Misyoner Kız Müslüman Oldu
İslam, 15 Eylul 2009 19:46Hıristiyan Misyoner Covita Guslin Müslüman olarak Maysara ismini aldı. İşte Gerçek Hayata konuşan eski misyonerin ibretlik öyküsü.
Bir zamanlar Hıristiyan bir misyonerken Müslüman olarak Maysara ismini alan Covita Guslin ile Malezya’nın Klantan Bölgesi’ndeki İslam Okulu’na yaptığım ziyaret esnasında tanıştık. İslam Okulu’na önceden başka dinlere mensup olup daha sonra İslam’a girmeye karar veren yeni Müslümanlar kabul ediliyor. 4 seneye yakın İslam Okulu’nda dini eğitim gören yeni Müslümanlar, bu eğitimlerinin sonunda davetçi oluyorlar ve çevrelerindeki insanlara İslam’ı anlatmaya başlıyorlar. İslam Okulu’nda tanıştığım yeni Müslümanlar arasında eski papazlardan tutun da, Budist rahiplere kadar birçok kişi vardı. Ayrıca bu okul tarafından yürütülen davet çalışmaları vasıtasıyla şu ana kadar binlerce kişi Müslüman olmuş. Arap bir yardım kuruluşu tarafından finanse edilen İslam Okulu’nun çalışanlarından biri de Maysara Hanım. Eski bir Hıristiyan Misyoner olan Maysara Hanım’ın hem misyonerlik çalışmaları hakkında anlattıkları, hem de İslam’a giriş öyküsü bana son derece ilginç geldi.
Malezya’nın doğusunda bulunan Sandakan Şehrinde doğdum.
İlk, orta ve lise öğrenimimi Sandakan’da tamamladım. Anne-babam ve ailemin bütün fertleri Hıristiyan’dılar. Ben de lise yıllarımda kilisedeki ayinleri aksatmayan ve Hıristiyanlığın yayılması için yoğun bir şekilde çaba gösteren Katolik bir davetçiydim. O dönemler en büyük hayalim yeryüzünde yaşayan bütün insanların İsa Mesih’e inanıp Hıristiyan olmalarıydı. Fakat Allah bana merhamet edip hakikati bulmamı sağladı ve 1999 yılında Müslüman oldum.
-Hakikatten kastınız sanırım İslam. Hıristiyan bir misyonerken Müslüman olmaya karar verdiniz. Sizdeki bu dönüşüm nasıl gerçekleşti?
Müslüman olmaya karar vermem belli bir sürecin sonunda gerçekleşti. Okuduğum lisede farklı dinlerden öğrenciler vardı ve bir grup Hıristiyan arkadaşımla birlikte Hinduizm’e, Budizm’e ve İslam’a inanan öğrencilerin
Hıristiyan olmaları için çalışmalar yapıyorduk.
-Ne tür çalışmalar yapıyordunuz? Çevrenizdeki insanları Hıristiyanlaştırmak için nasıl bir yol izlediğinizden bahseder misiniz?
Davet çalışmalarımızı Sandakan’daki bazı papazların kontrolünde yürütüyorduk. Kiliseden eğitim alıyorduk ve papazlardan insanları İncil’e davet ederken nasıl bir yol izlememiz gerektiğini öğreniyorduk. Hıristiyan yapmaya karar verdiğimiz öğrencilerle ilk etapta iyi bir arkadaşlık kurup, onların bize sonsuz bir şekilde güven duymalarını sağlıyorduk. Daha sonra da bu öğrencilerin İncil ve kiliseyle tanışmalarına aracı oluyorduk. Bu aşamadan sonra ise devreye kilisedeki papazlar giriyorlardı ve Hıristiyan olmaya aday olan öğrencilerle tek tek ilgilenmeye başlıyorlardı. Bu sürecin sonunda öğrencilerin bir kısmı eski dinlerini terk edip Hıristiyan olmaya karar veriyorlardı.
-Hıristiyanlığa davet edeceğiniz öğrencileri tespit ederken nelere dikkat ediyordunuz?
Daha çok dindar olmayan ve bir arayış içinde olduğunu hissettiğimiz öğrencilerle ilgileniyorduk. Bu tür öğrencilerin Hıristiyan olmaya karar vermeleri diğer öğrencilere göre çok daha kolay oluyordu. Çeşitli partiler düzenliyorduk ve partiler sayesinde öğrencilerle olan ilişkilerimizi daha da geliştiriyorduk. Bu partiler her ay en az 5 veya 6 kez tekrarlanıyordu. Bu partilerde tanıştığımız yeni kişilerle de zaman içinde ilişkilerimizi daha da geliştiriyorduk.
- İslam’a giriş öykünüzü dinleyebilir miyiz?
Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili bir çok bilgiye sahiptim; fakat zaman içerisinde bu bilgilerimin bir çoğunun yanlış olduğunu öğrendim. Hıristiyan olduğum dönemlerde de İslam’ın akide olarak Budizm ve Hinduizm’den daha güçlü olduğunu fark etmiştim. Okuldaki Müslüman öğrencileri de Hıristiyanlaştırmaya çalışıyorduk; fakat İslam’a karşı ben de her zaman bir ilgi ve sempati vardı. Bu ilgi ve sempatimi kimseyle paylaşmıyordum. Bazı dönemler İslam’la ilgili kitaplar okuyordum, ayrıca Kur-an ve İncil’in ortak yönlerini öğrenmeye çalışıyordum. Kur-an okurken özellikle Meryem Suresi’nden çok etkilendim ve Meryem Suresi’ni bitirdiğimde Kur-an’ın ilahi bir kitap olduğuna dair düşüncelerim daha da güçlendi. Kur-an’da “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder” mealinde bir ayet var. Bu ayette o dönemler beni çok etkilemişti.
-Müslüman olmaya ne zaman karar verdiniz?
Müslüman olmaya kesin olarak lise son sınıfta karar verdim. İslam’a olan ilgim arttıkça Müslümanlara karşı olan ilgim de artıyordu. Bir gün Müslümanların nasıl ibadet ettiklerini görmek için okulumuzun mescidini ziyaret ettim
ve mescidin bayanlar bölümüne girip bir köşeye oturdum. Müslümanların başlarını yere koyup Allah’a secde etmeleri beni çok etkiledi ve içimde yoğun bir şekilde Allah’a secde etme duygusu oluştu. Okulun mescidinden ayrılıp eve gittim ve odama girip secde etmeye, hakikati bulduğum için ağlamaya başladım.
Dakikalarca ağlayarak Allah’a secde ettim ve o an Müslüman olmaya karar verdim. Müslüman olmaya karar verdikten sonra Şeyh Besmi tarafından yazılan Rahman Tefsiri’ni satın aldım ve okul dışındaki vakitlerimi Rahman Tefsiri’ni okuyarak geçirmeye başladım. Rahman Tefsiri imanımı daha da güçlendirdi ve İslam’la ilgili zihnimde oluşan bütün sorulara bu tefsir sayesinde cevaplar buldum.
-Müslüman olmaya karar verdikten sonra bu kararınızı ailenizle ve çevrenizdeki arkadaşlarınızla paylaştınız mı?
Birkaç Müslüman arkadaşıma Müslüman olduğumu haber verdim; fakat 5 sene boyunca ailemden Müslüman olduğumu sakladım. Ayrıca Sava Vilayeti’nin başkenti olan Kotakinabalu’ya gidip İslam Meclisi yetkililerinden Müslüman olmam için bana yardımcı olmalarını istedim ve 1999 yılının Mart Ayında Kelime-i Şehadet getirerek İslam’a girdim.
“5 YIL GİZLİCE NAMAZ KILDIM”
Müslüman olduğumu aileme haber verdiğimde onlardan tepki alacağımdan emindim. Hatta babam beni İslam’a girdiğim için evlatlıktan reddedip evden uzaklaştırabilirdi. Bu nedenle 5 sene boyunca namazlarımı gizlice kıldım ve çok istememe rağmen bana ait olan odamın dışında başörtüsü takamadım. 5 senenin sonunda aileme Müslüman olduğumu açıkladım ve beklediğim gibi büyük bir tepkiyle karşılaştım. Babam odama girip İslam’la ilgili bütün kitaplarımı toplayıp bahçede ateşe verdi. Ayrıca başörtülerimi ve seccademi de yaktı. Babamın Müslüman olduğum için bana uyguladığı baskılara dayanamadım ve belli bir zaman sonra evden ayrılmak zorunda kaldım. Kısa bir süre Kuala Lumpur’da Müslüman bir ailenin yanında kaldım, bu ailenin yardımıyla Klantan’daki İslam Okulu’na kayıtımı yaptırdım. İslam Okulu’nda 4 sene İslami İlimler alanında eğitim gördüm ve bu 4 senenin sonunda okuldan mezun oldum.
Daha sonra Malezyalı bir Müslüman ile evlendim ve 3 çocuğumuz oldu.
Şu anda da İslam Okulu’nda görevli olarak çalışmaya devam ediyorum.
-Sizce İslam’la Hıristiyanlık arasındaki en belirgin fark nedir?
İslam; insanın hayatında hiçbir boşluk bırakmayan tamamlanmış bir dindir. Bugün ki Hıristiyanlık ise tamamlanmamış, insanın hayatını tam anlamıyla dolduramayan eksik bir din. Ayrıca teslis inancı Hıristiyanların tamamına yakınının kafasını karıştırıyor ve kilisedeki din adamları teslis inancı ile ilgili sorulara insanları tatmin edici cevaplar veremiyorlar. Bugün ki Hıristiyanlık insanları 3 ilaha birden tapmaya çağırırken, İslam insanları tek olan Allah’a kulluk etmeye davet ediyor. İslam akide yönüyle de Hıristiyanlığa göre daha mantıklı ve güçlü.
-Sizin davet çalışmalarınız neticesinde İslam’a giren kişi veya kişiler oldu mu?
Evet. Kız kardeşlerimin üçü de farklı zamanlarda Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldular. Anne ve babamın da Müslüman olmalarını çok istiyorum ve onlar için dua ediyorum. Müslümanlar olarak insanlara İslam’ı anlatmalıyız
ve farklı dinlere mensup kişilerin Peygamber Efendimiz’i tanımalarını sağlamalıyız.
“ORUÇ BİR KALP İBADETİDİR”
-Ramazan ayının içindeyiz. Neler hissediyorsunuz?
Bu Ramazan Müslüman olarak geçirdiğim onuncu ramazan ve 10 senedir oruç tutmaya devam ediyorum. Ramazan ayı diğer aylarda kontrolden çıkan nefislerin dizginlenmesi için iyi bir fırsat. Ramazan bize nefis tezkiyesi için yardımcı oluyor, bu nedenle Ramazanın kıymetini iyi bilmeliyiz. Müslüman olduğum ilk zamanlar oruç bana daha fazla heyecan veriyordu; fakat şu an eski heyecanımı hissedemiyorum. Bu da manevi dünyamın, kalbimin zayıfladığını gösteriyor. Eğer iyi bir şekilde değerlendirilirse orucun kalbe, ruh dünyamıza büyük katkıları oluyor. Oruç bana göre bir kalp ibadetidir.
-Başörtüsü takmak sizin için nasıl bir anlam ifade ediyor?
Başörtüsü her şeyden önce bana güven hissi veriyor ve başörtüsü takarak kötülüklerden ve kötü bakışlardan korunduğumu hissediyorum.
-Misyonerlik çalışmalarının içinde bulunan bir kişi olarak dinler arası diyalog meselesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Hıristiyanlarla aramızda ilişkiler olmalı ve onlara İslam’ı anlatmalıyız. Onlar da bize Hıristiyanlığı anlatabilirler. Fakat iki din hiçbir zaman bir araya gelemez; çünkü iki dinin de akidesi temel de çok farklı. İslam; Tevhid düşüncesini öncelerken, bugün ki Hıristiyanlık Tevhid düşüncesine tamamen ters inanışlar içeriyor.
İslam, 15 Eylul 2009 19:46
Yorumlar (0)