İmam Cafer-i Sadık (as) Zeynebiye'de Anıldı (Foto)
Zeynebiye, 05 Ekim 2010 03:43İslam fıkhının babası ve Altıncı İmamımız Hz. Cafer-i Sadık (as) şehadet yıldönümünde, İslam dünyasının çeşitli yerlerinde ve Zeynebiye'de anıldı.
4 Ekim Pazartesi günü akşam namazının ardından başlayan matem merasiminde konuşan Zeynebiye Camii İmamı Ş. Yusuf Tazegün, İmam Cafer-i Sadık'ın faziletlerini anlattığı konuşmasında şunları söyledi:
"Bizzat Peygamber onun ismini koydu:"Dünyaya gelecek o kimse Sadık'tır.” İmam Seccad buyuruyor: "Onun ismi gökyüzü ehlinin yanında Sadıktır." Öyle bir isim ki, daha dünyaya gelmeden önce onun ismini ceddi Resulullah koymuştur. Adını Sadık koymuştur. Allah Resulü'nün (s.a.a) adını Sadık koymuş olduğu kimse, o kadar üstün makamlara sahiptir ki kimse onu hakkıyla tanıyamaz. Bugün mezhep onun adıyla süslenmiştir. Ama işte üzülecek taraf; bugün ne Caferi mezhebi tanınmıştır ve ne de bu mezhebin imamı.
O Allah ile nasıldı ve halk ile nasıldı? Eğer insanlar bunu bilecek olsa, İmam Sadık'ın şehadet gününde; ağlayıp, yas tutacaktır. Biri geldi İmam'dan yardım istedi. İmam 400 dirhem ona verdi,400 miskal gümüş. aldı ve tam evden çıkmak üzereyken İmam şöyle buyurdu: Gel buraya. İmam'ın yanına geldi, arz etti: Ey Allah'ın Resulü'nün oğlu! Yardım istedim siz de lütfedip verdiniz, başka bir emriniz mi var? İmam buyurdu: "En güzel sadaka fakiri zengin eden sadakadır." İşte İmam Sadık budur. "En güzel sadaka fakiri zengin eden sadakadır." Sana verdiğim 400 dirhemle zengin olmadın şimdi bu 10 bin dirhemi al ve bir ömür rahat yaşa, bir daha da başkasından bir şey isteme!
Allah'ın kullarıyla ilişkisi işte böyle idi. Peki, Allah ile nasıldı, Allah ile ise şöyle idi: Kendisi buyuruyor: "Namaza durup ve o kadar, 'İyyake nebudu ve iyyake nestein' dedim ki bu ayeti sahibinden duydum."
Halkla öyle, Rable de böyle.
Caferi mezhebinin ne kadar önemli ve üstün bir mezhep olduğu ancak diğer mezhepler ile karşılaştırıldığında daha aşikâr olacaktır. O zaman insan Caferiliğin ne kadar güzel olduğunu anlayacaktır.
Maliki mezhebinin İmamı, Malik bin Enes, Şafinin yanında çok değerlidir, öyle ki Şafi-i şöyle demiştir: "Malik, âlimlerin içinde bir yıldız gibidir." İşte bu Şafiilerin imamının Malikilerin imamı hakkındaki sözü. , Ebu Hanife ise Malikin karşısında saygıdan bir çocuk gibi otururdu. Şafii, Ebu Hanife; Malik b. Enes'i böylesine üstün bilmekteler, sıra geldi İmam Hanbelî'ye. Şimdi sizlere nakledeceğim bu hadisi, İmam Hanbelî'den nakledeceğim. Öyleyse bakın diğer mezhepler neye inanıyor ve Caferilik neye inanıyor? Karşılaştırın, kararı siz verin. Bizim her inancımız en sağlam delillere dayanmaktadır. Ehlisünnete göre en sağlam sened ile Ahmet ibni Hanbel; Şafii ve Ebu Hanife'nin çok övdükleri Malik bin Enes'ten şöyle naklediyor: "Allah göktedir ve onun ilmi her yerdedir."
İşte onların Allah hakkındaki düşünceleri bundan ibaret. eğer İmam Caferi Sadık'ın sözleri ve Caferi mezhebi olmasaydı, tevhit anlaşılmazdı: Allah'ı tesbihten, Allah’ı tehlilden, Allah’ı tekbirden, Allah’ı hamdan, hiçbir şeyi bilmeyecektik. Eğer masum imamlar olmasaydı Allah gerektiği gibi tanınmayacaktı. "Allah göktedir" Malik'in bu sözünü Ehlisünnet inkâr edemez. Eğer binlerce Fahr-i Razi dirilse bile bu sözü inkâr edemez. Bu sözü Ahmet b. Hanbel iki vasıta ile Malik'ten naklediyor. Şafii'ye göre âlimlerin yıldızı Malik! Ebu Hanife'nin karşısında çocuk gibi oturduğu Malik! Böyle birisinin Allah hakkındaki düşüncesi işte budur.
Eğer Allah gökte ise bu o varlığın bir mekânda olduğunu gösterir. Bir mekânda olan varlık da cisimdir. Yani Allah cisimdir. Eğer cisim ise parçalardan oluşmuş demektir. Zira her cisim ister istemez ya madde ve suretten ya da parçalardan oluşur. Velhasıl cisim olmak yani parçalarının olması demektir ve parçalardan oluşan da varlığı için parçalara muhtaçtır. Dolayısıyla Malik'in inandığı Allah iki yoldan muhtaçtır. Malik'in ve dört mezhebin inandığı Allah hem parçalarına muhtaçtır ve hem de parçalardan oluşumuna. Böylelikle de Halik mahlûka dönüşür. Vacib'ul vucud mümkün'ül vucuda dönüşür. Bunun neticesi de "Allah gökte" olur işte.
İkinci cümlesine gelelim: "... ama ilmi her yerdedir." Bu cümle ile ne demek istiyor? Bu cümleyle Allah'ın ilmini Allah'ın zatından ayırmaktır. Öyleyse neticede: Allah'ın zatında ilim yoktur. Eğer Allah'ın zatında ilim yoksa peki ne var? Cehl, bilgisizlik?!
İşte onların mezhebi, tevhid inancı böyle, hiçbir cevapları da bulunmamakta; ama Caferilik böyle mi? Bu karşılaştırmadan sonra Caferiliğin ve İmamı'nın tanınmamasına işte herkes kan ağlamalıdır. Siz Caferiler, siz Zeynebiyeliler ki matem için buraya toplandınız, ağlayıp, sine vuracaksınız bilin ki İmam'ın duasını alacaksınız. İmam Sadık sizler için şöyle buyurmuştur:
Allah'ım! Bizim için çekilen bu acıları ve matem merasimlerini kabul buyur ve onlara rahm et."
Tazegün'ün konuşmasının ardından Ehlibeyt alimlerinden Ş. Ali Turan mersiye okudu. Turan'ın okuduğu mersiye ile İmam Cafer-i Sadık ve Ehlibeyt için gözyaşı döken Zeynebiyeliler, mersiyenin ardından okunan sinezen ile sinelerini dövdüler.
Zeynebiye, 05 Ekim 2010 03:43
Yorumlar (0)