Özgündüz: Benim Liderlik Kaygım Yok
Zeynebiye, 07 Ocak 2014 21:41Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Almanya'nın Gelsenkirchen şehrinde düzenlenen Erbain programında yaptığı konuşmasının ilk bölümünde, ortaya atılan dedikodulara cevap verdi.
ZCKM Neden Durdu?
Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi'nin inşaatı hakkında bilgi veren Özgündüz, külliye inşaatının durması dolayısıyla çıkarılan dedikodulara cevap vererek konuşmasına başlayan Özgündüz, "Bağnaz ve yobaz çeteler, belediyelere baskı yaparak Yavuz'un başşehrine Şah İsmail'e böyle bir külliyeye ne akla hizmet veriyorsunuz diyerek yardımlarını engellediler. Ancak Ehlibeyt dostlarının yardımıyla hızla inşaat yükseldi ve son katına gelindi.
Şimdi duraksama var, Ehlibeyt dostu, onun bitirilmesinden, Ehlibeyt düşmanı kadar rahatsız oluyorsa, o nütfesini kontrol etmelidir. Ya da o külliyenin yarım kalması Yezid avanesi gibi birilerini de mutlu ediyorsa, onlar nütfesini de, imanını da, dinini de, Ehlibeyt aşkını da gözden geçirmelidir." dedi.
İnşaatın durmasının, projede yapılan hataların düzeltilmesi nedeniyle olduğunu söyleyen Özgündüz, ekonomik sebeplerle durduğunu söyleyenlerin yalan söylediğini belirtti.
Özgündüz: "Zeynebiye'nin esasen bana da ihtiyacı yok. Altında onikibin metrelik çarşısı var. Bir o kadar da otoparkı var. Bir kısmı şu anda kiraya verilmiş bile. Kendi geliri kendisini yapıp bitirmeye yeter. Toplamda 25 bin metrekare akar sağlayan mülkü var. Zeynebiye, çok şükür inşaatından önce sürekli bölgede mülk aldı. Eski caminin yerini, şu anda içinde ibadet edilen yeri, karşısındaki eczanenin yeri, bilardonun yeri, sağlık ocağının yeri.. Altındaki çarşıdan iki dükkan satsa yine yapıp bitirir. O nedenle, "neden o inşaat durmuş, acaba paraları mı yetmedi, kalmadı mı?" Zeynebiye'nin öyle bir sorunu yoktur. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da nerede Aliyyen Veliyyullah sedası getirilmek istenirse, nerede bir cami temeli atılmak istenirse, manevi desteğimizle, maddi desteğimizle hep koşturmuşuz, buna Türkiye şahit, Allah şahit, siz şahitsiniz.
Şimdi orada son katında bir kubbesini kuramıyor gibi bir derdi, ekonomik sıkıntısı yok Zeynebiye'nin Allah'a hamd olsun. Sadece mülk değeri 50 milyon doların üzerindedir. Zeynebiye toplumunun o Aşura meydanı ve civarındaki sahip olduğu mülk hakkı 200 milyon dolardan fazla eder. O nedenle, ekonomik dertten dolayı durmuş değil. Teknik sebepler var, dediğim gibi projede tadilatlar düzeltilip sonra kubbesi yapılacak. Ondan içiniz rahat olsun dostlar. Düşmanlar da, boşuna ümitlenmeyin. "Şükür yapamıyorlar" diyemezsiniz, çünkü öyle bir dert yok. Hesap hepinizin aklına yattı mı? Bir dükkanını satsa kalan o bir katı yapar değil mi? Ki Elhamdulillah biz milletçe cömertiz, Türkiye Caferileri cömerttir, yapar bitirir. Yani öyle bir sorunumuz yok.
Duyduğunuza Değil, Gördüğünüze İnanın
İkinci mesele, Ali (as) buyuruyor ki, "Hak ile batılın arasında dört parmak yol var." Bunu söylerken de, elini şöyle birleştirdi dört parmağını gözü ile kulağının arasına getirdi. Hak ile batılın arasında, doğru ile yalanın arasında dört parmak yol vardır. Gözün ile gördüğünü bırakıp kulağın ile duyduğuna inanıyorsan senin aklında sorun var demektir.
Bu hakir kardeşiniz Necef'ul Eşref'te 16-18 yaşında yeni yetme genç bir talebe iken bile, bugünkü hareketin temelini atmış, hesaplarını yapmıştı. Buna şahitlerim var.
Bunu, Allah ruhunu şad etsin Ayetullah Hoi ile danıştım getireceği risklere binaen "öyleyse olmasın" buyurdular. Sonra İslam Cumhuriyetinin müessisi İmam Humeyni'nin huzuruna gittim, projelerimi O'nunla değerlendirdim. O yüzdeyüz destekledi, teyid etti. Ve buradan yine söylüyorum, İmam Humeyni'yi Türkiye Cumhuriyeti'nde benden daha iyi tanıyan ikinci bir şahıs yoktur. Enderusine, üç odasına ender giden insanlardan birisiydim ben. Yakından tanıyıp, tanıdığım için sevdiğim hakikaten örnek bir muttakiydi. Ruhu şad olsun.
Türkiye'de Iğdır civarında, Aralık'ta ve Ağrı Taşlıçay'da görev yaptığım süre içerisinde, Tuzluca halkı zaten köylülerim ve civar köyler karakter, hasep-nesep olarak beni iyi tanırlar. Diğerleri de tanıdı, Şia toplumu lütfettiler, İstanbul'da çamurlu Halkalı yollarında beraber yürüdük hakikaten.
35 yıl önce 35 hanelik bir yerde, her birerimiz farklı yerde, aralarında 2 km bir mesafe olanlar bile vardı, bu hareket başladı, komünistlerin kurtarılmış bölgesinde, kelle koltukta, sıfır imkanla başlayıp, çok şükür şu anda dünyaya örnek Aşura sunan, ülkede "Aşure aşı bayramı" olan Aşura'yı Hüseyin'in Aşura'sına, en tepeden en tırnağa herkese hüsn-ü kabul ile kabullendiren bir harekettir. Ülkenin her köşesine Aliyyen Veliyyullah sedasını getiren, Avrupa kıtasında minareden Eşhedu enne Aliyyen Veliyyullah sedasını haykıran, cuntanın, ihtilalin jopu, işkencesi altında Vilayet-i Fakih'i Türk milletine tanıtan, mescid hareketlerini başlatan ve muvaffak olan bir hareketten, bir kişiden bahsediyoruz. Siz bunu gördünüz, buna şahit oldunuz, bu bir vakıa.
Bugün eğer kitap satacaksanız o oluşan pazarın sayesinde satacaksınız. Bugün eğer yayın yapacaksanız o jop altında hazırlanan cemaat, muhatabınızı bu hareket hazırlamıştır. Nankör olmayın!
Bırakın Siyonistler Saldırsın, Size Ne Oluyor?
Hadi bunlardan geçtim, Selahattin Özgündüz'ü tazif etmek, buna siyonistler çalışır, yobazlar çalışır. Vahabiler, Selefiler açın sitelerini bakın, birinci sırada. Sana ne oluyor, senin sıkıntın ne, sana sormalı. Selahattin Özgündüz'ü zıttı velayet-i fakih diye nitelemek tutar mı? Sende tutuyorsa senin aklını gözden geçirmek lazım. Türkiye'de ve Türk dünyasında velayet-i fakih Selahattin Özgündüz tanıtmamış diyen var mı içinizde? Ve de Kenan Evren'in jopunun altında. Gelin de bakalım şu velayet-i fakihi siz benimle bir tartışın. Ondan ne anlamışsınız, ne kadar anlamışsınız.
Bugün bu Erbain'e katılmaması için din adamı, Hüseyin ekmeği yiyen insan, orayı burayı arayarak "katılmayın, oraya falancı gelecek." diyor. Sizce bu Allah'ın razı olduğu söz müdür? Allah'ın razı olduğu bir davranış mıdır? Hani çabalar ne oldu? Salon dolmuş, insanlar ayakta duruyor. Siz ne ederseniz edin, Allah Kur'an'da diyor ki; "İman edip düzgün işler yapanların, Allah, sevgilerini müminlerin kalbine atar, insanların kalbine atar." Türkiye Cumhuriyeti'ndeki vatandaşlarımızın sağcısı-solcusu, Alevi'si-Sünni'si, Kürt'ü- Türk'ü, hepsi bu hakir kardeşinize saygı göstermektedir. Bunu biliyorsunuz değil mi?
Renksiz davranıp, bukalemun olup herkese ayrı renk göstermedim, buna da şahitsiniz. Televizyonlarda her fırsatta çizgim neyse, Ehlibeyt'in yolu neyse tavizsiz ortaya koydum. Suudi'nin milyar dolarlar harcayarak Vahabiyet'i sokuşturmak istediği ülkeme, bu naçiz kardeşiniz beş kuruş masraf etmeden, elhamdulillah imkanları, fırsatları doğru değerlendirerek Suudi'nin bütün oyunlarını boşa çıkardım. Bunu inkar edebilecek bir babayiğit var mı? İslam İnkılabı'nın sıkıntılı olduğu her dönemde, dünyaya üçyüz bin insanı da Aşura meydanına toplayarak meydan okumadım mı? Hizbullah'ın savaşını bizatihi ismi ile cismi ile ve sebepleri ile haftalarca televizyonlarda anlatarak Türk milletini o konuda bu cepheye çekmedim mi? Bu son savaşta hükümetimiz ne yaptıysa, basınımız, medyamız ne yaptıysa, bu naçiz kardeşiniz tek başına ismi ile bu cephenin bugün ön cephesinde duran şahsı destekledi, savundu, mantıklara, gönüllere oturttu. Türkiye'de yüzde 70'ten fazla Türk milleti de bu söze inandı ve de destek vermedi oraya müdahaleye. Bunu da biliyorsunuz değil mi?
Amil-i Caferi "Zıdd-ı Velayeti Fakih" Olabilir mi?
Peki birisi benimle zıtsa, direk veya dolaylı olarak Mossad'a hizmet etmiyor mu? Bunun altında Vilayet-i Fakih zıttı, sen ne anlarsın Vilayet-i Fakih'den? Caferi fıkhına amil olup zıttı Vilayet-i Fakih olacak bir Şia'yı nasıl tasavvur edebilirsiniz? Nikahını, kadınını onun fetvası ile alıyor, yatağına onun fetvası ile giriyor, tuvaletine onun fetvasıyla giriyor, muamelatını onun fetvasıyla yapıyor, mirasını onun fetvasıyla bölüyor, bu nasıl zıdd-ı Vilayet-i Fakih'tir? Biriniz bana izah edebilir misiniz?
Şia'nın arasına böyle fitne sokmak Mossad'ın işidir size ne oluyor? Ha, siz dolar peşindesiniz. Bir-iki çığlık atıp gidip üç dolar alacağım, birilerine hoş gelecek. Ben dolar kulu değilim, ben Allah'ın kuluyum. Ehlibeyt mektebinin yolcusuyum ve fedaisiyim. Kimin hoşuna gelip gelmediği hiç enterese etmiyor. Yukarıda Allah, aşağıda Mevla Sahibuzzaman ve fıkhı Ali Muhammed'e mutabıksa hareketim, kim hoşlanmış, kim hoşlanmamış hiç mi hiç oralı değilim. Allah'ı razı etmek gibi, Sahibuzzaman'ı razı etmek gibi bir mükellefiyetim var. Ahmet-Mehmet'i razı edip, üç-beş kuruş menfaat sağlamak gibi, benim böyle bir planım olmadı, olmayacaktır.
Allah'ın kulluğundan çıkıp, dolara taptıktan sonra nerenin dolarının olduğunun hiçbir önemi yok. İran İslam Cumhuriyeti'nin ve Rehberliğin adına küçücük bir taarruz en uç noktalardan, en güçlü noktalardan geldiğinde bu kardeşinizin hak ettiği cevabı verdiğinden hepiniz basından, medyadan şahit olmadınız mı? Defalarca Ehlibeyt'e taarruz hareketi olduğunda veya Irak'ta, İran'daki yönetime Teşeyyü'den dolayı saldırı olduğunda bu kardeşiniz ve sizlerin oradaki aslan akrabalarınızla birlikte üzerlerine gidip, yerlerine oturttuğumuza şahit olmadınız mı? Bunları göre göre hala kulağınıza fısıldayan birkaç kendini bilmezi siz ka'le alıyorsanız ben size ne diyeyim? Çok şükür ki burada olduğunuza göre ka'le almadınız.
Siz Rehber Adına mı Konuşuyorsunuz?
Bir diğer mesele de, Selahattin Özgündüz Türkiye Caferileri Lideri konusu, bunu ben mi dedim? Bundan daha birkaç gün önce televizyonlarda dedim, ben Caferi toplumunun ancak hizmetkarı olabilirim. Temsil noktasında, fetva noktasında, ben nakil-i fetvayım diye bunu televizyonlardan dedim, izlemediniz mi? Öyleyse izleyenlerden duyun. Bu üç-beş gün önce olan olay. Sizi tenzih ederek söylüyorum, ha bire ona buna üflüyorlar ya "o böyle diyor, şöyle diyor" aklınızı başınıza toplayın!
Bu rehberlik meselesinin, alternatif bir rehberlik meselesi olmadığını ben defalarca söyledim. Türkiye'de Caferi toplumunu temsil eden biri varsa gelsin, illa ben olayım, böyle bir derdim de yok. Biliyorsunuz ki, ben çekildim, gidin kimi seçerseniz seçin, sivil olsun, molla olsun, aydın olsun, üniversiteli olsun, ama bir kişi olsun, ben herkesten çok itaat edeceğim dedim. Benim öyle bir derdim yok. Ama halk bana teveccüh etmişse ben ne edeyim? Atıyorum üstümden, zorla getirip koyuyorlar üstüme ne edeyim? Sen neden gocunuyorsun? Düşmanlar gocunsun, sana ne oluyor?
Sizler Rehber adına mı konuşuyorsunuz? Rehber bir kelime desin, ki kendisine arzetmişim, o devam etmemi buyurmuştur, desin ki otur yerinde, oturacağım yerimde, bu kadar açık ve net diyorum. Bir Tebriz meselesinde geçtiği gibi,"O dediğine ne kadar inanıyor ki, gizli demiyor, çıkıp bir de minareden en yüksek yerden var gücüyle bağırıyor, yalancı sensin ki, bir kelime diyeceksin, onu da eğilip kulağıma diyorsun kimse duymasın diye." Orada, burada onun bunun kulağına şeytan vesvesesi üflemek dünyanıza hayır getirmedi görüldüğü gibi, ahiretinize de hayır getirmez." diyerek konuşmasının ikinci bölümüne geçti.
Zeynebiye, 07 Ocak 2014 21:41
Yorumlar (0)