ise doğal seçimin sağlam bir hikâye olmadığını söyleyen Baş Üniversitesi'nden evrimsel genetik profesörü Laurence Hurst, "Bir popülasyondaki mutasyon sıklığı şans eseri kolayca yükselebilir ve düşebilir. Bu genetik sapmadan olabilir" dedi. Genetik sapma genlerin nasıl rastgele yeni nesillere geçebileceğini açıklıyor. Bu genler ister istemez en iyileri değil, ancak bununla beraber bir popülasyonda kendilerini kabul ettirebilirler.
Özellikler nasıl miras alınıyor?
Doğal seçim çevreye uyum sağlayanların hayatta kalma şansı daha yüksek, sağlayamayanların daha az olduğu bir süreçtir. Kalıtım olarak bilinen, sen, ben ve diğerlerinin anne ve babamızın özelliklerinin bize miras kalması mekanizmasıdır. Ve Darwin bunun nasıl işlediğiyle ilgili çok az şey biliyordu. Bu süreç gerçekte nasıl oluyor?
Biyoloji profesörü Wills, "Darwin vücudun farklı bölümlerinin yeni neslin özelliklerini taşıyan gemmule (küçük tomurcuklar) ürettiğini ileri sürüyordu. Üretilen tomurcukların sayısı, kalitesi yeni nesli etkiliyordu. Bu güzel bir fikir, ancak yanlış. Çünkü, Darwin genetiği anlamıyordu. Biz şimdi özelliklerin genetik bilginin zerreciklerine geçtiğini ve bu bilginin DNA'da depolandığını biliyoruz" diye konuştu. Ayrıca Wills, genlerin farklı formlarının çok büyük genetik varyasyon havuzu sağlayarak binlerce nesil için popülasyonlarda kalabildiğini belirtti.
İnsanlar nereden geldi?
Darwin ilk evrim teorisini yayınladığında birçok insan Tanrı'nın insanoğlunu kendi görüntüsü içinde yarattığına inandılar. Bu nedenle Darwin doğal seçim çıkarımlarından haberdardı. Yeterince geçmişe bakarsan atalarımızın maymuna benzediğini gösteren fosil kaydı yoktur. Mağara adamlarının iskeletleri, Darwin'in 1859 yılında yayınlanan "Türlerin Kökeni" isimli kitabından önce keşfedildi, ancak 1891 yılında bulunan "Java İnsanı" insanın maymundan gelmediğini gösterdi. Dr. Richard Leakey, "5 -6 yıl öncesine giden çok iyi bir fosil kayıtları var. Spesifik seçim için baskı tamamen anlaşılmasa da çeşitli adımların örnekleri var" diye konuştu. İnsanoğlunun evrimi için, karbon 14 testi ve kalıtım bilimi aynı zamanda parçaları bir araya getirmede çok önemli oluyor. Bilim adamlarının kesin adaptasyonların ne zaman, niçin ve nasıl açığa çıktığını anlamalarına yardım ediyor.
Fakat, Leakey halen öğrenilecek çok konunun olduğunu belirterek, "İki ayaklı maymunların tanınması durumu gibi halen kritik olarak önemli olan çeşitli konular var. Bundan öncesinde, tüm primatlar (İnsan, maymun ve benzeri memelileri de içine alan omurgalılar üst takımı) 4 ayaklıydı. Henüz çevresel değişim ve baskı dönemlerine mal edebileceğimiz çok net bir fosil kaydımız yok" diye konuştu.
Göz bulmacası
Bu yaratılışçılar için büyük bir sorudur. Göz gerçek bir bulmacadır Göz, diğer organlardan farklı olarak sadece bir fonksiyona sahipmiş gibi görünüyor. Darwin bu sorunun cevabını bilmiyordu. Fakat o teorisi için son test olarak gözü kullandı. Darwin, eğer herkes gözün nasıl evrim geçirdiğini gösterebilirse, doğal seçimin gerçekleşeceğini söyledi.
Biologlar, bugün gözün karmaşık yapısını gösteren organizmaları izleyerek hikâyeyi açıkladılar. Kalıtım bilimi, bize tüm süreçleri harekete geçiren genleri verdi. Ve bu bir kere başlarsa, göz çok çabuk gelişebilir. "Göz: Doğal Bir Tarih" kitabının yazarı Simon Ings, "Gelişmeler çok hızlı. Bir resme odaklanmak için ihtiyacımız olan şekli elde etmek kolay. Balığın gözünün değişim göstermesi için, bu süreç 40 bin yıl alabilir" dedi.
Dünya kaç yaşında?
Bugün radyometrik tarihlendirme sayesinde biz dünyanın kabaca 4,55 milyar yıl yaşında olduğunu biliyoruz. Fakat Darwin ise dünyanın sadece 400 milyon yaşında ya da daha genç olduğunu söylüyordu. Plymouş Üniversitesi'nden jeolog Iain Stewart "Lord Kelvin dünyanın temelini çözdü. Soğuma olayını dünyanın yaşının belirlenmesine uygulamak istiyordu. Dünyanın Güneş'ten koptuğunda onunla aynı sıcaklıkta olduğunu ve sürekli soğuduğunu varsayıyordu" dedi. Kelvin'in önerileri Darwin için yıkıcıydı, çünkü Kelvin, evrim üzerinde daha çok çalışılması gerektiğini biliyordu. Neyse ki, Darwin için kayıp ısı kaynağı olan radyoaktivite, yakında jeologlara temel jeolojik periyotları tarihlendirmelerine yardım edecek.
Yaşamın kökeni nedir?
1863 yılında Darwin botanikçi Joseph Hooker'a yaşamın kesin kökeni hakkında düşüncelerini açıkladı. 1871'de ise çeşitli tuzlar ve enerji kaynaklarıyla dolu ılık küçük bir havuz hayal ederek tekrar yazdı. New York Üniversitesi'nden Prof. Dr. Robert Shapiro, DNA ve RNA'nın rolünün henüz bilinmediğini belirterek, "Darwin'in zamanından beri biyokimya hakkında şahane şeyler öğrendik. Ancak halen hayatın tam olarak nasıl başladığı konusunda bir uzlaşma bulunamıyor" dedi.
Gündem, 15 Şubat 2009 09:44
Yorumlar (0)