MHP'den Ermeni Açılımına Sert Açıklama
Siyaset, 03 Eylul 2009 12:13MHP lideri Devlet Bahçeli, bugün yaptığı yazılı açıklamada hükümetin Ermeni açılımın da sert bir dille karşı çıktı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugün yaptığı yazılı açıkalmada hükümetin Ermeni konsunda attığı adım çok sert bir dille eleştirildi.
Bahçeli, "Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olan bu süreç ile hukuk dışı Ermeni taleplerine boyun eğildi. İç siyaset istişare süreci bir garabettir" dedi; MHP olarak bu açılıma sonuna kadar karşı olduklarını da açıkladı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin resmi sitesinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"AKP Hükümetinin Ermenistan'la diplomatik ilişki kurulması ve sınırın açılması sürecini başlatması, ilkesiz ve teslimiyetçi dış politika anlayışının yeni bir tezahürüdür.
Ermenistan'la paraf edilen iki protokol, hukuk dışı Ermeni talepleri karşısında boyun eğildiğini tescil etmiş, AKP hükümetinin lekeli dış politika siciline bir utanç vesilesi olarak geçmiştir.
Tarihi bir dönüm noktası olarak pazarlanmaya çalışılan protokollerin siyasi ve hukuki sakatlıkları şu noktalarda toplanmaktadır.
Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesinin önündeki engellerin, Ermenistan'ın uluslararası hukuka aykırı talep, politika ve uygulamalarından kaynaklandığı çok iyi bilinmektedir.
İki ülke arasında diplomatik ilişki kurulması, bunun zemininin ve dayanacağı ilkelerin açık ve somut olarak ortaya konulmasını gerekli kılmaktadır.
Bu kapsamda, başta sınırların ve toprak bütünlüğünün karşılıklı tanınması, ilişkilere yön verecek ilkelerin genel ve soyut planda değil somut yükümlülükler olarak belirlenmesi uluslararası hukukun temel gereğidir.
Ermenistan iki ülke arasındaki sınırı belirleyen 1921 Kars andlaşmasının ve bundan kaynaklanan yükümlülüklerinin geçerli olduğunu açıkça tanımaya yanaşmamaktadır. Paraflanan Protokol'de bu hayati konu genel ifadelerle geçiştirilmiş, 1921 Kars anlaşmasına açıkça atıfta bulunulmamıştır.
Protokol'ü geçersiz kılan birinci temel sakatlık budur.
Ermenistan Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulamakta ve Doğu Anadolu topraklarına Batı Ermenistan olarak atıfta bulunmaktadır. Ağrı dağını da resmi devlet amblemi olarak kabul etmiştir. Bu toprak talepleri Anayasa hükmü haline getirilmiştir.
AKP hükümetinin kabul ettiği Protokollerde Ermenistan'ın bu konularda Anayasa'sının ilgili hükümlerini gözden geçirerek uluslararası hukuka uygun hale getireceğine ilişkin somut bir yükümlülük yer almamaktadır.
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan ve bu düşmanca tutumunu inatla sürdüren Ermenistan'la diplomatik ilişki kurulması AKP'nin başlattığı sürecin ikinci temel sakatlığıdır.
Soykırım yalanı etrafında hayasızca sürdürülen uluslararası kampanya ilişkilerin geliştirilmesinin önündeki bir diğer engeldir. Ermenistan'la mutabık kalınan Protokollerde Erivan yönetiminin bu konudaki tutumunu terk etmesine hiç temas edilmemiştir.
Türkiye'nin 1915 olayları konusunda ortak tarih komisyonu kurulması önerisi Protokol'de sulandırılmış ve anlamını kaybetmiş bir çerçevede yer almıştır.
Kurulması öngörülen ilişkilerin tarihi boyutunu ele alacak alt komisyonda 1915 olaylarının soykırım olup olmadığının hiçbir şekilde tartışılmayacağını, bunu Ermenistan'ın kabul etmeyeceğini Cumhurbaşkanı Sarkisyan ilk baştan açıklamıştır.
Protokollerin diğer bir sakatlığı da budur.
Ermenistan'ın dost ve kardeş Azerbaycan topraklarının yaklaşık beşte biri üzerindeki askeri işgali hala sürmektedir. Dağlık Karabağ dışında yedi Azari rayonu işgal altında olup, bir milyona yakın Azeri kardeşimiz kendi vatanında mülteci konumuna düşürülmüştür.
Türk-Ermeni kara sınırı 1993 yılında Ermeni işgali nedeniyle kapatılmıştır.
AKP hükümetinin TBMM'ye sunmaya hazırlandığı Protokollerde bu konuyu hiçbir şekilde değinilmemiş, Ermeni işgali yok farzedilmiştir.
Protokollerin paraf edilmesinden hemen sonra bir açıklama yapan Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye ile yürütülen sürecin Dağlık Karabağ konusundan bağımsız olduğunu ilan etmiştir.
Bundan kısa bir süre önce 13 Mayıs 2009'da "Ermenistan'ın Dağlık Karabağ işgali sona ermeden sınırın açılmayacağı" konusunda kamuoyu önünde açık bir siyasi yükümlülük altına giren Başbakan Erdoğan, bu konuda hiçbir gelişme beklenmediği bir dönemde sınırın açılması kararını içeren ve bunu somut bir takvime bağlayan Protokollerle Türk milletinin karşısına çıkmıştır.
Türkiye'nin bu konuda izlediği haklı ve meşru siyasette çok ciddi bir kırılma noktası olan Protokollerin sakatlıkla malul diğer bir yönü de budur.
AKP hükümetinin böyle bir zeminde Ermenistan'la başlatmayı kararlaştırdığı süreç, bu sakatlıklar nedeniyle Türkiye'nin milli çıkarlarına aykırıdır, hukuki ve siyasi meşruiyetten yoksundur. Dış baskılara boyun eğen, komşularla sıfır sorun gibi klişe sloganlarla dış politikada maceradan maceraya koşan Başbakan ve hükümeti Türkiye'nin onurunu, itibarını ve haysiyetini sıfırlamıştır.
Protokollerin imza ve onay işlemleri için öngörülen iç siyasi istişare süreci de diplomaside örneği olmayan bir garabettir. Hükümet protokolleri müzakere etmiş, içeriğini kabul etmiş ve paraf ederek iç hukukumuza göre bunlarla bağlanma iradesini ortaya koymuştur.
Bu noktadan sonra protokollerin içeriği yeniden müzakere edilmeyecek, değiştirilemeyecektir. İmza ve onay için TBMM'ne sevk edilmesi Anayasa gereği olan son aşamadır.
Bu bakımdan Başbakan'ın Meclis onayı olmadan protokollerin işlerlik kazanmayacağı sözleri malumun ilanı olup, kafa ve kavram kargaşası yaratarak, hedef saptırarak ayıbını saklama çabasından başka bir anlam ifade etmemektedir.
TBMM'nin protokolleri değiştirmek yetkisi bulunmamaktadır. Ya aynen kabul edecek, ya da reddedecektir.
Başbakan'ın sadık ve sessiz noteri haline gelen AKP milletvekillerinin oylarıyla protokoller onaylanacaktır. Başbakan'ın kurguladığı senaryo adım adım uygulanmaktadır.
Altı haftalık iç siyasi istişare süreci bu bakımdan bir göz boyamadır.
Başbakan ve arkadaşları bu süreyi Türkiye'deki Erivan lobileri, gönüllü "soykırım" avukatları ve bu projeyi dayatan dış mihrakların ortak çabalarıyla kamuoyunun tepkilerini dindirmek ve psikolojik açıdan şartlandırmak için kullanacaktır. Bu süreç esasen başlamış, sözde demokratik açılımda olduğu gibi aynı melanet cephesi sahnedeki yerini almıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konuda ne düşündüğü ve nerede durduğu çok açıktır. Bugüne kadar Ermenistan'la yürütülen sürecin sakatlık ve yanlışlıklarına ilişkin tespitlerimiz maalesef bütünüyle doğrulanmıştır.
Bu uyarılarımıza duyarsız kalan AKP hükümeti Türkiye'yi çok tehlikeli bir yola sokmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan hasmane politika ve uygulamaları değişmediği süreci diplomatik ilişki kurulamayacağını ve Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden de sınırın açılmayacağını sonuna kadar savunacaktır.
Paraf edilen protokoller imzalanarak onay için TBMM'nin önüne getirildiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi bütün gücüyle karşı çıkacak, Başbakan ve arkadaşlarının tarih ve millet önündeki vebal ve sorumluluklarını bütün açıklığıyla ortaya koyacaktır.
Dünyabülteni
Bahçeli, "Türkiye'nin çıkarlarına aykırı olan bu süreç ile hukuk dışı Ermeni taleplerine boyun eğildi. İç siyaset istişare süreci bir garabettir" dedi; MHP olarak bu açılıma sonuna kadar karşı olduklarını da açıkladı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin resmi sitesinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"AKP Hükümetinin Ermenistan'la diplomatik ilişki kurulması ve sınırın açılması sürecini başlatması, ilkesiz ve teslimiyetçi dış politika anlayışının yeni bir tezahürüdür.
Ermenistan'la paraf edilen iki protokol, hukuk dışı Ermeni talepleri karşısında boyun eğildiğini tescil etmiş, AKP hükümetinin lekeli dış politika siciline bir utanç vesilesi olarak geçmiştir.
Tarihi bir dönüm noktası olarak pazarlanmaya çalışılan protokollerin siyasi ve hukuki sakatlıkları şu noktalarda toplanmaktadır.
Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesinin önündeki engellerin, Ermenistan'ın uluslararası hukuka aykırı talep, politika ve uygulamalarından kaynaklandığı çok iyi bilinmektedir.
İki ülke arasında diplomatik ilişki kurulması, bunun zemininin ve dayanacağı ilkelerin açık ve somut olarak ortaya konulmasını gerekli kılmaktadır.
Bu kapsamda, başta sınırların ve toprak bütünlüğünün karşılıklı tanınması, ilişkilere yön verecek ilkelerin genel ve soyut planda değil somut yükümlülükler olarak belirlenmesi uluslararası hukukun temel gereğidir.
Ermenistan iki ülke arasındaki sınırı belirleyen 1921 Kars andlaşmasının ve bundan kaynaklanan yükümlülüklerinin geçerli olduğunu açıkça tanımaya yanaşmamaktadır. Paraflanan Protokol'de bu hayati konu genel ifadelerle geçiştirilmiş, 1921 Kars anlaşmasına açıkça atıfta bulunulmamıştır.
Protokol'ü geçersiz kılan birinci temel sakatlık budur.
Ermenistan Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulamakta ve Doğu Anadolu topraklarına Batı Ermenistan olarak atıfta bulunmaktadır. Ağrı dağını da resmi devlet amblemi olarak kabul etmiştir. Bu toprak talepleri Anayasa hükmü haline getirilmiştir.
AKP hükümetinin kabul ettiği Protokollerde Ermenistan'ın bu konularda Anayasa'sının ilgili hükümlerini gözden geçirerek uluslararası hukuka uygun hale getireceğine ilişkin somut bir yükümlülük yer almamaktadır.
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan ve bu düşmanca tutumunu inatla sürdüren Ermenistan'la diplomatik ilişki kurulması AKP'nin başlattığı sürecin ikinci temel sakatlığıdır.
Soykırım yalanı etrafında hayasızca sürdürülen uluslararası kampanya ilişkilerin geliştirilmesinin önündeki bir diğer engeldir. Ermenistan'la mutabık kalınan Protokollerde Erivan yönetiminin bu konudaki tutumunu terk etmesine hiç temas edilmemiştir.
Türkiye'nin 1915 olayları konusunda ortak tarih komisyonu kurulması önerisi Protokol'de sulandırılmış ve anlamını kaybetmiş bir çerçevede yer almıştır.
Kurulması öngörülen ilişkilerin tarihi boyutunu ele alacak alt komisyonda 1915 olaylarının soykırım olup olmadığının hiçbir şekilde tartışılmayacağını, bunu Ermenistan'ın kabul etmeyeceğini Cumhurbaşkanı Sarkisyan ilk baştan açıklamıştır.
Protokollerin diğer bir sakatlığı da budur.
Ermenistan'ın dost ve kardeş Azerbaycan topraklarının yaklaşık beşte biri üzerindeki askeri işgali hala sürmektedir. Dağlık Karabağ dışında yedi Azari rayonu işgal altında olup, bir milyona yakın Azeri kardeşimiz kendi vatanında mülteci konumuna düşürülmüştür.
Türk-Ermeni kara sınırı 1993 yılında Ermeni işgali nedeniyle kapatılmıştır.
AKP hükümetinin TBMM'ye sunmaya hazırlandığı Protokollerde bu konuyu hiçbir şekilde değinilmemiş, Ermeni işgali yok farzedilmiştir.
Protokollerin paraf edilmesinden hemen sonra bir açıklama yapan Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye ile yürütülen sürecin Dağlık Karabağ konusundan bağımsız olduğunu ilan etmiştir.
Bundan kısa bir süre önce 13 Mayıs 2009'da "Ermenistan'ın Dağlık Karabağ işgali sona ermeden sınırın açılmayacağı" konusunda kamuoyu önünde açık bir siyasi yükümlülük altına giren Başbakan Erdoğan, bu konuda hiçbir gelişme beklenmediği bir dönemde sınırın açılması kararını içeren ve bunu somut bir takvime bağlayan Protokollerle Türk milletinin karşısına çıkmıştır.
Türkiye'nin bu konuda izlediği haklı ve meşru siyasette çok ciddi bir kırılma noktası olan Protokollerin sakatlıkla malul diğer bir yönü de budur.
AKP hükümetinin böyle bir zeminde Ermenistan'la başlatmayı kararlaştırdığı süreç, bu sakatlıklar nedeniyle Türkiye'nin milli çıkarlarına aykırıdır, hukuki ve siyasi meşruiyetten yoksundur. Dış baskılara boyun eğen, komşularla sıfır sorun gibi klişe sloganlarla dış politikada maceradan maceraya koşan Başbakan ve hükümeti Türkiye'nin onurunu, itibarını ve haysiyetini sıfırlamıştır.
Protokollerin imza ve onay işlemleri için öngörülen iç siyasi istişare süreci de diplomaside örneği olmayan bir garabettir. Hükümet protokolleri müzakere etmiş, içeriğini kabul etmiş ve paraf ederek iç hukukumuza göre bunlarla bağlanma iradesini ortaya koymuştur.
Bu noktadan sonra protokollerin içeriği yeniden müzakere edilmeyecek, değiştirilemeyecektir. İmza ve onay için TBMM'ne sevk edilmesi Anayasa gereği olan son aşamadır.
Bu bakımdan Başbakan'ın Meclis onayı olmadan protokollerin işlerlik kazanmayacağı sözleri malumun ilanı olup, kafa ve kavram kargaşası yaratarak, hedef saptırarak ayıbını saklama çabasından başka bir anlam ifade etmemektedir.
TBMM'nin protokolleri değiştirmek yetkisi bulunmamaktadır. Ya aynen kabul edecek, ya da reddedecektir.
Başbakan'ın sadık ve sessiz noteri haline gelen AKP milletvekillerinin oylarıyla protokoller onaylanacaktır. Başbakan'ın kurguladığı senaryo adım adım uygulanmaktadır.
Altı haftalık iç siyasi istişare süreci bu bakımdan bir göz boyamadır.
Başbakan ve arkadaşları bu süreyi Türkiye'deki Erivan lobileri, gönüllü "soykırım" avukatları ve bu projeyi dayatan dış mihrakların ortak çabalarıyla kamuoyunun tepkilerini dindirmek ve psikolojik açıdan şartlandırmak için kullanacaktır. Bu süreç esasen başlamış, sözde demokratik açılımda olduğu gibi aynı melanet cephesi sahnedeki yerini almıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konuda ne düşündüğü ve nerede durduğu çok açıktır. Bugüne kadar Ermenistan'la yürütülen sürecin sakatlık ve yanlışlıklarına ilişkin tespitlerimiz maalesef bütünüyle doğrulanmıştır.
Bu uyarılarımıza duyarsız kalan AKP hükümeti Türkiye'yi çok tehlikeli bir yola sokmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan hasmane politika ve uygulamaları değişmediği süreci diplomatik ilişki kurulamayacağını ve Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden de sınırın açılmayacağını sonuna kadar savunacaktır.
Paraf edilen protokoller imzalanarak onay için TBMM'nin önüne getirildiği takdirde Milliyetçi Hareket Partisi bütün gücüyle karşı çıkacak, Başbakan ve arkadaşlarının tarih ve millet önündeki vebal ve sorumluluklarını bütün açıklığıyla ortaya koyacaktır.
Dünyabülteni
Siyaset, 03 Eylul 2009 12:13
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!