Lübnanlı Sünni Alim: İsrail?in Saldırısı, Hizbullah?ın Suriye?deki Varlığının Nedenini Ortaya Koydu
Gündem, 26 Ocak 2015 06:42Lübnan?ın önde gelen Sünni alimlerinden direnişin İsrail karşısındaki tavrına değindi. İsrail?le aynı safta duran ve Müslüman kanı döken tekfircilerle direniş arasındaki ayrımı yapmanın gerekliliğini vurguladı.
Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud direnişin İsrail karşısındaki tavrına değindi. İsrail’le aynı safta duran ve Müslüman kanı döken tekfircilerle direniş arasındaki ayrımı yapmanın gerekliliğini vurguladı.
Şeyh Mahir Hammud’un konuşması şu şekilde:
“Hainlerin ihanetinden, bozgunculardan, komplocuların komplolarından etkilenmeyen; yalnızca ümmet için çalışan, bu yolda sırtından bıçaklanan, yalancı suçlamaların hedefi olan, ancak tüm bunlara rağmen sükunetle ve kararlılıkla yoluna devam eden direnişi(Hizbullah’ı) kutluyoruz.
İsrail önemli bir hedefi vurarak Lübnan direnişine ve müttefiklerine bir mesaj verdi. Bu mesaj Seyyid Hasan Nasrallah’ın El-Meyadin Kanalı’na verdiği röportajın ardından geldi. Söz konusu röportajda direnişin gücüne her zamankinden daha çok güvendikleri kararlılıkla ve emin ifadelerle ortaya konulmuştu.
Açıkça görülüyor ki İsrail’in söz konusu saldırısı Seyyid Hasan Nasrallah’a öyle ya da böyle bir cevap niteliğindeydi.
İsrail ne kadar önemli bir hedefi vurmuş olsa da, açık ve net bir şekilde hata yaptı. Bugün İsraillilerin konuşmalarında ya da makalelerinde Hizbullah’ın olası yanıtına karşı yaşadıkları korkunun boyutunu alenen görebiliyoruz. İsrail, Batılı kaynakların da ifade ettiği üzere, arabulucular üzerinden Hizbullah’a mesajlar gönderiyor. Hizbullah’tan 1701 no’lu karar üzere hareket etmesini isteyen İsrail Kuneytra saldırısında İranlı yetkiliye suikast planlamadıklarını vurguluyor ve bir şekilde olası bir savaşın genişlememesinden yana olduklarını ifade ediyor.
Diğer yandan şehitlerin farklı bölgelerde düzenlenen cenazelerinde daha önceden görülmemiş kalabalıklara tanık olduk. Şehitlerin akrabaları, arkadaşları ve yakınları önümüzdeki süreçte büyük bir seferberlik başlatmaya hazır olduklarını ortaya koydular. Tüm bunlar bu 7 şehidin, 7000 gönüllü ve direnişçiye dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Direnişe muhalif TV kanalları bile bilerek ya da bilmeyerek bu seferberliğe ortak oldular. Tüm bunlar karşısında bugün açıkça görüyoruz ki çıkmaza düşen direniş değil İsrail’dir.
Ayrıca İsrail’in hiçbir grubun arkasına gizlenmeden alenen işlediği bu suçun, Hizbullah’ın Suriye’de tekfircilere ve Haricilere karşı yürüttüğü savaşın İsrail karşıtı mücadelenin bir parçası olduğundan hala şüphe duyanlara bir açıklama niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. Zira bu durum Haricilerin ve İsrail’in direnişin ve direniş ekseninin karşısında yer alan kutupta beraber olduklarını gözler önüne seriyor.
Bu durumda bize düşen İsrail’i tehdit eden direnişle, Müslümanların kanını mübah gören tekfircilerin arasındaki ayrımı yapabilmektir. Bu kimseler İslam şeriatını uyguladıklarını ve ümmetin uyanışına vesile olduklarını söylüyorlar. Tüm bu katliamlar ve yıkım sonucunda acaba nasıl bu sonuca varabilecekler? Kendilerini destekleyen bir halk yokken, yaptıklarını onaylayan tek bir alim bile yokken nasıl böyle bir karar varabiliyorlar? Gerçekten büyük bir komediyle karşı karşıyayız.
Öte yandan bir konuya daha dikkat çekmemiz gerekiyor: Kral Abdullah öldü ve arkasında kişisel servet olarak 22 milyar dolar bıraktı. Bu kadar parayı nasıl kazandı? Ticaret yoluyla mı? Yoksa bu servet halkın mı? Üstelik Suud hanedanı içerisinde yakın değerde servete sahip olan çok sayıda kişi var. Tüm bunlara rağmen Ehli Sünnet’e zulmedildiğinden söz edebiliyorlar. Kim zulmediyor? Onlar bizzat kendileri her seferinde İslami söylemler kullanarak zulmediyorlar.”
Gündem, 26 Ocak 2015 06:42
Yorumlar (0)