Huzur ve Saadet Ehl-i Beyt?le Mümkün
Ehl-i Beyt, 24 Ekim 2011 10:55Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu'nun sonunda bir konuşma yapan Prof. Dr. Haydar Baş, ?Huzuru, saadeti ve mutluluğu arayan insanlığın tek kurtuluş yolu Ehl-i Beyt?i anlamak ve yaşamaktır? dedi.
Ehl-i Beyt’i anlamadan İslam anlaşılamaz
Konuşmasında Ehl-i Beyt’in İslam dininin yaşanan müşahhas örneği olduğunu dile getiren Prof. Dr. Haydar Baş, “Ehl-i Beyt’i anlamadan ve tanımadan İslam dinini ne anlamak mümkündür, ne de yaşamak mümkündür” dedi. Kuran’ı Kerim’de yer alan Ehl-i Beyt’le ilgili ayetleri okuyan Prof. Dr. Haydar Baş şöyle konuştu: “Bu ayet ve hadislerden anlaşılacağı üzere Ehl-i Beyt’ten olmak sayılan insanlara mahsus makamdır, rütbedir. İmamlar da böyledir. Bir insan çalışmakla ne peygamber, ne Ehl-i Beyt ne de İmam olabilir. Gerek peygamberin, gerek Ehl-i Beyt’in gerekse imamın tayini ve naspı bizzat Allah ve Resulü tarafından yapılır. Bu sebeple halifelerle imamlar arasında mukayese edilmeyecek farklar vardır. Çünkü imamlar ve Ehl-i Beyt Allah ve Resulü tarafından tayin ve tespit edilirken, halifeler bizzat insanlar tarafından seçiliyor.”
Ehl-i Beyt haktır ve hakikattir
Ehl-i Beyt’in kulluk anlayışı konusuna konuşmasında önemli bir bölüm ayıran Prof. Dr. Haydar Baş Ehl-i Beyt’in Allah sevgisinin yaşanması, Allah korkusunun bir hayat tarzı haline gelmesi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Baş şunları söyledi: “Ehl-i Beyt imandır, Ehl-i Beyt itaattir, Ehl-i Beyt teslimiyettir, vuslattır, haktır ve hakikattir. Mademki Ehl-i Beyt, Kur’an’ın yaşanan canlı peygamber örneğidir o halde Ehl-i Beyt sabırdır, kanaattir, tevekküldür, kulluktur, cehttir, gayrettir, himmettir, şefaattir hülasa Ehl-i Beyt İslam’ın kâmil insan örneğidir. Bunun örneği Rahmetenlilalemin olan Hz. Peygamber’dir (SAV) sonra Hz. Ali’dir, Hz. Fatıma’dır, Hz. Hasan’dır ve Hz. Hüseyin’dir. Daha sonra da onların yaşam tarzını hayatına geçiren Ehl-i Beyt soyundan gelen imamlardır. İmam Zeynel Abidin’dir, Muhammed Bakır’dır, Cafer-i Sadık’tır, İmam Musa Kazım’dır, İmam Rıza’dır, İmam-ı Taki’dir, İmam-ı Naki’dir, İmam Hasan-ül Askeri’dir, İmam Muhammed Mehdi ve sonra bu temiz yoldan gelen zevattır.”
Ehl-i Beyt Nuh’un gemisi gibidir
Ebu Zer Gıfari’den rivayet edilen “Benim Ehl-i Beyt’imin sizin içinizdeki misali Hz. Nuh’un kavmi içerisinde Hz. Nuh’un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur” hadisini hatırlatan Prof. Dr. Haydar Baş şöyle konuştu: “Hz. Peygamber (SAV) Gadr-i Hum’da irad ettiği hutbesinde, Allah’ın emri ile Hz. Ali’yi imam tayin ettiğini ümmetine bildirmiştir. Hz. Ali’nin Emir’ül Mü’minin oluşu bizzat Allah’ın emri iledir. Bu hutbenin yedi yerinde imamlığın Hz. Ali’nin olduğunu belirtilmiştir. Hz. Ali’yi kendinden sonra imam olarak tayin etmiştir.” Prof. Dr. Haydar Baş konuşmasında Gadr-i Hum hadisini nakleden 200’den fazla Ehl-i Sünnet âliminin görüşlerine yer verdi. Prof. Dr. Baş, Gadr-i Hum hadisesi Ehl-i Sünnet ve Şii dünyası tarafından kabul edilen ve gerçekliğinde hiçbir şekilde şüphe bulunmayan bir hadise olduğunu dile getirdi. Peygamberin vefatından sonra meydana gelen gelişmeler Gadr-i Hum hadisi doğrultusunda olmadığını söyleyen Prof. Dr. Baş, “Bu noktada bizim meselemiz Gadr-i Hum olayını ve Hz. Ali’nin (AS) yerini ortaya koymaktır. Yoksa sahabelerin bir kısmının Allah Resulü ile olan hukukunu irdelemek değildir” dedi.
İmam Ali devleti ‘baba’ yaptı
Konuşmasında Ehl-i Beyt’in devlet anlayışına da değinen Prof. Dr. Haydar Baş, İslam hukukunu ve her konuyu içeren hadisleri yazan Hz. Ali, bugün var olan Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın vazifesini ifa eden bir temyiz mahkemesi niteliğindeki Mezalim Mahkemelerini kurduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “İmam Ali’nin devlet anlayışı “baba devlet” olup, devlet halkın tüm ihtiyaçlarını karşılamalıydı. Devlet anlayışı adalet üzerine kurulu idi. O’nun döneminde devletin gelir kaynakları zekât, haraç, cizye ve ganimetten oluşmakta idi. Hz. Ali’ye göre vergi, halka hizmet ve ülke kalkınması için harcanmalıdır. Ve yalnız O’nun döneminde tıpkı Hz. Peygamber (sav) dönemindeki gibi beytülmalden insanlara eşit miktarda maaş verilmesi uygulamaya geçirilmiştir.”
Ehl-i Beyt üniversitesi kurulsun
“İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer dönemlerinde Ehl-i Beyt’in ilim yönü gelişmiş, Ehl-i Beyt’in fıkıh, tefsir ve hadis ilmi ile yoğrulan talebelerden oluşan salih bir cemaat oluşturulmuştur” diyen Prof. Dr. Haydar Baş, “Bizim Ehl-i Beyt üniversitesi kurulmasını talep etmemizin bir nedeni de budur. Hz. Peygamberin (SAV) sünnetini ihya edecek olanlar Ehl-i Beyt’in mektebinde yetişebilir. Bu sebeple bütün bunlardan ortaya çıkan netice, bu konuların tamamında imam Ali’nin hayatı araştırma ve tez konusu yapılmalıdır ve adına üniversiteler kurulmalıdır” dedi.
Huzur ve saadet Ehl-i Beyt’le mümkün
Prof. Dr. Haydar Baş konuşmasında “Sadece İslam aleminin değil, bütün insanlığın fert ve toplum planında kurtuluşu Ehl-i Beyt’in hayat tarzı olarak insanların gönlünde, gündeminde yaşanmasına bağlıdır” dedi. Prof. Dr. Baş şöyle konuştu: “Huzur ve mutluluk Peygamberimizin hayatını hayatımıza geçirmemiz yani Ehl-i Beyt’e yakın olmamızla eş orantılıdır. Huzuru, saadeti ve mutluluğu arayan dünya insanlığının tek kurtuluş yolu ve çaresi vardır o da İslam dinini Kur’an ve sünnet örneğinde ortaya çıkan Ehl-i Beyt’i anlamaya ve yaşamaya bağlıdır.”
Arap Baharı İslam’a harp ilanı demektir
Konuşmasında sözde Arap Baharı adıyla amaçlanan şeyin İslam’a harp ilan edilerek Müslümanların ılımlı İslam adı altında batılı ideolojilerin kurbanı yapılmak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş şöyle konuştu: “İslam dünyasında olmayan Sünni ve alevi kavgasını varmış gibi gösterip bunun yerine ikame edilmek istenen ideolojik bidatlerden meydana gelmiş sapmalardır, saptırmalardır. Aslında İslam dünyasında Sünni ve Şii kardeşliği vardır. Böyle bir kavga varmış gibi bir pencere açıp buradan içeri girmek isteyenler, İslam’la samimiyeti olmayan nasipsiz insanların işidir. Ehl-i Beyt diyeceksin, Müslüman kardeşliği diyeceksin ve hem de Kur’an ve Sünnet’in yaşanmadığı, Kur’an ve Sünneti yok etmeyi gaye edinmiş ideolojilerin adına ılımlı İslam diyerek büyük bir sapmanın ve saptırmanın içinde olacaksın. Bu Müslüman olmak değil, Müslüman adı altında Müslümanları deccalizmin kucağına sürükleyerek Hıristiyan yapmak ve İslam’dan uzaklaştırmaktır.”
En büyük tehdit Deccal fitnesidir
“Günümüzün en büyük tehdidi deccal fitnesidir” diyen Prof. Dr. Haydar Baş Türkiye’nin yakın coğrafyasında meydana gelen gelişmeler üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Haydar Baş şöyle konuştu: “İslam âleminde yaşanan dinin adı İslam’dır. Libya’da, Suriye’de, Mısır’da ve Suud’da yaşanan din İslam dinidir. Buralarda İslami mezheplerin ölçülerine göre ceza hukuku, ticaret, aile ve de miras hukukları tamamen Kur’an ve sünnete göre mezhep imamlarının yorumları ile yaşanmaktadır. Bunun yerine kalkıp ceza hukuku, aile, ticaret, miras ve devlet hukukunu insan haklarını getireceğiz adı altında bunları kaldırıp yerine demokrasiyi getirme istek ve arzusu, İslam’ın kendisi için tehdit olarak kabul ettiği eylem ve icraatlardır.”
İslam’a savaş açılmıştır
Allah Resulü’ne ait olan yaşantının kaldırılıp tamamen beşeri anlayışların getirilmek istenmesini ‘İslam’la savaş’ olarak değerlendiren Prof. Dr. Haydar Baş, “Adı ne olursa olsun burada Allah ve Resulüne ait olan geleneğin, göreneğin, topluma hâkim olmuş örf ve adetlerin yerine, tamamen beşeri mantığın mahsulü olan, sonunda toplumu ateist bir hale sürükleyecek olanın adıdır demokratik anlayış. Bunun bir manada adı İslam’la savaşmaktır. Ortadoğu’da Arap Baharı devrimi adı altında yapılan işlem bunlardan ibaret eylemler ve icraatlardır. 2004 yılında Amerikan hariciye bakanı Colin Powel’in başkanlığında İslam devletleri hariciye bakanları toplantısı ile Afganistan ve Irak da yapılan eylemler ve elde edilmek istenen insan hakları dıştan destekli çıkarma şeklinde olmuştur. Şimdi ise bunlar, İslam devletlerinde ve halklarında yapılması gereken eylemler ve işlemler olacaktır. Bundan sonradır ki, Tunus, Libya, Mısır, Suriye vs. gibi ülkelerde insanlar eğitilmiş, Soros sermayesi tarafından finans edilmiş, sonra da Arap baharı şeklinde ortaya çıkmış terör hareketleridir. Burada asıl maksat bu insanlara can, mal, namus, din ve vicdan özgürlüğü ve haklar getirmek değil, kullananların adına ajanlık faaliyeti yürütmektir. Türk siyasetinin bu manada kastı olmadığı muhakkaktır. Ancak, onların projelerinin dışına çıkmak mümkün olmadığı için de ifade edilen bu sonuçtan kaçınmak son derece zor olacaktır”dedi.
Ehl-i Beyt birlik mayasıdır
“Bugün parçalanma senaryolarına sebep olması için gündem edilen Alevi –Sünni ayrımını bitirecek olan Ehl-i Beyt sevgisidir ve İmam Ali (as) sevdasıdır” diyen Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “İmam Ali (as) hepimizin ortak değeri ve paydasıdır. Bu öyle bir sevdadır ki, bir yandan seveni Hakk’a taşırken bir yandan da dünya hayatını her bakımdan tanzim edecektir. Bütün bu anlayışlar Ehl-i Sünnet ulemasının tartışılmaz kanaatleri ve yaşantılarıdır.
Ehl-i Beyt’e karşı çıkanlar diyalogcuların maşasıdır
“Ehl-i Beyt anlayışına karşı çıkanlar bilerek veya bilmeyerek batılıların oyununa gelmektedirler” diyen Prof. Dr. Haydar Baş çok önemli gerçeklerin altını çizdi. Prof. Dr. Baş şöyle konuştu: “Sünni görüş adı altında Ehl-i Beyt anlayışına karşı çıkmak, dinlerarası diyalog arkasındaki sermaye sahiplerinin bir toplumu ele geçirmek için oynadıkları oyunun maşası haline bilerek veya bilmeyerek gelmek demektir. Büyük Ortadoğu projesi ile sınırları ve milletlerinin kimyası değiştirilecek 22 İslam ülkesi üzerinde planlanan çalışmalar hesaplandığı gibi devam ediyor. Dinlerarası diyalog, bu planların inanç boyutudur. Sünni dünya, Emeviler ile başlayan bozulmanın etkisi ile daha kolay ele geçirilmiş ve Sünni inanç üzerinde batının istediği değişim tamamlanmıştır diyebiliriz. Takdir edersiniz ki, inancını yitiren bir toplumun işgale hazır hale geldiği söylenebilir. Ancak Ehl-i Beyt dünyası bu değişime karşı duruş sergilemektedir. İstediği neticeyi bu cenahta almayan batı, Ehl-i Beyt inancına ve imamet vazifesine karşı başlattığı taarruz ve asılsız karalama kampanyaları ile İslam akaidini hala diri tutan bu dünyayı devre dışı bırakmaya çalışmaktadır.”
Gelin Haçlı oyununu bozalım
“Ehl-i Beyt sevgisiyle yüreği sapasağlam kalmış, iz’an ve iman ehli her bir insan, bu Haçlı oyununu bozmakla mükelleftir” diyen Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “Bunlar, bir taraftan Haçlı dünyası ile işbirliği içinde Müslüman avına çıkıyorlar. Diğer taraftan, Müslümanları çeşitli yollarla müşriklerin ve gayrimüslimlerin kardeşi yapmaya çalışıyorlar. Bu durum, bölgemiz ve insanlık için en büyük beladır. Ahir zamanın en büyük fitnesidir. Reva mıdır ki, asırlardan beri devam eden bu kardeşliği yok sayıp, kapılarını bize ardına kadar açan Ehl-i Beyt dünyasının değil de, Haçlının safında yer alıp, yanlışın ve batılın safında olunsun. Bu asla düşünülemez. O halde, bu insanlar üzerindeki Haçlı dünyasının projesi bize ait değildir. Türk siyasetinin böyle bir davranış içinde olması düşünülemez. Bir milletin dâhili meselelerine müdahale tavrı, senin işlerine de müdahale hakkını doğurur. Onun için dikkatli olmak şarttır. Ehl-i Beyt sevgisiyle yüreği sapasağlam kalmış, izan ve iman ehli her bir insan, bu Haçlı oyununu bozmakla, bu fitneyi bitirmekle mükelleftir. Ülkemiz, bölgemiz ve insanlığın huzur ve barışı için, dünya bu kıratta ve bu imanda insanı bekliyor.”
İslam ülkeleri birlik olmalı
Türkiye’nin yaşadığı sorunlara da vurgu yapan Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “Türkiye tamamen terörün kucağına atılmış; her gün onlarca insanın öldürüldüğü terör ülkesi haline dönüşmüştür. Ülkemizin bu noktaya gelişi, yabancıların içişlerimize müdahalesi nedeniyledir. Henüz 2-3 gün önce 24 insanımızı şehit verdik ve her gün onlarca insanımız ölüme mahkum edilmektedir. Bu durum, yanlış siyasetin sonucudur. Şayet bu yabancı yönlendirmeli siyaset devam ederse, Türkiye sadece istemediği insanlarla bir masada oturmak zorunda kalmayacak, bölünüp parçalanmanın tartışmalarına da sahne olacaktır. Yapılması gereken, en fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan bugünde Müslümanların birliğini savunarak İslam dünyasına saldıranlara karşı bir blok oluşturmak, hiçbirinin kusurunu görmeden, yanlış araştırması yapmamaktır. İki gün boyunca devam eden ve Türk İslam dünyasının birçok ülkesinden çok kıymetli ilim adamlarımızın iştirakiyle gerçekleştirilen Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumundaki birlik, kardeşlik ve basiret, ülkemizdeki ve bölgemizdeki Haçlı oyununa son verecek kudret ve imanın bir ifadesidir” diye konuştu.
Yeni Mesaj
Ehl-i Beyt, 24 Ekim 2011 10:55
Yorumlar (0)