Firuzköy Cemevi Açıldı (Foto)
Ehl-i Beyt, 22 Aralık 2011 05:45Alevi vatandaşlarımız ibadetlerini rahatlıkla yerine getirebilecekleri bir cemevine daha kavuştu. Cem Vakfı Firuzköy Cem ve Kültür evi büyük bir törenle Ehlibeyt dostlarının hizmetine sunuldu.
Açılışına CAFERİDER Alimler Yüksek İstişare Kurul Üyesi ve Zeynebiye Camii İmamı Ş. Hamit Turan'ın da katıldığı Avcılar Firüzköy Cem ve Kültür evinin yapımı 4 yıl sürdü. Cemevinin zemin katı Alevi vatandaşlarımızın yardımlarıyla diğer katlarsa Avcılar Belediyesi'nin ortak çalışmasıyla tamamlandı ve hem Alevi hem de Sünni vatandaşların hizmetine sunuldu. Son derece çağdaş ve modern bir görünüme sahip olan Cemevinde hem dini ibadetler hem de kültürel aktiviteler yapılabilecek.
Vatandaşlarımızın yoğun bir katılım gösterdiği açılışta bir konuşma yapan Prof Dr. İzzettin Doğan burada bir konuşma yaptı. Prof. Dr. İzzettin Doğan:
“Bu güne kadar bu kadar yoğun bir Alevi İslam İnancına sayıp bir bölge olmasına rağmen sadece Anadolunun rüzgarını ve değerlerini benimsen değil balkanlardan da gelen insanların ikamet ettiği bir bölge olmasına rağmen insanlarımız kendi inançlarına ircaa edecek bir mekandan ne yazık ki yoksundular.
Düşünün İstanbul sadece Türkiye’nin Anadolunun değil bütün insanlığın gözlerin üzerinden olduğu birçok medeniyetlerin ortak değerlerini yansıtan Bizans’tan önceden Bizans’tan sonrada Osmanlı dönemi ve nihayet yeni Atatürkçü laik yeni dönem dahil bu ülkede özellikle 1517lerden sonra 16 asrın ilk çeyreğinden itibaren devlet yöneteninde ayrım yapmamak değil tam tersine ayrım yapma ilkesi egemen olmuştur. Ve o ilke hemen hemen imparatorluğun her yerinde ayrımcı bir işlem olarak uygulanmıştır ve Alevi İslam İnancında olanlar Osmanlı devleti pazarında sadece sakıncalı insanlar muamelesine tabi tutulmuşlardır. İnançlarında dolayı büyük ıstıraplar çekmişlerdir. Siyasi otoriterin merkezinden mümkün oldurunca uzakta bulunan yerlerde kendi yeni yerler kurmuşlar köyler kurmuşlardır. Bu tür mekanlar, dağ etekleri ya da dağ başları yahut orman içleri olmuş. Tabi bu 400 yıla yakın zaman devam etmiş. Tüm bu baskıların sonucunda bu kesimin Alevi İslami benimseyen kesimin kendi inançlarından kaynaklanan akılcılık yanı inançla aklın bütünlüğüne dayanan bir yaşam biçimini kurmuşlardır. Bunda çok kısa zaman önce dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan. Harvard’tan 2 tane farklı zamanlarda doktora öğrencisi gelmiştir. Bir tane de Berberi kökenli olduğunu söyleyen Cezayir’den ama Fransa’da doktorasını yapmakta olan bir öğrenci randevu alarak benle görüşmek istedi. Araya başbakanlıkta girince tamam dedim.
Türkiye’nin bu güne kadar tanık olmadığı bir konuyu doktora konusu seçmişlerdi. Konu; ‘Alevilerde yargı’, ‘ Aleviler nasıl oluyor da dağ başında ormanda kurdukları düzenle en üst düzey bir ahlak değerler sistemi oluşturmuşlardı? İhtilaflar hemen hemen yok denecek kadar azdı. Devletlerin varoluş nedeni onların elini kaldırdıkları yasa dediği şeye tasarrufları önünüze getirdiğinde ona uymak ve saygı duymanın meşrutiyeti onun kaynağı devletin insanları huzur içinde adalet içinde barış içinde bir arada yaşatması demektir. Eğer devlet bu fonksiyonlarını yerine getiremiyorsa devlet meşruiyetini kaybeder. O zaman devletin yasasına uymama baş kaldırma hatta kendi hakkını kendi alma temalüne sayıp olduğunu görürüz. Aleviler ne yapmışlardı; köy dediğimiz bir yer de genelde dağ başında nasıl oluyor da suç olayını ortadan kaldırmıştı. Her sene işler bittikten sonra Cem törenlerine başlanması ve Cemlerinde başlaması için dedenin birbirinize ‘razımısınız’ diyip rızalık almadan Cemleri başlatmaması, insanları her yıl kendi yaptıklarının hesabını verecek duygusu getirmiştir ve onu davranış biçimi haline sokmuştur. Onun için insanlar saygılı sevgili ve birbirlerine karşı dayanışma içinde olmuşlardır ki Aleviler 350-400 yıl Osmanlı kadısına gitmemiştir. Sorunlarını Cemlerde halletmişlerdir.
Ben bir Alevi olduğum için değil bir hukukçu olduğum için hoca olduğum için adaleti aramaya kendime mesleğini seçtiğim işçin o kökten geldiğimden dolayı da insanlığın yaşadığı sorunları Aleviler neden yaşamamıştı. Ordusu yok polisi yok jandarması yok devletin. Yanı cebir ve suç işlendiğinde kuralı zorla uygulatacağın bir gücü yok. Ortada bir dede bazı kurana dayalı değerleri size söylüyor, Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Hz. Hasan 12 imamlar gibi dediğimiz peygamber soyundan gelenleri kendinize örnek alınız diyor ve onun gölgesinde yüzyıllarca getirmişler. İşte bunun yeniden tesisi hukuki acıdan mümkün olsa da devletin yasasını çıkartıp size sunanlar yeterince adalet duygusunu yerleştirmekten uzak oldukları için sizlere bu ülkede yaşayan başka kardeşlerimize verdikleri olanakları tanımadıkları için bugün dahi 25-30 milyonu bulan sayısıyla Alevi yurttaşlara tümünden vergileri topladıktan sonra yalnız Sünni İslam sarf edilmek amacıyla Diyanet işlerine tahsil ediliyor. Alevilere tek kuruş dahil verilmiyor. Mecliste bütçe kanunu tartışılıyor ama Diyanet İşleri bütçesi süratle geçiyor ama Aleviler ya da Caferiler ya da Hıristiyanlar ya da Museviler yanı bu ülkenin tüm yurttaşları hiçbir kaynak alamamakta kendi ihtiyaçlarını kendi görmektedirler. Bugün burada gördüğümüz o acıdan istisnadır bu durumdur. Bir değerli belediye başkanı yurttaşların bu ihtiyaçlarını görüp ve anayasanın temel görevini de kamu hizmetlerini görüp de yurttaşlar arasında ayrım yapmadan büyük bir özveriyle yine yasalara uygun bir biçimde sizlere bir Cemevi yapılması konusunda büyük destek vererek buranın hizmetinize sunulmasını saylamıştır. Yanı sadece yazın değil kışın da soğuk aylarda Cemlerinizi ibadetlerinizi yaşabilirsiniz. İstanbul gibi çok sıkıntılı geçimi zor olan bir şehirde bu Cemevi sizler acısında bir vaha gibi. Çölde vaha gibi. Alevilerin kendi İslam anlayışlarını uygularken Sünni kardeşlerimizden farklı olarak daha çok şekle dayanmayan yanı bazı fiziksel hareketlere girip sonrada camiden çıkma şeklindeki bir ibadet biçimini benimsemediklerini ve onların o bulundukları mekanlardan sevgiden başka bir şeye yer vermediklerini, tanrıya anca sevgi ile ulaşabileceklerini, kuranda ayette gecen ‘Ben seni seveni severim’ yanı tanrının sevgisini elde etmek için insanı seveceksiniz. Tanrı öyle diyor eğer insanı sevmiyorsanız tanrının sevgisini alamazsınız. İşte böyle bir anlayış insana davranışlarını sevgi dolu olması ona her türlü yardımcı olmasını sağlar böyle bir yer. İstanbul’da bu tür Cemevlerinde büyük gayretler sarf edildi. Bazı belediyeler destek verdi bazıları da bunun gibi çok güzel bir Cemevini bu çevrede yetişen herkesin kullanacağı bir mekan hediye etti.
Sizlerin huzurunda, vakıf adına sevgili Avcılar Belediye Başkanına, bizim gibi düşünenler adına teşekkür ediyorum.
Bir belediye başkanı bir sürü şey yapar asıl kalıcı olan eserleri yaptığı zaman o belediye başkanı çok uzun ömürlü olur binlerce yıl yaşamanın yolu insanlara ayrım yapmadan bu tür eserler yapmaktır. Bu tür eserleri yapmayı öğrendiğimiz gün Türkiye’de kamu hizmetleri çok daha amacına uygun şekilde yürütülecektir.
Bu haksızlığı yaşamamıza rağmen sevgiyi aşılamamıza rağmen, en kötü siyasi iktidarları eleştirirken bile belirli ölçüler içinde kalıyoruz. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bugün gelinen noktada Alevi yurttaşlara inançları sebebiyle reva görünen işlemler, yanı onları yurttaş görmemek ama ceplerindekileri vergi adı altında almak haksızlıktan öte bir zülümdür. İşkenceye dönüşmüştür ve bunu yıllarca sürdürmektedirler. Başbakanla yaptığımız görüşmelerde hoca bunu seçimden sonra haletceğiz söz vereceğiz dedi. O verdiği sözün üzerinden bugün uzun zaman geçmiştir. Dolmabahçe görüşmesinin ardından gene Feshane’de bir iftarda halkın önünde yaptığımız konuşmaları da bu sözünü orada tekrar etmiştir. Bu iktidar dönemi 8-9 yılı geçmeye başladı, Alevi yurttaşların Aleviliğin kitaplara konulmasıyla ilgili eksik de olsa olumlu olarak düşündüğümüz adımlar dışında, Alevilere asıl verilmesi gereken genel bütçeden birer eşit yurttaş gibi hissetmeleri için vermesi gereken payı hala esirgemeye devam etmeleri Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine yakışmayan bir davranış. Ne başbakana ne de çevresinde onu yönlendirenlere yakışan bir tavır değildir. Ve bu tavrını en kısa zamanda sona erdirmelidir. Bu haksızlık bu adaletsizlik devam ederse, şunu iyi bilmelidir ki Alevilik bugüne kadar bir sorun değildi, yapılan yanlışlıklara rağmen, incinsen de incitme inancı taşıdıkları için sesini çıkarmayan Alevilerin artık sesini kısmaları kolay olmayacaktır. Dünya küçültünce dünyadaki dev güçler her ülkede kendilerine bir pay elde etmek için Alevileri bir reaksiyona sevk etmek için Türkiye’de bir kargaşa faktörü yapmak için iştahı kabaracaktır bunu sayın başbakan da siyasi partiler de bunu iyi bilmelidir. Yanı siz bundan sonra bugünün dünyasında sen Alevisin vali olamazsın Alevisin kaymakam olamazsın gibi şeyler diyemeyecekler. Bunu bilsinler. Doğru bir yönetim uluslararası müdahale olmadan Avrupa’dan değil sadece, Birleşmiş Milletlerden de gelebilir ve onların baskısıyla yapmaya kalktığı zaman halkın beklediği o umutlar kendiliğinden oluşan bir kin oluşturmadan devleri yönetenlerin yapması daha akıllıca olur diye düşünüyorum. Bu ayın gereklerine uygun olarak, Kerbela’da Hz. Hüseyin nasıl şehit olduysa zalime boyun eğilmemesi gerektiğini gösterdiyse bizde buradan bu Cemevinin açılışı sebebiyle Türkiye’yi yönetenler akıllarına başlarına alsınlar yurttaşlar arasında ayrım yapmasınlar" dedi.
Ehl-i Beyt, 22 Aralık 2011 05:45
Yorumlar (0)