Heseni: ?Irak, Zeynebiye?yi Takdir Ediyor?
Zeynebiye, 01 Şubat 2012 02:21Irak'ın Necef'ül Eşref şehrindeki dört büyük müçtehidin temsilcisi Hüccet'ül İslam Seyyid Muhammed Heseni, Irak ulemasının tamamının Zeynebiye'nin faaliyetlerini saygı ve takdirle karşıladıklarını vurguladı.
Zeynebiye ziyaretinde Ehlibeyt dostlarına seslenen İslam Seyyid Muhammed Heseni, Irak’ın dört büyük taklit mercii; Ayetullah Uzma Seyyid Ali Sistani’den, Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Said-il Hekim’den, Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed İshak Feyyaz ve Ayetullah Uzma Beşir Necefi’nin selamlarını Zeynebiyelilere ileterek şunları söyledi:
“Değerli müminler Allah’a hamdu senadan sonra, Resul’üne ve Ehlibeyt’ine salat selamdan sonra sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Sizlere ve sizin şahsınızda tüm Müslümanlara, İmam Hz. İmam Hasan-ul Askeri(as)’nin şehadeti münasebetiyle taziyetlerimi sunuyorum. Başınız sağ olsun.
Aşura’da Sizinle Birlikte Ağladık
Değerli kardeşlerim Türkiye Cumhuriyet’inde, bu güzel beldede, sizlerle buluşmak ve sizlere hitap etmek benim için büyük iftihardır. Sizi yıllardır televizyondan takip ediyoruz. Sizler İmam Hüseyin(as)’in Aşura merasimini tertip ediyordunuz. O merasimi siz yapıyordunuz ve biz sizin merasime bakarak, sizlere bakarak sizlerle birlikte ağlıyorduk. Ben birçok alimin televizyondan sizleri izleyerek, sizinle beraber ağladıklarını gördüm. Çünkü sizin merasiminiz; hakikaten çok düzenli, çok kaliteli, çok nitelikli ve çok muntazamdı. Ben nacizane Irak’tan dört büyük taklit merciden; Ayetullah Uzma Seyyid Sistani’den, Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Said-il Hekim’den, Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed İshak Feyyaz ve Ayetullah Uzma Beşir Necefi’den sizlere selam getirdim. Onların selamını sizlere iletiyorum. Şunu bilesiniz ki hakikaten Irak’ta oradaki ulema, oradaki alimler Türkiye’de Hüccet-ul İslam Hacı Şeyh Selahaddin Özgündüz’e takdir gözüyle bakıyorlar. Çok saygıyla bakıyorlar ve çok takdir ediyorlar. Hüccet-ul İslam Hacı Şeyh Selahaddin Özgündüz ve Şeyh Hamit Turan burada dini vazifelerini öylesine yerine getiriyorlar ki adeta onlar Muhammed Âli Muhammed’in vekilleri gibi bu görevi yapıyorlar.
Sizleri Necef-ul Eşref’e Hz. Ali(as)’nin ve Kerbela’da İmam Hüseyin(as)’in ziyaretine bekliyoruz, sizleri de görmek istiyoruz. Arzu ediyoruz inşallah orada görüşelim.
Hepimizin görevi güzellikleri dünyaya yaymaktır
Görüyoruz ki Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’de buyuruyor ki; “ Onlar ki; Allah’ın risaletini iletirler ve Allah’ın Resul’ünü Tevrat’ta, İncil’de görüyorlar, O’na iman ediyorlar. Müminlere marufu emrediyorlar, münkerden nehyediyorlar. Ve Allah’ta onların çetinliklerini giderecek, onların üzerlerinden ağırlık zincirlerini kaldıracaktır.” Bu ayeti kerimede gördüğümüz üzere Allah-u Teala burada Hz. Peygamber(saa)’e üç vazife vermiştir. İslam’da din adamı diye bir tabir geçmez. Böyle ibare yoktur. Herkesi Allah-u Teala –iman eden herkesi- din kişisi, din adamı olarak niteler. Herkes din adamıdır. Her mümin din adamıdır ve herkes aynı göreve sahiptir. Yani hem kendisine hem ailesine marufu emredecek, münkerden nehyedecek. Din adamı sensin, din adamı o gençtir. Çünkü herkesin vazifesi; ilahi mesajı iletmektir. Ve biz hepimiz top yekûn olarak tüm dünyaya İslam’ın mesajını, Allah’ın mesajını iletmeliyiz. Allah Resulü bizim en güzel örnektir. O’nun ilk vazifesi marufu emretmek, münkerden nehyetmektir. Yani; kötülüklerden sakındırmak ve güzellikleri yaymaktır. Ve bu en önemli vazifedir ki; biz kötülükleri toplumdan nehydedelim ve güzellikleri insanlık toplumuna yayalım. Görüyoruz ki Allah’ın Peygambere verdiği ilk vazife; marufu emretmek, münkerden sakındırmaktır. Yani güzellikleri topluma yaymaktır. Hz. Peygamber(saa)’in kendisi ve Ehlibeyt’i bunu yapmaktadır. Peygamberimizin ikinci vazifesi; güzel ve temiz şeyleri helal etmek ve pis şeyleri haram etmektir. Buradan görüyoruz ki; ne kadar insana faydalı şey varsa onu Kuran ve Peygamber getirdiği şeriatta o faydalı şeyleri helal kılmış, insana zararlı şeyleri de haram kılmıştır. Neyi haram kılmışsa onda insanlığın zararı vardır. Neyi helal kılmışsa onda insanlığa fayda vardır. Pis şeyleri yasaklarken ve aynı zamanda pis düşüncelerden de men etmiştir. Çünkü bazen düşünce pisliği de insanı hem dünyada hem ahrette hüsrana götürür, ziyana uğratır. Peygamberimizin üçüncü vazifesi; insanların boynundaki yükleri kaldırmak ve onların üzerlerindeki zincirleri kaldırmaktır. Yükler; insanın yaptığı kötülükleridir, günahlarıdır. Zincirler ise; fikirsel zincirlerdir. İnsan o fikri zincirlerle elini, kolunu, beynini zincirler. Dolayısıyla hür düşünemez. Özgürce düşünemez ve köle gibi eli kolu bağlı olur. Peygamberin Ehlibeyt’inin birinci vazifesi; insanları özgürlüğe kavuşturmaktır. Zararlı düşüncelerden, zararlı eğilimlerden, zararlı akımlardan kurtararak hakikaten bir özgür insan gibi düşünmelerini sağlamaktır.
Vatanını sevmek imandandır
Sözlerimi bitirirken şuna işaret etmek istiyorum; İmam Hasan-ul Askeri’nin bugün şehadetidir. İmam’ın doğum yeri –hepimizin bildiği üzere- Medine-i Münevvere’dir ama oradan cebren Samerra’ya getirilmiştir. Ben sizlere teşekkür ediyorum ve övünüyorum ki ben müctehitlerimizin sevgisini, muhabbetini sizlere getirdim. Onların bir de vasiyetini getirdim; Türkiye’yi sevin. Çünkü Hz.Peygamber (saa) buyurmuştur ki; “Vatanını sevmek imandandır.” Ülkenizi sevin, ülkenize samimi olun, ona sadakatli olun ve şunu unutmayın ki; Türk milleti, iki özelliğe sahiptir; bir temiz insanlardır, temiz yaşarlar. İkincisi de; cesaretlidirler.
Ayrıca Hüccet-ul İslam vel Müslimin Şeyh Selahattin Özgündüz gibi bir önderiniz olduğu için sizleri tebrik ediyorum. O’nu koruyun ve O’nun peşinden gidin. Ben bir kez daha sizlere, bana bu fırsatı verdiğiniz teşekkür ediyorum.
Zeynebiye, 01 Şubat 2012 02:21
Yorumlar (0)