Bir Bedenin Uzuvlarıyız, Devletimiz de Kalbimiz

Gündem, 27 Aralık 2009 13:53

Özgündüz, Aşura konuşmasında temsilde adalet, kanunlar karşısında ve fırsatta eşitlik, fikir inanç ve beyanda özgürlük sağlanırsa açılımlara gerek kalmaz, dedi.

Bir Bedenin Uzuvlarıyız, Devletimiz de Kalbimiz

Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, 26 Aralık Cumartesi günü Halkalı'da yüz binlerce kişinin katıldığı Evrensel Aşura Matem Merasimi'nde yaptığı konuşmada ülkemizin gündemindeki açılımlar konusuna da değindi.

Biz, bir bedenin uzuvları, sıkılmış bir yumruğun parmaklarıyız, diye Özgündüz şunları söyledi:

KÜRT AÇILIMI
Yanılmıyorsam bu açılımın Türkiye ve Irak olmak üzere iki ayağı vardır.
Irak’ın kuzeyindeki Kürtler, yanı başımızdaki kardeşlerimiz, hısım, akrabamızdır. Onların sorunlarıyla ilgilenmek elbet ki bizim hakkımız hatta görevimizdir. Ama bunu Irak’ın her kesimini temsil eden merkezi hükümetine rağmen değil, birlikte yapmalıyız. Oradaki Kürt kardeşlerimizde sorunların çözümü için emperyalist ve Siyonistlerin değil, asırlardır birlikte yaşadığı, bundan sonra da birlikte yaşayacağı kardeşlerinin desteğini alması en doğru olanıdır. Onlar, Müslümanları birbirine kırdırarak çıkar sağlama peşindedirler. Onlar geldiğinden beri, bölge kan gölüne dönmüştür. İşte Irak, Afganistan, Pakistan, Somali, Etiyopya, Sudan, Lübnan, Filistin ve son olarak da Yemen ve işte milyonlarca katil ve maktul Müslüman. Emperyalist oyunlara alet olmamak için daha ne kadar kan akması gerekiyor?

Türkiye ayağına gelince;
Buradaki Kürtler hem kardeşimiz, hem yurttaşımız. Hiçbir hakkından mahrum bırakılmayı hak etmiyor. Verilmemiş ne hakları varsa verilsin. 

ALEVİ AÇILIMI
Bilindiği gibi Alevilik, etnik bir kökenin adı değil, bu yurdu Türk yurdu, İslam yurdu yapan inanç sisteminin adıdır. Kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan, yaşamayanı düşman sayan bağnazlıktan arınmış, yaratandan ötürü yaratılanı seven engin hoşgörü mektebinin adıdır.

Alevilik, makam ve servete ulaşabilmek için her yolu mubah sayan (makyavelist) anlayışı reddeden, çanak dibi yalamak için güç sahiplerine yalakalık yapmaktansa, bir lokma arpa ekmeğine şükreden, başı dik, hür ve onurlu duruşun adıdır.
Alevilik, Muhammed ve Ehlibeyt’inin, Ali şahsında haktan, hukuktan, adaletten, Muhammedî erdem ve ilkelerden, insanî prestij ve güzelliklerden, iyilik ve iyilerden yana sevgi ve aşk mektebinin adıdır.

İncinse de incitmeyen bu kesim, bu topraklar üzerinde en çok hak ve emeği olmasına rağmen, hak ettiği teyit, teşvik ve takdiri görmemiştir.
Bu kesimin kanaat önderleri ve aydınlarının taleplerini ciddiyetle ele alınıp, mahrum bırakıldıkları haklarının verilmesi, inanç ve kültürlerinin geliştirilmesine katkı sağlanması ülkemize zarar değil, yarar getirecektir.

ROMAN AÇILIMI
Hiç şüphesiz bu vatandaşlarımız da yasalarımızda, diğer vatandaşların sahip olduğu bütün haklara sahiptirler ve kültürel zenginliğimizin bir parçasıdırlar. Neşe ve şenliğin sembolüdürler. Varlıklarını daha uygun ve uygar şartlarda sürdürmeleri için devletimiz gerekli desteği sağlamalıdır diye düşünüyorum.

Dünyanın gülistanı, cenneti, buket buket gül sepeti Türkiye Cumhuriyeti. Bu ülke, her şeyiyle güzeldir. Ama onun en büyük güzelliği ve onu gül sepetine dönüştüren şey, üzerindeki rengarenk, güzel kokulu gül buketleridir. Birbirinin renk ve kokularından da alarak daha da güzelleşmişlerdir. Bu güzel ülkenin farklı etnik köken, kanaat ve inanca mensup güzel insanlarından bahsediyorum. Bu farklılıklar bizim zenginliğimizdir. Elbet ki birbirimizin güzelliklerinden etkilenmişiz.

Ama bu gül sepeti içerisinde bir buket var ki, güzel renk ve kokusuyla, diğer buketlerin güzelliğine hep güzellik katmıştır. Ehlibeyt aşığı, vatanperver Azeri Caferilerden bahsetmek istiyorum. İmam-ı Azam Ebu Hanife bu ülkenin bir değeriyse, üstadı İmam Caferi Sadık’tır. İmam Şafii bu ülkenin bir değeriyse, üstadı, İmam Malik vasıtasıyla İmam Caferi Sadık’tır. Mevlana bu ülkenin bir değeriyse, üstat ve piri Azeri Şems-i Tebriz’idir. Pir Sultan Abdal bu ülkenin bir değeriyse, piri, Azerî Şah Hataî’dir. Fuzulîler, Nesimiler, Dede Korkutlar bu milletin değerleriyse, bunların hepsi Azeri’dir.
Bu isimlerin bu ülke için ürettikleri değerleri dışlarsak, tasavvuftan, deyişlerimizden, türkülerimizden, din, duygu ve düşünce dünyamızdan, divan edebiyatımızdan, dilimizden çıkarırsak, geriye ne kalır?! Görülüyor ki bu gül sepetindeki bu buketi soldurursak, diğer buketlerimiz de renginden, kokusundan çok şey kaybeder. Madem bunların hepsi bizim zenginliğimizse, o zaman hepsinin bakımını iyi yapalım. Hiçbirinin ihtiyacı olan suyu, güneşi kesmeyelim, hiçbir gülümüzü bakımsızlıktan kurutmayalım. Kültürel varlığını sürdürmesi için, vatandaşlarımızın hiçbir kesimini el kapılarına muhtaç bırakmayalım.

Açılımlara dönecek olursak, her kesime açılım varken, üç milyonluk nüfusuyla devletine, milletine ve ülkesine hiçbir zaman ihanet ve hıyanet içinde bulunmamış, bilakis milli birliğine, vatan bütünlüğüne, devletinin güçlenmesi ve bekâ’ına ve ülkesinin kültürel zenginliğine elinden gelen azami çaba ve katkıyı sağlamış Azeri Caferi vatandaşlarımıza açılım yok mudur? Ağlamayana mama yok diye mi? İşte buracıkta yüz binler ve televizyonları başında milyonlar, kendi derdimizi de İmam Hüseyin’in derdine katıp ağlıyoruz.

Bu güzel ülkenin, bu büyük devletin adalet, kalkınma, demokrasi ve kardeşlik için gece gündüz çırpınıp didinen çalışkan başbakanı ve onun hızına ulaşma gayretinde olan çalışma arkadaşları, söylem ve sıcakkanlılığınızla kalbimizde yaktığınız umut ışığının söndürülmesine izin vermeyin.

Aslında ne Azeri-Caferî Alevî’si, ne Sünnî’si, ne Türkü ne Kürdüymüş? Biz bir bedenin uzuvları, sıkılmış bir yumruğun parmaklarıyız. Devletimiz de bizim kalbimiz.
Etten, kemikten siper olup, kalbimizi koruyacağız. O da bütün uzuvlara, hiç birini ayırt etmeden hayat bahşeden kanı pompalayacak. Kan pompalanmayan bir tek uzuv bile, bütün bedeni muzdarip eder.

Herkesin can, mal ve onuru devlet güvencesi altında olmalıdır. Zaten devletin varlık sebebi de budur. Silahın gölgesinde demokrasi olmaz. Tehdit ve baskı altında kullanılan oyun, söylenen sözün ve yapılan eylemin hukuki, siyasi ve demokratik bir değer ve geçerlilik ifade etmediğini düşünüyorum. Bunları hür iradesiyle yaparsa değer ifade eder. Bu sağlanmalı, bununla birlikte paylaşımda ve temsilde adalet, kanunlar karşısında ve fırsatta eşitlik, fikir inanç ve beyanda özgürlük sağlanırsa, milletin hür iradesiyle seçeceği vekilleri, temsilde adaleti tesis eden düzenlemeyle, her kesimi temsil eden, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin her sorununu çözer. O zaman ortada ne sorunlu kesim kalır, ne de düşmanın elinde bu necip milleti bölebileceği argüman.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim ki, biz birbirimizin canı-kanı olduk. Asırlardan beri en kutsal ve kopmaz bağlarla bağlandık birbirimize. Hep bir ağızdan “Rabbimiz Allah” dedik. “Dinimiz İslam, kitabımız Kuran, kıblemiz Kâbe, Peygamberimiz “Muhammed Mustafa” dedik. O’nun Ehlibeyt’inin sevgisinde birleştik. O’nun Huseyn’inin yasında, Kerbela ve Aşura’sında birleştik. Bu cennet vatanın doğusunda-batısında, güneyinde-kuzeyinde, onu işgalden kurtarmak ve korumak için omuz omuza savaş verdik. Bu uğurda şehit olurken, birbirimizin kucağında can verdik. Omzunda mezara taşındık. Şehitliklerde koyun koyuna yatarken, ruhlarımızla ebediyet aleminde de, Peygamber ağuşunda birleştik. Bu vatan, bu ezan uğruna aktı kanlarımız, ırmak ırmak birleşti, göl oldu. Süsledi vatanımızı, öbek öbek lale oldu, gül oldu yerlerde. Yüceldi şerefle başımızın üstüne, al kırmızı, şanlı bir bayrak oldu, dalgalandı gönderde.

Üniversitede, askerlikte arkadaş olduk. Dini ve milli merasimde, bugün burada olduğumuz gibi saftaş olduk. Hac yolunda yoldaş olduk. Birbirimizle konu komşu, izdivaçlarımızla hısım akraba olduk. Allah’ın fermanıyla kardeş olduk. Bir millet olduğumuzu, birbirimizin canı kanı olduğumuzu kabullenmek için daha ne gibi argümana ihtiyacımız var bizim?

Elin daha düne kadar birbirini boğazlayan ulusları birleşip tek millet haline dönüşüyorken, bizim bazılarımız cehaletten mi, gafletten mi, dışa bağımlılıktan mı, bağnazlıktan mı yoksa başka sebeplerden mi bizi bölük pörçük etmeye çalışıyorlar. Ama bu milletin her kökenden aydınları, kanaat önderleri, düşünürleri ve birlikten, kardeşlikten yana olan siyasetçileri, fitne ve tefrikadan menfaat umanlara fırsat vermemelidirler. Eğer bunlar da en az fitneciler kadar gayret ve cesaret gösterirlerse, doğulusu-batılısıyla, güneylisi-kuzeylisiyle bu necip milleti arkalarında bulacaklardır. Dostluk ve kardeşlik, birlik ve beraberlik kazanacak, bu sayede ülkemiz çağın zirvesinde yerini alacaktır. Bundan da hepimiz karlı çıkacağız.

Özgündüz'ün konuşmasını izlemek için tıklayınız.

Gündem, 27 Aralık 2009 13:53

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Hz. Zeyneb'in (s.a) Viladeti Coşkuyla Kutlandı

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Zeynebiye’de Direnişe Destek İsrail’i Tel’in Mitingi 

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

Nasrallah’a Yapılan Alçak Saldırı İstanbul’da Protesto Edildi

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

On Binler Halkalı'da Erbain Merasimi’ne Katıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Hz. Rugayye (s.a) İkitelli’de Anıldı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Zeynebiye’de Haniye İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Özgündüz, Bu Saldırı Terör Devletine Göre Bir Eylemdir

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye’de İmam Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin İkinci Günü

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Zeynebiye'de Şâm-ı Gariban! 

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Yüzbinler Halkalı’da Hz.Hüseyin'e (a.s) Lebbeyk Dedi

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 9 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 8 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 7 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Zeynebiye'de 6 Muharrem!

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Anteplioğlu’ndan Özgündüz’e Ziyaret

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 5 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Zeynebiye'de 4 Muharrem!

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Özgündüz, Yas-ı Matem Programına Katıldı 

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 3 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 2 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Zeynebiye'de 1 Muharrem!

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Şehitler Şah-ı Hz. Hüseyin’i (a.s) Edirnekapı Şehitliği’nde Anma Programı

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Zeynebiye‘de Bayrak Asma Töreni

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Gadir-i Hum Bayramı Halkalı'da Kutlandı

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Zeynebiye'de Kurban Bayramı Coşkusu

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Mammadov’dan Özgündüz’e Ziyaret

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Reisi Zeynebiye’de Anıldı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Başakşehir’de Kutlu Viladet Programı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

Zeynebiye’de Coşkulu Ramazan Bayramı Namazı

CABİR'den Bayram Açıklaması

CABİR'den Bayram Açıklaması

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 3. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Zeynebiye'de 2. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Kurum'dan Özgündüz'e Ziyaret

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Zeynebiye'de 1. Muhtemel Kadir Gecesi İhya Edildi 

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

Halkalı'da İmam Mehdi (a.f) Coşkusu

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Zeynel Abidin (a.s) Güneşli’de Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Turgutlu’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

İmam Hüseyin (a.s) Bursa’da Anıldı

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Risalete Emek Verenler Programı İkitelli'de Düzenlendi

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı

Şah-ı Velayet İmam Ali (a.s) Bağcılar'da Anıldı