Özgündüz: 1.5 Milyarlık Dev Uyanmalı
İslam, 05 Ocak 2012 19:42Milli Gazete Haber Müdürü Gökcen Göksal, Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz ile bölgemizde yaşanan gelişmeleri ve mezhep tartışmalarını konuştu.
Milli Gazete, Özgündüz'ün Ortadoğu değerlendirmelerini manşetine taşıdı. 5 Ocak Perşembe tarihli Milli Gazete'yi gazete bayilerinden edinebilirsiniz.
İşte Özgündüz'ün çok önemli tespitlerinin yer aldığı röportaj:
1.5 Milyarlık Dev Uyanmalı
Haber Müdürümüz Gökcen Göksal Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz ile bölgemizde yaşanan gelişmeleri ve mezhep tartışmaları üzerine konuştu...
Selahattin Özgündüz Türkiye'de yaşayan Caferilerin lideri. Özgündüz aynı zamanda bir kanaat önderi siyaseti de iyi bilen bir kişilik. Orta Doğu'da yaşananları yakından takip eden, sık sık seyahat ederek uluslararası toplantılara katılan, konuşmalar yapan, yazılar yazan ve fikirlerini hiç çekinmeden söyleyen bir isim. Özgündüz'le İslam coğrafyasında yaşanan ve yaşanabilecek olası gelişmeleri, mezhep ayrılıklarını konuştuk. Özellikle de kapımıza dayanan tehlikelerin farklı bir açıdan analizini yaptık. Emperyalizmin İslam ülkelerindeki gelişmeleri kontrol altına almak için adına 'bahar' dediğini söyleyen Özgündüz'e göre batı BOP'tan vazgeçmiş değil. Bu yüzden de 'sağ gösterilip, sol vuruluyor'.
Sayın Özgündüz, Tunus'ta başlayan, Mısır ve Libya ile devam eden ve adına da birilerinin 'Bahar' dediği bir takım gelişmeler var...
Bu gelişmelerin 'bahar' olarak adlandırılması çok yanlış. Kavramlar çok önemli. Batılılar bu gelişmelerin adını Arap Baharı koydu. Biz ise buna 'İslami uyanış' demek zorundayız. Sonuçlar kimi doğruluyor nasıl olacak? Yaşananlara baktığımız zaman görüyoruz ki bu bir İslami uyanışa dönüştü. Bundan sonrası ne olacak onu da hep beraber yaşayıp göreceğiz. Tabi bizim de tahminlerimiz var. Ben Selahattin Özgündüz adına konuşuyorum önce bunun altını çizeyim. Gazze'de yaşanan katliamlar karşısında Hüsnü Mübarek'in takındığı tutum zalimce bir tutumdu. Mübarek çok açık bir şekilde, alenen kayıtsız şartsız emperyalizmin uşaklığını yaptı. Emperyalistlerin kendisinin bile yer yer hicap duyduğu ölçüde kendi halkına gaddar davrandı. Emperyalist ülkelerden bazıları yer yer orada insan hakları zedeleniyor gibi kaygılarını dile getirdiler. Mübarek onlara bile kulak asmadı. Yerin altından, en ilkel şartlar da kazılan tünellerden geçip çocuğuna aspirin getirecek su getirecek, onları bile kapattı, izin vermedi. Orada bir Gayrı Müslim bir ülke olsaydı müşrik bir ülke olsaydı bile Gazzellilere karşı bu kadar insafsız davranamazdı.
Ahmet Mehmet'e, Mehmet Ahmet'e kurşun sıkacak
Bölgedeki gelişmelerin tam da ortasında Türkiye duruyor gibi. Türkiye'nin izleyeceği yol sanırım çok önemli. Özellikle de Suriye konusunda. Peki siz Türkiye'nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Suriye'de İran ve Türkiye'yi karşı karşıya getirmek emperyalizm için bulunmaz bir nimettir. Batı eğer Suriye'ye kendi girerse Suriye'nin arkasında Müslüman dünya duracak. Dolayısıyla kendileri kenarda durup Türkiye'yi sokmak istiyorlar. İran da bu konuda çok hassas. İş Şii Sünni savaşına dönüşecek. Tam da emperyalizmin isteği. Bundan herhangi bir mezhep grup grupçuk bu coğrafyada yaşayan kimse karlı çıkmaz. İsrail hariç. Hepsi zarar görür hepsi köleleştirilir. Oynanmak istenen oyun bu: Bir taşla bir kaç kuş vurmak; bölgeyi darmadağın etmek. Bunun için diyorum ki, bu bir tahlil değil vaka. Ben vaka tespiti yapıyorum. Mehmetçik gidecek Siyonizm'in ve emperyalizmin istediği oyuna alet edilecek. Olur mu? Mehmet gidecek Ahmet'e, Ahmet gidip Mehmet'e kurşun sıkacak. Netice? Hem ülkem bölünecek, hem bölgem bölünecek hem ayakta durabilecek dik bir ülke kalmayacak. Emperyalizm bölgeyi istediği gibi dizayn edip istediği gibi sömürecek. Bunun sonucu odur. Emperyalist batının amacı halklar demokrasiye özgürlüğe kavuşması değildir. Öyle olsaydı Irak'ta milyonlarla ifade edilen katliam yapılmış olmazdı sanırım.
Emperyalizm BOP'u istiyor
Peki, amaçlanan nedir?
Aslında bu bahardan amaçlanan şey BOP, yani Büyük Orta Doğu Projesi. İslam coğrafyası yeniden dizayn edilmek isteniyor. Niye yeniden dizayn edilmek isteniyor. Demokrasi için mi hayır. Var olan ülkeleri biraz daha küçük yutulur lokmalara bölmek ve dolayısıyla sınır ihtilafları doğacak bu dağın tepesi senin mi benim mi. Birbiriyle sınır ihtilafı olan birbiriyle sürekli çekişen halklar. Küçücük devletçikler.
İstenilen şeyin ekonomik bir yönü de var mı?
Halklar birbirleriyle boğuşurken silaha ihtiyaç duyacaklar. Dolayısıyla her biri bir batılı ülkenin sömürgesi durumuna gelecek. Batı geçen asırda israfkar tüketim kültürüyle İslam dünyasından sömürüp götürdüğü serveti bitirdi.. Şimdi yeniden acıktı. Görüyorsunuz işte. Allah onlara bizim kadar lütfetmedi. Yer altı yer üstü zenginlikleri ortada. Sömürü üzerine bir sistemleri var. Yine yağmalayıp eşkıyalık yapıp bir yerlerden kıtalarına servet getirimleri gerekiyor. Servet götürecekleri yer bu coğrafya. Bütün zenginlikler burada çünkü. Bunları paramparça edip birbiriyle boğuşturup sürekli sömürecekler.
Ne mezhebi! Din kökten gidiyor
Peki bunu sizden başka kimse görmüyor mu?
Diyorum ki, emperyalizm böyle bir programı var. Bunlarda meseleye onların kontrolünden çıkarıp absorve ederek soğutacak bir şeyler yapacaklar ben bunu bekliyorum. Davudoğlu ve Erdoğan'ın bu kadar gafil olacaklarını düşünmüyorum. İhanet ile gaflet arasındaki fark niyet farkıdır. İnanmak istemiyorum; buna inanamam. Başbakanımız zeki bir insan böyle bir gaflete gelmez diye düşünüyorum. Rabbim şahit; bütün mukaddesatım üzerime yemin ederek diyorum ki benim bu meseledeki kaygım mezhebi değil. Ben mezhebi hassasiyetim yoktur, demiyorum. Ama benim bu konudaki feveranım mezhebi kaygılarla değil. Fakat şu anda ya dinim kökten gidiyor; onurum, izzetim, şerefim, namusum bağımsızlığım gidiyor. Mezhep mi kalır ortada. İsrail hilali oluşuyor, Türkiye paramparça oluyor. Ben bu kaygıyla hareket ediyorum. Ne mezhebi! Din kökten gidiyor. Böyle bir savaşın galibi olmaz. Bu fotoğrafın, bu kaosun tek galibi ırkçı emperyalizm olacaktır. Suriye üzerinde Türkiye ile İran'ı kapıştırmak istiyorlar. Boğuşsunlar isteniyor. İki taraf da güç kaybetsin isteniyor. Herkes şundan emin olmalı ki; bizim mezhebimiz ırkımız onları hiç ilgilendirmiyor.
Sayın Başbakan ve Sayın Davutoğlu, vicdanlarına ve imanlarına inandığım insanlar. Bunlar göz göre göre böyle bir şeye alet olmazlar. Ben buna inanamam. Sonucu kesinlikle bu olacak bir şeye kendi ülkesini, kendi dindaşını, milletini yok edecek ve sömürtecek böyle bir şeye alet olmazlar diye düşünüyorum. Hiçbir bedel sonuçları bunu getirecek belaya Türkiye'nin yöneticilerini ikna edemezler diye inanıyorum. Sağ gösterip sol vurmak istiyorlar
Türkiye'ye karşı bir plan mı kuruluyor?
Türkiye'nin İslam dünyası ve Türk dünyası ile bağlantısını kopartmaya çalışıyorlar. İsrail Hilali oluşturulmak isteniyor. Irak'ta Saddam yıkıldıktan sonra bir gecede ne olduğu belirsiz bir bayrak bütün ülkeye dağıtıldı. Bayrak İsrail bayrağının kopyası. Kim dağıttı, bu bayrak nasıl ortaya çıktı? Tabi tepkilere neden oldu. O sırada İsrailli Dışişleri Bakanı bir söz söyledi. O dikkatlerden kaçtı. Bir de Müslüman İsrail oluşsa ne olur dedi. Iğdır'a Mersin'e terör örgütü neden önem veriyor. Akdeniz üzerinden İsrail ve Rumlar buluşuyor. Yukarıda Iğdır Ermenistan'la komşu. Türkiye'nin Güney batısında Yahudi İsrail, Güneyinde Müslüman İsrail doğusunda Hıristiyan İsrail oluşturulmak isteniyor. Haçlılara karşı göğsünü siper eden bu milletin İslam dünyası ile bağları kesilerek, Batının şamar oğlanı haline getirilmeye çalışılıyor. "Şii hilal Sunni eksen" diyorlar. Sağ gösterip sol vurmak budur işte. Şii hilal ile meşgul edip İsrail hilali oluşturuyorlar. Böyle bir durumda Türkiye büyük Türkiye olmaktan çıkar.
Füze kalkanı vebalini kim üstlenebilir?!
Türkiye'de son günlerde sıkça tartışılan bir füze kalkanı projesi var. Bu proje kısa zaman önce hayata geçti. Sizde sık sık seyahatlerde bulunan bir kişisiniz. Bunun yankıları nasıl oldu İran'da?
Hoşnut değiller. Nereye gitsek önümüze bu soru çıkıyor. Bu füze kalkanı ne için. Herkes biliyor ki bu kalkanı İsrail'i korumak için. Bunu sağır sultan bile biliyor. Anti emperyalist anti siyonist duran bir başbakan nasıl buna izin verir diyorlar. Bu insanların kafasında soru işareti uyandırmış durumda. Diyelim ki İsrail gelmiş Türkiye'nin kardeşi olan ülkeye saldırmış, Kardeş ülke İsrail'e cevap veriyor. Türkiye'de o cevabın karşısına kalkan oluyor. Beni buna kimse inandırmaz. Bu yönetim o düşüncede olmamalı. Ama müttefiki olduğu blok var birtakım şeylere hayır diyemiyor olabilir. Çok mu iyimserim. Peki, ne diyeyim? Dinine, diyanetine, milliyetine, hassasiyetine emin olduğum Erdoğan ve Davudoğlu emperyalizme ve Siyonizm'e hizmet ediyor diyebilecek bir baba yiğit var mı? Ben bunu diyemem ki. Böyle bir vebali üstlenecek kadar onların İslami duyarlılıklarını kaybettiklerini nasıl diyeyim. İslami duyarlılıklarını onların o kadar körelmiş ki İslam dünyasının yok olma pahasına zararına bir işe girişecekler; ben buna inanamam. Bir kısım mecburiyetlere bir takım şeylere zorlanıyorlar sanırım. İnandırıcı oluyor muyum bilmiyorum; ama ben bunun aksine inanmak istemiyorum. Bu partinin kurmayları bu kadar vebali ihaneti kabullenebilir mi. Sözüme varsın kimse inanmasın, ben de buna inanamam.
Irak'ta taşeron örgütler kullanıldı
Irak'ta sanki bir Şii-Sünni karşıtlığı geliştirilmek isteniyor gibi. Bunun alt yapısı mı hazırlanıyor?
Irak'ta 1 milyonu aşkın insan öldü. Bunların hepsi doğrudan Amerikan saldırılarıyla olmadı. Bir takım taşeron örgütler, açlık ve sefaletten dolayı kolayca satın alınan insanlar. Al şu arabayı 100 dolara şuraya götür deniliyor, eline birde cep telefonu veriliyor. Oradan bizi ara, ulaşıp ulaşmadığından haberimiz olsun deniliyor. Adam karşı tarafı arayınca araba patlıyor. Söyler misiniz hangi Sünni Ehlibeyt'in mezarına saldırır? Samarra'daki Askeriyye Türbesi dünyanın en büyük altın kubbesi. O şehrin sembolü. 1150 senedir Samarra Sünni şehri. Sünni kardeşlerimiz onun bekçiliğini korumasını yapıyor. Hz. Ali'nin mezarına, Hz. Hüseyin'in mezarına Sünni saldırır mı? Sünni Ehlibeyte saldırmaz. Sünni 'La ilahe illallah Muhammeden Resullah' diyene saldırmaz. Irak'ta olan bir Şii Sünni savaşı değil. Ayetullah Sistani, onlar ve biz yokuz 'biz' varız diyor. Öteki yok diyor. Sünni Müslümanlar bizim "öteki" kardeşlerimiz değil; onlar biz, biz de onlarız diyor.
Batıdan medet umulmaz; 1,5 milyarlık dev uyanmalı
Müslümanların kurduğu uluslararası teşkilatları yeterli buluyor musunuz?
Sözüm ona İslam Konferansı Örgütü diye bir örgüt var. Bu örgüt Müslümanların Mescidi Aksa hassasiyetini örgütlemek için kurulmuştu. Ne yazık ki bu örgüt Kudüs'ü kurtarmak yerine Müslümanların gazını almak görevini üstlendi. İslam Konferansı Örgütü Müslümanların hassasiyetini öldürmek yerine, Müslümanların hassasiyetini devamlı gündemde tutmalı. Kudüs bizim onurumuzdur. Mescidi Aksa hassasiyetimiz canlı tutulmalı. Bu örgütü niye oluşturduk. Mescidi Aksa için. Örgütün şimdi böyle bir derdi kaldı mı? Şimdiki başkan değerli bir insan onun da tek başına yapabileceği bir şey yok. Teşkilatın merkezi nerede?! 1.5 milyarlık dev uyutulmamalı. Aksine 1.5 milyarlık devi uyandırması yeter. İslam dünyasını bir arada tutmak için çalışmalı. Mesela İslam dünyasının barış gücü olabilir. Müslüman ülkelerin ihtilafları oluşturulacak kurumlar tarafından çözülebilir. İnsan haklarını batı bizden öğrendi. Biz şimdi onlardan medet umuyoruz. İslam adaletinden daha kusursuz bir adalet var mı? Dünyada devletiyle başı sıkışan, sorunu olan gelsin bize başvursun. Batı neden bize hükmetsin. Onlardan neden medet umuyoruz. Batıdan bize medet gelmez. Sonra Batı niye benim derdimi çözecek.
Kardeşlik bilincinin pekişmesi için neler yapmalı?
Bizler Kur'an ehli değil miyiz? Biz mi değiştik Kur'an mı değişti. Bunun aksine bir bilgi kimde varsa getirsin. Kur'an'dan daha geçerli bir sözü olan varsa gelsin. Bizim bildiğimiz en geçerli kelam Kur'an dır. En geçerli söz onun sözüdür. Daha bunun ötesi berisi yoktur. Kur'an bize diyor ki 'siz müminler birbirinizi bırakıp başka dostlar edinmeyiniz'. Ben sana karşı başkasıyla dost olmam; bu en büyük şuurdur ve hepimize yeter. La ilahe illallah Muhammeden Resullah diyene, ehli kıbleye, ehli Kur'ana karşı başka erbab dost edinemem. Kur'an bunu bana yasaklamıştır. Ve bana demiştir ki siz birbirinizin kardeşiniz. Benim vatandaşım olup ihanet içinde olmayan Yahudi'nin de Ermeni'nin de Rum'un da namusu malı bana zimmetlidir. Onu korumak da bana düşer; başkasına düşmez.
Çok teşekkür ederiz bize zaman ayırdığınız için.
Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Allah muvaffak etsin.
Milli Gazete
İslam, 05 Ocak 2012 19:42
Yorumlar (0)