Özgündüz, Yurt Gazetesi'ne Konuştu
Zeynebiye, 17 Eylul 2012 07:47Yurt Gazetesi'nden Necdet Saraç Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz ile konuştu. Özgündüz Yurt'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Özgündüz, "Tepkilerin, öfkelerin, telinlerin yöneleceği adres, emperyalizm, Siyonizm ve vahşi kapitalizm olmalıdır" dedi.
El-Kaideli teröristler CIA'nın silah arkadaşları
İslam coğrafyasında Sünni-Şii çatışması ve akan kan, “Müslümanların Masumiyeti” adlı filme gösterilen tepkilerle daha da arttı. Bu gelişmeleri Türkiye Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz’le konuştuk:
Sayın Özgündüz, ortalık kan gölüne dönmüşken bu kez de “Müslümanların Masumiyeti” adı altında çevrilen bir film İslam dünyasında büyük tepkilere neden oldu? Ne oluyor, siz ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle belirtmeliyim ki, filmin hiçbir ilmi değeri olmadığı için ilmi bir cevap da gerekmiyor. Bu film, ifade özgürlüğü ya da sanatsal özgürlükle ilgisi olmayan, laubali, edepten uzak, sokak çocuklarının birbirine karşı yaptıkları edepsizce tabirleri peygamberimize isnat eden bir film. İnsanları önce tahrik edip, ondan sonra metanet, vakar tavsiye etmek doğru değildir. Buna rağmen tepkilerin, öfkelerin, telinlerin yöneleceği adres, dünyayı kasıp kavuran, sömüren, fitne sokan emperyalizm, siyonizm ve vahşi kapitalizm olmalıdır. Müslümanların arasına mezhep, ırk, kabile savaşları fitnelerini sokanlar, son zamanlarda Budist-Müslüman, Hıristiyan-Müslüman savaşını da körüklüyorlar. Çünkü kapitalizm çöküşe geçmiştir. Bundan dolayı bölge halklarını birbirine düşürerek, bölüp parçalayarak ve savaştırarak bölgenin servetiyle kendi ekonomilerini yeniden düzeltmeye çalışıyorlar.
Libya’da ve birçok yerde ABD elçiliklerine saldırıldı, Libya’da Büyükelçi öldürüldü. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Diplomatların öldürülmesini doğru bulmuyorum. Libya’da Büyükelçiliğin ve beraberindeki diplomatların, Amerikalı diplomatların öldürülmesi ise aynı 11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırı gibi. Bu konuda benim ciddi kuşkularım vardır. Bunu dillendirmek ve olayların sıcaklığı içerisinde buna kesin bir oyundur demek için zaman biraz erken. İkiz kuleler vurulduğunda da ben kuşkularımı dile getirmiştim ama şimdi Amerikalılar bile bugün ikiz kulelerle ilgili aynı kuşkuları paylaşmakta. Büyükelçinin öldürülmesinin altından da gene bir Siyonist, emperyalist oyun çıkacağı kuşkusunu taşımaktayım. Komplo teorisi denilecek diye de endişeleniyorum ama durum bunu gösteriyor. Bizim açımızdan elçiye zeval yoktur. Diplomatların öldürülmesini doğru bulmuyoruz. O ayrı bir mesele. El-Kaide kökenli çevrelerin Amerikalı ajanların silah arkadaşları oldukları artık sadece bizim tarafımızdan değil, Amerika halkı tarafından da bilinen bir gerçektir. El-Kaideciler Amerikalıların, CIA’nın silah arkadaşıysa, orada büyükelçiyi öldürmelerinin de altında yine emperyalizm Siyonizmin bir oyunu çok rahat olabilir.
Sayın Özgündüz, İslam ve şiddet arasında doğrudan bir ilişki var mı?
Ortadoğu’da kan akıtanların çoğu Selefilerdir. Bunları kim oluşturdu? Bunlar İngiliz casusu Lawrence’lerden bu yana işbirlikçilerdir. Ortadoğu’da kan akıyor. Bu kan Vahabi-Selefi anlayışı tarafından akıtılıyor. Bunları inandırmışlar. Kendisine bomba bağlayıp namaz saflarına kendisini atan kandırılmışlar, bunların akılları elinden alınmıştır. Zavallı kuklalara dönüştürülmüş bir ümmet oluşturuluyor. Klasik Sünni’nin yerine bunlar geliyor. Önümüzdeki dönem “Ilımlı İslam” yerine Selefici, Tekfirci İslam gelecek. Bu daha fazla şiddet ve kan demektir. Bundan emin olun! Biz Ortadoğu’da barışın ve demokrasinin tarafıyız, kardeş kavgasının değil. Biri tahttan indirilip bir başkası tahta çıkacak diye çıkarılan kardeş kavgasına karşıyız. Müslüman, kanını ancak vatanı işgal edildiğinde feda eder. Yiğitsen git İsrail’e karşı savaş, Afganistan’ı işgal edenlere karşı savaş, Bosna’yı işgal edenlere karşı savaş, Yemen’i birbirine kırdıranlarla savaş, Sudan’ı bölüp birbiriyle çatıştıranlara karşı savaş.
TÜRKİYE’DE ÜST KİMLİK ALEVİLİK
Sayın Özgündüz Caferiler kimdir? Hangi ülkelerde yaşıyorlar, toplam nüfus içindeki sayıları nedir?
İslam toplumunun yaklaşık beşte biri yani yüzde 20’si Şia’dır. Sünnilikte olduğu gibi Hanefi, Hanbeli, Şafi, Maliki gibi Şia’da da çeşitli fraksiyonlar var. Şia içinde sayısal bakımdan en fazla olanı Caferilerdir. Caferiler, Azerbaycan, İran, Bahreyn gibi ülkelerde çoğunluktadır. Pakistan, Afganistan, Hindistan, Körfez ülkelerinde ise kimisinde yüzde 10, kimisinde yüzde 40 gibi değişen oranlarda Caferi yaşamaktadır. Ülkemizde de Şia, Alevi kelimesi ile ifade edilmektedir. Bizim üst kimliğimiz Aleviliktir. Alevilik demek Ali taraftarı, Şia demek de Ali taraftarı demektir. Anadolu’da Yavuz Sultan Selim’den sonraki dönemde yaşanan gelişmeler, bizim aramızda özellikle ibadetteki farklılıkları arttırdı. Alevi üst kimliğinde buluşan inançlar Türkiye nüfusunun üçte birini kapsıyor.
Türkiye’de Caferilerin sorunları için ne diyecekseniz?
Türkiye’de de, dünyada da sorunların mezhep ve dinden kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. Egemen güçlerin kendi menfaatleri önde olunca sorunlar ortaya çıkıyor. Gücü bir şekilde hile ile ele geçirenlerin o gücü, kullanarak zayıfları sömürmeleri, onları haklarından mahrum etmeleri, bütün dünyanın sorunu. Dolayısıyla ülkemizin de sorunudur. Egemen gücün kendi lehine, güçsüzün aleyhine yapılan uygulamalarını ortadan kaldırmadan sorunlara çözüm bulmak mümkün değil.
Yeni anayasa tartışmaları yapılıyor, siz yeni bir Anayasa’dan da bir şey beklemiyor musunuz?
Mevcut anlayışla hiçbir şey beklemiyorum. Ben bir anayasa için yalnızca üç madde öneriyorum. Birincisi adalettir. Temsilde ve paylaşımda adalet, yani herkesin hak ettiği ölçüde temsil edilmesi. İkincisi eşitlik. Kanun karşısında herkes eşit olmalıdır. Kanunda eşitlik fırsat eşitliği ile desteklenmelidir. İnançlar konusunda da eşitlik sağlanmalıdır. Örneğin şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi birkaç bakanlığın bütçesinden daha büyük. Ama Diyanet yalnızca toplumun bir kısmı için var. Sizin vergileriniz size hizmet olarak değil, inkar ve asimilasyon olarak dönüyor. İnancı yaşamak, yaşatmak, öğretmek noktasında herkes eşit olmalı ve inancından dolayı da hür olmalı. Üçüncüsü özgürlük. Düşüncesinden, inancından dolayı kimse horlanmamalı, ötekileştirilmemelidir. Kamu düzenine ve bir başka insana zarar vermediği sürece inançlar ve insanlar özgür olmalıdır.
SURİYE’DEKİ ÖZGÜRLÜK HİÇBİR YERDE YOK!
Sizin söylediklerinizle uygulananlar çok farklı. Örneğin son aylarda özellikle Suriye meselesinden dolayı Alevilere ve Şiilere yönelik dozu giderek artan bir kin ve nefret söylemi geliştirildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu ülkelerini yakından biliyorum. Suriye’yi de biliyorum. İran’ı da, Arabistan’ı da biliyorum. Gezdiğim Ortadoğu ülkeleri içerisinde buna Türkiye, İran ve Irak da dâhil, Suriye’deki özgürlükler hiçbir İslam ülkesinde yok. Suriye’de hiç okullarda başörtüsü sıkıntısı yaşandığını gördünüz mü? Çarşaflı, peçeli bayanlar da gidiyor üniversiteye, mini etekliler de gidiyor. Onların arasında da çekişme yok. Devletle onların arasında da bir çatışma, bir çekişme yok. Suriye’de 30 kişilik kabinenin Başbakanı da dâhil, bileşiminin inançsal dağılımında 24’ü Sünni, üçü Alevi, üçü de gayri Müslim’dir. Bu demektir ki bütün dinler ve mezhepler kabine de temsil ediliyor. Peki Türkiye’de kabine de kaç Alevi var? İktidar partisi içinde kaç Alevi var? 300 küsur milletvekili arasında bir Alevi var. Ya da Cumhuriyet Halk Partisi’nde Aleviler hak ettikleri sayılarda temsil ediliyorlar mı? Aleviler CHP’de bile hak ettikleri sayıda temsil edilmiyorlar. Üstelik tabanının büyük bölümü Alevilerden oluşmasına rağmen.
‘ALEVİLER TABUTA, YAHUDİLER BEYRUT’A'
Bu kadar büyük bir ablukaya Suriye nasıl direniyor?
Halkın büyük çoğunluğu Esad’ı destekliyor, bu yüzden Esad kalıcı. Gayri-Müslim ve Aleviler biliyorlar ki, Esad düştüğü zaman Suriye’deki Alevileri köpeklere yem edecekler. Bunu oradaki muhalifler söylüyor. Sloganları “Aleviler tabuta Yahudiler Beyrut’a. Eğer Esad kaybederse, bütün Arap Devletleri İsrail’in kulu olacaktır. Orada, Peygamberimizin torunu Hz. Zeyneb’in mezarını yerle bir edecekler, arkasından mezhep savaşları başlayacak ve sonra bölgeye yayılacak. Sonra bizde de Hacı Bektaş Veli Türbesi, Mevlana Türbesi ve Eyüp Sultan yerle bir edilecek…
VEREN EL HÜKMEDER!
Bölgede Şiiler, emperyalizme karşı, Sünniler ise emperyalist politikaları destekleyen bir görüntü çiziyorlar. Ne dersiniz?
12 Eylül Amerika’nın BOP ve Ilımlı İslam projesini yaptırmak için hayata geçirildi. Uzun bir süredir, emperyalizmin hizmetinde olan teslimiyetçi bir İslam hedefleniyor. Anti-emperyalist olan bu din şimdi emperyalizme hizmet edecek. Ilımlı İslam projesi, bir teslim alma projesi olduğu için Kuzey Batı Afrika’dan buraya kadar gelen ve adına “Arap baharı” denen şeyin özü budur. İran Şiadır, Bahreyn, Irak, Suriye’nin üçte biri Şia’dır. Emperyalistlerde bunu bildikleri için Şia’yı karşılarına, Sünniliği arkalarına alacak şekilde uzun vadeli bir savaş planlamaktadır. Sen ise, Arap dünyasında Osmanlı İmparatoru olma hayaline kapılmışsın. Mısır seni kabul eder mi? Suudi Kralı seni kabul eder mi? Sana dolar vermiştir. Veren el hükmeder, senin liderliğini kabul etmez. O, seni kullanıyor. Şu andaki gelişmeler Şia’yı yüceltiyor, klasik Sünni mezheplerini yutuyor. Durum bu…
EL-KAiDE’Yi ABD KURDU!
Sayın Özgündüz, Esad bir yıl önce kardeşti. Ne oldu da Esad kardeşliği birden bire Esad düşmanlığına dönüştü?
Siz bu ülkeye dediniz ki gel biz kardeş olalım. Böyle komşu dostlar başına. Suriye kendisine Türkiye tarafından ne dendiyse tamam dedi. Amerika ikiz kuleleri vurdurdu. El Kaide’yi kurdu. Ortadoğu’ya girmek için hepsini planladı. Bunları söylediğimizde komplo teorisi denildi. Bunu başkaları da diyordu. Şimdi El Kaide’nin militanları NATO müttefiki Türkiye’deler. Amerikalıların ve Batı’nın verdiği silahlarla, Amerika’nın gösterdiği hedefe karşı savaşıyorlar. El Kaide’nin İslamcıları, dincileri, İslam topraklarını işgal eden Sünni Müslümanların başına her daim bugün de bomba yağdırıyorlar. İsrail’e karşı ise bir tek kurşun bile atmıyorlar. Bilakis İsrail’e karşı direnenleri vuruyorlar. Asıl finansörleri olan Suudi Arabistan’da Müslümanların Hac'ca gidip orada bıraktıkları dövizlerle bölgede İsrail’e karşı direnen güçleri yok etmeleri karşılığında onlara para gönderiyor. Beşar Esad bunu kınadığı ve karşı çıktığı için bedel ödüyor. Yine Müslümanların paralarını Beşar’a bedel ödetmek için kullanıyorlar.
Zeynebiye, 17 Eylul 2012 07:47
Yorumlar (0)