Türkiye'den Açık Çifte Standart
Analiz, 29 Aralık 2012 18:37Suriye'de, demokrasi adına "halk"tan yana olduğunu iddia ederek reformları bile yeterli bulmayıp rejimin devrilmesini isteyen Ankara, Bahreyn halkının tamamen barışçıl gösterilerine karşı kralı askeri anlaşma ve silah ihracatı ile koruyor!
Türk hariciyesi tarihinde görülmemiş bu korkunç çifte standart, Türkiye'nin Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn politikalarında açıkça ortaya çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin barışçıl gösteri yapan, elinde bir tabancası bile olmayan halkı ile savaşan, kendisi ezdiği yetmemiş gibi yabancı ülkeleri oraya sokup tankı ile camileri yıkıp çocukları zehirli gazlarla öldüren bir rejim olan Bahreyn Krallığı ile son dönem ilişkilerini gözler önüne seriyoruz:
Bahreyn'de ne oluyor?
2002 Anayasası Bahreyn Kralı’nın dokunulmazlığını tescil etmektedir. Yetkileri genişletilen Kral, yasama, yürütme ve yargının başı ve başkomutandır. Kral, başbakanın yanısıra bakanları da doğrudan atamaktadır! Temyiz Mahkemesi başkan ve üyeleri ile başsavcı da Kral tarafından atanmaktadır! Anayasa Mahkemesi üyeleri Kral tarafından atanmaktadır! Yarısı atanan meclis doğrudan yasa çıkaramaz, sadece önerebilir!
2011 Şubat’ında “Arap Baharı” kapsamında diğer ülkelerde meydana gelen toplumsal olayların tetiklemesiyle ülkede meydana gelen, daha fazla demokrasi ve reform talebiyle Şii-Sünni karışık muhalefetin desteklediği toplumsal olaylar karşısında Hükümet’in askeri müdahaleyi içeren (KİK Yarımada Kalkanı Güçleri de destek vermiştir) sert tutumu nedeniyle El-Vifak Cemiyeti’nin milletvekilleri (18) istifa etti.
Bahreyn halkı sokaklara döküldü, barışçıl-silahsız gösteriler düzenlediler. Fakat halkın haklı talepleri kanlı bir şekilde bastırıldı. Olaylarda 100'ün üzerinde Bahreynli hayatını kaybetti.
Türk silahlarıyla öldürülüyorlar!
Bahreyn olaylarının başında Başbakan Erdoğan'ın "Bahreyn’de ikinci Kerbela istemiyoruz" sözleri herkesi heyecanlandırmış ama çok geçmeden Türk yetkililerin Suudi askerilerin Bahreyn'e girişini haklı bulmaları ve cinayetler karşısındaki duyarsızlığı hayal kırıklığı yarattı.
Tüm bunların üstüne cinayetlerin işlendiği silahların da Türkiye tarafından gönderildiği gerçeği ortaya çıktı. 2011 yılında MKE'nin en fazla silah ve mühimmat sattığı ülke 44,6 milyon lira ile Suudi Arabistan oldu, Suudi Arabistan'ı 17,2 milyon liralık ihracat ile Bahreyn, 7,1 milyon lira ile Umman izledi. Bahreyn ve Umman'a yapılan satışların çoğunu mermi ve fişekler oluşturdu! Bahreyn'deki Türk silahlarının başında görüntülerden de sık sık izlediğimiz Cobra zırhlı araçları geliyor.
Dışişlerinden tüyler ürperten Bahreyn kınaması!
Arap ülkelerindeki olaylara karşı duyarlılığı ile öne çıkan, Suriye'de demokrasi adına "halk"tan yana olduğunu iddia ederek reformları bile yeterli bulmayıp rejimin devrilmesini isteyen Ankara'dan herkes Bahreyn'deki zulümleri kınamasını bekliyordu.
Ve beklenen kınama 19 Nisan 2012'de geldi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, Bahreyn’de El Eker köyündeki çıkan olaylarda polis memurlarının yaralanmasını kınadı.
Evet, onca zulüm ve cinayeti görmezden gelen Türk hükümeti, halka saldıran polislerin yaralanmasını kınıyordu! Gerçekten inanılır gibi değildi!
Bahreyn askerlerini Türkiye eğitecek!
23 Mayıs 2012'de şok edici bir gelişme daha oldu. Türkiye ile Bahreyn Krallığı arasında çok kapsamlı bir askeri anlaşma imzalandı! Evet Türkiye Cumhuriyeti, halkını tanklar altında ezen hatta Suudi askerlerine ezdiren Kral'ın askerlerini eğitecek!
Resmi Gazete'de yer alan duyuruda "23/5/2012 tarihinde Manama'da imzalanan ekli "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Anlaşması"nın onaylanması; Dışişleri Bakanlığının 21/6/2012 tarihli ve HUM/1162206 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3 üncü ve 5 inci maddelerine göre, Bakanlar Kurulu'nca 5/7/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır." denildi.
Taraflar arasındaki askeri eğitim alanındaki iş birliği mekanizmalarını tesis etmeyi amaçlayan anlaşmanın içeriği şöyle tarif edildi: "Bu Anlaşmada öngörülen hükümler; Anlaşmanın 4'üncü maddesi uyarınca, Taraflardan birinin askeri eğitim kurumlarında, birliklerinde ve askeri tesislerinde eğitim görmek maksadıyla kabul edilen veya eğitim ve iş birliği faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine iştirak eden diğer Tarafın Silahlı Kuvvetlerine mensup subay, astsubay, askeri öğrenci ve sivil personel ile iş birliği faaliyetinin icra edileceği birlik, kurum ve tesislerde görev yapan personel için uygulanır. Bu hükümler ihtiyaç halinde, Konuk edilmek üzere Kabul Edilen Taraf ülkelerine çağrılan yukarıda zikredilen personelin aile bireyleri için de uygulanabilir olduğu ölçüde uygulanır."
Analiz, 29 Aralık 2012 18:37
Yorumlar (0)