Irak Seçimleri Üzerine Farklı Bir Analiz
Analiz, 29 Mart 2010 06:27Irak Bağımsız Seçim Komisyonu, 19 gün sonra açıkladığı seçim sonuçlarını farklı bir gözle okumak gerekiyor.
Irak Bağımsız Seçim Komisyonu 7 Mart 2010 seçim sonuçlarını 19 gün sonra nihayet açıkladı. Yapılan açıklamaya göre Eski Başbakan İyad Allavi’nin El Irakiyye Listesi 91 sandalyeyle birinci, Başbakan Nuri El Maliki’nin Hukuk Devleti İttifakı 89 sandalyeyle ikinci, Sadr grubunun yönettiği ve içerisinde Ammar El Hekim’in de bulunduğu Irak Ulusal İttifakı 70 sandalyeyle üçüncü, Cumhurbaşkanı Celal Talabani önderliğindeki Kürdistan İttifakı da 43 sandalyeyle dördüncü oldu.
Seçim sonuçları, ilk bakışta Başbakan İyad Allavi’nin 2 sandalye farkla kazanması bakımından sürpriz oldu. Ancak sonuçlara, Irak’ın işgal sonrası sosyolojik zeminde ayrışmaya doğru gittiği Şiilerin, Sünnilerin ve Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerdeki tablo üzerinden bakılacak olursa;
Şiilerin yoğun olduğu ve 119 sandalye ile temsil edilen 9 ilde, Hukuk Devleti listesi 60 sandalyeyle birinci, Uzlaşma İttifakı 47 sandalyeyle ikinci, El Irakiye listesi 12 sandalyeyle üçüncü oldu. Sünnilerin yoğun olduğu ve 70 sandalye ayrılan 4 ilde Allavi, 47 sandalye alarak birinci, Kürdistan İttifakı 9 sandalyeyle ikinci, Uzlaşma cephesi de 5 sandalye alarak üçüncü oldu. Kürtlerin yoğun olduğu ve 41 sandalye ayrılan 3 ilde Kürdistan İttifakı 27 sandalye alarak birinci, 8 sandalye alan Değişim Listesi ikinci oldu.
Bağdat’ta Hukuk Devleti 26 sandalyeyle birinci, El Irakiyye 24 sandalyeyle ikinci, Ulusal İttifak 17 sandalyeyle üçüncü oldu. Kerkük’te ise Kürdistan İttifakı ile El Irakiyye listesi sandalyeleri yarı yarıya bölüştü. Seçimlerde azınlıklar 8 sandalye alırken, ayrılan 7 yedek sandalyeden 2’si El Irakiye’ye, 2’si Hukuk Devleti Listesi’ne, 2’si Ulusal İttifaka, 1’i de Kürdistan İttifakı’na gitti.
Yeni dönemde 325 milletvekilinin görev yapacağı Irak parlamentosu için yapılan seçim sonuçlarının Anayasa Mahkemesi’nin onaylanması sonrası resmiyet kazanması bekleniyor.
[II]
Ortaya çıkan tablo ışığında statükonun, vatandaşların oy verme davranışı bakımından büyük bir değişikliğe uğramadığı görülüyor. Zira Şiilerin yoğun olduğu bölgelerde seçmenler Şii adaylara, Sünnilerin yoğun olduğu bölgelerde seçmenler Sünni adaylara, Kürtlerin yoğun olduğu bölgeler de seçmenler Kürt adaylara oy verdi.
Öte yandan Şii bölgelerde İslamcıların (Maliki, Sadr, El Hekim) kazandığı, laiklerin ise Allavi’nin bölgede (119 sandalyeden) 12 sandalyeyle temsil edildiği gözüküyor. Ulusalcıların boykotu nedeniyle İslamcıların egemen olduğu Sünni bölgelerde ise artık İslamcıların reel bir zemininin kalmadığı kaydediliyor. Kürt bölgelerinde ise ulusalcıların kazandığı ancak rakipleri İslamcıların güçlendiği, reformist denilebilecek ise ciddi taban bulduğu gözlemleniyor.
Siyasi sürecin içerisinde yer alan figürlere, ittifaklarının kazandığı sandalye değil de bizzat partilerine verilen reel seçmen desteği açısından bakıldığında Nuri El Maliki’nin birinci, Mukteda Sadr’ın ikinci, seçimlere sokulmayan ancak Allavi’nin yanında yer alan Salih El Mutlak’ın üçüncü, Ammar El Hekim’in dördüncü, Mesud Barzani’nin de beşinci, İyad Allavi’nin de altıncı, Celal Talabani’nin de yedinci sırada yer aldığı söylenebilir.
Seçim sonuçlarına bölgesel bazda bakıldığında ABD-Suudi Arabistan-Türkiye’nin fiilen desteklediği El Irakiyye listesinin birinci olduğu, İran’ın fiilen desteklediği Irak Ulusal İttifakı’nın üçüncü olduğu, her iki bloğun da söz geçiremediği Hukuk Devleti Listesi’nin de ikinci olduğu gözüküyor. Ancak Hukuk Devleti listesinin İran’a daha yakın olduğu göz önünde bulundurulursa İran’ın meclisteki etkisinin ABD’den daha fazla olacağı söylenebilir.
[III]
Seçim sonuçları önceden de tahmin edildiği üzere Irak’ta koalisyon hükümetinin kurulacağını gösteriyor. Bu noktada da dört ihtimal öne çıkıyor:
1- El Irakiye, Irak Ulusal İttifak ve Kürdistan İttifakı’nın İyad Allavi Başbakanlığında yahut onun önereceği bir ismin başbakanlığında bir hükümet kurması.
2- Hukuk Devleti Listesi, Irak Ulusal İttifakı ve Kürdistan İttifakı’nın Nuri El Maliki yahut Hukuk Devleti’ İttifakı’nın önereceği bir başka adayın Başbakanlığından bir hükümet kurması.
3- El Irakiye listesi, Hukuk Devleti listesi ve Kürdistan İttifakı’nın uzlaşacakları bir isim ile bir hükümet kurması.
4- Dört ittifakın birleşerek bir hükümet kurması.
Bu ittifaklardan birincisi Nuri El Maliki’nin hem başbakanlığı hem de iktidardaki gücünü kaybetmesi ve Allavi’nin başbakanlığı ve iktidar gücünü kazanması yahut sadece iktidar gücünü kazanması anlamına gelir. Bu durumda İran ve ABD uzlaşmış, ancak Maliki kaybetmiş olur, güvenlik durumunda pek geriye gidiş olmaz.
İkincisi ise Maliki’nin hem başbakanlığı hem iktidardaki gücünü yahut sadece iktidardaki gücünü korumasını ve Allavi’nin hem başbakanlığı hem de iktidarda kurabileceği gücünü kaybetmesi anlamına gelir. Bu durumda İran ve ABD büyük oranda uzlaşamamış, İran göreceli olarak kazanmış olur, güvenlik durumu kesinlikle bozulur.
Üçüncüsü ise hem Allavi iktidardan güç elde eder hem de Maliki iktidardaki gücünü zayıflatsa da gücünü muhafaza etmiş olur. Bu durumda İran ve ABD büyük oranda uzlaşamamış ve ABD göreceli olarak kazanmış olur, güvenlik durumu bozulabilir. Yine Irak Ulusal İttifakı’nın içerisine bulunmadığı bu koalisyon içerisinde Kürtlerle Araplar arası çatışma çıkabilir.
Dördüncüsü ise herkesin iktidardaki gücünü koruyacağı, Irak’taki uzlaşma sürecinin güçleneceği, ancak ittifakların üyelerine daha az mevki dağıtacağı için iç huzursuzluk yaşayabileceği bir süreci doğurur. Bu durumda İran ve ABD büyük oranda uzlaşmış olur, güvenlik durumunu belki parti içi tasfiyeler bozabilir.
İşin ilginç yanı ister ABD kazansın, ister İran kazansın, ister ikisi uzlaşsın, Celal Talabani’nin aday olması durumunda Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yerleşebilecek olmasıdır. Siyasetteki gücü bakımından belki de yedinci sırada olan bir siyasi figürün kişisel yetenekleri dolayısıyla ülkenin başına geçebilecek olması oldukça manidardır.(4) Nitekim Iraklı Kürtler, koalisyon için düşünülecek hiçbir ihtimalin dışında tutulamayacak kadar güç dengesinin merkezindedir.
[IV]
Irak’taki sahaya bakacak olursak İyad Allavi, Adil Abdulmehdi ve Behrem Salih’in Şark Al Awsat gazetesinde 27 Mart 2010 tarihinde yayınlanan demeçleri dikkat çekicidir.
Buna göre Allavi, yukarıda zikrettiğimiz birinci ihtimale yönelmiş durumda ve Maliki’nin Hukuk Devleti hariç diğer ittifaklarla görüşmektedir. Allavi’nin bunun için hem Ayetullah Sistani’yi, hem İran’ı, hem Kürtleri hem de ABD’yi ikna etmesi gerekmektedir.
Adil Abdulmehdi ise kendilerinin içerisinde bulundukları Allavi İttifakı’na Maliki İttifakı’ndan daha yakın gözükmektedir. Ancak buna hem Ayetullah Sistani, hem de İran karşı çıkabilir. Sadr grubu ise belli güvenceler isteyebilir.
Berham Salih ise her ittifakta yer alacaklarından emin oldukları için “anlaşmaya varılamayan bölgeler, peşmerge ve petrol” konularındaki şartlara bakacaklarını belirtmektedir. Ancak seçim sonuçları Kürtlerin taleplerini sınırlandırıcı etkilere sahip olacaktır.
Irak’tan gelen haberlere bakılırsa Maliki’nin de Irak Ulusal İttifakı’nı yeniden birleşme amacıyla ikna etmeye çalıştığı gözlenmektedir. Ancak El Hekim grubu için Ayetullah Sistani’nin, Sadr grubunu ikna etmek için de İran’ın desteğine ihtiyaç vardır.
Arap dünyasındaki İran ve ABD’nin nüfuz mücadelesinde olduğu bölgelerde gelinen noktaya bakılırsa -Arap siyasetçilerin deyimiyle- “ne galip, ne mağlup” ilkesinin işlediği görülmektedir. Bu statükonun bozulmaya çalışıldığı durumlarda ise çatışmaların yaşandığı ve sonunda ilk duruma geri dönülmek için yoğun çabaların harcandığı, arabuluculukların gerektiği anlaşılmaktadır.
Irak’taki siyasi sürece temsil kabiliyeti bulunan sosyolojik zeminler bakımından da “ne galip, ne mağlup” ilkesinin işlemesi Irak zemininde oldukça önemlidir. Bunun aksi durumunda Irak bölünebilir, iç çatışma sürüklenebilir ve bu durumda bölgede güvenlik ve istikrardan yana çıkarları olan yahut bunları bozmadan kazanımlarını artırmaya çalışan herkes zarar görür.
Ancak yukarıda bahsettiğimiz iki durumun hükümet kurma sürecine yansıması bakımından belli siyasi figürlerin güç kazanmasını, belli siyasi figürlerin de güç kaybetmesini zorunlu olarak beraberinde getireceği açıktır. Bu engellenmesi mümkün olmadığından dış güçlerin Irak’ta belli isimlere değil hem Irak halkının çıkarlarına hem de kendi ortak çıkarlarına yönelmesi beklenir.
Taraflar, Lübnan’da olduğu gibi rasyonel hareket ederlerse seçim sonrası doğan siyasi boşluk hükümetin bir an önce kurulmasıyla sorunsuz bir şekilde atlatılır. Ancak siyasi boşluk sürecinin atlatılması için sadece bölgesel ve küresel güçlerin değil, Iraklı siyasetçilerin de Irak’ın çıkarlarını önde tutması gerekmektedir.
Furkan Torlak/ Dünya Bülteni
Analiz, 29 Mart 2010 06:27
Yorumlar (0)