Mübarek İstanbul'da Protesto Edildi
Siyaset, 12 Şubat 2009 04:28Filistin Dostları'nın çağrısıyla bugün öğle saatlerinde Taksim Meydanı'nda toplanan Müslümanlar AKM önünden Tramvay Durağı'na kadar yürüyerek İsrail işbirlikçisi Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek Türkiye ziyaretini protesto ettiler.
BASIN BİLDİRİSİNİN TAM METİNİ: Filistin Dostları
Siyonistlerin Gardiyanı Hüsnü Mübarek'i Türkiye'de Görmek İstemiyoruz!
11 Şubat 2009
Günlerce Gazze'de, tüm dünyanın gözleri önünde İsrail, bir insanlık suçuna imza attı. İsrail'in işlediği bu suçlara Batılı güçler yanında bölgedeki bazı işbirlikçi rejimler de destek oldular; kardeşlerimizin katline katkı sundular. Mısır yönetimi ise tüm bu insanlık suçlarının icrasında İsrail'in bir numaralı destekçisi konumundaydı. Çağdaş Firavun Hüsnü Mübarek ise sürdüregeldiği ihanetlerini pekiştirmekle kalmayıp Gazze halkının maruz kaldığı katliama çanak tutarcasına Refah sınır kapısını kapalı tuttu. Şimdi ise Siyonist çetenin suç ortağı vasfına rağmen sözde barış görüşmeleri yapmak üzere Türkiye'ye geliyor.
Gazze'ye silah girişini engellemek için bölgeye gelişmiş kameralar yerleştiren, yetmediğinde tünelleri bombalayan; yaralıların tedavi amaçlı dahi çıkışını engelleyen; Gazze'ye gönderilen yardımları kapılarda bekleten; Mısır halkının Gazze'yle dayanışma amacıyla yaptığı eylemleri şiddetle bastırarak, yüzlerce kişiyi gözaltına alan ve siyonist abluka sürecinde Refah Sınır Kapısı'nı kapatarak yaşanan trajedinin baş mimarlarından olan Mübarek'in Türkiye'ye hangi somut hedefleri gerçekleştirmek için geldiği izahtan varestedir. Bugüne dek uygulayageldiği bölge politikalarıyla ABD ve İsrail'in tetikçisi rolüne soyunmaktan imtina etmeyen Mübarek'in, süregelen vahşete ortak olmasının temel nedeni İslami hareketlerin yükselişinden duyduğu kaygıdır. Başta Fransa ve İtalya olmak üzere Batılı ülkelerde yapageldiği turlar da bu planın bir parçasıdır.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Mübarek'in gelişinden birkaç gün önce kamuoyuna "Mısır'ın çözüm için önemli bir ülke olduğunu ve çalışmalarını takdir ettiklerini, bölge ülkelerinin ve uluslararası toplumun hep birlikte, ateşkesin sürdürülebilirliğini sağlamak için çalışmaları gerektiğini" vurguluyordu. Mısır'ın çözümün değil, kangrenin bir parçası olduğu sokaktaki çocukların bile bildiği bir husustur. Bu yüzden Türkiye'nin Mısır'dan ne beklediğini yuvarlak sözlerle değil açıkça ortaya koyması gerekmektedir. Çözümden kasıt nedir? Bu çözüm kimin çözümü olacaktır?
Babacan bir yandan "İnsani yardım ve diğer malzemelerin Gazze'ye geçirilebilmesinin ve uygulanmakta olan ambargonun sona ermesinin önemi"nden bahsediyor; diğer yandansa, "İsrail ile Mısır'ın Gazze'ye silah ve mühimmatın ulaşmasını önleme yolunda atacakları adımların sürdürülebilir ateşkesin sağlanmasında ve kalıcılığında önemli olduğu"nun altını çiziyor. Babacan söylediklerinin ne anlama geldiğini bilmiyor olamaz! Bu sözler, gıda ve ilaç geçişinin karşılığı olarak direnişin bitirileceği anlamına gelmiyor mu? Babacan, esir değişimlerinin önemine atıfta bulunuyor. Doğrudur; esir değişimi direniş açısından da önemlidir ama bunun şartlarını kim belirleyecek? Dış İşleri Bakanı, Mısır'ın "barış açısından önemli bir ülke olduğunu" da söylüyor. Peki ama bu "barış" kimin barışı? Mısır bunu ispat etmeden, Gazze'deki insani trajediyi bir an önce durdurmadan, Siyonistlerin gölgesinde taraf olma pozisyonunu koruyarak "barış" adına adımlar attığını iddia edebilir mi?
Mübarek, Arap Liderler Zirvesi'nde katliamın tüm sorumluluğunun Hamas'a ait olduğunu söyleyen kişidir! Dolayısıyla arabulucu değil, bizatihi taraftır!
Avrupa ülkelerinde tura çıkarak bağımsız bir arabulucu gibi ortalıkta dolaşması ancak belli şartlara bağlı olarak ciddiye alınabilir!
Nitekim Gazze'de "ateşkes" ve Ortadoğu'da "barış" adı altında, İsrail'in dikte ettiği, Hamas'ın silahsızlanması ve ambargonun devamı dışındaki açılımlara razı olmayacağı, zira direktiflerle hareket ettiği çok açıktır. Bu tutumda ısrar, desteği değil, olsa olsa protestoyu gerektirir; çünkü zillet ve işbirliği Gazze'deki insani trajedinin sürgit devamından başka bir amaca hizmet etmemektedir.
Ablukadan katliama uzanan Gazze trajedisinin baş sorumlularından ve Siyonist İsrail'in gardiyanlığı görevini üstlenmiş olan Mübarek'in günahlarını hafifletebilecek tek seçeneği vardır ve Türkiyeli yetkililer de kendisinden bu adımları beklediklerini somut olarak ortaya koymalıdırlar. Bu da Refah Sınır Kapısı'nın şartsız, koşulsuz açılması, Filistinlilere dünyanın dört bir yanından uzanan yardımlardan elini çekmesi, bunları engellememesi; siyasi beka adına direnişi çevreleme ve tecrit etme politikalarından vazgeçmesidir.
Taksim Meydanı AKM önünde toplanan Müslümanlar burada "Siyonistlerin Gardiyanı Hüsnü Mübarek Türkiye'den Defol!", "Gazze Haykırıyor: Refah Kapısını Açın!", "İsrail ile İşbirliği Suçtur!" yazılı pankartlar açarak Taksim Tramvay Durağı'na doğru sloganlar ve tekbirlerle yürüdüler. Protesto yürüyüşü Hamas flamaları, direniş önderlerinin posterleri ve "Firavun Mübarek Siyonistlere Hizmet Etmeye Utanmıyor musun?", "Ey Çağdaş Firavun, Gazzeli Çocukların Kanında Boğulacaksın!" yazılı dövizler taşıdılar.
Tramvay durağı önünde basın açıklaması yaparak Siyonist işbirlikçi Mübarek'i Türkiye'de görmek istemediklerini belirten Müslümanlar, öfkeli sloganlarına devam ettiler. Topluluğa hitaben konuşan Kenan Alpay, Hüsnü Mübarek ile Olmert'in ya da Siyonist Dışişleri Bakanı Livni'nin gelmesi arasında fark görmediklerini belirterek; işbirlikçi hainlerin de en az katiller kadar suçlu olduklarını ifade etti. Gazze'deki İslami direnişin aleyhinde faaliyet gösteren tüm işbirlikçileri protesto ettiklerini söyleyen Alpay, İslami direniş ile dayanışmanın sorumluluğuna dikkat çekti.
Eylemde bir konuşma yapan Ahmet Varol, sözlerine bugün Gazze'de hayatını kaybeden iki kardeş Filistinlinin haberini aktararak başladı. Bu iki çocuğun da Rafah Kapısı'nın kapalı olmasından ve bu nedenle tedavilerinin yapılamamasından ötürü hayatını kaybettiklerini ifade eden Varol, Mısır'ın işbirlikçi tutumunu lanetledi. Gazze için tek hayat kapısı olan Rafah'ın Mısır tarafından kapalı tutulmasının yaşanan insani dramı katmerleştirdiğini söyleyen Varol, Türkiye'den de Davos'ta gösterilen tepkinin bir benzerinin Mübarek'e gösterilmesini istedi.
Bir diğer konuşmacı Kazım Sağlam ise Mübarek'ten diktatörlük ve zorbalığı bırakarak halkının sözünü dinlemesini istedi. Sağlam, halkının gözünde diktatör bir işbirlikçi olarak anılacak olan Hüsnü Mübarek'e, bu hain tutumundan vazgeçmesi çağrısında bulundu.
Sık sık tekbir getirilen eylem boyunca "Firavun Mübarek Türkiye'yi Terk Et!", "Hain Hüsnü Türkiye'den Defol!", "İşbirlikçi Mübarek (Enver) Sedat'ı Unutma!", "Firavunlar Tek Tek Hesap Verecek!", "Halid İslambuliler Hesap Soracak!", "İşbirlikçiler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!", "Kahrolsun İşbirlikçi Hainler!", "Yaşasın Küresel İntifada!", "Mısır Diktası İsrail'in Kuklası!", "Abluka Kırılsın, Refah Açılsın!", "Siyonist Elçilik Kapatılsın!", "Hamas'a, Cihad'a, Direnişe Bin Selam!", "İstanbul'dan Gazze'ye Direnişe Bin Selam!"
Siyaset, 12 Şubat 2009 04:28
Yorumlar (0)