Tarihe Tanıklık Ediyoruz
Analiz, 25 Mart 2011 06:22Ortadoğu ve Kuzey Afrika?da isyan ve çatışma haberleri aylardır dünya gündeminin ilk maddesi. Bugün Libya?da iç çatışma, Bahreyn, Yemen ve Suriye?de ayaklanmalar yaşanıyor. Pek çok Arap ülkesi de diken üstünde.
İsyan dalgasının en önemli ayağı Mısır’dı. Yaşanan toz duman içinde, üzerinden çok zaman geçmiş gibi geliyor belki ama 30 yıllık Mübarek iktidarının devrilmesinin üzerinden henüz bir buçuk ay bile geçmedi. Gerek isyan günlerinde gerekese de Mübarek iktidarı bıraktıktan sonra spotlar Müslüman Kardeşler Örgütü’ne çevrilmişti. Bölgeyi yakan isyan günlerinde İslamcı politikaların alacağı tavır çok şeyi değiştirecek gibi görünüyor.
Müslüman Kardeşler'in kurucusu Hasan El Benna’nın torunu, İslami hareketler uzmanı Tarık Ramazan’a göre, Arap halklarının gündeminde İslami yönetimler getirme değil, demokrasi ve özgürlük var.
Ortadoğu’da son dönemde bir biri ardında protesto gösterilerine şahit oluyoruz. Sizce Ortadoğu’yu ne bekliyor?
Şu anda tarihte tanıklık ettiğimizi düşünüyorum. Tunus’ta başlayan ayaklanma ile bir çözümsüzlük de kırıldı. Tunus’ta Bin Ali, Mısır’da Mübarek görevlerini bıraktı. Yine de devrimin amacına ulaştığını şu an için söyleyemeyiz çünkü sürecin nasıl olacağını bilmiyoruz, gelecek seçimlerin gerçekten özgür ve bağımsız olup olmayacağını bilmiyoruz. Çok dikkatli olmalıyız. İnsanlar şiddetten uzak protestoların sistemi ve toplumu değiştirebileceğini gördü bu hep hayal ettiğimiz ve istediğimiz bir şeydi. Öte yandan ne yazık ki Libya’da tanık olduğumuz gibi barışçıl süreçler bambaşka boyutlara dönüşebiliyor.
Mısır’da devrim olarak nitelendirdiğiniz bir ayaklanma ile Hüsnü Mübarek yönetimi bıraktı. Mısır’ın değişim sürecinde nelere dikkat etmeliyiz?
Mısır jeostratejik önemi olan bir ülke. İsrail – Filistin sorunu ve ABD ile olan ilişkileri nedeniyle çok önemli. Şu anda içinde bulunduğu geçiş sürecinde her şey olabilir, ordu sistemde üstün güç olmaya devam edebilir ve bu durumda 54 yıldır olduğu gibi demokrasi kaybedebilir. Bizim değişim sürecinde demokrasi, insan haklarını savunmamız, yolsuzluğun son bulması için çalışmamız ve oy kullanma sürecini desteklememiz gerekiyor.
Mısır’daki değişimin İsrail’e etkisi nasıl olur?
Mısır’ın bölgeye tabi ki bir etkisi olacak. Günün sonunda baktığımızda ne Mısır ne de İsrail eski anlaşmaları rafa kaldırmak istemiyor öte yandan İsrail’in politikalarını da değiştirmesi gerekiyor çünkü karşımızda Filistin’in varlığını reddeden bir ülke var. İsrail, olaylar ilk başladığında Mübarek’i savunmalıyız demişti. Onlara diyoruz ki, diktatörlerle barış yapamazsınız, insanlarla barış yaparsınız. İnsanlar Filistinlilere haklarının verilmesini istiyor. Şu anda İsrail’in politikalarını değiştirmesi için de doğru zaman, Arap dünyası daha fazla demokrasi için değişirken, onlar da bu değişimden yararlanabilirler. Bu gün Arap ülkelerinde olanlar İsrail’e de bir sinyal; zorbaların ve diktatörlerin kaybedeceğinin sinyali.
Arap dünyasındaki olaylar karşısında, batıda öne sürülen argümanlardan biri de sistem değişirse, İslami hareketlerin yükseleceğiydi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sizin ülkemizde duyduklarımızı düşünün. AKP başa geçtiğinde bunlar İslamcı, demokrasi olmayacak tarzı birçok eleştiri yapılmıştı Şu anda hükümetin yaptığı bazı şeylerle uyuşmayabilirsiniz, ama demokratik süreçlere saygı duymadıklarını söyleyemezsiniz. Batı da Arap dünyasında ya diktatörler ya da radikal İslam olabilir gibi bir algı var. Başka bir seçenek yok diye görüyorlar, oysa bu yanlış. Arap dünyasındaki insanlar adalet, demokrasi ve özgürlük istiyor. Tunus’taki Ennahda, Mısır’daki Müslüman Kardeşler de demokrasi içinde bir rol oynamalılar. Bu insanları hapishanelere tıkarak, işkence yaparak engellemeye çalışırsanız bu yaptığınız zorbalıktır.
Tahrir’deki, Tunus’taki insanlara bakın, çoğunluğu Müslüman’dı ama istedikleri bir İslam devleti değildi, özgürlüktü. İslami bir yana bırakın, onlar da bizim gibi, İslam sadece onların dini, yani bu ülkelerde demokrasi olmasını istiyorsanız dinlerini bir kenara mı bırakmalarını istiyorsunuz?
İnsanların kendileri için olanı seçmeleri için şu 5 prensip daima göz önünde bulundurulmalı. Bu sabit bir hukuk üstünlüğü, eşit vatandaşlık hakları, oy kullanma hakkı, seçilenlerin hesap verme yükümlülüğü ve güçler ayrılığı.
Bahreyn’deki protestoları nasıl karşılıyorsunuz. Toplumda çoğunlukta olan Şii’ler yönetim kademesindeki Sünnilere karşı gibi bir algı var…
Olaylar dışarıdan Şii’ler Sünni’lere karşı olarak veriliyor ama durum tam olarak bu değil. Diyorlar ki Şii’ler ayaklanıyor ve İran’ı izleyecek. Bahreyn’de olanlar sadece Şii’lerin başkaldırması değil, insanlar hükümetten istekte bulunuyorlar.
Türkiye’nin rolü de Arap kamuoyunda sıkça konuşuluyor. Siz gelecek dönemde Türkiye’yi nasıl görüyorsunuz?
Son iki yılda Türkiye, Arap dünyasındaki kredisini bir hayli arttırdı. Algıda çok olumlu değişimler oldu. Bu ilk olarak Başbakan Erdoğan’ın Davos’da yaptığı çıkışla oldu. Araplar, işte Filistinlilerin yanında olan ve bunu açıkça söyleyen bir başbakan dediler. Ardından Gazze’ye giden Mavi Marmara Gemisi ve Türkiye’nin Brezilya ile birlikte İran ile diyalogda çözüm bulma arayışı, Türkiye’nin Arap dünyasındaki popülerliğini arttırdı.
Bugün Türkiye uluslararası, ekonomik, politik ve ayrıca dini konumu ile giderek güçleniyor. Medeniyetlerin birliğinde ciddi ve önemli bir rol oynuyor. Konuştuğum birçok batılı analist, bizim Türkiye’ye, onların bize ihtiyacı olduğundan çok daha fazla ihtiyacımız olabilir diyor.
Analiz, 25 Mart 2011 06:22
Yorumlar (0)