Zorbaların Suriye'yi Bitirme Planı
Analiz, 07 Eylul 2011 17:43Uluslararası İlişkiler ve Ekonomik İşbirliği Enstitüsü yayınladığı bir analizde, Suriye karşıtı planları gözler önüne seriyor.
Birçok medya kaynağı, Suriye’yi yok etmek ve ülkede kaos çıkarmak için ‘güzelce hazırlanmış’ planları yayınladı. Kaynaklarda, planın Suudi Arabistan’daki eski Amerikan büyük elçisi Bandar bin Sultan ve yine Lübnan’daki eski Amerikan büyükelçisi Jeffry Feltman tarafından Suriye rejimini devirmek ve Suriye’yi yeniden ‘taş devri’ne döndürmek için yapıldığı söyleniyor.
Bandar bin Sultan- "Suriye devrimi" diye anılan- aslında bir "komplo" olan olayların mimarı.
Kaynaklara göre, plan ‘stratejik olarak’ insanların meşru özgürlük ve şereflerini geri kazanma ayrıca düzenin yozlaşmış yapısında kurtulma taleplerini, kötüye kullanma üzerine bina edilmiş ve bu duygular rejimin reform yollarını kapattığı söylemleriyle tek çıkar yolun devrim olduğu duygusuna evrimleştirilmiş ve rejime karşı büyük bir ayaklanmaya dönüştürülmüştür.
Plan taktiksel olarak Suriye’yi üç bölgeye ayırdı (büyük şehirler, küçük şehirler ve köyler) ve beş farklı grup oluşturdu.
1-‘Yakıt Niyetiyle Kullanılanlar’: Hiçbir grupla ilişkisi olmayan eğitimsiz ve işsiz gençlerden oluşuyor.
2-‘Haydutlar’: Genellikle Suriye vatandaşı olmayan ve uzak bölgelerdeki kanun kaçakları ve suçlulardan oluşuyor.
3-‘Etnik Grup Üyeleri’: Başkanı destekleyen ya da muhalefet eden etnik grupların yarı eğitimli milliyetçi gençlerinden oluşuyor.
4-‘Medya’: Amerika ile bir bağlantısı olmayan; Avrupa destekli bazı sivil toplum kuruluşlarının liderlerinden oluşuyor.
5-‘Sermaye’: Tüccarlar, şirket sahipleri, Şam-Halep ve Humus’taki banka ve ticaret merkezi sahiplerinden oluşuyor.
Bu grupların nasıl kullanılacağına ve aralarındaki ilişkinin ne şekilde olacağına dair plan ise şu şekilde:
Birinci gruptaki ateşli gençlere (yakıtlara) cazip söylemler kullanılacak:
-Sesinizi yükseltmelisiniz.
-Değişimin şiddetten başka bir yolu yok.
-Geleceğinize karar vermek size kalmış.
-Temel sorun sizin sessizliğiniz ve buna benzer şeyler…
Ayrıca planda ikinci gruptaki haydutların özelliklerini istismar etmek de var:
-Profesyonel cinayetler için keskin nişancılık ve soğukkanlılık eğitimi.
-Yanıcı maddeler kullanarak kamusal binalarda yangın çıkartma eğitimi.
-Polis merkezlerine ve güvenli binalara nasıl girileceğine dair eğitim verilecek.
Plana göre üçüncü gruptaki ‘Etnik Üyeler’den şu şekilde istifade edilecek:
-Başkana karşı duydukları destek ya da muhalif duygular beslenecek.
-Kendi etnik gruplarının her halükarda tehdit altında olduğuna inandırılacaklar.
-Diğerlerine karşı orantısız güç kullanmaya alıştırılacaklar.
-Kendilerinden olmayan herkesin vatan haini olduğuna ikna edilecekler.
-‘Renk körü bir devlet’ e yol açacaklar ve böylece yalnızca siyah ile beyazı görebilecekler.
-Yaşlarından ve tarih, coğrafya gibi konulardaki bilgi yoksunluklarından faydalanarak her şeyi yapmaya hazır hale getirilecekler.
Dördüncü grup (medya grubu) plana hizmet ettirilecek diğer bir grup. Bu gruptakiler özel bir eğitime tabi tutulacak ve (halkın düşüncelerini) yönlendirmedeki becerileri geliştirilerek aşağıdaki yolu izlemeleri sağlanacak:
-Yerini belli etmeyen ve kesilemeyen uydu telefonlarıyla yayın organlarıyla irtibata geçmeleri sağlanacak.
- Onlara rejime muhalefet etmeyen fakat sivil toplum adına konuşan ulusalcı şahsiyetler etiketi kazandırılacak.
-Dünya ile iletişim kurulmasını sağlayacak şekilde eğitimli kalifiye kadrolar oluşturulacak ve bunlara internet üzerindeki ‘blog’ tarzı modern medyanın incelikleri öğretilecek.
-Her biri ile düzenli toplantılar yapılacak ve böylece hiçbir şeyin birbiri ile çelişmemesi sağlanacak.
Beşinci gruptan (Sermaye) ise paralarının heba olması korkusu kullanılarak istifade edilecek. Bunun için şunların başarılması gerek:
-Ticari ilişkiler adı altında, Avrupa büyükelçiliklerindeki ticari müşavirliklerle tüccarlar arasındaki bağlantının sağlanması.
-Özellikle Körfez Arap ülkeleriyle ticari anlaşmalar ve yatırımların konuşulduğu lüks partiler düzenlenmesi.
-Onların ahlaksız ilişkileriyle tehdit edilmesi ve kayda alınmış kasetlerle onlara şantaj yapılması.
-Onları rejime karşı kışkırtmak ve şu gibi belli düşüncelere sevk etmek: “Bu ülke sizin ama dışarıdakiler sizi kontrol ediyor. Rejim sizin harcamalarınızla insanları zengin ediyor. Ülkeyi ayakta tutan sizsiniz ama yönetenler başkaları. Beşer Esed, toplattığı vergilerle sizden çalıyor ve destekçilerine yediriyor. Bütün işleriniz rüşvet ve yolsuzluklarla büyük kayıplara uğruyor. Rejim çökmek üzere olduğundan bütün mal varlığınız tehdit altında bu yüzden Suriye dışına aktarılmalı. Rejimin çöküşünden sonra biz, sizi ülkenin başına geçireceğiz.”
Planda ayrıca ‘yönetim’ ile ilgili bir bölümde birçok senaryo bulunuyor. Ve bu senaryolarda nasıl başlanıp nasıl hareket edileceğine, grupların nasıl kullanılacağına ve nasıl yol alınacağına dair detaylar yer alıyor.
Yönetimle ilgili bölümde aşağıdaki adımlar yer alıyor:
1- ‘Yakıt’ niyetiyle kullanılacak gruptaki birinden olumlu cevap alınırsa; maddi ihtiyaçları istismar edilerek diğer adıma geçilecek ve plan başlamış olacak:
-Bir miktar para verilecek.
-Kiralık bir araba, bir cep telefonu ve internet bağlantısı temin edilecek.
-Diğer gençleri de bu şekilde kandırması ve aynı metodu uygulamaları istenecek.
-Bu gençler, sayıları büyük şehirlerde 5000, küçük şehirlerde 1500 ve köylerde 500’ü bulduğu zaman değişim istediklerini açığa vuracak ve reform talep edecekler. Tam bu aşamada hiç kimsenin aleyhinde konuşulmayacak; mezhebi, etnik, siyasi –sağcı ya da solcu- söyleme dair tek bir kelime bile edilmeyecek.
Bu süreç ilerlerken, muhalif olmayanların itirazlarına şu karşılıklar verilecek:
• Eğer değişimin gerçekleştiği söylenecek olursa; ‘Değişim falan yok. Bunların hepsi birer yalan’ denilecek.
• Değişimin yolda olduğunu söylenecek olursa; ’40 yıldır, değişim geliyor lafını duyuyoruz’ denilecek.
• Zamanın protestolara müsait olmadığı söylenirse; ‘Ne zaman harekete geçeceğiz. Yüz yıl sonra mı?’ diye karşılık verilecek.
• Bizim onurumuz Amerika’ya karşı direnmektedir diyen olursa; ‘Biz direnmiyoruz, yaşamak istiyoruz’ denilecek vesaire…
-İnsanları etkileyen grup, caddelerde insanların toplu halde bulundukları kalabalık marketlere, cami çıkışlarına ve dar sokaklara salınacak ve üç halkaya ayrılacak. Slogancılar, fotoğrafçılar ve gizli halka. Slogancılar kalabalığın ortasında toplanacak ve hep birlikte bağırmaya başlayacaklar. Bu halkanın etrafında gizli halkadan insanlar olacak ve fotoğrafçılar da hepsinin etrafında olacak. Birisi slogancıları dağıtmak isterse gizli halkadakiler onları ‘bırakın da konuşsunlar’ bahanesiyle savunacak; eğer hiç kimse onlara müdahale etmezse bu kez gizli halkadakiler onlara saldıracak ve dağıtacaklar. Her iki durumda da, “medya için harikulade kareler yakalayacağız.”
-Sonuçta, yetkililer tahrik edilecek ve olayları durdurmak için şiddet kullanmak zorunda bırakılacaklar. Yetkililer burada iki çözümden birini seçmek zorunda olacaklar: ya müdahil olacaklar ya da olmayacaklar.
-Eğer müdahil olmazlarsa, muhaliflerin sayısı artmaya başlayacak; çünkü plandaki anlaşmaya göre gençler başka insanları da etkilemek zorundalar ki bu insanların gruplar arası iletişimden-yani dünyadan!- haberleri olmayacak.
-Eğer yetkililer gruptaki insanlara müdahale edecek ve birini bile tutuklayacak olurlarsa, o kişi kendini hemen ‘masum ve zavallı’ bir görünüme bürüyecek, vaziyetini değiştirerek ve bir daha aynı şeyi yapmayacağına dair sözler verecek. Son aşamaya kadar bu kişi bir daha ortalarda görünmeyecek fakat maddi yardım almaya da devam edecek.
-Eğer güvenlik güçleri grup dışı birine müdahale edecek ya da birini tutuklayacak olurlarsa, gruptakiler seslerini daha fazla yükseltecek ve olayı büyütecekler. Dolayısıyla güvenlik güçleri onlardan birine zarar vermeye kalkacak ve bu arada gruptakiler güvenlik güçlerini bir tarafa bırakıp halkın duygularını galeyana getirerek rejimin ne kadar zalim olduğunu belirten şu sözleri sarf edecek: “Şu zavallı adama ne olduğunu gördünüz mü; işte başkanın istediği şey tam olarak bu. Bu hiç adil değil, bu adam yalnızca yaşamak istiyor. Bu tacirlerin bu şekilde para kazanma hakları var mı? Bu bir hükümet mi yoksa, hırsızlık çetesi mi? Bütün bunların arkasında başkan olacak adam vardır” ve benzeri…
2- Caddelerde hareketlilik başladığı zaman reform isteyen insanlar rejimi düşürme hususunda kışkırtılmalıdırlar. Bunun için şunlar uygulanabilir:
- Haydutlardan oluşan ikinci grup sahneye çıkacak ve hem göstericilerin hem de güvenlik güçlerine saldıracaklar-ateş açacaklar.
-Bir kadına –özellikle çarşaflı olanlara- tecavüz gibi dini ve sosyal duyguları alt üst eden dramatik olayların video ve fotoğrafları çekilecek. Sonra da bu sözde göstericiler bağırıp çağıracaklar. Eğer güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğrarlarsa muhteşem olacak. Yok, halk tarafından saldırıya uğrarlarsa grup hemen ‘sivil giyinimli askerler’ göstericilere saldırdı diyerek feryatlar koparacak. Eğer hiç kimseden bir müdahale gelmezse ufak tefek yaralanmalara sebebiyet verecek olsa bile gruptan bir kişi, göstericilerin üzerine saldıracak.
Video kayıtları 20 saniyeden uzun olmamalı ve her seferinde yakın mesafeden çekilmeli, asla uzaktan değil.
-İnsanlar üzerindeki olumsuz etkisine binaen insanlar seri bir şekilde öldürülmeli. Öldürülecekler, grubun dışındaki protestoculardan; özellikle de kalabalık ve meşhur ailelere mensup kişilerden, ya da sosyal bağları kuvvetli olan gençlerden ya da doktor, mühendis, entelektüeller gibi eğitimlilerden seçilmeli. Cinayet işi, keskin nişancılar tarafından ve güvenlik güçleri ve polislerin silahlarının mermilerine benzeyen mermilerle çabucak halledilmeli. Ayrıca bu aşamada güvenlik personeli ve polisler de öldürülmeli.
-Planda adı geçen tüccarların mülkleri yakılarak ekonomik sıkıntılar da bahane edilerek mümkün olduğunca fazla insanın hayatından endişe etmesi sağlanmalı ve bir korku imparatorluğu oluşturulmalı.
Beşer Esed’in yakınındaki belli adamlara rejimi destekleyen gösteriler yapmaları ve başlatılması planlanan işkence ve terör olaylarını savunmaları söylenerek; rejim yanlılarıyla diğer insanlar arasında gergin bir güvensizlik ortamı oluşturulmalı. Muhalifler, mezhebi ve etnik cinayetler başlayana kadar başka hiçbir şey yapmamalı. Siyasi reform, özgürlük, demokrasi ve sivil yaşam konularındaki söylemlerde organize bir şekilde hareket etmek gerekecek.
-Rejim tarafından siyasi çözüm getirmek için atılacak herhangi bir adım, Baas Parti binası, polis merkezleri, hapishaneler ve güvenlik merkezleri gibi yerler yakılarak ve Beşer Esed resimlerine başka anlamlar verilerek iktidarın geri adım atması sağlanacak.
Bandar bin Sultan planda Beşer Esed’in Suriye içinde ve dışındaki kayda değer popülaritesinin es geçilemeyeceğine de yer vermiş. Sultan, onun bu popülaritesinin rejim yandaşlarının gösterilere karşı coşkun zaaflarının kullanılarak zayıflatılabileceğini düşünüyor.
Bandar bin Sultan, ordu, hükümet ve güvenlik sisteminin çöküşü için onların hiziplere ayrıştırılması gerektiğine inanıyor. İşte bu aşamada üçüncü grup (etnik grup üyeleri) devreye girecek ve iki ana mezhep olan Şafi ve Hanefileri yok etmek için aşağıdaki yollar izleyecek:
-Her bir hizbi saldırganlara karşı korkunç katliamlar işlemeye mecbur bırakacak. Bu suçlar videoya çekilecek ve en kısa zamanda medyaya servis edilecek. Bu olaylar Şam’dan uzaklarda başlamalı ve insanların korkarak geri adım atmamaları için çok fazla kan dökülmemeli.
-Mesela Lazkiye ve Tortus’ta katil gruptaki Aleviler, Sunni gençleri ‘Beşer çok yaşa’ şarkıları söyleyerek kesecekler.
Halep’te, yine aynı gruptaki selefiler Alevi köylerine saldırıp onların evlerini yakarak ‘Nasranilere ölüm’, ‘sahabe düşmanlarına ölüm’ sloganları atarak, Alevileri köylerini terk etmek zorunda bırakacaklar.
Hasiçi’deki katil grup üyesi Araplar Kürtlerle eğlenecek ve dillerini bilmeseler de el kol hareketleri yaparak onlarla dalga geçecekler. Planda bazı Hıristiyanların özellikle de Ermenilerin öldürülmesi de var.
Dera’ya dışarıdan getirilen keskin nişancılar ise Cavabra ve Mahamid ailelerinden gençleri öldürerek Abazid ve Masalmeh ailelerinden kimseye dokunmayacaklar.
Bukamal’de Şiiler Sunnileri öldürürken ‘Ah Kerbela, Ya Hüseyn’ naraları atacaklar.
Humus’ta Araplar Türkmenleri öldürecek ve özellikle onların kuyumcu dükkanlarını yağmalayacak ayrıca Katolik Hıristiyanları da öldürecekler.
Süveyde’de, gruptaki Dürziler, civardaki kiliselerde yangın çıkartıp bir çok Hıristiyan’ı da öldürecekler.
Kamışlı’da, gruptaki Kürtler, Hasiçi’de öldürülen kürtlerin intikamını alacak; Ermeni ve Müslüman Arapları öldürecekler.
Deyr-uz Zur’a dışarıdan getirilen keskin nişancılar, küçük aşiretler olan ‘Rolla’, ‘Cabur’ ya da ‘Şumar’ kabilelerine bulaşmayacak; Beni Naim ve Ecdat aşiretlerinden olan gençleri de Bukabur ve Mohasan adına öldürecekler.
Bandar, rejimin etnik gruplar arasındaki ihtilafı çözmeye yönelik çabalarla meşgul olacağını düşünüyor. Beşer Esed Şam dışında ortaya çıkan mezhebi ve etnik sorunları çözme adına hükümet yetkililerini oralara gönderecek ve Şam idari manada boşalmış bir haldeyken, sıra Şam’a gelecek. Her azınlık diğer bölgelerde yaşananların öcünü almak için kenti savaş alanına çevirecek ve bu şu sırayla gerçekleşecek:
-Şam’ın doğusundaki Hıristiyanlar yakınlarındaki Müslümanları ve Cermana’daki Dürzileri öldürecek.
-Kuzeydeki Sunniler ‘Şagur’ ve ‘Muhacirin’ mahallelerindeki Şiileri öldürecek.
-Duma ve Daraya mahallelerindeki Selefiler, belediye binalarını, karakolları ve mahkemeleri ateşe verecek.
-Batıda Cabal Muhsin mahallesindeki Aleviler, civardaki Sunnileri öldürecek.
-Kuzeyde ise ‘Rukneddin’ mahallesindeki Kürtler, Araplara saldıracak.
Bu arada, Bandar’a göre ordu bölünecek ve böylece güvenlik güçleri ile hükümet büyük bir hezeyan yaşayacak ve Beşer’in yanında yalnızca Cumhuriyet Muhafızları kalacak ki onlar da zaten ordunun korkusundan hiçbir yere hareket edemezler. Bu durum, Beşer Esed iktidarında büyük problemlere sebebiyet verecek ve devreye beşinci grup ‘sermaye’ girecek ve aşağıdakileri gerçekleştirecek:
-İş adamlarını, güvenlik güçleri ile ordu komutanlarını ve Şam ile Halep’in hükümet temsilcilerini bir araya getirecekler ve onları Beşer Esed’in sonraki süreç için vaat ettiği şeylerden vazgeçirmeye çalışacaklar.
-İş adamları iş birliği yapmayacak olurlarsa, hesaplarının dondurulması ve ahlaksız kasetlerinin yayılması ile tehdit edilecekler.
-Komutanlar reddedecek olursa, hapse girmek ya da suikaste uğramakla korkutulacaklar. Kaos ortamı oluşturulduğu takdirde, Şam ve Halep dışındaki üst dereceli yetkililer komutanlara gözdağı vermek için öldürülebilirler.
-Ulusal konseydeki işadamları, yöneticiler ve güvenlik şefleri Amerika, Fransa, İngiltere, Suudi Arabistan ve Mısır tarafından belirlenmeli ve tanınmalıdır.
Analiz, 07 Eylul 2011 17:43
Yorumlar (0)