Özgündüz: "İmam, Ümmete İnanmıştı"
Zeynebiye, 03 Ağustos 2013 12:41Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Kudüs Günü'ndeki Cuma hutbesinde İmam Humeyni'nin ümmetin ortak derdinin Kudüs'ün esareti olduğuna inandığını, gayretsizlerin ihaneti ile bugünkü duruma gelindiğini vurguladı.
2 Ağustos Cuma günü Halkalı Zeynebiye Camii'nde binlerce kişinin katıldığı Kudüs Cuma'sında konuşan Özgündüz, hutbesinin ikinci bölümünde İmam Humeyni'nin Kudüs Günü'nü ilan etme sebebini ve bugün gelinen noktayı anlattı:
"Asrın müceddidi, Pir-i Cemaran İmam Humeyni (ra)'yı, -biraz övünmek sayarsanız, sayın ayıp değil- benden daha iyi tanıyan yoktur bu ülkede. Onu uzaktan değil, yakından gören birisiyim. Göz göze gelen birisi değil, danışan, konuşan birisiyim. Bu benim iftiharımdır. Ruhu şad olsun. Enderuniye aldığı, yani o umumi salonun dışında, özel odasına girip-çıkan ender insanlardan birisiyim ve bu da benim iftiharımdır.
İmam Humeyni'yi iki cümlede tarif edecek olsak, o Allah'tan korkan biriydi. O nedenle başkasından korkmazdı. "Amerika hiçbir halt edemez" dediğinde, Allah sıhhat afiyet versin, Allah uzun ömür versin, Ayetullah El Uzma Erdebili'nin de buyurduğu gibi, -O'nun da çok anıları var çünkü İmam ile- "Amerika hiçbir halt edemez" dediğinde, doğru söylüyordu, bunu slogan olarak söylemiyordu. Amerika'dan korkmuyordu.
Bir sürü de anıları vardır, savaş dönemlerinde bütün dünyanın füzeleri Saddam'ın emrinde, onların ilk hedefi Humeyni'dir. Ama O, tehlike çanları çaldığında, bize buyuruyordu gidin sığınağa, e sen diye sorulduğunda, ben burada oturacağım diyordu.
Kendisi gitmiyordu. Öyleyse biz de oturalım denildiğinde, ben size buyuruyorum, gidin sığınağa diyordu, kendisi orada oturuyordu.
O, cepheye gidin dediğinde, herkes gidiyordu. O, sokağa çıkın dediğinde, o yaşlı kadınlar çıkıyordu, ayakta duramayan, hasta, yatağını sokakta açıyordu. Her gelene de cevap yetiştiremeyeceği için, yatağının başına yazı koyuyordu, sen burada ne yapıyorsun diye soranlar için, "Humeyni'nin desturu ile buradayım." diye. Herkes sokağa demiş, ben de sokaktayım.
Böyleydi, O söylediğinde, gönüllere oturuyordu. O, bu cumayı, bir ay oruç tutup inşallah temize çıkıp, takva meleke olup, müminler aslanlaşmış, kükreme zamanıdır. Ramazanın son cumasına gelindi. Aslanlar bir kükresin bakalım.
O ümmetin ortak derdi, Kudüs'ün esareti olduğunu düşünmüştür, böyle inanmıştır. Ümmetin gayretsiz olduğuna inanmak istememiştir. Kudüs derdi, ortak derdimizdir. Siyonizmin orayı işgal etmesi, bütün müslümanların kalbine, İslam coğrafyasının ortasına saplanmış, mikroplu, zehirli bir hançerdir. Bütün müslümanların meselesidir.
Müslümanlar da o dönemde, sözüm ona, İslamcı iddialarında bulunanların hepsi de, Kudüs, Kudüs diyordu. Şimdi söyleyeyim ki, taht derdine geçildiğinde, artık Kudüs unutuluyor. Müslüman, bu nasıl iştir? İmam Humeyni yanıldı mı? Hayır! Yanıltıldı.
İmam Hüseyin (as)'a diyorlar ki, bu Kufeliler senin babanı yanılttılar, ihanet ettiler. Ağabeyini yanılttılar, ihanet ettiler. Seni de yanıltacaklar. Sen diyorsun ki, ben Kuran için gidiyorum, sünnet-i Resul için gidiyorum. Allah'ın kitabı, Resul'un sünneti ihya olsun. Marufu emretmeye, münkerden nehyetmeye, dini ihya etmeye, Ali yolundan gitmeye, sen bu nedenle gidiyorsun. Bunu kim, hangi müslüman kabul etmez? Ama Kufeliler, Ali'nin kendisine de ihanet ettiler, sanada ihanet edecekler, kandırıyorlar seni, yanıltıyorlar seni. İmam Hüseyin (as)'ın cevabı ne oldu? "Bizi din ile kandırsalar, dinde kandırsalar, yanıltsalar, biz yanılacağız, din yolunda."
Gel gidelim, tağuta karşı duralım, hadi buyrun gidelim. Nasıl olacak bu? Bazı şeyler var ki, dersin kardeşim biz yirmi kişiyiz, düşman yirmi milyon. Biri on olsaydı, düşman iki yüz olsaydı giderdik. Ama yirmi milyon olunca gidemiyoruz. Gerçi Hizbullah onu da göze alıp gidiyor, o da Ali'nin Şia'larına has bir şeydir. Karşıdakinin sayısına bakmıyor, silahına, teçhizatına bakmıyor, Ali'nin bakmadığı gibi. O ayrı bir şeydir. Müminlerin genelinde, böyle bir mükellefiyet var. Biri, diğerinden fazla oldu mu, teklif senden sakıt olur, tabiri caizse, iş sana bırakılır. Gitmezsen günahkar değilsin.
Hz. Hüseyin (as) diyor ki, bir topluluk kalkmış diyor yüz bin asker, İslamı kurtarmak için ayaktayız. Bunda bana farz yok orda. Size deseler ki, git Hacc'a, param yok desen, al paran benden desem Hacc sana farz olur, gitmen gerekir. Eğer tek engelin, masrafsa, onu bertaraf ediyorsa birisi, artık sana farz olur, gitmen gerekir. Böyle bir şey, imam Hüseyin (as) bunu buyuruyor, benim anladığım.
Gitmese ne olacak? İşte fırsat doğmuştu, herkes Yezid (la) nefret ediyordu, orada da hazır kıyam etmiş bir halk, gel bu işi bitirelim diyor, Yezid (la) belasından, dünyayı, İslamı, insanlığı kurtaralım, Hz. Hüseyin (as) gitmiyor. Kaçan balık büyük olur. Yoksa Hüseyin gitseydi, İslam da müslümin de kurtulmuştu, biz de, insanlık da kurtulmuştuk. Öyle söylenirdi. Kerbela ayrı bir mesele, Kerbela bir Kuran'dır. Onu anlamak için uzun uzun konuşmak, okumak, dinlemek, düşünmek lazım.
İmam Humeyni, o Hüseyin'in oğlu, ümmet diyordu ki Kudüs, o da dedi ki tamam, en uygun gün bugündür, nefsinizi tezkiye etmişsiniz, bir ay oruç tutmuşsunuz, Bismillah meydana. Bir buçuk milyar Müslüman bir ağızdan haykırırsa İsrail'e ölüm, İsrail yaşayamaz. O diyordu ki, hepiniz birer kova su dökseniz, İsrail'i sel götürür. Yeter ki bu cüretiniz olsun.
Biz O'na inandık. İhanet eden kardeşin yüzü kara olsun. Gayretsiz kardeşin yüzü kara olsun.
Biz yine bugün diyeceğiz ki, Ruhullah, biz seninleyiz, biz sana inandık. Kudüs'ü kurtarmak bize mi kaldı? Bize kaldı, evet. Hayber'i feşetmek de bize kalmadı mı? Başkaları bırakıp kaçtı, Hayber'i feşetmek de bize kaldı.
Bu fitne ehli Yahud ile savaşmak, onları mağlub etmek bize kaldı. Meydandan mı kaçacağız? Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
Allah Kudüs'ü de, Karabağ'ı da feşetmeyi bize nasip etsin!
Zeynebiye, 03 Ağustos 2013 12:41
Yorumlar (0)