"Wall Street'i İşgal Et" Sürüyor

Gündem, 16 Kasım 2011 18:17

ABD'de gelir dağılımı eşitsizliğini, bankaları, Wall Street'i ve ekonomi politikalarını eleştiren ''Wall Street'i İşgal Et'' girişimi, mahkeme kararının ardından Zuccutti Parka geri döndü.

New York üst mahkemesi yargıcı Michael Stallman'ın kararında, dün gece boşaltılan parka, protestocuların çadırlarla yeniden girmelerine izin vermemesi ancak anayasa tarafından ifade özgürlüğü haklarının korunduğunu belirtmesi üzerine protestocular iki aydır kaldıkları parka geri döndüler.

Polis mahkeme kararının alınmasının ardından bütün gün boş tutulan parka protestocuların ikişer ikişer ve sadece küçük çantalarla girmelerine izin verdi, içeriye çadır ya da uyku tulumu sokulmasına izin vermedi. Dün gece temizlik görevlileri tarafından temizlenen parka 16 saat sonra geri dönen protestocular burada protestolarına devam ederken, ''Bu Park Bizim Parkımız'' ve ''Tüm Gün, Tüm Hafta Wall Street'i İşgal Et'' şeklinde sloganlar attılar. Parkın dün gece boşaltılması sırasında yaşanan gerginlik bugün parka hakim değildi.

Eylemciler daha sonra parkta her zaman düzenledikleri genel kurul toplantısını yaptılar. Toplantıda protestocuların bazıları bu yaşanan olayın bir hareket olarak daha da güçlenmelerine yol açacağını, burada önemli olanın Zuccutti Parkı'nda fiziksel olarak var olmalarından öte protestolarının organize bir şekilde devam etmesi, hareketin çeşitlenmesi ve güçlenmesi olduğunu belirttiler.

Protestocuların bazıları mahkeme kararına itiraz edilmesi gerektiğini dile getirirken kimi eylemciler de Wall Street'i İşgal Et grubunun artık daha çok internet üzerinden insanları harekete geçirmesi gerektiğini ifade ettiler. Protestocular mahkeme kararının Wall Street'i İşgal Et eylemini kamunun aklından çıkaramayacağını belirtirken girişimin internet sitesinde yapılan açıklamada hareketin daha da güçlendiği savunuldu.

Eylemciler, sitelerinde yaptıkları açıklamada, ''Polis gücünü gösterdi, biz de şimdi kendi gücümüzü gösteriyoruz. Burada olmamızın nedeni daha iyi bir dünyanın yaratılabileceğine olan inancımız. Biz, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme hakkına zarar vermek isteyen milyarder Belediye Başkanı Michael Bloomberg ve diğer tüm siyasetçilere karşı direneceğiz. Önümüze konan tüm engelleri aşacağız, kesinlikle davamızdan vazgeçmeyeceğiz'' dediler.

Bu arada Zuccutti Parkı'ndan webcast yoluyla canlı yayınlarına devam eden göstericiler, kendilerine destek vermeye gelen Philadelphia'dan emekli bir polis memuruyla konuştular. 24 yıl emniyet teşkilatına hizmet verdiğini söyleyen üniformalı polis memuru protestoculara dönerek, ''Size teşekkür etmeye geldim, çünkü bu hareketi başlatan çok cesur insanlarsınız. Size tavsiyem polis sizi ne kadar yıldırmaya çalışırsa çalışsın sakın hiddete kapılmayın, sakin olun, şiddete başvurmayın ve polisin tüm direktiflerine uyun. Sonra hemen bir sonraki adımınızı planlayın, organize olun ve haklarınızdan vazgeçmeyin'' tavsiyesinde bulundu.

Bu arada parka çadır ve uyku tulumu sokamadıkları için protestocular parka yakın kiliselerle konuşup kendilerine gece yatacak yer bulmaya çalışıyorlar.

Derviş: Avrupa'daki kriz çok tehlikeli!

Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı, Sabancı Üniversitesi Danışma Kurulu üyesi ve BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) bir önceki başkanı Kemal Derviş, Avrupa'daki borç kriziyle ilgili olarak, durumun çok tehlikeli olduğunu söyledi. İşte Derviş'in açıklamaları:

Derviş, "Euro Bölgesi'ne sanki tek bir ülkeymiş gibi baktığınızda, borç oranının ABD'ninkinden daha düşük olduğunu, cari açığının çok küçük olduğunu görüyoruz. Euro Bölgesi 'krizi' Euro Bölgesi'nin içindeki dengesizliklerden kaynaklanıyor" dedi.

Kemal Derviş, Avrupa'da, özellikle de Yunanistan ve İtalya'da yaşanan borç krizini A.A muhabirine telefonda değerlendirdi.

Konuya ilişkin farklı önemli boyutların olduğunu söyleyen Derviş, ilk olarak Avrupa'ya toplu olarak bakıldığında, yani Euro Bölgesi olarak bakıldığında, durumun o kadar da kötü olmadığının görüldüğünü belirterek, "Euro Bölgesi'ne sanki tek bir ülke gibi baktığınızda, borç oranının ABD'ninkinden daha düşük olduğunu, cari açığının çok küçük olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla birçok bakımdan 'Avrupa içi' bir sorun. Avrupa içindeki dengesizlikler sorunu yaratıyor" diye konuştu.

Bu durumun farkında olmanın önemine işaret eden Derviş, özellikle ABD'deki bazı ekonomi analistlerinin, Avrupa'daki durumu "umutsuz" olarak gördüklerini söylediklerini belirterek, "Öyle bir şey de yok aslında ortada Almanya, Hollanda, Finlandiya, Avusturya ekonomileri, ve Euro Bölgesi'nde olmasalar da Danimarka ve İsveç ekonomileri, aslında oldukça kuvvetli ekonomiler" dedi.

Ancak bölgenin euro para birimine sahip olduğunu hatırlatan ve Avrupa'nın kuzeyinde yer alan İrlanda ile güney Akdeniz Bölgesi'nde bulunan ülkelerin diğer Avrupa ülkelerine göre zor durumda olmalarının, borç yüklerinin çok ağır olmasının, sorun oluşturduğunu söyleyen Derviş, "Sorun Avrupa'nın içindeki iki bölgenin farklılıklarından doğuyor. Sorun, Avrupa'nın sosyal modelinin eksikliği veya Avrupa'nın bütün bir bölge olarak kötü bir ekonomiye sahip olmasından değil, Avrupa içindeki dengesizlikten kaynaklanıyor" diye konuştu.

"Euro Bölgesi'nin önünde çok ciddi bir soru var"

Konunun ikinci boyutunun, bu dengesizliklerin nasıl yönetilebileceği sorunu olduğunu belirten Derviş, değerlendirmesinde şunları kaydetti:

"Ortak bir para birimine sahip olunca, ortak bir maliye politikası ve bölgeyi tümüyle koruyan bir Merkez Bankası ve para politikasına ihtiyaç var. Yani hem ortak bir para birimi olacak, hem ülkeler kendi başlarına maliye politikası üretecekler, bu olmuyor.

Dolayısıyla Euro Bölgesi'nin önünde çok ciddi bir soru var şu anda: Daha fazla birleşmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Eğer Avrupa'da liderler, vatandaşlarından ve politik süreçlerden daha ileri bir düzeyde birleşmeye destek yaratabilirlerse o zaman sorunlar çözülür, çünkü Avrupa'nın bir bölge olarak durumu o kadar da kötü değil. Çözüm daha sıkı bir işbirliğinden geçiyor. Hem dayanışma ve yardım gerekiyor. Güneye, ama tabii bu yardımlar karşılığında da güney Akdeniz ülkeleri kendi mali yapılarını, borç yapılarını, devletin işleyiş tarzını düzeltmek durumundalar."

"Bu ülkelerin ortak paranın gerektirdiği disiplini göstermeleri gerekiyor ve tabii ki ortak para olunca egemenlik de ortak oluyor. Euro Bölgesi'nin ortak parayı bir şekilde ortak egemenliğe çevirmesi gerekiyor. Eğer bunu yapamazlarsa, yani bu konuda AB devletleri 'Hayır biz her birimiz ulus devletiz, bu ölçüde birleşmemiz mümkün değil' derlerse, o zaman hakikaten euro'nun devam etmesi orta vadede çok zor. Kısa vadede belki durum idare edilebilir, ama bu temel ortak egemenlik gereksinimine olumlu yanıt verilemezse euro'nun devamı konusunda kuşkular haklı olarak sürecektir."

"Asıl soru Avrupa'nın ne ölçüde birleşmek istediği sorusu"

Önünde sonunda birleşmenin olacağını tahmin ettiğini, bu konuda iyimser olduğunu, fakat soruyu doğru şekilde koymak gerektiğini ifade eden Derviş, şöyle konuştu:

"Bu çok politik bir soru, teknik ve ekonomik sorunun çok ötesinde asıl soru Avrupa'nın ne ölçüde birleşmek istediği sorusu. Başlangıçta Avrupa konusunda büyük bir heyecan ve destek dönemi oldu, ondan sonra birlikteliğin yararlarına alışıldı, birliğin yararları bir şekilde unutuldu ve sadece birtakım rahatsızlıklar ön plana çıktı. Ayrıca zaman zaman ulusal politikacılar, kendi sorunlarını Avrupa'nın sırtına yüklemeye çalıştılar. Dolayısıyla AB vatandaşları doğal olarak Avrupa projesinden biraz soğudu.

Ama bence bu soğuma, Avrupa projesinin yararlarını ortadan kaldırmıyor. Eğer şimdi AB vatandaşları 'Biz bu alıştığımız Avrupa'yı kaybedebiliriz, bu konuda destek vermezsek aslında alıştığımız bu Avrupa birlikteliğinin rahatlıklarını, yararlarını kaybedebiliriz' şuuruna varırlarsa, bunu iyi anlarlarsa, benim tahminim, Avrupa entegrasyonuna siyasi destek artacaktır. Süreç liderlerin tutum ve söylemlerine de bağlı. Liderlik, bu durumu vatandaşa anlatma sorumluluğunu taşıma anlamına gelir."

"Birkaç aylık bir süre yetersiz"

Yunanistan'da başbakan olarak atanan Lukas Papadimos ve İtalya'da da hükümeti kurmakla görevlendirilen Mario Monti'nin "gerçekten ehliyetli, bilgili, tecrübeli ve saygı gören insanlar" olduğunu ifade eden Kemal Derviş, bunun olumlu bir yön olduğunu söyledi.

"Fakat bir demokraside, politik süreçten gelmeden, sadece teknik bilgiye ve dünyadaki saygınlığına dayanarak bakan olmak zor, başbakan olmak daha da zor. Başbakan olunca bu kişinin ne ölçüde politik desteğe sahip olabileceği konusu tabii çok önemli. Ancak olağanüstü durumlarda birdenbire politik destek oluşabilir" diyen Derviş, şöyle konuştu:

"Eğer bu teknik yönü güçlü başbakanlar sadece birkaç ay iş başında kalacaklarsa, zaten birtakım çıkar grupları da bunun çok kısa vadeli bir şey olacağını anlarlarsa, o zaman başarılı olmaları zor. Neticede 4-5 ay içinde belki meclisten bazı kararlar geçirilebilir, ama bu kararların uygulanması, bir programın gerçekten bürokrasinin de desteğiyle, halkın da desteğiyle uygulanması gerek.

Dolayısıyla iş sadece meclisten birtakım kanunları geçirmek değil, bir ekonomik programın uygulanması. Onun olması için de bu yeni hükümetlerin yaşam süresinin daha uzun olması gerekiyor diye düşünüyorum. Birkaç aylık bir süre herhangi bir hükümetin icraat göstermesi için yetersiz. Ancak böyle bir 'uzama', yeni bir politik desteğin oluşmasını gerektirir, bunun için yeni liderlerin politik destek yaratabilmeleri gerek."

Kemal Derviş iki ülkede de bugünlerde siyasal süreçte yaşanan göreli rahatlamanın, yeni kurulacak hükümetlere daha uzun vadeli bir perspektif açılmaması durumunda kısa süreli kalacağına dikkati çekerek, "Ama diğer taraftan da uzun vadeli perspektifin açılması için gerçek bir demokratik desteğe ihtiyaç var. Bu sorun nasıl çözülecek ben de merak ediyorum, zor bir sorun. Tabii bu kişiler icraatlarıyla, halka seslenmeleriyle, hem iş dünyası, hem sendikalarla olan ilişkilerinde çok ikna edici, çok güven verici olabilirlerse yeni siyasal dengeler oluşabilir ve kendileri belki de yeni seçimlerin ötesine uzanacak bir politik meşruiyet kazanabilir. Eğer bu başarıyı gösterebilirlerse icraat yapabilecek duruma gelebilirler. Bu olursa bu kişiler sadece birkaç aylık değil, daha uzun bir süre için ülkelerinin yönetimine ciddi katkıda bulunabilecek kişilere dönüşebilirler ve o zaman da başarı şansları artar" dedi.

Derviş, İtalya'da Mario Monti'nin kendisine en az 1 yıllık destek verilmesini istediğini belirterek, "Aslında bir yıl bile kısa. Ama öte yandan para piyasaları bunu istiyor, Avrupa'daki diğer liderler bunu istiyor diye iki ülkede de demokrasiye ara vermek, demokrasiyi tatil etmek ne doğru, ne de mümkün" diye konuştu.

Derviş bu kapsamda, "İki ülkede de yöneticilere değil, liderlere ihtiyaç olduğu" yorumunu yapan Financial Times gazetesinde çıkan bir yoruma katıldığını da söyleyerek, "Dolayısıyla teknik yöneticilerin, hiç değilse bir ölçüde, siyasal ağırlığı olan kamuoyu önderlerine dönüşmesi gerekecek" ifadesini kullandı.

Derviş, "İtalya'da ve Yunanistan'da hem orta sol, hem de orta sağın dahil olduğu çok daha geniş bir koalisyon, teorik olarak şimdilik siyasal kimlikleri olmayan ya da çok az olan teknik kimlikli bu insanlara destek vermeye karar verdi. Ancak bu desteğin samimiyeti konusunda ciddi kuşkular var. Rakip partileri bir araya getiren, hem orta sağ, hem orta solun desteklediği hükümetler kurulmaya çalışılıyor. İcraat için teknik başbakanların, teknik kimliklerini biraz askıya asıp, siyasal liderlere dönüşebilmeleri gerekecek, bu ne kadar mümkün, göreceğiz" diye konuştu.

Borç krizi küresel ekonomiyi nasıl etkiler?

Konunun dördüncü boyutunun da Avrupa'daki bu borç krizinin küresel ekonomiyi nasıl etkileyeceği olduğunu söyleyen Derviş, "Avrupa'daki ciddi bir yavaşlama, belirsizlikler yüzünden Avrupa'da büyümenin tamamen durması, işsizliğin daha da artması mümkün. Bu olursa bütün dünya ekonomisi etkilenecek. Bu sadece Avrupa'nın sorunu değil, bütün dünya ekonomisinin sorunu. ABD'yi, Çin'i etkileyecek. Euro Bölgesi hem ABD'nin, hem Çin'in en önemli ticari ortağı. Yani hem büyük ekonomileri, hem de daha orta boyut, yükselen piyasa ülkelerini de etkileyecek mutlaka. Bütün dünya her gün Euro Bölgesi'ndeki olayları izliyor, Avrupa'da iyimser hava estiğinde dünya piyasaları yükseliyor, kötümser bir hava yayıldığında piyasalar çöküyor. Bu da gerçek bir karşılıklı bağımlılık" dedi.

"IMF'nin Güney Avrupa ülkelerine destek vermeli"

"Avrupa'nın sorunlarını halletmesi herkesin çıkarına. Bu çerçevede tabii IMF'nin de bir şekilde Avrupa'ya destek vermesi gerek. Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'da programları olan IMF'nin, İtalya ve İspanya gibi çok daha büyük ülkelere de gerektiğinde kredi açabilen bir IMF olması bence dünyanın yararına" diyen Derviş, "IMF dünya ekonomisine destek vermekle görevli, dolayısıyla IMF'nin de dünya ekonomisi için tehlike yaratan Güney Avrupa ülkelerine geniş bir destek vermesi gerek. Bunu yapabilmesi için IMF'nin ek kaynağa ihtiyacı var" ifadesini kullandı.

Çin, Singapur, Brezilya veya petrol zengini ülkelerin, Avrupa'ya direkt yardım etmeleri konusunda birtakım önerilerin geliştirildiğini, ancak bu ülkelerin yanıtının ise "Yardım ederiz, gerekirse kredi açarız, fakat bunu direkt bir şekilde yapmak istemeyiz, bunu IMF çerçevesinde yapalım. Bunu yaparken de bizim IMF'deki söz hakkımız, payımız artsın, 4-5 sene sonraki IMF, bizim dünya ekonomisindeki ağırlığımızı, önemimizi yansıtan bir örgüte dönüşsün" olduğunu söyledi.

Ancak bu konuda hem Avrupa'nın, hem de ABD'nin çekimser davrandığını belirten Derviş, Avrupa ve ABD'nin bu ülkelere şu andaki IMF'deki ekonomik ağırlıklarını aşan söz hakkı ve payı vermek istemediklerini, yani kendi paylarını azaltmak istemediklerini anlattı.

Bu noktada bir kilitlenme yaşandığına dikkati çeken Derviş, IMF'nin devreye girmesinin herkesin yararına olduğunun düşünüldüğünü, ancak bunun için de IMF'nin kaynaklarının bir daha arttırılması gerektiğini belirtti.

Derviş, "Ek kaynaklar da daha çok yükselen yeni ülkelerden gelmek durumunda. Bu ülkeler de kaynak karşılığında söz haklarının artmasını istiyor" dedi.

Türkiye'ye etkisi olur mu?

"Yunanistan'da ve İtalya'da yeni hükümetler başarılı olmazsa, Avrupa'daki ciddi bir yavaşlama, süregelen belirsizlikler yüzünden büyümenin tamamen durması, işsizliğin daha da artması mümkün. Bu olursa bütün dünya etkilenecek. O zaman bütün dünya gibi, Türkiye de etkilenecek" diye konuşan Derviş, borç krizinin bu anlamda Türkiye'ye olası etkileri konusunda ise şunları söyledi:

"Özellikle Türkiye'ye etkisi olacak diyemeyiz. Ama tabii bizim için de AB ve Euro Bölgesi önemli bir ticari ortak. Sadece biz o durumda değiliz, birçok ülke o durumda, dolayısıyla kriz, hele derinleşirse, küresel ekonomiyi etkileyecek, küresel ekonomiyi etkileyince Türkiye'yi de etkileyecek, etkilemeye başladı zaten. Brezilya'yı da ABD'yi de etkileyecek.

Bazı ülkelere kıyasla Euro Bölgesi'nin bizim ticaretimiz içindeki payı belki biraz daha yüksek, ama bizim ticaretimiz de bayağı çeşitlenmiş durumda, bu iyi bir şey. Türkiye ekonomisi hem esnek, hem çeşitlenmiş bir ekonomi, dolayısıyla Avrupa bağımlılığı çok aşırı değil, ama gene de bağlıyız tabii."

"Büyüme olmadan başarıya ulaşmak mümkün değil"

Kemal Derviş, son olarak İtalya ve Yunanistan'da uygulanacak programın içeriğinin nasıl olması gerektiği konusunda da ciddi ve sıkı bir maliye politikasının öngörüldüğünü, bu politikanın uygulanabilmesi için de vergi ödememek, kamu ihalelerindeki maliyeti şişiren sorunlar gibi kötü alışkanlıkların ortadan kalkması gerektiğini vurguladı.

Ancak bunun yeterli olmadığını belirten Derviş, sözlerinin sonunda şunları söyledi:

"Büyüme olmadan da sadece maliye politikası uygulayarak başarıya ulaşmak mümkün değil. Mutlaka yapısal olarak büyümeyi destekleyen önlemler gerekiyor. Ayrıca Avrupa'daki dengelerin yeniden inşa edilebilmesi için, özellikle kuzey ve güney arasındaki maliyetler farkının daha kolay kapatılabilmesi için, kuzey Avrupa ülkelerinin daha genişlemeci makropolitikaları uygulamaları, bir ölçüde biraz daha yüksek enflasyonu kabul etmek pahasına, büyümeye ve genişlemeye önem vermeleri lazım. Amaç Güneyi geçmişteki eksikleri yüzünden cezalandırmak değil, sorunları bütün Euro Bölgesi için kökünden çözmek olmalı."

Gündem, 16 Kasım 2011 18:17

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

CABİR'den Bayram Açıklaması

CABİR'den Bayram Açıklaması

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı