Bir Sünni Muaviye'yi Nasıl Sever?
Ehl-i Beyt, 31 Aralık 2009 09:50Kültür Eski Bakanımız ve Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı Namık Kemal Zeybek Aşura konuşmasında "Tarihi gerçekler ortaya koyulduğu zaman şu görülür ki, Sıffin Savaşı?nda savaşanlar Müslümanlarla münafıklardır." dedi.
26 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirilen Evrensel Aşura Matem Merasimi'nde Kültür Eski Bakanımız ve Ahmet Yesevi Vakfı Başkanı Namık Kemal Zeybek şunları söyledi:
"Bismillahirrahmanirrahim
Değerli dostlar, biraz önce yerimde heyecan içinde otururken bir kardeşim yanıma yaklaştı ve dedi ki; siz Televizyonda bir şiir okumuştunuz, o şiiri ne zaman okumuştunuz ve şiirin adı neydi? Televizyonda şöyle okumuştum şiiri: Benim adım Namık Kemal. Babam Namık Kemal hayranı bir öğretmen, benim adımı da öyle koymuş.
Namık Kemal vatan şairi ama vatan ne? Namık Kemal’in tanımladığı vatan ne, nedir bu vatan, neyi söylüyor bu adam? Bak neyi söylüyor:
Git vatan, Kâbe’de siyaha bürün.
Bir kolun Ravza-i Nebi’ye uzat;
Bir kolunu Kerbela’da Meşhed’e at,
Kainata o hey’etinle görün.
Evet dostlar, bizim vatanımız buydu Namık Kemal bu şiiri yazdığı zaman. Ama bizim vatanımız zaten hep budur. Vatan nedir? Vatan bir milletin oturduğu yer ise, bir de bir milletin ruhunun var olduğu, oturduğu yer var, iste bizim ruhumuzun var olduğu bir yer de Kâbe ve Kerbela ve Peygamber Efendimizin tertemiz Ravza-i Mutahara.
Kerbela’ya ben böyle bakıyorum. Tarih içinde bir şeyler oldu. Hz Peygamber’in Risaletine ve görevine karşı olan Ümeyyeoğulları zorla, hileyle Peygamberin kurduğu devleti ele geçirdiler. Şimdi Emeviler deyince işi bir doğrultmak lazım. Benim bir avukat arkadaşım, geçen sene bir cenazede karşılaştık ve dedi ki; ya hayret dedi, ben seni dinliyorum ve görüyorum, ben aslında Muaviyeyi sevmeliymişim ama Ali’yi daha çok seviyorum. Dedim ki; sen niye Muaviye’yi sevmeliymişsin? Dedi ki; ben Sünni’yim ya.
Eyvah dedim, sen Sünni’yi böyle mi anlıyorsun? Bir Sünni nasıl Muaviye’yi sever, eğer seviyorsa bu Sünnilik midir? Sen her namazda, namazdan sonra Allahumme salli alaseyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed demiyor musun? Peki kime selam yolluyorsun? Peki kiminle ilgili olarak Allah’tan dilek istiyorsun?
Muhammed (a.s) ve onun aliyle, Ehlibeytiyle ve onun ıtriyle ilgili değil mi? Demek ki namaz kılan insan namazda ne dediğinin, söylediğinin farkında olsa bir sorun kalmayacak. Biz namazda Ehlibeyt’e selam yolluyoruz.
Kardeşime dedim ki sen Hanefi misin? Evet dedi Hanefiyim. Peki adına Hanefilik mezhebinin kurulduğu Ebu Hanife’nin Ümeyyeoğulları Emevi saltanatıyla ilgili fetvasını biliyor musun? Burada Sünni kardeşlerimiz bulunmakta, Şii kardeşlerimiz zaten çoğunlukta, Alevi Bektaşi kardeşlerimiz de bulunmakta. İnsan kardeşlerimiz de bulunmakta, neticede hepimiz insanız. Ama şunu söyleyeyim: Bakınız, İmam Zeyd Emevi zulmüne karşı kıyam etttiği zaman Ebu Hanifi’ye soruldu, ne dersiniz diye? Ve cevap olarak dedi ki; Zeyd’in kıyamı Dedesi Muhammed’in (s.a.v) Bedir Savaşı kadar mukaddestir. Bütün Müslümanlar yardımcı olmalıdırlar. Ama efendim, siz gitmiyorsunuz dediğimiz zaman; ben iki bin dinar gönderdim. Malımla cihada katkıda bulunuyorum. Eğer üzerimdeki emanetleri verecek birisini bulursam, gidip ben de savaşacağım. Peki o zaman Ebu Hanife’nin yolundan gittiğini iddia eden Hanefiler nasıl olur da Ehlibeytçi olmazlar Ebu Hanife Ehlibeytçi iken?
Tarihi gerçekleri yerli yerine oturttuğumuz zaman, işte biraz önce büyük tarihçimiz İlber Ortaylı zaman olsaydı tabii çok gerçeği ortaya koyardı ama tarihe böyle bir ışık tuttu ve tarihi gerçekler ortaya koyulduğu zaman şu görülür ki Sıffin Savaşı’nda savaşanlar Müslümanlarla münafıklardır. Dolayısıyla Şii-Sünni ayrımının Sıffin’le de bir ilgisi yoktur. Efendilerim, değerli dostlarım, Muaviye saltanatı ele geçirdi, oğlu kafir Yezid’i de Müslümanların hükümdarı olarak zorla kabul ettirdi. Yezid’in yaptıklarının niye konuşalım? Hayır, dün olmuş gibi konuşmalıyız ki yarın yeni yezitlikler olmasın.
Yezid’in yaptığı sadece Kerbela değil, Mekke’yi taşa tutturdu, Kâbe’yi yıktırdı. Müslümanların üç gün kanlarını ve ırzlarını helal ettirdi. Medine’de babası belli olmayan nesil meydana geldi. Böyle bir adam Yezid. Dolayısıyla, elbette ki biz Yezitten bahsedeceğiz. Gerçek Müslümanlığı Allah’ın gönderdiği Peygamber (a.s) bize tebliğ ettiği ve ondan sonra da Ehlibeyt’in ve Ehlibeyt İmamlarının en doğru kaynaktan bilerek, dosdoğru anlattığı Müslümanlığı yüreklerimizde yaşamak için bize bu olay lazımdı ve Kerbela’nın sırrı buradadır. Elbette Hz. Hüseyin seferine çıktığı zaman Medine’den Mekke’ye ve sonra Irak’a çıktığı zaman olacak her şeyi biliyordu. Kendisine nerede şehit edileceğini, kanın nereye döküleceğini kucağında kimin öleceğini ve orada kimlerin öleceğini biliyordu zaten. Orada kendisiyle gelmeye niyet edenlere bunları söylüyordu ama o bir sefere gidiyordu, muazzam ve mukaddes bir sefere gidiyordu. Bu seferde zulme karşı, İslam’ı saptırıp saltanat aracı yapanlara karşı, münafıklığa karşı gerçek İslam’ın uğruna şehit olma seferiydi. O öldü ve içimizde dirildi. Hüseyin içimizde yaşıyor. Eğer Hüseyin’i içimizde yaşatamıyorsak biz gerçek Müslüman olamayız. Zaten gerçek Müslüman olabilmek için Hüseyin bizim yüreklerimizde yaşamalı ve bizlere rehber olmalı.
Evet, o yüzden söz doğrudur; her yer Kerbela ve her gün her an Aşuradır, yılda bir defa değil. Biz buradan aldığımız inancı, değerli büyüklerimizi, bu toplantıyı düzenleyenleri, Hüccetül İslam Selahattin Bey’i ve başkalarını dinleyerek inancımızı tazeleyeceğiz. Ve biz zerrelerimizde Kerbela’yı yaşayacağız. Yüreklerimizin derinliklerinde de Hüseyin ve Ehlibeyt sevgisini yaşayacağız. Gerçek Müslüman olmanın yolu budur. Allah bizi gönderdiği son Nebi’nin yolundan ve onun gönderdiklerini en doğru şekilde bize anlatan onun Ehlibeytinin yolundan ve Hüseyin sevgisinden ayırmasın. Var olun."
Zeybek'in konuşmasını dinlemek için tıklayınız.
Ehl-i Beyt, 31 Aralık 2009 09:50
Yorumlar (0)