ABD'nin Kara Sarayı ve Suriye Cumhuriyet Müftüsü
Analiz, 03 Kasım 2011 06:21Prof. Dr. Mehmet Yuva'dan Suriye olaylarındaki son gelişmelerin analizi:
ABD’nin Kara Sarayı emretmiş: “Beşşar Esad istifa etmelidir” demiş. Hasa, Bushlar, Obamalar, Clintonlar, Sarkozyler ve Türkçe-Arapça konuşan şürekaları kendilerini Allah’ın yeryüzündeki seçkin temsilcileri olarak kabul ettiklerinden kimin iktidara kimin iktidardan olması gerektiğine kendileri karar veriyorlar. Tam bu esnada Yeni Şafak gazetesi Suriye’ye karşı psikolojik harbin merkezinde olan bir medya kurulusunun, Suudi finanslı El-Arabiya TV’nin haberini manşetlere taşıyor. Bu habere binaen İran ve ABD gizlice Suriye’yi görüşüyor ve her iki ülkenin maslahatlarına uygun olarak Suriye’de bir çözüm arıyorlarmış. Bu haberi de Fransa’da yasayan “güvenilir“ bir kaynaktan bir Suriyeli “muhalif“ ten devşirmişler. Sözüm ona, İran’ın maslahatlarının daim olması için kendi müttefiklerine karşı dahi “şeytanla‘ bile işbirliği yapmaya hazır bir devlet olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Devletlerarası ilişkilerde çıkar esastır, bir İngiliz atasözü olabilir, Velâkin, son merhalede hedef tahtasında kendisinin olduğunu İran bilmeyecek kadar aciz midir? İran, dünün bebek devleti midir? Suriye düşerse esas itibariyle kafasının koparılacağını bilmeyecek kadar naif bir toplum mudur? Kargalara kahkaha attırmakta ne kadar ustalar.
Dünya iradesinin “demokratik“ temsilcileri, senelerdir haşır-neşir oldukları diktatörlerin ülkelerini soyup soğana çevirmelerine göz yumdular. Mısır’ın, Tunus’un, Libya’nın servetlerini kendi bankalarında tutma karşılığında bu diktatörlere açık destek verdiler. Ekonomik krizle debelenince bu servetlerine nasıl el koyarızın hesabini yapmaya başladılar. Daha öncede ekonomik bir operasyonla Amerikan Merill Linch ve Lehmanbroşers şirketlerinin iflas senaryoları ile Suudi ve Körfez ülkeleri Krallarının milyarlarca dolarlarını höplemişlerdi. Kaddafi’yi canlı istemiyoruz katledin, Zeynelabidin Suudi krallığına sığınsın, Mübarek’i kafese koyunda aklı başına gelsin, yemen kralı Salih bir müddet Suudi Krallığında muayene olsun sonra tekrar ülkesine gönderin, Bahreyn Kralını koltuğunda tutun bunun için Suudi askerleri Bahreyn’e gidip Krala yardımcı olsun, Sudan’ı parçalayın, Rusya ve Çin’in nüfuz alanlarını rafa kaldırın emrettiler oldu.
Suriye liderine haklı olarak çok kızgınlar. Suriye servetini Batı bankalarında tutmuyor. ABD bankalarının kurulmasına izin vermiyor. Suriye’nin stratejik ve karlı müesseslerini özelleştirmiyor. Yabancı sermaye’nin rahat dolaşımını teşvik etmiyor. İran ve Irak ile Petrol ve doğalgaz antlaşmalarını ABD ve Batı’ya rağmen imzalıyor. Beş deniz (Hazar, Karadeniz, Akdeniz, Arap Körfezi ve Kızıl Deniz) iktisadi coğrafya ve bu bölgede yer alan ülkeler arasında milli siyasi-ekonomik-kültürel işbirliği istiyor. Türkiye, Irak, Iran ve Lübnan ile stratejik işbirliği talep ediyor. Türkiye ile askeri manevralar tertipliyor. Türkiye ile sahip olduğu yüzlerce kilometrelik sinir bölgesinin topraklarını ortak tarım projelerine açmak niyetinde. Filistin davasına sahip çıkıyor. İsrail’in 1967’den beri Suriye’den işgal ettiği Golan bölgesini geri istiyor. Filistinli mültecilerin yurtlarına yani Filistin’e geri dönmeleri gerektiğini dillendiriyor. Irak’taki işgali red ediyor. Irak‘ın toprak ve siyasi birliğini savunuyor. 2004 tarihinde Colin Powell’in Suriye ziyareti esnasında sunduğu emirnamesini geri çeviriyor. Başka ülkelerin liderleri bu şartları kayıtsız-şartsız kabul ederken, Beşşar Esad “bağımsızlık karakterimdir“ eskimiş-klasik söylemleri dillendirmekte ısrar ediyor. Temmuz 2006 tarihinde İsrail’in Lübnan işgaline karşı Lübnan mukavemetine askeri ve maddi-manevi destek veriyor, işgali boşa çıkartıyor. Kürt halkının sorunlarını ABD ve İsrail ekseni dışında bölge ülkeleriyle uzlaşarak çözmek istiyor. Rusya ve Çin ile flörtleşiyor. Bütün bu günahları yanında bir de Alevi kökenli. Bu kadar çok günahı olan bir lider, ABD’nin talebini emret komutanım deyip muhakkak istifa etmelidir. Ama eğer ABD’nin güdümünü kabul etseydi, eh işte o zaman halife-i Müslüman olur bölgenin en emsal “demokratik“ ülkesi olarak palazlanırdı. Etme be Beşşar, çok kimsenin önünde diz çöktüğü, rahmetini dilediği dünyanın emsal demokratik ülkesi ve özgürlük abidesi ABD’ye niçin boyun eğmez hükümdarlığını rahat rahat sürdürmezsin. Sana mı kaldı vahşi ve katil Goliata (Calud) karşı Hz.Davut olmak.
Suriye Cumhuriyet Müftüsü, adam gibi adam Müslüman Dr. Ahmed Bedreddin Hassun’un 22 yaşındaki evladını vahşice ve kalleşçe katlettiler. Refakatinde olan bir Prof. akademisyeni de öldürdüler. Ehli-Sünnet ve Ehli-Beyt değerlerini söylem ve eylemleri ile yaşayan ve yaşatan bu mümtaz din âliminin çocuğunu katlettiler. Evladının cenazesinde katillere af dileyecek kadar vakur bir insan. Bursa’da Meltem TV ve İcmal yayıncılık tarafından organize edilen Ehl-i Beyt sempozyumunda konuşan Suriyeli Şeyh Dr. Alaattin Zaateri’nin ifadesine binaen, karanlık güçler, Müftüyü, Alevi-Sünni fitnesine karşı olduğu, baskılara rağmen makamından istifa etmediği, Suriye’yi kan gölüne çevirmek isteyen dini-darlara prim vermediği ve makamından istifa ettiği takdirde teklif edilen milyonlarca doları elinin tersiyle red ettiği için evladı ile cezalandırmak istediler. İslamiyet’i ve Müslümanlığı ticaret metası olarak kullanan güruhlara karşı nadir İslam kalesi konumunda olduğu için yüreğini yaktılar. Peygamber ocağının nadide evlatlarını katleden karanlık ruhları mahkûm ettiği için bedel ödettirdiler. Bu emsal insan, tarihte genelde bölgemizin özelde Suriye’nin birliği, kardeşliği ve huzuru için ortaya koyduğu bu tavrı ile anılacaktır. Ama ayni tarih evladının canına kast eden ve onları teşvik eden canileri affetmeyecektir. Avrupa Birliği Parlamentosuna İslam üzerine yaptığı hitap ile gönülleri feşeden bu mümtaz din liderini 2008 tarihinde şahsen tanıma onuruna sahip oldum. Türkiye’den misafir ettiğimiz 63 kişiden oluşan gazeteci ve akademisyen heyeti Halep’te büyük Cami’de ağırlamış ve bizlerle saatlerce sohbet etmişti. O geniş katılımlı toplantıda bu değerli din âliminin mesajlarıyla Türkiye-Suriye dostluğunun gururunu taşımıştık. Fıkıh, siyaset bilimi, tarih, sosyoloji, psikoloji ve filoloji alanlarında muazzam bir birikimi olan bu mütevazi şahsiyetin evladının katli Türkiye’de bazı gazetelerde haber bile yapılmadı. Müftü’nün misafirperverliğine mazhar olan ve ziyaretten sonra ona meşiyeler düzen Yeni Şafak gazetesi yazarları (Hakan Albayrak, Yusuf Kaplan) ve bir çok “muhafazakâr” geçinen gazeteci baş sağlığı dileme nezaketini bile gösteremediler. Vicdan ile cüzdan arasında kalan “gazeteci” kimlikli mahlûklara Allah salih olmalarını sağlasın. Para ve şöhret insanların yüzündeki maskeyi düşüren önemli imtihan araçlarıdır.
Analiz, 03 Kasım 2011 06:21
Yorumlar (0)