Özgündüz: Biz Habil Olmaya Ant İçtik
Gündem, 03 Kasım 2012 12:26EHDAV tarafından Antakya'da düzenlenen Gadir-i Hum programında konuşan Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, "Birliği bozan taraf biz olmayacağız" dedi.
Özgündüz ilgiyle dinlenen ve sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında şunları söyledi:
"Değerli dostlar, İstanbul’daki programlarımın yoğunluğu nedeniyle aslında programa katılmayı düşünmüyordum. Ancak bu yılın özel durumu nedeniyle özellikle katıldım. Buraya sizin derdiniz derdimizdir, sevinciniz sevincimizdir demeye geldim; sizinle beraberiz, sizinle ölümüne beraberiz demeye geldim.
Son zamanlarda Ali Yeral hocamın da dediği gibi, bizleri birileri ayırmaya çalışıyor. Alevileri, Anadolu Aleviliği ile İran Şiiliği ayrıdır; siz onlardan iyisiniz veya sizin ibadet şekilleriniz ayrıdır gibi sözlerle birbirinden ayırmaya çalışıyorlardı. Şimdi de, Anadolu Alevisi, Şiilik, Nusayrilik ayrıdır, bir değildir diyorlar. Peki soruyorum, siz Peygamber Efendimizin mezarını yıkan, Hacca gitmiş kadınlara karşı dahi ahlaksızca hareketler yapan Suudilerle kardeş oluyorsunuz da, biz birbirimizle neden kardeş olamıyoruz?
Biz, Alevi, Bektaşi, Caferiler olarak bir karar aldık, bize her ne ad takarsanız takın, bizim Türkiye’deki üst kimliğimiz Aleviliktir, mezhebimiz Caferiliktir.
Biz Allah’ı bir biliriz, doları ikinci tanrı yapmayız!
Hz. Muhammed (sav) peygamberimizdir.
Kuran kitabımızdır, esasen bizim kitabımızdır. O kitap, Ali’nin yazılmış şeklidir, Ali’de O’nun natıkıdır.
Biz 14 Masum'a inanırız, 14 tanrıya değil! Biz 12 İmam'a inanırız, Onların vilayetine inanırız, uluhiyetine değil.
Al-i Aba’nın, alemin, evrenin merkezinde olduğuna, bütün alemin Onların yüzü suyu hürmetine yaratıldığına inanırız. Bunlar bizim müşterek inançlarımızdır.
İbadet konusuna gelince; tarihi ve coğrafi sebeplerle farklılıklar oluşmuştur, biz o detaylardaki farlılıkları ayrılık değil, renklilik olarak görüyoruz.
Biz, Habil Olmaya Ant İçmişiz
Daha önce de televizyon programlarında ve çeşitli platformlarda söylemiştim: Kur'an diyor ki, oruç, erdemli ve takvalı olasınız diye farz kılındı; namaz, sizi kötülüklerden korusun diye farz kılındı. Senin kıldığın namazın, tuttuğun orucun seni kardeş katili yapabiliyor, kuyuları kellelerle doldurtabiliyor, seni canileştirebiliyor, seni hortumculaştırabiliyor, seni Fedek’in gasıbı yapabiliyor. Bugün dahi, ülkenin külfetini beraber çekiyoruz, hatta biz biraz daha fazlasını biz çekiyoruz, ama paylaşıma gelince biz mahrum bırakılıyoruz, adalet bunun neresinde? Biz 1400 yıldır iktidarda değiliz, kazara ortak olduğumuzda da tahammül edemiyorsunuz, Alevilerin iktidar değil, iktidar ortağı olmalarına bile tahammül edemiyorsunuz.
Ali Yeral hocam Suriye’deki bakanların oranlarını saydı, 3 Nusayri bakan var, buna bile tahammül edemiyorsunuz. Ama biz Bahreyn’de yüzde doksan beş olmamıza rağmen, neredeyse kral hariç bütün nüfusun Şii olmasına rağmen, biz Sünni zalim kralın krallığına ses etmiyoruz, bomba patlatmıyoruz.
Biz bu toprakları İslam yurdu yapanlarız, daha Osmanlı'nın kılıcı girmeden biz girerek İslam’ın güleryüzüyle bu toprakları İslamlaştırmışız. Yavuz döneminde Mısır’dan getirdiğiniz mollalarla bu toprakların inancıyla oynadınız, şimdi dağdan geldiniz bağdakini kovuyorsunuz. Türk soyu Alevi’dir, şimdi niye ben bu topraklarda garip olmuşum, sen hak sahibi olmuşsun? İşte bu koltuk sevdasına lanet olsun!
Biz bir defa Habil olmaya ant içmişiz, kardeş kanı akmasın diye koltuktan vazgeçmişiz. Çünkü biz imamlarımızdan böyle öğrenmişiz. Size de imamlarınız, Peygambere sövme ve hatta Peygamber evlatlarını şehit etme pahasına iktidarı ele geçirmeyi ve bırakmamayı öğretmiş. Peygamber evladını kesen, seni kesmiş çok mudur? Peygamber Efendimizle savaşmaya bile değer görmüş bu koltuk sevdasını. Peygamber Efendimiz buyurmadı mı, bu Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin benim parçamdır, bunlarla savaşan benimle savaşmıştır, bunlarla barışan benimle barışmıştır, bunlara hakaret eden bana hakaret etmiştir diye? Yani Peygambere savaş açan zihniyet, şimdi seninle savaşırsa yadırgama bunu, biz zalimliği değil, mazlumluğu seçmişiz, Kabil değil Habil olmayı seçmişiz. Allah’ın huzuruna çıktığımızda da, biz gönülden inanmışız, O’nun dergahında rüşvet işlemez, adalet işler, oranın sahibi mazlumu da zalimi de seçecektir. Bırakın bu dünya onların olsun, biz o tarafı seçmişiz.
Emperyalizm ve Siyonizm'e Karşı Dik Duran, Ölmeli mi?
Esad’la niye kavga ediyorlar? Çünkü getirdiği haklar, bölgede eşi olmayan haklardı. Ülkesindeki her millete seçilme hakkı verdi, nüfusları oranında vekillik, bakanlıklar verdi. Kralların, krallık rüyası görenlerin işine gelmedi bu yönetim sistemi. Bu yüzden Esad’ın bir an önce gitmesi lazım.
Ayrıca Esad, bütün Arap dünyasında, anti-emperyalist ve anti-siyonist duran, ikiyüzlülük yapmadan, danışıklı dövüş yapıp, alttan ticareti artıran değil, bunlara karşı dik duran tek devlet başkanıdır. Doğal olarak kötü örnektir ve bunun için gitmesi gereklidir.
Sanki diyorsunuz ki; “Sen Müslüman’a karşı boynunu bükmüşsün, ama emperyaliste gelince aslan kesiliyorsun, dik duruyorsan ölmelisin!”
Evet, bu duruşun bir bedeli olacaktı elbet… Ama işin doğrusu, kardeş ihaneti beklemiyorduk…
Emperyalistlerle yaptığımız savaşta, arkadan kardeş hançeri yiyeceğimizi hiç düşünmedik…
Şimdi sizinki demokrasi savaşı öyle mi? Kral Abdullah’la, Katar Kralı ile demokrasi savaşı… Dünyada bunlardan daha zalimi var mı? Sen ona ağabeyi diyerek, herkese hakkını veren bir lidere (ki, sen de dün ona kardeşim diyordun) demokrasi götürüyorsan, o demokrasi dost başından uzak olsun, biz o demokrasiyi arzu etmiyoruz.
Birliği Bozan Taraf Biz Olmayacağız
Hangi vaatler verildi bilmiyorum ama kardeşlerimiz bu antiemperyalist ve antisiyonist duruşumuzda, savaşımızda bizi arkadan vurduysa da, ne kadar üzülürsek üzülelim, biz yine de kardeş kanı dökmeyeceğiz, herkese inat biz barış elimizi uzatacağız, birliği bozan taraf asla biz olmayacağız.
Konu vatana sahip çıkmaksa, en önde biz gideceğiz, külfet çekmekse, biz çekeceğiz, milli birlikse, bunun için onurumuzu ayaklar altına alma pahasına yine biz bunu sağlayacağız. İşte Antakya buna en güzel örnektir.
Son olarak, son zamanlarda Peygamber Efendimize ihanet ve hakaret ediliyor, film çekildi, karikatürler yayınlandı, Kuran ayetleri ayakkabıya yazıldı. Bugünkü iktidar koltuğuna oturanlara, eğer emperyalist Amerika o iktidar koltuğunu lütfetmemiş olsaydı, bugün bütün Türkiye ayaktaydı değil mi? Meğer koltuk sevdası nelere kadirmiş… En büyük değerine, seninle onları ayıran en büyük değerine, Peygamberine hakaret ediliyor ses çıkarmıyorsun, meğer bu koltuk ne tatlıymış…
Biz diyoruz ki, kardeşler, siz o koltuklarınızda rahat oturun, bizim koltuk sevdamız yoktur! İsterseniz icmayla size oy verelim, o da sorun değil, yeter ki düşmana karşı, Peygamberine hakaret edene karşı dik dur!
Doğrudur demiyorum, ama bir Yahudi çocuğu öldü diye ağlıyorken, senin kalbin nasıl bir kalptir ki Muhammed ümmeti öldürülürken hiç ağlamıyorsun? Bir Amerikalı öldürüldü diye feveran ediyorsun ama her gün Amerikan bombalarıyla binlerce Müslüman ölüyor, neden sessiz kalıyorsun? Bunlar bizim kafamızda soru işaretleri oluşturuyor…
Bakın, biz dün de antiemperyalisttik, bugün yine aynı yerdeyiz. Biz dün sizinle beraber “Kahrolsun İsrail” diyorduk, yine aynı yerdeyiz. Peki size ne oldu kardeşlerim, siz niye saf değiştirdiniz, biz bunu soruyoruz size.
Bu Necip Millet, Oyuna Gelmemiştir
Türkiye’nin Sünni’sine kurban olayım, karakterimde yağcılık yoktur, yağ olsun diye demiyorum. Her gün kirli haberler servis ediliyor, eli silahlı terörist Tekbir çekerek füze atıyor, sonra Esad zulmü diye servis ediyor, kendi zulümlerini, hatta yer yer Filistin’de yapılan zulümleri Esad zulmü diye millete yutturmaya çalışıyorlar. Ama Türk milleti hakikaten necip bir millettir, bunları yutmuyor. O kadar uğraşlarına, gayretlerine rağmen bu milleti sokağa dökemediler. İşte bu yüzden diyorum ki, Allah birliğimizi bozmasın. Biz hiç kimsenin oyuncağı olup, kardeşe kurşun sıkmayacağız, kardeşimiz yer yer gaflete düşerek bize kurşun sıksa dahi, biz kardeşimize kurşun sıkmayacağız, biz birliğin temsilcisi, muhafızı olmaya devam edeceğiz ve bu vatanın yücelmesi için elimizden gelen neyse onu yağacağız. Tabii ki herkes kendisine yakışanı yapar, biz Ali’den böyle öğrendik, böyle gideceğiz.
Siz haklı olarak bize Aşura’nın bayraktarı dediğiniz, evet, bu bayrak bizdedir; ama bu ülkede Gadir-i Hum’u ihya eden, bu bayrağı yükselten sizsiniz, Antakyalılar, bu şeref size aittir. Peygamber Efendimiz, Gadir-i Hum’da söylediklerini “Burada bulunanlar, bulunmayanlara duyursun” buyurmuştu, bu tebliği siz başardınız. Biz de her yıl kutluyoruz ama bu program, bütün Türkiye’ye mal olmuştur, Allah bu sancağı omzunuzdan almasın, şerefiniz yüksek olsun.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. vesselam…
Gündem, 03 Kasım 2012 12:26
Yorumlar (0)