Suriye Muhalefeti Direniş Karşıtı
Analiz, 15 Temmuz 2011 18:28Muhalifler, Beşşar Esad rejimine karşı çıktıkları kadar Hizbullah-İran-Suriye ekseninin bozulması için de yoğun çaba sarfediyorlar.
Muhaliflerdeki Hizbullah karşıtlığının, devrim gösterilerinin başlamasından sonra Nasrallah ve diğer Hizbullah liderlerinin yaptığı açıklamalarla doğrudan bir ilişkisi yoktur. Tam tersine, Nasrallah ve Hizbullah liderlerinin yaptığı açıklamalar, Suriye muhalefetinin devrim gösterileri öncesinde Hizbullah'a karşı sergilediği duruşla doğrudan alakası vardır. Çünkü Suriye muhalefeti, devrim gösterilerinden çok önceleri, Hizbullah karşıtı cephede yer almaktaydı. Suriyeli muhaliflerin Hizbullah karşıtlığının sebebi mezhebi olduğu kadar Hizbullah'ın dünyadaki imajını bozmayı hedefleyen projenin de bir parçasıdır.
Hizbullah ve Suriyeli muhalifler arasındaki ilişkiyi irdelerken, Şeyh Adnan el Arur'un ismini öncelikli olarak zikretmemiz gerekiyor. Bir önceki yazımızda, Şeyh Adnan el Arur ve Suriye devrimi arasındaki ilişkisine değinmiştik. Şeyh Arur'un Suriye devrimi üzerindeki güçlü etkisine rağmen, Suriye devrimine destek veren Türkiyeliler, “Şeyh Adnan'ın etkisi zayıf” demeye devam ettiler. Oysa Suriyeli devrimcilerin on binler halinde el Arur lehinde sloganlar atmaları, Şeyh Adnan'ın etkisinin zayıf olmadığının en önemli delili. Etkisi zayıf olan birisinin çağrısı üzerine başlayan tekbir eyleminin, Suriye'nin farklı şehirlerinde yankı bulması düşünülebilir mi?
Son haftalarda Visal Televizyonu'nu izlerken Şeyh Adnan'ın sadece halk üzerinde değil, ordudan ayrılan Suriyeli subaylar üzerinde de etkin olduğunu gördük. Çünkü Şeyh Adnan, haftada en az üç defa Visal televizyonuna çıkarak 200 dakika Suriye devrimine ilişkin son gelişmeleri değerlendirmekten de öteye geçerek, ordudan ayrılan askerleri yönlendirmeye başladı.
Bilindiği üzere Suriye ordusundan istifa eden subaylar “Özgür Subaylar Hareketi”ne katıldıklarını açıklamışlardı. İstifaların gelişi güzel gerçekleşmesinden rahatsız olan Şeyh Adnan, askerlerden “istifaya hazırlanmalarını” fakat bu zamanda “istifa etmemeleri” çağrısında bulundu.
Visal Televizyonu aracılığıyla subayları sık sık uyaran Şeyh el Arur, istifa eden subayların rütbelerini de terfi ettiriyor. Özgür Subaylar Hareketi'nin resmi sözcüsü Yarbay Hüseyin Harmuş'un 9 Temmuz'da yayınlanan “Suriye Halkı Ne İstiyor?” programındaki diyalogu oldukça önemli. Suriye devrimine desteğinden ötürü Visal'e teşekkür eden Harmuş, Şeyh Adnan'a hitaben “Suriye devrimine önderlik eden Şeyh el Arur'u selamlıyorum” dedi. Hareketin resmi sözcüsü Harmuş'un “el Arur'u, devrimin önderi olarak nitelemesi, Şeyh el Arur'un Suriye devrimindeki rolünü gözler önüne seren en önemli delildir. (Daha önceden de Suriyeli devrimcilerin Şeyh Adnan'ı “Şeyhu-s Sevra- Devrim Şeyhi” olarak nitelediklerine dikkat çekmiştik.)
İstifa ettiği zaman Harmuş'un rütbesi yarbaydı. Fakat Şeyh Adnan, Yarbay Harmuş'u “albay”lığa terfi ettirildiğini söyledi. Terfi işlemine ilişkin Visal Televizyonu'nda da kısa süreli bir gerilim yaşandı. Programın sunucusu Muhammed Hazim el Arur, Harmuş'u “yarbay” olarak tanıttı, Şeyh el Arur'un “albay Harmuş” ifadesini düzelterek, “yarbay Harmuş” dedi. Şeyh el Arur ise buna öfkelenerek “Ben ne söylediğimi biliyorum. Onların terfi ettirmelerini kabul ediyorsunuz da Şeyhlerin terfi ettirişini neden kabul etmiyorsunuz? Bu konuda karar alındı. Artık tartışmaya gerek yok. Bu konuda sizi bir kez daha uyarmayacağım” dedi.
Hizbullah Karşıtı Silahlı Mücadele Yanlısı Suriyeliler
Suriye devriminin aktörleri arasında yer alan ve koyu bir Hizbullah karşıtı olanlardan birisi, Muhammed Rahhal'dır. Rahhal, Safa Televizyonu aracılığıyla görüşlerini duyurabilmekte. Rahhal'ı diğer muhaliflerden ayıran en önemli özelliği, silahlı mücadeleden yana olmasıdır. Rahhal, Safa Televizyonu'na yaptığı açıklamasında, Hama'da silahın kullanıldığını, Suriye'nin bazı bölgelerinde ise “devletin giremediği silahlı yerleşim merkezlerinin” olduğunu söyledi.
Muhammed Rahhal'ın yanı sıra bugün Hizbullah'a karşı kurulan Uluslararası Mahkeme iddianamesinin yalancı tanığı Zuheyr Sıddık da Suriye muhalefeti içerisindeki Hizbullah karşıtı söylemin sahipleri arasında yer almaktadır. Sıddık'ı, diğer Suriyeli muhaliflerden ayıran en önemli fark, silahlı mücadele çağrısında bulunması hatta Suriye içerisinde askeri operasyonlar gerçekleştirdiğini ilan etmesidir.
Rahhal ve Sıddık'ın itiraflarına ilave olarak Arap İnsan hakları Komisyonu Sözcüsü Heysem Menna'nın da Cisr Şuğur'da yaşanan olaylarda, “aşırılık yanlısı silahlı grupların parmağı” olduğunu kabullenmesini göz önünde bulundurursak Suriye'deki kanlı olaylardan sadece Beşşar Esad rejimini sorumlu tutamayacağımızı söyleyebiliriz. Kanlı saldırılardan Esad kadar “silahlı saldırı” düzenlediklerini ilan edenler, silahlı saldırılara çağrıda bulunanlar ve bunların bağlı oldukları odaklar da sorumludur.
Hizbullah Karşıtı Diğer Muhalifler
Suriye'deki devrimin genç kanadında yer alan önemli isim ise Seir Naşif'tir. Hak ve özgürlük mücadelesi veren Suriyeli bir genç görünümünde olan Naşif, Hizbullah karşıtlığında ön saflarda yer almaktadır. Naşif'e göre Suriye'de Beşşar Esad rejimi devrildiği zaman İran-Suriye-Hizbullah ekseni bozulacak, Suriye'nin Lübnan ve Filistin'de kullandığı kartlar çöpe atılacak.
Basın mensuplarına yaptığı açıklamalarda Esad sonrası Suriye'de nelerin olacağı?” sorusuna yanıt veren Naşif “Esad devrildiği zaman, Suriye'nin Lübnan ve Filistin'de kullandığı kartlar, kullanılmayacak. Suriye, artık İran'dan Hizbullah'a giden yardımlar için bir köprü olmayacak. Hizbullah'a Suriye üzerinden silah gitmeyecek. Muhtemelen Hizbullah, siyasi bir partiye dönüşür ve Lübnan'daki devlet normlarına göre hareket eder. Filistin'de ise artık Filistinli hareketler arasında bölünmüşlüğe şahit olmayacağız” demişti.
Burada, “Naşif'in Hizbullah karşıtı olmasının sebebi, Hizbullah'ın Esad yanında yer almasıdır” diyenlerimiz olacaktır. Fakat, Naşif'in Hizbullah karşıtlığı yeni değil geçmiş yıllara dayanmaktadır. Mayıs 2008'de Lübnan İslami Direnişi Hizbullah'ın silahının yasadışı ilan edilmesine yanıt olarak düzenlenen direnişin operasyonu hakkında sarfettiği “Hizbullah'ın Lübnan'da darbe gerçekleştirmiştir. Bu darbe karşısında sessiz kalmak mümkün değildir” sözleri göz önünde bulundurulursa, Naşif'teki Hizbullah karşıtlığının geçmişe dayalı olduğunu söylemek mümkündür.
Antalya'daki konferansa Suriye gençliğini temsilen katılan Naşif, şimdilerde muhalif Suriye Televizyonlarında programlar yapıyor. Haziran ayındaki Antalya konferansından sonra Mısır'a dönen Naşif, Suriye Devrimi için Safa kanalında programa başladı.
Suriye muhalefeti arasında Hizbullah karşıtlığıyla dikkatleri çeken bir diğer isim ise Abdulhalim Haddam'dır. Haddam, el Arabiya Televizyonu'na yaptığı açıklamasında, Beşşar Esad'ın devrilmesi halinde Hizbullah'ın izole edileceğini, İran'ın da bölgedeki etkinliğinin zayıflatılacağını söylemişti. Haddam "Suriye'de Beşşar Esad rejimi devrilirse İran'ın merkezi etkilenir. Lübnan kurtulur, Hizbullah izole edilir,Filistin kartı İran'ın elinden çıkar, İran'ın Irak'taki nüfuzu geriler" dedi.
Hizbullah ve İran karşıtı Suriyeli muhalifler arasında zikredeceğimiz bir diğer isim ise Refik Hariri suikastinin yalancı tanığı, Zuheyr Sıddık'tır. Suriye istihbaratının eski subaylarından Sıddık, telefonla katıldığı Visal ve Safa Televizyonları'nda “Hizbullah karşıtı” sözler sarfetmekte, Hizbullah mensuplarının Suriye'deki göstericileri katleden kişiler olduğunu iddia etmektedir.
Suriyeli eski milletvekili Me'mun el Homsi, Suriye'deki katliamları işleyenlerin arkasında İran, Hizbullah ve Mehdi ordusunun olduğunu savunanlar arasında yer alıyor. Rosa Online'ye konuşan el Homsi, “Suriye'de halkı katleden Suriye ordusu değil, Mahir Esad'ın komutasındaki Cumhuriyet Muhafızları, istihbarat, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Mehdi ordusudur. Irak ve Lübnan sınırından çıkış yapan görgü tanıkları, Suriye'de İran ve Hizbullah logoları olan otobüslere rastladıklarını söylediler” dedi. Seyyid Hasan Nasrallah'a seslenen el Homsi “Dera'ya gönderdiğin çeteni geri çek. Aksi takdirde, Suriye'den iyi bir ders alarak Lübnan'a döndürülecekler” dedi.
Suriye'deki devrimde etkin rol alan şahıslar arasında yer alan tarihçi ve yazar Şeyh Mahmud Seyyid Dagim ise 2007 yılında el Cezire televizyonuna yaptığı açıklamasında İslam ümmeti için en büyük tehdidin İran olduğunu, İran'ın projelerinin Siyonizmden de daha tehlikeli olduğunu söylemişti. Londra Üniversitesi Afrika ve Doğu Araştırmalar Fakültesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışan Şeyh Dagim, Antalya'da ilan edilen Arap Aşiretler Birliği'nin öncülüğünü yapıyor. Birliğin amacı, Suriye'deki devrimi desteklemek.
Selim Manam da Hizbullah karşıtı Suriyeli muhalif. Suriye muhalefeti içerisindeki etkin şahıslar arasında yer alan Manam ise İran ve Hizbullah mensuplarının Suriye'deki katliamlara karıştığına dair izlere rastladıklarını fakat sorunu Güvenlik Meclisi'ne taşıyacak delillerden yoksun olduklarını söyledi.
Adalet ve Bina Partisi Başkanı Enes el Abde, İran ile Suriye arasındaki güçlü ilişkilerden rahatsız olan bir diğer Suriyeli muhalif. Barade televizyonuna konuşan el Abde “İran, Suriye üzerinden Arap dünyasındaki nüfuzunu artırmak istiyor. İran, daha önceden başka yöntemler kullandı ama sadece Şam'la başarılı oldu. Biz, İran'ın bu girişimine karşı çıkıyoruz. Çünkü, bu girişimle Suriye'nin bağımsız karar alma organları etki altına alınacaktır” dedi. Enes el Abde, Amerikalı yetkililerden mali destek aldığı iddialarıyla gündeme gelen muhalif Suriye Televizyonu Barade'nin Genel Müdürü Malik el Abde'nin kardeşidir.
Ziyad Seyyid de İran'ın Suriye'yle olan güçlü ilişkisinden endişe edenler arasında yer alan diğer Suriye muhalefeti arasında yer alıyor. 30 Nisan 2011 tarihinde MBC televizyonuna yaptığı açıklamasında Seyyid “Suriye, İran karşısında bir cüceye dönüştü. Esad ailesi, Suriye'yi Arap dünyasından tecrit etti. Devrimle birlikte Suriye, asli ve tabii konumuna geri dönecek” demişti.
Özelde Hizbullah ve İran - genelde ise Şia karşıtlığıyla bilinen Şeyh Adnan Arur'un Suriye'deki devrime önderlik ettiği, tartışma kabul edilmeyecek bir gerçeklik olduğunu söyleyebiliriz. Buna ilave olarak Suriye halkını temsil ettiği iddia edilen dışarıdaki Suriye muhalefetinin Hizbullah ve İran karşıtı olduğu da bir gerçektir.
Muhaliflerdeki Hizbullah karşıtlığının, devrim gösterilerinin başlamasından sonra Nasrallah ve diğer Hizbullah liderlerinin yaptığı açıklamalarla doğrudan bir ilişkisi yoktur. Tam tersine, Nasrallah ve Hizbullah liderlerinin yaptığı açıklamalar, Suriye muhalefetinin devrim gösterileri öncesinde Hizbullah'a karşı sergilediği duruşla doğrudan alakası vardır. Çünkü Suriye muhalefeti, devrim gösterilerinden çok önceleri, Hizbullah karşıtı cephede yer almaktaydı.
Suriye'deki muhalefetin kimliğini gizleyerek kanlı gömleği dalgalandırdığınız bir dönemde Hizbullah'ın Suriye devrimine karşı duruşu eleştiri konusu olacaktır. Bu durumda Hizbullah'a “Suriye'deki devrime neden destek vermiyorsun?” sorusunu sormak mantıklı olacaktır.
Fakat Suriye halkının temiz kanları üzerinden iktidar hesapları yapan Suriye muhalefeti üzerindeki perdeyi kaldırınca, “Hizbullah, böyle bir muhalefetin öncülüğünde düzenlenen devrime neden destek versin?” sorusunu sormak daha mantıklı olacaktır.
İsa Eren
Analiz, 15 Temmuz 2011 18:28
Yorumlar (0)