İlişkilerde Çatışmacı Dönem
Analiz, 15 Haziran 2011 18:39Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan, makalesinde Erdoğan-Esad ilişkilerinin çatışma dönemine girdiğini ifade ediyor:
Başbakan Erdoğan 12 Haziran seçim zaferinin ardından Balkon’dan yaptığı değerlendirmede açık bir şekilde Suriye’deki krize yönelik mesajlar vermiş ve seçimlerin ardından Türkiye’nin Suriye rejimi üzerindeki baskılarını artıracağını ortaya koymuştur. Seçim sonuçlarının açıklanmasından 2 gün sonra Beşşar Esad’ın Erdoğan’ı seçim başarısından dolayı aramasın rağmen Başbakan Erdoğan Şam yönetiminin muhalefete karşı uyguladığı politikaları eleştirmiş ve reformların zaman kaybetmeksizin uygulanmaya konulmasını dile getirmiştir. Erdoğan ile Esad arasında yapılan görüşmenin etkilerine geçmeden önce iki liderin görüştüğü saatlerde ise Suriye ulusal haber kanalı Sana News’te “İdlib iline bağlı Cisreşşuğur bölgesinde silahlı örgütleri kovalayan ordu birlikleri yürüttüğü operasyonlarda gelişmiş silahların yanı sıra Türk pasaportları ve sim kartlarının ele geçirildiği” ileri sürülerek, Türkiye’nin Suriye’de yaşanan halk ayaklanmasında rolü olduğu üstü kapalı bir şekilde dile getirilmiştir. SANA muhabirine dayandırılan bir bilgi notunda ise ordu birliklerinin, civardaki ormanlık alanlara ve Türkiye sınırlarına kaçan “silahlı teröristlerle” mücadele ettiği vurgulanmaktaydı. [1] Aynı şekilde resmi İran haber kanalı olan Press TV de yaptığı bir çok çalışmada Türkiye’yi Suriye’deki olayların arkasında yer almakla suçlamıştı. Press TV’de 14 Haziran günü çıkan yayınlarda Türkiye terörist olarak nitelendirilen silahlı gruplara lojistik ve teknik destek vermek, ABD ve İsrail’le birlikte Suriye rejimini yıkmaya çalışmak ve Suriye’yi bir iç savaşa sürüklemekle suçlanmaktadır.[2] Press TV’nin internet sitesinde yayınlanan yorumda, “Türkiye’nin Suriye’ye karşı yürüttüğü iftira kampanyası, Arap medyasının Şam yönetiminin imajını yıpratmaya yönelik propaganda çalışmalarından çok daha kötü” ifadelerine yer verilmiştir.[3] Medya üzerinden Türkiye’ye karşı yürütülen kampanyalardan da anlaşıldığı üzere Erdoğan ile Esad arasında son 8 yıldır yaşanan bahar havası yerini sorunlu bir kış havasına bırakmış durumdadır.
Türkiye’nin Yeni Suriye Politikası: Gerginliğin Başlaması
Ocak 2004 tarihinde, Suriye lideri Beşar Esad’ın 57 yıl aradan sonra ilk kez üst düzey bir heyetle Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmesinden sonra aynı yıl içerisinde Başbakan Erdoğan tarafından Suriye’ye düzenlenen resmi ziyaretin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler sürekli gelişerek en sonunda vizelerin kaldırıldığı ve iki ülke arasında Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konsey toplantılarının büyük bir gösterişle gerçekleştirildiği bir döneme girmişti. Türkiye-Suriye ilişkilerinin iyi seyretmesinde bölgesel ve küresel koşulların yanı sıra liderlik düzeyinde de Erdoğan ile Esad yönetiminin ortak çıkar kavramı çerçevesinde birbirleriyle yakın işbirliğini önemsemesinin oldukça önemli olduğunu ileri sürülebilir. 2011 Martına kadar olan dönemde Erdoğan yönetimi doğrudan Suriye’deki rejimi eleştirmediği gibi Esad yönetimine karşı ABD tarafından desteklenen uluslararası baskıların da etkisizleştirilmesinde önemli bir rol oynadı. Erdoğan’ın Esad yönetimine sağladığı meşruiyet aynı zamanda Suriye’nin hem Arap ülkelerinin sistemine hem de uluslararası sisteme katılımına yardımcı oldu. Suriye-Suudi Arabistan, Suriye-Ürdün, Suriye-Lübnan ve Suriye-Irak gibi bir çok ilişkilerin yeniden kurulabilmesinde Türkiye ile kurulan ilişkilerin de bir katkısı oldu. Bunun da ötesinde Suriye-ABD ilişkilerinin de değişmesinde Türkiye’nin dolaylı da olsa önemli bir katkı sağladığını görmek gerekir. Diğer yandan Suriye’deki Baas rejiminin ve Esad yönetiminin Erdoğan tarafından sorgulanmaması ise Şam rejiminin Türkiye ile ilişkilerini geliştirme istediğinde temel belirleyici oldu. Dolayısıyla karşılıklı bir şekilde ülkelerin bir birlerinin iç işlerine karışmaması güven sorununun da giderilmesine yol açtı.
Erdoğan ile Esad arasındaki ilişkilerin değişmesi ise öncelikli olarak 15 Marttan itibaren Suriye’de kitlesel eylemlerin başlaması ve Şam rejiminin sivil muhalefeti güç kullanarak bastırmaya yönelmesi ile başlamıştır. Diğer yandan Esad rejiminin 2010 yılı itibariyle Türkiye’de yalnızca AK Parti ile ilişki kurma politikasından rahatsızlık duymaya başladığı ve bunu kırmak için de Nisan 2010’de dönemin CHP lideri Deniz Baykal’ı bir mektup göndererek kendisini Şam’da ağırlamaktan memnuniyet duyacağını ifade etmişti. Esad –Baykal görüşmesi CHP’de yaşanan sorunlardan dolayı gerçekleştirilmemişti.
Nitekim Mart ayında Suriye’de kitlesel eylemler ilk başladığında Türkiye, Suriye yönetimi ile gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından işbirliği mesajları verilmişti. 26 Martta Cumhurbaşkanı Esad ile yaptığı görüşmede Başbakan Erdoğan Şam yönetiminin aldığı reform kararlarını desteklediğini ifade etmiş ve Türkiye’nin, Suriye'nin yanında bir tutum aldığını belirtmişti.[4] Aynı şekilde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Nisan başında Suriye’ye düzenlediği ziyaretin ardında yaptığı açıklamada Suriye’de yaşanlar konusunda Şam rejimine kendi görüşlerini aktardıklarını buna karşın, bunlar Suriye’nin kendi iç çalışmaları olduğunu ifade etmişti. Açıklamada “Suriye’nin sosyal dokusunun daha sağlam temeller üzerinde, toplumsal barışı sağlayacak şekilde geliştirilmesi konusundaki kanaatlerimizi de paylaşırız. Ve ben bu kanaatlerimi de paylaştım. Ve söylediğim gibi anlayış birliği içinde bir görüş paylaşımı oldu. Yoksa tabii hiçbir ülkeye herhangi bir şeyi empoze etme veya bir arabuluculuk görüşü içinde olmadık. Biz Suriye ile karşılıklı saygı içinde ilişkilerimizi sürdürdük. Bundan sonra da sürdüreceğiz ama Suriye’deki her gelişmenin de Türkiye’yi etkilediğinin, etkileyeceğinin, Türkiye’deki her gelişmenin de Suriye’yi etkileyeceğinin bilincinde olarak ortak kaderimizle ilgili her konuyu paylaşıyoruz.”[5]
Yapılan yazılı açıklamalarda ve görüşmelerde her ne kadar Suriye yönetimine destek verilmiş olsa da aynı zamanda Suriyeli yetkililerin halkın meşru taleplerinin ve beklentilerinin karşılanmasını için siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda reform çalışmalarının başlatılması talepleri de gündeme getirilmesi dikkat çekicidir. Ancak Suriye’deki gerginliğin sürmesi ve olaylarda orantısız güç kullanılmasından dolayı sürekli sivil kayıpların artması Esad rejimi ile ilişkilerin bir kez daha sorgulanmasını beraberinde getirmiştir. Krizin başında Suriye yönetimi ile gerçekleştirilen görüşmeler zaman içerisinde azalmaya başlamış ve Nisan ayının ortalarından itibaren ise doğrudan resmi ziyaretler durma noktasına gelmiştir. Basına yansıdığı kadarıyla resmi ziyaretlerin azalmasının dışında karşılıklı telefon görüşmeleri de sayısal olarak düşmüştür.
Gerginliğin Krize Dönüşmesi: Erdoğan-Esad Çatışmasına Doğru
Suriye’deki olaylara bağlı olarak Nisan ayı itibariyle Türkiye-Suriye ilişkilerinde ciddi bir değişim yaşanacağının işaretleri ortaya çıkmaya başlamıştı. İlişkilerin değişmesinin birkaç nedeni bulunmaktadır. Bunların başında hiç kuşkusuz Suriye’deki halk muhalefetinin tüm baskılara rağmen genişlemesi ve bastırılamamasının önemli bir rolü bulunduğunu belirtmek gerekir. Şayet Der’a’da başlayan olaylar kısa sürede kontrol altına alınsaydı Türkiye’nin Suriye ile iyi ilişkilerini sürdürmeye devam edeceği düşünülmektedir. Ancak olaylar kontrol altına alınamadığı gibi kısa sürede Türkiye sınırına kadar genişledi. Diğer yandan kitlesel muhalefetin bastırılamayışına bağlı olarak uluslararası toplum ve kamuoyunun Suriye yönetimine yönelik tutumunda meydana gelen değişikliklerin de Ankara-Şam ilişkilerinin değişmesinde önemli bir etkisi olmuştur. Uluslar arası görsel ve yazılı basında Suriye rejiminin uyguladığı şiddet önemli bir şekilde yer bulurken, ABD ve AB ülkeleri ise ardı sıra yaptırım kararları almıştır. Suriye konusu Rusya ve Çin’in muhalefetine rağmen BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirilmeye çalışılmakta olduğu görülmüştür. Öte yandan Arap toplumu da Suriye’de yaşanan olaylar karşısında Esad karşıtı bir duruş sergilemiştir. Tüm bunlara bağlı olarak ortaya çıkan üçüncü faktör ise Erdoğan yönetiminin Şam’daki Esad rejimiyle işbirliği yapmaktan kaçınmasıyla ortaya çıkmaya başlamıştır. Türkiye’nin Baas sistemiyle işbirliği yapmaktan vazgeçmesi ve doğrudan Suriye halkını kazanmaya yönelmesi Esad’ın Türkiye’den uzaklaşmasıyla sonuçlanmıştır. Bu süreçte Esad yönetimi kendisine doğrudan destek veren İran ve Hizbullah örgütüyle birlikte hareket etmeye başlamıştır.
Suriye açısından Türkiye’nin Esad’dan vazgeçtiğine dair en önemli işaretler kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Suriye yönetiminin halkın meşru taleplerini karşılayacağına dair beklentilerin dile getirilmesiyle ortaya çıkmıştır.[6] Ancak bu açıklamalardan önce de Şam yönetiminin, Dışişleri Bakanının, Başbakanın Özel Temsilcisinin, MİT Müsteşarının veya doğrudan Başbakan Erdoğan’ın telefon görüşmelerinde reform taleplerinin ortaya koymasından sonra Türkiye ile ilişkilerin sürmeyeceğini anladığı ileri sürülebilir. Tüm bunların ardından Suriye’den Türkiye’ye mülteci akının başladığı andan itibaren Türkiye’nin Suriye halkına kapılarını açması, Suriyeli muhaliflere hem kendi aralarında örgütlenmeleri hem de kendilerini uluslararası topluma daha güçlü bir şekilde ifade edebilmeleri için İstanbul ve Antalya’da imkanlar tanıması, Ankara-Şam ilişkilerinde çatışma sürecinin yeniden başladığının da açık işaretleri olmuştur. Haziran ayı başında ise Türkiye açık bir şekilde Suriye yönetimini eleştirmeye başlamıştır. Başbakan Erdoğan seçimden iki gün önce yaptığı bir açıklamada açık bir şekilde "görüntüler ortada iken Esad bana farklı şeyler söyledi. Biz Suriye'deki gelişmelere daha fazla sessiz kalamayız. İyi ilişkiler ilelebet süremez" demiş ve ardından da “maalesef Esad ailesi özellikle de Mahir Esad insani davranmıyor” ifadesini kullanmıştı.[7] Nitekim Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının ardından bazı uluslararası haber kaynaklarına yansıdığı kadarıyla Türkiye’nin Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'a, krizden çıkış için kardeşi dahil yakın çevresindeki bazı kişileri "feda etmesi" tavsiyesinde bulunduğu öne sürüldü.[8]
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından yapılan açıklamalarda ise “Suriye’yi günlük istihbaratla çok yakın takip ediyoruz. Sivil-asker en kötü senaryolara karşı hazırlığımızı da yapmış vaziyetteyiz. Tabii ki hiçbir zaman en kötü gelişmelerin olmasını arzu etmeyiz ama maalesef işlerin de iyiye gitmediği çok açık. Dolayısıyla Türkiye’nin her türlü şartlara karşı hazırlığı yapılmıştır. Ne gerekirse o tedbirler hep alınacaktır. Hem komşumuz, hem akrabalarımız, hem kardeşlerimiz”.[9] Cumhurbaşkanı Gül’ün Ortadoğu Danışmanı Erşat Hürmüzlü ise Suriye’de devrimler kaçınılmaz ve BM’den Şam hükümeti aleyhine bir karar çıkarsa Türkiye’nin bu kararı destekleyeceğini ve ülkede barış isteniyorsa bunun tek yolunun demokrasi olduğunu ifade etmiştir.
Özellikle Cumhurbaşkanı Gül’ün ifade etmiş olduğu askeri hazırlıkların ne olduğu konusunda ise açık bir ifade kullanılmaması dikkat çekmektedir. Diğer bir deyişle Suriye hükümeti doğrudan Türkiye sınırında sivillere karşı güç kullanırsa ve sıcak takip hakkı öne sürüp bazı kişi ve gruplara Türkiye sınırı içinde müdahale ederse, Türkiye’de buna askeri güç ile karşılık verecek hazırlıkları yapmış mıdır? Diğer yandan mülteci sayısının 100 binlere varması durumunda Suriye içinde bir tampon bölge kurulması kararına hem askeri hem de diplomatik destek verecek midir? 10-12 Haziran arasında yapılan çeşitli açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla Türkiye Suriye’ye karşı oldukça farklı bir politika izleyecektir. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan’da seçimden önce NTV’nin programında seçimler bittikten sonra Esad’la farklı bir şekilde konuşacağını açıkladığını Türkiye kamuoyu yakından takip etmiştir.
Nitekim seçimlerde hemen sonra 14 Haziran’da Suriye Devlet Başkanının Erdoğan’ı seçim başarısı için telefonla araması ile birlikte Erdoğan, bir tebrik telefonu olmasına rağmen doğrudan Suriye’deki olayları gündeme getirmiştir. Görüşme sırasında Başbakan Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı Esad'a, şiddetten uzak durulması ve olayların durdurulmasını ifade ettiği, ve ayrıca reformların bir an önce takvime bağlanarak ivedilikle uygulamaya konulmasında yarar bulunduğunu söylediği ifade edilmiştir. Suriye'den Türkiye'ye yönelik mülteci akınının ve bu konudaki kaygıların da dile getirildiği görüşmede Başbakan Erdoğan’ın Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği ve Halep Başkonsolosluğu önünde yapılan gösterileri ve Suriye medyasında Türkiye'yi hedef alan mesnetsiz iddialar ortaya atılmasından duyulan kaygı ve rahatsızlığı dile getirmesi Ankara-Suriye ilişkilerinde yaşanan bahar havasının kışa doğru hızla bir şekilde dönüşmeye başladığını ortaya koymuştur.
Sonuç olarak 14 Haziran’da gerçekleşen Erdoğan-Esad görüşmesinden de anlaşıldığı üzere Türkiye-Suriye ilişkilerinde son yıllarda yaşanan işbirliklerinin sona ermeye başladığı ve Ankara’nın Suriye’deki Baas rejiminin değişmesi için aktif bir politika yürüteceği öngörülmektedir. Söz konusu aktif politikanın ayakları ise salt Esad yönetimini eleştirmekle yetinilmeyeceği, ve süreç içerisinde siyasi, ekonomik, diplomatik ve askeri alternatiflerin de gündeme geleceği stratejileri uygulamaya koyabileceği düşünülebilir. Tüm bu adımların atılmasında BM’de alınacak kararların oldukça önemli bir yanı olacaktır.
Kaynaklar
[1] Ordu Gelişmiş Silahlar Türk Pasaportları ve Sim Kartları Ele Geçirdi, 14.06.2011, http://www.sana.sy/tur/339/2011/06/14/352474.htm
[2] Bkz: US, Israel plotting unrest in Syria, 14.06.2011, http://www.presstv.ir/detail/184614.html; 'Syria unrest differs from Arab Spring', 14.06.2011, http://www.presstv.ir/detail/184606.html. Ayrıca bkz., 'US, Israel behind unrest in Syria', 13.06.2011, http://www.presstv.ir/detail/184522.html;
[3] Euractiv News, “İran: 'Türkiye, Suriye'ye iftira kampanyası başlattı'”, http://www.euractiv.com.tr/pol
itika-000110/article/iran-turkiye-suriyeye-ifti
ra-kampanyasi-baslatti-019003
[4] Haber 7, “Erdoğan, Esad'ı aradı reformu övdü”, http://www.haber7.com/haber/20110
326/Erdogan-Esadi-aradi-reformu-ovdu.php
[5] Dışişleri Bakanlığı Resmi Web Sitesi, “Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Bahreyn, Katar ve Suriye'deki Temaslarına İlişkin Yaptığı Basın Toplantısı, 6 Nisan 2011, Şam, http://www.mfa.gov.tr/disisleri-bakani-sayin-ahm
et-davutoglu_nun-bahreyn_-katar-ve-suriye_deki-temaslarina-ili
skin-yaptigi-basin-toplantisi_-6-nisan-2.tr.mfa
[6] Dışişleri Bakanlığı Resmi Web Sitesi, “No: 82, 25 Mart 2011, Suriye'deki Olaylar Hk”, http://www.mfa.gov.tr/no_-82_-25-m
art-2011_-suriye_deki-olaylar-hk_.tr.mfa
[7] Hürriyet Gazetesi, Erdoğan'dan Esad ailesine sert mesaji 10.06.2011, http://www.hurriyet.com.tr/planet/18003148.asp?gid=382
[8] BBC Haber, “Ankara'dan Esad'a 'Kardeşini feda et' tavsiyesi”, 13.06.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2
011/06/110613_ankara_asad.shtml
[9] Radikal Gazetesi, “Suriye'de tampon bölge kurulabilir”, 11.06.2011, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1052433&CategoryID=81
Analiz, 15 Haziran 2011 18:39
Yorumlar (0)